Demo

Kategori: Sürdürülebilirlik

  • YEŞİL LOJİSTİK

    Yeşil Lojistik, şirketlerin vazgeçilmez bir süreci haline gelmiş olan lojistik faaliyetlerin çevreye en az zarar verecek şekilde gerçekleştirilmesi yönünde ilerlemesi amacıyla çevre üzerindeki olumsuz etkilerini ölçmek ve bu etkileri mümkün olan en az seviyeye çekmeye çalışmaktır.

    Akademik ve endüstriyel anlamda çevresel sürdürülebilirlik, son yıllarda büyük ilgi gören konuların başında geliyor. Yoğunlaşan karbon emisyonları ve küresel ısınma sonucu, işletmeler tarafından çevrenin sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik önemli çabalar talep edilmektedir. Halihazırda küresel rekabet, çok sayıda şirket ve kuruluşu karbon emisyon değerlerini azaltmak zorunda hissettirmektedir. Çünkü artık işletmeler, yalnızca zaman ve performans kısıtlamalarıyla değil, aynı zamanda toplumun çevre ile ilgili endişelerini de göz önünde bulundurarak hareket etmelidir.

    Çevre sorunları her geçen gün artarken doğal kaynaklar da giderek tükeniyor. Şirketlerin çevreye en az zarar verecek, daha güvenilir, daha sağlıklı ürünleri daha az zararlı yöntemlerle üretmesi temel hedefleri haline gelmek yolunda ilerliyor. Daha temiz üretim süreçleri tasarlamak ve bunları yönetirken yeşil lojistiği benimsemek, çevresel riskler açısında şirketlerin sosyal sorumluluk bilinciyle hareket ettiğinin bir göstergesi sayılmaktadır. İşletmeler karbon emisyonlarını azaltmaya çalışıyor, alternatif kaynak bulma, paketlemeyi ortadan kaldırma, ters tedarik zincirleri ve dağıtım kanallarının yeniden düzenlenmesi konularında çaba gösteriyorlar. Bu bağlamda, yeşil lojistik, bir işletmenin ticari performansını iyileştirmeye de yardımcı olur. Çevresel imajı ile kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlarken, aynı zamanda geri dönüşümün sağlanması ve pazar paylarının iyileştirilmesi bunu kendiliğinden sağlar zaten.

    Sürdürülebilirliğin bileşenleri ekonomi, çevre, toplum ve yönetimdir. OECD’ye (Organisation for Economic Co-operation and Development- Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Örgütü) göre sürdürülebilir kalkınma; gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasından taviz vermeden mevcut nesillerin ihtiyaçların karşılanmasıdır (OECD, 2001).

    İklim değişikliğinin nedenlerinden biri olarak görülen karbon emisyonlarında, lojistik sektörünün katkısı %13,1 civarındadır. Karbon emisyonlarının azaltılmasına paralel olarak sürdürülebilirliğe giden yolda tüketici ve pazarı birbirine bağlayan lojistikte yeşil lojistik öne çıkıyor. Lojistiğin temel işlevleri beş ana başlıktan oluşur:

    1. Lojistik ağı
    2. Kaynak bulma ve tedarik
    3. Planlama ve tahmin
    4. Ulaşım
    5. Dağıtım

    Lojistik operasyonlar ise ürün ve hizmet akışları iki ana başlıkta incelenebilir. (1) Ürün ve hizmetle ilgili işlemler: Taşıma, Depolama, Paketleme ve Değer Katan Hizmetler. (2) Operasyonlar hizmet akışı ile ilgili: Gümrük, Sigorta, Muayene/Denetim, Stok Yönetimi ve Sipariş yönetimi.

    Yeşil Lojistik Operasyonları
    1. Yeşil Satın Alma

    Yeşil satın alma; rakip seçimlerle karşı karşıya kalındığında, insan sağlığına ve çevreye olumsuz etkisi mümkün olan en az miktarda olan mal ve hizmetleri satın alma uygulamasıdır. Seçimler karşılaştırılırken, çok sayıda faktör göz önünde bulundurulur; malzemelerin üretiminde kullanılan enerji ve kaynakların miktarları ve türleri, temizliği gibi… Yeşil satın alma, kanıtlanmış bir başarı kaydına sahip bir lansman stratejisidir. Son yıllarda devlet kurumları ve ticari firmalar geri dönüştürülmüş içeriklere yönelen satın alma kampanyaları başlatmış bulunuyor. Geri dönüştürülmüş mal satın alan firmalar için büyüme potansiyeli ise daha fazladır.

    2. Yeşil Üretim

    Birleşmiş Milletler Çevre Programına göre yeşil üretim, önleyici çevre yönetim stratejilerinin uygulanması; üretim sürecine entegre bir şekilde, insan sağlığı üzerindeki risklerin ortadan kaldırılması, çevresel değerler ve verimliliğin iyileştirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Daha az atıklı hizmetlerle mal üretme fikri “yeşil üretim” adı ile iş dünyasına girmiştir.

    Örneğin; B. ŞİŞMAN 2015 yılında yayımlanan ‘Sürdürülebilir tedarik zinciri yönetiminde karbon salınımının sosyal maliyetini dikkate alan bir model önerisi: Bir mermer işletmesi örneği’ isimli çalışmasında üretim sırasında kullanılan aydınlatmanın enerji harcamasının aşırı olduğunu belirtmiştir. Yapay ışık kaynaklarının doğru şekilde yerleştirilmesi gerektiğini ve üretim hatlarının gün ışığından maksimum düzeyde yararlanacak şekilde tasarlanmasının enerji tasarrufu sağlayacağını belirtmiştir.

    3. Yeşil Ulaşım

    Yeşil Ulaşım; dağıtım-değer zincirindeki tüm malzemelerin hareketlerini en başından itibaren baştan sona yönetmektir. Ulaşım sektöründe çevresel faktörler ile rekabet avantajının önemli etkileri vardır. Örneğin, İngiltere’de araçların egzoz dumanları çevre kirliliğinin önemli nedenleri arasındadır. Yeşil üretim sayesinde, çevreye verilen zarar en aza indirilirken, tüm işletme maliyetleri azaltılmakta ve karlar artırılmaktadır.

    Yeşil ulaşımı etkileyen faktörler; ulaşım aracının kullandığı yakıt, yolculuk sıklığı, müşterilere olan mesafe ve malzemenin şekli ve ağırlık gibi taşımanın diğer özellikleridir. Küreselleşmenin ilerlemesiyle birlikte, dağıtım noktaları arasındaki mesafeler büyük ölçüde artıyor. Daha uzun ulaşım mesafeleri ise insanlar için artan karbon emisyonlarına yol açar. Ayrıca çevreyi tehdit eden en önemli faktör karayolu taşımacılığıdır ve % 85 pay ile en yüksek sera gazı kaynağıdır. Havayollarından kaynaklanan emisyonların payı hızla artıyor. Demiryolu taşımacılığından kaynaklanan emisyonlar ise oldukça küçüktür. Örneğin, Kanada’da dizel motorlu taşıtların %4,2’sini oluşturan tüm ulaşım araçları emisyonların %29,2’sine neden olmaktadır. Sonuç olarak, işletmeler, ulaşımda kullanılan araçların cinsleri, kapasiteleri ve diğer teknik özelliklerinde yapılacak değişikliklerle bölgesel karbon ayak izlerini daha düşük hale getirebilirler.

    4. Yeşil Ambalaj

    “Ekolojik paketleme” olarak da bilinen yeşil ambalaj; insan ve hayvan sağlığına olduğu kadar çevreye de değer veren tamamen doğal bitki materyalinden oluşan, yeniden kullanılabilir veya geri dönüştürülmüş malzemeler kullanarak uygulanan bir ambalajlama yöntemi olarak tanımlanmaktadır.

    Bu ambalajın özellikleri, tüm tedarik zinciri boyunca performansı ve verimliliği etkiler. Yeşil ambalaj için, ambalajların boyutlarına, şekillerine ve çevre dostu malzemeler kullanımına dikkat edilmelidir. Ambalajın geri dönüştürülmüş malzemeler kullanılarak yapılma şekli, olumlu bir şekilde bir işletmenin ekonomik performansını etkiler. Bu şekilde üretilen paketler; malzeme kullanımını azaltır, depolarda alanın verimli kullanılmasını sağlar ve ihtiyaç duyulan ulaşım miktarını azaltır.

    5. Tersine Lojistik

    Tüketiciler olarak, bir ürünü geri gönderdiğimizde ne olacağını düşünmeden genellikle iade ediveririz. İşte tam bu noktada tersine lojistik devreye giriyor. Tedarik zinciri yönetiminde tersine lojistik, nihai ürünün iade edildiğinde özenle taşınmasını sağlamak için kullanılan bir sistem olarak tanımlanabilir. Kullanıcı ürünü inceleme, onarım veya değiştirme için iade ederse, kaynakların optimum kullanımı ve en iyi müşteri deneyimi için bu malların uygun şekilde yönetilmesi gerekir. Birçok işletme, müşterilerine satış sonrası bakım sağlamak için bir sürece sahiptir. Bu, birçok olasılığı kapsayabilir. Tüm ürünler farklı olacaktır, bu nedenle tersine lojistik sürecinin bu durumlardan herhangi birini ele alması gerekir.

    Tersine lojistiğin özellikleri şunlardır:

    • Hasarlı veya istenmeyen malların iadesini ve yönetimin öngördüğü şekilde taşınmasını kapsar.
    • Tedarik zinciri yönetiminde tersine lojistik, ürünlerin nerede satıldığını izleyebilir; kalite kontrol için bunları inceleyebilirler.
    • Tersine lojistiğin önemi, kârların en üst düzeye çıkarılmasını, israfın en aza indirilmesini ve müşteri deneyiminin olabildiğince iyi olmasını sağlamasıdır.

    Özetle; sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliği sağlayacak operasyonlar lojistik sektörü ile yakından ilgilidir. Sektörün çevreye verdiği zararların en aza indirilmesi ancak sürdürülebilirlik için etkin stratejilerle mümkündür. Bu kapsamda işletmeler:

    • Ürünlerini daha büyük yığınlar halinde taşımalıdır.
    • Çevre dostu ve verimli ulaşım ve dağıtım sistemleri kullanmalıdır.
    • Paketleme işlemlerini ve içinde kullanılan malzemeleri azaltmalıdır.
    • Ambalajlamada geri dönüştürülebilir malzemeleri tercih etmelidir.
    • Personeli eğitmelidir.
    • Müşterilerini ve tüketicilerini bilgilendirmelidir.
    • Tersine lojistik programları teşvik etmelidir.
    • Araçlar/motorlar için çevre dostu teknolojileri tercih etmelidir.
    • Nakliye planlarını ve rotalarını yeniden düzenlemelidir.
    • Araçlarının emisyonlarını düzenli olarak yapmalıdır.
    • Eskimiş araçların kullanımına son verilmelidir.

    Feyza YALÇIN
    Sosyolog

    KAYNAK

    https://dergipark.org.tr/tr/
    https://www.greenlojistik.com.tr
    https://core.ac.uk/

  • ASİT YAĞMURU NEDİR?

    Asit yağmuru veya asit birikimi, atmosferden ıslak veya kuru formlarda yere düşen sülfürik veya nitrik asit gibi asidik bileşenlerle ilgili herhangi bir çökeltme biçimini içeren geniş bir terimdir. Bu terim; yağmur, kar, sis, dolu ve hatta asidik olan tozu içerebilir.

    Asit Yağmurunun Sebepleri Nedir?

     Asit yağmuru; sülfür dioksit (SO2) ve nitrojen oksitler (NOX) atmosfere salındığında ve rüzgar ya da diğer hava akımlarıyla taşındığında ortaya çıkar. SO2 ve NOX , sülfürik ve nitrik asitler oluşturmak üzere su, oksijen ve diğer kimyasallarla reaksiyona girer. Bunlar daha sonra yere düşmeden önce su ve diğer maddelerle karışır.

    Asit yağmuruna sebep olan SO2 ve NOoluşumunun çok küçük orandaki doğal sebebi volkanik faaliyetler olsa da sorun oluşturacak seviyelere getiren sebep fosil yakıtların yanmasıdır. SO2 ve NOX için önemli kaynaklar  şunlardır:

    • Elektrik üretmek için fosil yakıtların yakılması. Atmosferdeki SO2 ‘nin üçte birine ve NOX ‘in dörtte birine  elektrik jeneratörleri sebep olur.
    • Araçlar ve ağır ekipmanlar.
    • İmalat, petrol rafinerileri ve diğer endüstriler.

    Bu kaynaklarda çıkarak atmosfere karışan SO2 ve NOX’ler taşınarak çok başka ve uzak yerlere de giderek kirletir.

    Asit Biriktirme Formları

    Islak Biriktirme

    Islak birikim, en çok asit yağmuru olarak düşündüğümüz şeydir . Atmosferde oluşan sülfürik ve nitrik asitler yağmur, kar, sis veya dolu ile temas ederek yere düşer.

    Kuru Biriktirme

    Asidik partiküller ve gazlar nem yokluğunda da çeşitli şekillerde kuru biriktirme olarak  atmosferde  birikebilir . Asidik partiküller ve gazlar yüzeylerde (su kütleleri, bitkiler, binalar) hızlı bir şekilde birikebilir veya atmosferik taşıma sırasında reaksiyona girerek insan sağlığına zararlı olabilecek daha büyük partiküller oluşturabilir. Bir sonraki yağmurda biriken asitler bir yüzeyden yıkandığında, bu asitli su yerin üstünden ve altından akarak bitkiler, böcekler ve balıklar gibi vahşi hayata zarar verebilir.

    Çöl alanlarında kuru-ıslak birikim oranı, her yıl birkaç inç yağmur alan bir alandan daha yüksektir.

    Asit Yağmuru Ölçümü

    Asitlik ve alkalilik, 7.0′ ın nötr olduğu bir pH ölçeği kullanılarak ölçülür. Bir maddenin pH’ ı ne kadar düşükse (7′ den az), o kadar asidiktir; bir maddenin pH değeri ne kadar yüksekse (7′ den büyük), o kadar alkali demektir. Normal yağmurun pH’ ı yaklaşık 5,6′ dır ve hafif asidiktir çünkü havadaki karbondioksit (CO2) nem içinde çözünerek zayıf karbonik asit oluşturur. Asit yağmurunun pH değeri ise genellikle 4,2 ile 4,4 arasındadır ve çok daha asidiktir.

    Asit Yağmurunun Ekosistemlere Etkileri

    Bir ekosistem; bitkiler, hayvanlar ve diğer organizmalardan oluşan; ayrıca bunların hava, su ve toprak dahil çevrelerinin de birlikte ele alındığı bir topluluktur. Bir ekosistemdeki her şey birbirine bağlıdır. Bir şey bir ekosistemin bir parçasına (bir bitki veya hayvan türü, toprak veya su) zarar veriyorsa, diğer her şeyi etkileyebilir.

    Asit Yağmurunun Balık ve Yaban Hayatı Üzerindeki Etkileri

    Asit yağmurunun ekolojik etkileri; balıklara ve diğer yaban hayatına zararlı olabileceği akarsular, göller ve bataklıklar gibi su ortamlarında en açık şekilde görülmektedir. Asitli yağmur suyu toprakta akarken, alüminyumu toprak kili parçacıklarından süzebilir ve ardından akarsulara ve göllere akabilir. Ekosisteme ne kadar fazla asit verilirse, o kadar fazla alüminyum salınır.

    Bazı bitki ve hayvan türleri asidik sulara ve orta miktarda alüminyumu tolere edebilir. Ancak diğerleri aside duyarlıdır ve pH düştükçe yok olacaklardır. Genellikle türlerin çoğunun gençleri çevre koşullarına yetişkinlere göre daha duyarlıdır. pH 5′ te çoğu balık yumurtası çatlayamaz. Daha düşük pH seviyelerinde, bazı yetişkin balıklar ölür. Bazı asidik göllerde balık yoktur bile. Bir balık veya hayvan türü orta derecede asidik suya tahammül edebilse bile, yediği hayvanlar veya bitkiler dayanamayabilir. Örneğin, kurbağaların 4 civarında kritik bir pH’ ı vardır, ancak yedikleri mayıs sinekleri daha hassastır ve 5.5′ in altındaki pH’ tan kurtulamayabilirler. Mayıs sinekleri yok olursa da bir süre sonra kurbağalar da yok olacaktır.

    Asit Yağmurunun Bitkiler ve Ağaçlar Üzerindeki Etkileri

    Asit yağmurlarından etkilenen bölgelerde ölü veya ölmekte olan ağaçlar yaygın bir manzaradır. Asit yağmuru topraktan alüminyumu süzer. Bu alüminyum bitkilere olduğu kadar hayvanlara da zararlı olabilir. Asit yağmuru ayrıca ağaçların büyümesi gereken topraktaki mineralleri ve besin maddelerini de uzaklaştırır.

    Yüksek irtifalarda, asidik sis ve bulutlar, ağaçların yapraklarındaki besin maddelerini soyarak onlara kahverengi veya ölü yapraklar ve iğneler bırakabilir. Ağaçlar daha sonra güneş ışığını daha az emer, bu da onları zayıflatır ve donma sıcaklıklarına daha az dayanıklı hale getirir.

    Tamponlama Kapasitesi

    Asit yağmuruna maruz kalan pek çok orman, akarsu ve göl etkilenmez çünkü bu bölgelerdeki toprak, içinden akan yağmur suyundaki asitliği nötralize ederek asit yağmurunu tamponlayabilir . Bu kapasite, toprağın kalınlığına ve bileşimine ve altındaki ana kayanın türüne bağlıdır.

    Epizodik Asitleşme

    Eriyen kar ve şiddetli yağmur sağanağı, epizodik asitlenme olarak bilinen şeye neden olabilir. Normalde yüksek bir asit seviyesine sahip olmayan göller, eriyen kar veya sağanak yağmur daha fazla miktarda asidik birikim getirdiğinde ve toprak bunu tamponlayamadığında geçici olarak asit yağmurunun etkileriyle karşılaşabilir. Bu kısa süreli yüksek asitlik (yani daha düşük pH), ekosistem üzerinde çeşitli organizmaların veya türlerin yaralanabileceği veya öldürülebileceği kısa vadeli bir strese neden olabilir.

    Azot Kirliliği

    Sorunlara neden olabilecek sadece asit yağmurunun asitliği değildir. Asit yağmuru ayrıca nitrojen içerir ve bunun bazı ekosistemler üzerinde etkisi olabilir. Örneğin, kıyı sularımızdaki azot kirliliği, bazı bölgelerdeki balık ve kabuklu deniz ürünleri popülasyonlarının azalmasından kısmen sorumludur. Tarım ve atık suya ek olarak, insan faaliyetlerinin ürettiği azotun kıyı sularına ulaşmasının çoğu atmosferden gelir.

    Asit Yağmurlarının İnsan Sağlığına Etkileri

    Asit yağmurunda yürümek, hatta asit yağmurundan etkilenen bir gölde yüzmek, insanlar için normal yağmurda yürümek veya asidik olmayan göllerde yüzmekten daha tehlikeli değildir. Fakat asıl havada bulunan sülfat ve nitrat kirleticileri insanlar için zararlı olabilir.

    SO2 ve NOX , insanların akciğerlerine soluyabilecekleri ince sülfat ve nitrat parçacıkları oluşturmak üzere atmosferde reaksiyona girer. Pek çok bilimsel çalışma, bu parçacıklar ile kalp fonksiyonu üzerindeki etkiler arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir; örneğin kalp hastalığı riski artmış kişilerde ölümle sonuçlanan kalp krizi ve astımlı kişilerde solunum güçlüğü gibi akciğer fonksiyonu üzerindeki etkileri gözlemlenmiştir.

    Asit Yağmurlarının Canlı Olmayan Varlıklar Üzerindeki Etkileri

    Asidik birikimin tamamı ıslak değildir . Bazen toz parçacıkları da asidik hale gelebilir ve buna kuru birikim denir . Asit yağmuru ve kuru asidik parçacıklar toprağa düştüğünde, parçacıkları asidik yapan nitrik ve sülfürik asit heykellere, binalara ve diğer insan yapımı yapılara düşebilir ve yüzeylerine zarar verebilir. Asidik partiküller metali aşındırarak boya ve taşın daha çabuk bozulmasına neden olur. Ayrıca binaların ve anıt gibi diğer yapıların yüzeylerini de kirletirler.

    Bu hasarın sonuçları maliyetli olabilir:

    • Tamir edilmesi veya değiştirilmesi gereken hasarlı malzemeler,
    • artan bakım maliyetleri ve
    • taş ve metal heykeller, anıtlar ve mezar taşlarında detay kaybı ortaya çıkabilir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR

    https://www.epa.gov/

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/ 

  • ATIKSU GERİ KAZANIM YÖNTEMLERİ VE ÖNEMİ

    Su yaşam için en önemli kaynaktır. Hızlı nüfus artışı, sanayileşme ve kentleşme ile suya olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Bu ihtiyaç dünya üzerinde yavaş yavaş su kıtlığına yol açmakta. Hatta bazı ülkelerde su kıtlığı yaşanırken, bazı ülkelerde kıtlığa doğru yürümektedir. Gelecekte yaşanılması öngörülen su problemleri için önceden su kıtlığına karşı alınabilecek önlemler planlanmalıdır. Planlama önce tabii ki kişinin kendisinden başlar. Suyu ihtiyacından fazla kullanmaması, dikkat etmesi gibi… Ancak kişisel olarak dikkat etmek, gelecekteki insanları da düşünmek bu durum için yeterli olmayacaktır. Çözüm olarak birçok yöntem vardır. Bunlardan birisi de atık suların geri kazanım yöntemleridir.

    Atık su: Evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri değişmiş sulara atık su denilmektedir.

    Atık suların arıtılması ve geri kazanılmasındaki amaç var olan su kaynaklarının korunumu ve temiz su kaynakları üzerine düşen yükün azaltılmasıdır. Atık suyun yeniden kullanımı teorik olarak, uygun koşullar sağlanması durumunda her zaman mümkündür.

    Atıksu Geri Kazanım yöntemleri aşağıdaki gibi sıralanmaktadır.

    Kentsel Amaçlı Yeniden Kullanım

    Kentsel amaçlı kullanım, içme suyu dışında çeşitli amaçları kapsamaktadır. Bu amaçlar;

    • Park alanlarının, okul bahçeleri ve spor alanlarının, otoyol kenarlarının, oyun alanları, halka ait bina ve tesis çevrelerindeki yeşil alanların sulanması,
    • Oto yıkama, yangın söndürme ve toz kontrolünde su temini,
    • Şelale, çeşme ve havuz gibi dekoratif kullanımlarda su ihtiyacı,
    • Endüstriyel ve ticari binaların tuvalet suyunda kullanımını içermektedir.

    Endüstriyel Amaçlı Yeniden Kullanım

    Endüstride geri kazanılmış su, soğutma kuleleri, kül sulama, radyoaktif atıkların seyreltilmesi, baca gazı yıkama, metal fabrikaları ve kazanlar gibi proseslerde kullanılabilir. Soğutma suları, tek başına en büyük endüstriyel su ihtiyacını oluşturur ve pek çok endüstri için geri kazanılmış suyun en yaygın kullanım yöntemidir.

    Yeraltı Suyu Beslemesi Amaçlı Yeniden Kullanımı

    Günümüzde, sağlık riski ile ilgili bazı belirsizlikler nedeniyle, geri kazanılmış atık suyun yeraltı suları için geniş bir kullanım alanı bulması sınırlıdır. Ülkemizde arıtılmış suların yeraltı suyu beslemesinde çok dikkatli olunmalıdır. Çünkü yeraltı suları içme ve kullanma suyu olarak sıklıkla kullanılmaktadır.

    İçme suyu Kaynaklarının Arttırılması Amaçlı Yeniden Kullanım

    İçme sularının arttırılması amacıyla arıtılmış atık sular, yeraltı suyu ve yüzeysel sularla karıştırılır. Buna ilave bir arıtım yapılarak su dağıtım sistemlerine verilir. Arıtılmış atık sular direkt içme ve indirekt içme olarak yeniden kullanılabilir.

    Tarımsal Amaçlı Yeniden Kullanım

    Öncelikle üretimin artmasına katkıda bulunur. Bunun nedeni arıtılmış atıksuların, bitkinin besin maddesi olan nütrientleri içermesidir. Arıtılmış atıksuların besin açısından zengin olması zirai amaçlı geri kullanımda artışa neden olmaktadır. Sulamada geri kazanılmış su kullanıldığında, ağır metaller ve biyokimyasal oksijen ihtiyacı (BOD) gibi kirleticiler, toprak ve bitkiler tarafından alınma ve filtrasyon işlevleri nedeniyle giderilebilir. Sulama, toprak verimliliğini artırabilir ve geri kazanılmış su alan bitkilerin büyümesini teşvik edebilir. Ek olarak, ıslah edilmiş sudaki azot ve fosforun çoğu, bitkiler tarafından kolaylıkla kullanılabilen formlarda bulunur. Toprakta ilgili element içeriklerindeki değişiklikler nedeniyle, geri kazanılmış sulama ile topraktaki enzim faaliyetleri de iyileştirilebilir. İyileştirilmiş su, azot, fosfor ve potasyum gibi birçok besleyici içerdiğinden, geri kazanılmış su ile tarımsal sulama, gübre kullanımını azaltabilir ve bitkisel üretim maliyetinden tasarruf edebilir.

    Sonuç olarak atık suyun tekrar kullanımı, atık suyun arıtma verimliliğini arttırır ve var olan su kaynaklarını korunumu ve temiz su kaynakları üzerine düşen yükü azaltılır. İleride olabilecek su sıkıntılarının önüne geçer.

    Unutmayalım su yenilenebilir doğal bir kaynaktır.

     

    Dilara AKINCI

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR

    https://www.researchgate.net/publication/288932054_Wastewater_reclamation_and_reuse_in_China_Opportunities_and_challenges

    https://polen.itu.edu.tr/bitstream/11527/8937/1/4297.pdf

    https://www.vatekcevre.com/blog/atiksu-geri-kazanim-sistemlerinin-gerekliligi

  • SIFIR ATIK

    ‘Sıfır Atık Yönetmeliği’ 12.07.2019 tarihi itibariyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayımlandı.

    Sürdürülebilir Kalkınma Modeli; ileri ki nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödün vermeden bugün ki insanların ihtiyaçlarını karşılayabilmeyi öngören bir kalkınma modelidir.

    Bu yönetmeliğin temel amacı da; hammadde ve doğal kaynakların etkin yönetimini sağlamaktır ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda atık yönetimi süreçlerinde çevre ve insan sağlığının ve tüm kaynakların korunmasını hedefleyen sıfır atık yönetim sisteminin kurulmasına, yaygınlaştırılmasına, geliştirilmesine, izlenmesine, finansmanına, kayıt altına alınarak belgelendirilmesine ilişkin genel ilke ve esasların belirlenmesidir. Sıfır atık yönetim sistemini kurmak isteyenler için sıfır atık yönetim sisteminin kurulmasına, izlenmesine, sıfır atık belgesi düzenlenmesine ilişkin esasları kapsar.

    Peki üretim, tüketim ve hizmet süreçlerinde kaynakların verimli kullanılması nasıl sağlanabilir?

    1) Atık oluşumunun önlenmesiyle, (Yönetmelik Ek-2 de bu esaslardan bahsetmektedir)

    2) Atık oluşumunun önlenmesinin mümkün olmadığı durumlarda atıkların azaltılmasıyla,

    3) Ürün ve malzemelerin yeniden kullanım olanaklarının değerlendirilmesiyle,

    Oluşan atıkları türlerine göre biriktirilmesi ve geçici depolanması sırasında çevre ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde gerekli önlemlerin alınması da büyük önem taşır. Yönetmelik bununla ilgili esaslar EK-5te açıklamıştır.

    Ayrı olarak biriktirilen bu atıkların birbirine karıştırılmadan toplanması ve öncelikle geri dönüşüm/geri kazanımlarının sağlanması, bunun mümkün olmaması halinde ise çevre kirliliğine yol açmayacak şekilde nihai bertaraflarının sağlanması gerekir. Ama tabi tekrar belirtmek gerekir ki; öncelik her zaman atıktan geri kazanım yoluyla madde ya da enerji elde etmek olmalı ama bunun mümkün olmadığı durumlarda da atık miktarının düşürülebildiği kadar düşürülmesini sağlamak gerekir.

    Bu Yönetmelik kapsamında sıfır atık yönetim sistemini kuranlarca, atıkların 2872 sayılı Kanun uyarınca çıkarılan mevzuat hükümlerine uygun olarak kaynağında ayrı biriktirilerek atık işleme tesislerine iletilmesinin sağlanması esastır. Sıfır atık yönetim sistemi kurulan yerlerde bulunan gerçek ve tüzel kişiler, atıklarını dahil oldukları sıfır atık yönetim sistemi kriterlerine uygun olarak biriktirir.

    Sıfır atık yönetim sistemine ilişkin plan, program, politika ve hedefleri içeren Sıfır Atık Yönetimi Eylem Planını hazırlamak/hazırlatmakla, güncellemek/güncellenmesini sağlamakla, ulusal ve yerel ölçekte duyurulmasını sağlamakla ve yayımlamakla görevli olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aynı zamanda; sıfır atık yönetim sisteminin; idari, mali ve teknik unsurları açısından tasarım ve planlama kriterlerini, değerlendirme unsurları ve uygulama esaslarını belirlemek/belirletmek, bu konuda kılavuz dokümanlar hazırlamak/hazırlatmaktan da mesuldür. Tabi ki Yönetmelik İl Müdürlükleri, Mahalli İdareler vs de birçok sorumluluklar vermektedir.

    Sorumluluğu olan bir diğer kalem de; sıfır atık yönetim sistemi kuran bina ve yerleşkelerdir. Onların da sorumluluk alanları dahilindeki tüm kişi ve kuruluşları, atıklarını türlerine göre ayırmaya ve ayrı biriktirmeye teşvik etmek, israfı önlemeye yönelik çalışmalarda bulunarak atık oluşumunun önlenmesini/azaltılmasını sağlamak, kaynağında ayrı biriktirilen atıkların birbirleriyle karıştırılmadan ayrı olarak toplanmasına ve geçici depolanmasına yönelik altyapıyı oluşturmak gibi sorumlulukları vardır.

     

    Feyza YALÇIN
    Kimyager

     

    Kaynak:

    http://www.resmigazete.gov.tr/

  • KÜRESEL ISINMA (İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ) ETKİLERİ

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    İklim değişikliğinin etkileri şimdiden hissedilmektedir. Küresel ısınma sanayi öncesi seviyelerin yaklaşık 1° C üzerine çıkmıştır. Artık küresel ısınmanın her yarım derecesi (hatta daha azı) önem arz etmektedir.

    İklim değişikliğinin etkilerinin listesi saymakla bitmeyecek derecede fazladır. Örneğin; ısı dalgalarının daha sık ve daha uzun sürmesi ve aşırı yağış olaylarının birçok bölgede daha yoğun ve sık yaşanması muhtemeldir. Okyanuslar ısınmaya ve asitleşmeye devam edecekler ve küresel ortalama deniz seviyesi yükselmeye devam edecektir. Bütün bunlar insan yaşamı üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olacaktır ve şimdiden etkisini göstermeye başlamıştır.

    İklim değişikliğini ele almak için acil ihtiyaç, hükümetlerin harekete geçmesidir. Küçük çaplı kendimizce aldığımız önlemler ne kadar önemliyse de, büyük önemler alınmadıkça etkilerin azalması mümkün değildir. Bu önlemler, iklim değişikliği değerlendirmesi için dünyanın önde gelen bilimsel organı, Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından Ekim 2018’de yayınlanan büyük bir raporun yayınlanmasıyla daha da belirginleşmiştir. IPCC, yıkıcı küresel ısınmadan kaçınmak için, sanayi öncesi seviyelerin üstünde 1,5°C’ye ulaşmamamız gerektiği ya da en azından bunu aşmaması gerektiği konusunda uyarıyor. Rapor, 1.5°C ve 2°C senaryoları arasındaki büyük farkları ortaya koymaktadır.

    İklim değişikliği ile mücadele etmek, insanların canlı ve sağlıklı bir çevrede sağlama şansı verir. Ayrıca bu bize, örneğin daha fazla insanın daha temiz ve daha ucuz enerji kaynaklarına erişmesini ve yeni sektörlerde iş fırsatları yaratmasını sağlayarak, insan haklarını geliştirme fırsatını da verecektir.

     

    Sinem KURTULUŞ
    Çevre Mühendisi / Raportör

     

    Kaynaklar:

    1-https://www.amnesty.org/en/what-we-do/climate-change/?utm_source=google&utm_medium=cpc&gclid=EAIaIQobChMIkOzgnPy64gIVVvhRCh1xgAmPEAAYASAAEgJz8vD_BwE

    2-https://www.israel21c.org/we-need-to-rethink-everything-we-know-about-global-warming/