Demo

Kategori: Blog

  • GAUSS ÖLÇÜMÜ

    Gaussmetre Nedir?

    Manyetik alan gücü ve yönünü ölçme işleminde kullanılan cihazlar gaussmetre cihazlarıdır. Aynı zamanda manyetometre diye adlandırmak da mümkündür. Manyetik alan SI biriminde Tesla ile, CGS biriminde ise Gauss olarak ifade edilir. 10000 Gauss, 1 Tesla’ ya eşittir.

    Gaussmetreler ile vektörel ve skaler olarak ölçüm yapmak mümkündür. Bu sayede de çeşitli tarzda ölçümler için kullanılabilirler. Dünyanın manyetik alanına bağlı olarak jeofizik araştırmalarında da kullanılabilir, metal dedektörü olarak da kullanılabilir.

    Gıdada Yabancı Madde Nedir?

    Gıda ya da gıda ile temas eden malzemelerin üretimi esnasında, üretim hatlarında istenmeyen maddelere ‘yabancı madde’ denir. Yani; çıplak gözle görülebilen ama aslında orda olmaması gereken şeylerdir. Tel, ip, taş, böcek, cam, metal, kıl, kılçık, meyve sapı ya da çekirdeği, kemik vs gibi. Mikrobiyal bulaşmalar ise bu konunun dışındadır.

    Gıda üreticileri, yabancı madde bulaşmalarını önlemek için İyi Üretim Uygulamalarını (GMP) benimsemek zorundadır. GMP kapsamında bulunan ve yabancı madde bulaşmasını önlemede çok etkili olan konuların tamamı ulusal ve uluslararası yönetmeliklerde yer almaktadır.

    Örneğin; üretim makinalarından kopan vida, somun, tel gibi her türlü metal parça, kırılabilir falçata ucu, zımba teli, iğne, raptiye, kaynak parçaları, çapaklar istenmeyen yabancı maddelerdir. Metal kirlilik tehlikesini azaltmak için de elekler, mıknatıslar, metal dedektörleri, x-ray dedektörler vb. temizleme adımları uygulanır. Tabii ki bu uygulamaların da mevzuatlarca belirlenmiş birtakım standartları sağlıyor olması gerekmektedir.

    Mıknatıs ile Ayırma

    Sadece gıda üretimi yapan firmalar değil,  gıda ile temas eden malzeme üretimi yapan firmalar da benzer şekilde mesuldürler. Üretim hatlarında istenmeyen metal yabancı maddeleri yakalamak için kullandıkları mıknatısları belli zaman aralıklarında kontrol ettirmelidir. Üretim hattında kullanılan mıknatıs fiziksel görüntü olarak sorunsuz duruyor olabilir fakat çalışma performansının da kontrol edilmesi gerekir. Mıknatısların güçleri periyodik olarak kontrol ettirilerek (Gauss Ölçümü) bir güç azalması olup olmadığına bakılmalıdır. Bu periyot, gıda ve gıdaya temas eden malzeme üreten firmalar için 1 yıl olarak tavsiye edilmektedir.

     

    Gauss ölçümünde kullanılan cihazın da kalibrasyonu uygun sıklıkta yapılmış olmalıdır. Ayrıca ölçümden önce ve sonra doğrulaması uygun şekilde gerçekleştirilmelidir.

     

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR

    https://www.fda.gov/

    http://www.mta.gov.tr/

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/ 

  • GÜNDELİK HAYATTA KURŞUN MARUZİYETİ

    Kurşun Nedir?

    Kurşun, yerkabuğunda küçük miktarlarda bulunan ve doğal olarak oluşan bir elementtir. Bazı yararlı kullanımları olsa da, insanlar ve hayvanlar için toksik olabilir ve olumsuz sağlık etkilerine neden olabilir.

    Kurşun Nerede Bulunur?

    Kurşun çevremizin her yerinde bulunabilir; havada, toprakta, suda ve hatta evlerimizin içinde. Maruziyetimizin çoğu; geçmişte daha yoğun olan kurşunlu benzin kullanımı, bazı endüstriyel tesis türleri ve evlerde kurşun bazlı boyanın geçmişten kalma kullanımı, fosil yakıtların kullanımı gibi insan faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Boya, seramik, boru ve sıhhi tesisat malzemeleri, lehimler, benzin, piller, mühimmat ve kozmetikler dahil olmak üzere evlerimizde ve çevresinde bulunan çok çeşitli ürünlerde kurşun ve kurşun bileşikleri kullanılmıştır.

    Kurşun, bu geçmiş ve güncel kullanımlardan kaynaklı olarak ortama girebilir. Kurşun ayrıca endüstriyel kaynaklardan ve eski kurşun izabe tesisleri gibi kontamine alanlardan çevreye de yayılabilir. Topraktaki doğal kurşun seviyeleri 50 ila 400 ppm arasında değişirken; madencilik, eritme ve arıtma faaliyetleri, özellikle de madencilik ve eritme sahalarının yakınındaki bölgelerde kurşun seviyelerinde önemli artışlar olduğu gözlemlenmektedir.

    Kurşun endüstriyel kaynaklardan veya kıvılcım ateşlemeli motorlu bir uçaktan havaya salındığında, genellikle toprak parçacıklarına yapıştığı yere kadar gelip yerleşmeden önce havada uzun mesafeler kat edebilir. Hatta sonrasında kurşun bileşiğinin cinsine ve toprağın özelliklerine bağlı olarak, kurşun topraktan yer altı suyuna da geçebilir.

    Kimler Risk Altında?

    Kurşuna iş yerlerinde maruz kalınması ile ilgili daha önce ‘Kurşun ve Kurşun Maruziyeti’ konulu bir yazı yazmıştık. Bu yazımızda ise daha çok iş yeri dışında meydana gelen kurşun maruziyetlerini ele aldık.

    Çocuk

    Kurşun çocuklar için özellikle tehlikelidir çünkü büyüyen vücutları yetişkinlerden daha fazla kurşunu emer ve beyinleri ve sinir sistemleri kurşunun zararlı etkilerine karşı daha hassastır. Bebekler ve küçük çocuklar da kurşuna daha fazla maruz kalabilirler çünkü ellerini ve üzerlerindeki toz veya topraktan kurşuna neden olabilecek diğer nesneleri ağızlarına koyarlar. Çocuklar ayrıca kurşunlu boya veya kurşunla kirlenmiş topraktan kurşun tozunu soluyarak veya kurşun bazlı boyayla oynayarak kurşuna maruz kalabilir.

    Hamile Kadınlar Dahil Yetişkinler

    Yetişkinler, kurşun içeren yemek veya su yiyip içerek veya kurşun içeren tabaklardan veya bardaklardan kurşuna maruz kalabilir. Ayrıca kurşun bazlı boyanın bozulduğu alanlarda ve eski evlerde ve binalardaki boyalı yüzeyleri yenileme veya onarım çalışmaları sırasında zaman geçirerek kurşun tozunu soluyabilirler. Bir işte çalışmak veya vitray yapmak gibi kurşunun kullanıldığı hobilerle uğraşmak, kurşun içeren bazı ilaçları kullanmak gibi durumlar kurşuna maruz kalmayı artırabilir. Hamile bir kadının bu kaynaklardan kurşuna maruz kalması özellikle endişe vericidir çünkü gelişmekte olan bebeğinin de maruz kalmasına neden olabilir.

    Kurşunun Sağlık Etkileri Nelerdir?

    Kurşun vücudunuzdaki hemen hemen her organı ve sistemi etkileyebilir. Kurşunun etkilerine en çok altı yaşından daha küçük çocuklar duyarlıdır.

    Çocuk

    Çocukların kanındaki düşük kurşun seviyeleri bile şunlara neden olabilir:

    • Davranış ve öğrenme sorunları
    • Düşük IQ ve Hiperaktivite
    • Yavaşlayan büyüme
    • İşitme sorunları
    • Anemi

    Nadir durumlarda, kurşun yutulması nöbetlere, komaya ve hatta ölüme neden olabilir.

    Hamile Kadın

    Kurşun, kalsiyum ile birlikte kemiklerde depolandığı için vücudumuzda zamanla birikebilir. Hamilelik sırasında, kurşun annenin kemiklerinden kalsiyumla birlikte salınır ve anneden fetüsü veya emzirilen bebeği kurşuna maruz bırakabilir. Bu, gelişmekte olan fetüs ve bebek üzerinde aşağıdakiler de dahil olmak üzere ciddi etkilere neden olabilir:

    • Bebeğin çok erken veya çok küçük doğmasına neden olabilir,
    • Bebeğin beynine, böbreğine ve sinir sistemine zarar verebilir,
    • Öğrenme veya davranış sorunları olasılığını artırabilir,
    • Anneyi düşük yapma riski altına alabilir.

    Diğer Yetişkinler

    Kurşun ayrıca diğer yetişkinler için de zararlıdır. Kurşuna maruz kalan yetişkinler şunlardan muzdarip olabilir:

    • Kardiyovasküler etkiler, yüksek kan basıncı ve hipertansiyon insidansı,
    • Azalmış böbrek fonksiyonu,
    • Üreme sorunları (hem erkeklerde hem de kadınlarda).

    Kurşuna Maruz Kalma İhtimalinizi Düşürün

    Evinizi temiz ve bakımlı tutmak gibi basit adımlar, kurşuna maruz kalmayı önlemede uzun bir yol kat edecektir. Aşağıdaki adımları atarak evinizde kurşuna maruz kalma ihtimalinizi hem şimdi hem de gelecekte azaltabilirsiniz:

    • Boyanın bozulmasını önlemek için tüm boyalı yüzeyleri inceleyin ve bakımını yapın.
    • Duvarlardaki su hasarlarını hızlı ve tam olarak ele alın.
    • Evinizi temiz ve tozsuz tutun.
    • Sürtünmenin toz oluşturabileceği kapılar, pencereler ve çekmeceler gibi boyalı alanları temizleyin. Boya parçacıklarını veya tozu temizlemek için bu alanları ıslak bir sünger veya bezle silin.
    • Yiyecek ve içecekleri hazırlamak için yalnızca soğuk su kullanın.
    • İçmek veya yemek hazırlamak için kullanılan su çıkışlarını temiz tutun.
    • Banyo, mutfak, balkon giderlerini kalıntılardan temizlemeye ve lavabo giderlerinde tıkanıklık olmamasına dikkat edin.
    • Çocukların ellerini, biberonlarını, emziklerini ve oyuncaklarını sık sık yıkayın.
    • Çocuklara dışarıda oynadıktan sonra ayakkabılarını silmeyi ve çıkarmayı ve ellerini yıkamayı öğretin.
    • Aile üyelerinizin dengeli beslenmelerini sağlayın. Sağlıklı beslenen çocuklar daha az kurşunu emer.
    • Kurşunlu boyalar gibi malzemelerden uzak durun.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR:

    https://www.epa.gov/

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/ 

  • YAĞIŞTAN NUMUNE ALMA

    Yağmur Suyundan Numune Alma;

    Yağmur toplayıcının prensibi, yağmurun kovanın ağzında veya huni kısmında tutulması ve alınıncaya kadar burada muhafaza edilmesidir. Gerekli toplama açıklık alanı tespit edilmelidir. Bu işlem, numune alma yöntemine bağlıdır. Örneğin çalışma grubu, anında numune almak istiyorsa ve en az 1 mm’ lik yağış esas alınmışsa, ağız açıklık alanı, 1 mm’ lik yağıştan 60-80 ml numune toplayabilecek kadar olmalıdır. Bu genellikle analiz için gerekli minimum numune hacmidir. Bununla birlikte, analizlerde modern metotların kullanımı ile çok daha az numune hacimleri yeterli olabilir. Toplayıcılarla ölçülmüş gerçek yağış ölçümlerinin karşılaştırılması için, toplayıcının toplama etkinliğini göstermek üzere bir yağış sayacı kullanılmalıdır.

    Kar Yağışından Numune Alma;

    Kar yağışından temsili numunenin alınması bütün şartlarda, bilhassa durgun şartlarda zordur. Bu durum toplayıcının aerodinamik blokajından kaynaklanan hava akışının yer değiştirmesi ve ivmesinden dolayı meydana gelir. Bu sonuçlar, toplayıcının açıklık kısmından düşen yağışın uzaklaşmaya başlaması ile sonuçlanır. Bu düşme hızının daha az olmasından dolayı, kar için yağmurdan çok daha önemlidir. Toplayıcının iç kısmındaki rüzgâr hareketleri, kolektörde toplanmış karın uzaklaşmasına neden olabilir, muhafazalı derin bir silindir, karı toplamak için toplayıcı olarak kullanılmalıdır. Ayrıca yalnız kar toplayıcıları, karı eritmek için ısıtılmaları ve bölmeli numune alıcısında karı sıvı olarak muhafaza etmesi dışında, yağmur kolektörlerine benzerlik arz eder. Standard kar sayacı, kar miktarını tespit etmek için kar toplayıcısına yakın bir yerde olmalıdır.

    Yönsel Numune Alma;

    Yaş yağış kaynaklarından ortaya çıkan kirleticilerin yönünü tayin etmek için yöne ait numune alınır. Zemine yakın bir yerde, yöne ait numune almak için tasarımlanmış tertibat genellikle bir huni ve rüzgâr   gülünden oluşur. Huninin ağzı, rüzgâr yönüne çevrilir, tabandaki çıkış kısmına da numaralanmış şişelerden yerleştirilir. Sahada hakim rüzgârın yönünü belirlemek için meteorolojik verilerin detaylı analizleri gerekir, çünkü yere yakın rüzgârın yönü hakim rüzgârın yönünden farklı olabilir. Yağmur toplayıcıların yerden yüksekliği 1-2 metre yüksekte olmalıdır.

    Numunelerin muhafazasına yönelik detaylar, TS 5106 ISO 5667-3’standardın da belirtilmiştir;

    Belli bir zamanda ve belli bir yerden numune alındığında bu numune sadece o yeri ve zamanı temsil eder. Bununla beraber, bileşiminde zamanla büyük değişiklik göstermeyen kaynaklardan alınan numuneler, daha uzun bir zaman periyodunu veya daha büyük bir hacmi temsil eder. Kaynağın zamana bağlı olarak büyük ölçüde değiştiği durumlarda, uygun zaman aralıklarında alınan numuneler ayrı analiz edilirler. Böylece bu değişimin frekansı, süresi ve büyüklüğü belirlenir. Değişimlerin beklendiği zaman periyoduna göre numune alma aralığı seçilir. Bu aralık en az beş dakika en fazla bir saat olur. Eser metaller ve organik bileşikler, yağışlarda çok az miktarlarda bulunduğundan, bu tip numunelerle çalışma esnasında, numunelerin kirlenmesinden kaçınmak için azamî dikkat gösterilmelidir.

    Anlık Numune Alma;

    Numune alan kişiler saha dalarsa ve günlük numune alacaklarsa, temiz bir kovayı numune alma yerine yerleştirir ve tavsiye edilen en az numune miktarı toplandığında, numune alma işlemine son verir.

    Kompozit Numune Alma

    Kompozit numune alımındaki düzenek her yağış zamanı için ayrı ayrı hazırlanır. Toplanan numuneler daha sonra birleştirilir.

    Numune Kaplarının Seçilmesi;

    Numunelerin analizinden sorumlu laboratuvarın, numunenin alınması, muhafazası ve taşınmasında kullanılacak kap tipi ile ilgili tavsiyelerine uyulmalıdır.

    Organik Maddeler İçin Numune Alma Kapları;

    Numune kabı olarak, kapağı politetrafluoroetilen (PTFE)-kaplanmış, borosilikat vekuvars cam şişeler kullanılır. Laboratuarda numunelerin kirlenmesinden kaçınmak için numunelerle çalışılırken azamî dikkat sarf edilmelidir.

    İnorganik Maddeler İçin Numune Alma Kapları;

    İnorganik bileşiklerle yapılacak çalışmalarda, yüksek kaliteli polietilen numune kapları uygundur ve genellikle bu tip kaplar kullanılır. Bunun yanı sıra, belirli durumlarda, cam, PTFE veya yüksek kaliteli polipropilen numune kapları da kullanılabilir.

    Eren KOÇ

    Çevre Mühendisi

     

    KAYNAKLAR

    TS ISO 5667-8 : Su kalitesi – Numune alma – Bölüm 8: Yağıştan numune alma kılavuzu

    TS 5106 ISO 5667-3 : Su kalitesi – Numune alma – Bölüm 3: Su numunelerinin korunması ve elleçlenmesi

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/ 

  • ASİT YAĞMURU NEDİR?

    Asit yağmuru veya asit birikimi, atmosferden ıslak veya kuru formlarda yere düşen sülfürik veya nitrik asit gibi asidik bileşenlerle ilgili herhangi bir çökeltme biçimini içeren geniş bir terimdir. Bu terim; yağmur, kar, sis, dolu ve hatta asidik olan tozu içerebilir.

    Asit Yağmurunun Sebepleri Nedir?

     Asit yağmuru; sülfür dioksit (SO2) ve nitrojen oksitler (NOX) atmosfere salındığında ve rüzgar ya da diğer hava akımlarıyla taşındığında ortaya çıkar. SO2 ve NOX , sülfürik ve nitrik asitler oluşturmak üzere su, oksijen ve diğer kimyasallarla reaksiyona girer. Bunlar daha sonra yere düşmeden önce su ve diğer maddelerle karışır.

    Asit yağmuruna sebep olan SO2 ve NOoluşumunun çok küçük orandaki doğal sebebi volkanik faaliyetler olsa da sorun oluşturacak seviyelere getiren sebep fosil yakıtların yanmasıdır. SO2 ve NOX için önemli kaynaklar  şunlardır:

    • Elektrik üretmek için fosil yakıtların yakılması. Atmosferdeki SO2 ‘nin üçte birine ve NOX ‘in dörtte birine  elektrik jeneratörleri sebep olur.
    • Araçlar ve ağır ekipmanlar.
    • İmalat, petrol rafinerileri ve diğer endüstriler.

    Bu kaynaklarda çıkarak atmosfere karışan SO2 ve NOX’ler taşınarak çok başka ve uzak yerlere de giderek kirletir.

    Asit Biriktirme Formları

    Islak Biriktirme

    Islak birikim, en çok asit yağmuru olarak düşündüğümüz şeydir . Atmosferde oluşan sülfürik ve nitrik asitler yağmur, kar, sis veya dolu ile temas ederek yere düşer.

    Kuru Biriktirme

    Asidik partiküller ve gazlar nem yokluğunda da çeşitli şekillerde kuru biriktirme olarak  atmosferde  birikebilir . Asidik partiküller ve gazlar yüzeylerde (su kütleleri, bitkiler, binalar) hızlı bir şekilde birikebilir veya atmosferik taşıma sırasında reaksiyona girerek insan sağlığına zararlı olabilecek daha büyük partiküller oluşturabilir. Bir sonraki yağmurda biriken asitler bir yüzeyden yıkandığında, bu asitli su yerin üstünden ve altından akarak bitkiler, böcekler ve balıklar gibi vahşi hayata zarar verebilir.

    Çöl alanlarında kuru-ıslak birikim oranı, her yıl birkaç inç yağmur alan bir alandan daha yüksektir.

    Asit Yağmuru Ölçümü

    Asitlik ve alkalilik, 7.0′ ın nötr olduğu bir pH ölçeği kullanılarak ölçülür. Bir maddenin pH’ ı ne kadar düşükse (7′ den az), o kadar asidiktir; bir maddenin pH değeri ne kadar yüksekse (7′ den büyük), o kadar alkali demektir. Normal yağmurun pH’ ı yaklaşık 5,6′ dır ve hafif asidiktir çünkü havadaki karbondioksit (CO2) nem içinde çözünerek zayıf karbonik asit oluşturur. Asit yağmurunun pH değeri ise genellikle 4,2 ile 4,4 arasındadır ve çok daha asidiktir.

    Asit Yağmurunun Ekosistemlere Etkileri

    Bir ekosistem; bitkiler, hayvanlar ve diğer organizmalardan oluşan; ayrıca bunların hava, su ve toprak dahil çevrelerinin de birlikte ele alındığı bir topluluktur. Bir ekosistemdeki her şey birbirine bağlıdır. Bir şey bir ekosistemin bir parçasına (bir bitki veya hayvan türü, toprak veya su) zarar veriyorsa, diğer her şeyi etkileyebilir.

    Asit Yağmurunun Balık ve Yaban Hayatı Üzerindeki Etkileri

    Asit yağmurunun ekolojik etkileri; balıklara ve diğer yaban hayatına zararlı olabileceği akarsular, göller ve bataklıklar gibi su ortamlarında en açık şekilde görülmektedir. Asitli yağmur suyu toprakta akarken, alüminyumu toprak kili parçacıklarından süzebilir ve ardından akarsulara ve göllere akabilir. Ekosisteme ne kadar fazla asit verilirse, o kadar fazla alüminyum salınır.

    Bazı bitki ve hayvan türleri asidik sulara ve orta miktarda alüminyumu tolere edebilir. Ancak diğerleri aside duyarlıdır ve pH düştükçe yok olacaklardır. Genellikle türlerin çoğunun gençleri çevre koşullarına yetişkinlere göre daha duyarlıdır. pH 5′ te çoğu balık yumurtası çatlayamaz. Daha düşük pH seviyelerinde, bazı yetişkin balıklar ölür. Bazı asidik göllerde balık yoktur bile. Bir balık veya hayvan türü orta derecede asidik suya tahammül edebilse bile, yediği hayvanlar veya bitkiler dayanamayabilir. Örneğin, kurbağaların 4 civarında kritik bir pH’ ı vardır, ancak yedikleri mayıs sinekleri daha hassastır ve 5.5′ in altındaki pH’ tan kurtulamayabilirler. Mayıs sinekleri yok olursa da bir süre sonra kurbağalar da yok olacaktır.

    Asit Yağmurunun Bitkiler ve Ağaçlar Üzerindeki Etkileri

    Asit yağmurlarından etkilenen bölgelerde ölü veya ölmekte olan ağaçlar yaygın bir manzaradır. Asit yağmuru topraktan alüminyumu süzer. Bu alüminyum bitkilere olduğu kadar hayvanlara da zararlı olabilir. Asit yağmuru ayrıca ağaçların büyümesi gereken topraktaki mineralleri ve besin maddelerini de uzaklaştırır.

    Yüksek irtifalarda, asidik sis ve bulutlar, ağaçların yapraklarındaki besin maddelerini soyarak onlara kahverengi veya ölü yapraklar ve iğneler bırakabilir. Ağaçlar daha sonra güneş ışığını daha az emer, bu da onları zayıflatır ve donma sıcaklıklarına daha az dayanıklı hale getirir.

    Tamponlama Kapasitesi

    Asit yağmuruna maruz kalan pek çok orman, akarsu ve göl etkilenmez çünkü bu bölgelerdeki toprak, içinden akan yağmur suyundaki asitliği nötralize ederek asit yağmurunu tamponlayabilir . Bu kapasite, toprağın kalınlığına ve bileşimine ve altındaki ana kayanın türüne bağlıdır.

    Epizodik Asitleşme

    Eriyen kar ve şiddetli yağmur sağanağı, epizodik asitlenme olarak bilinen şeye neden olabilir. Normalde yüksek bir asit seviyesine sahip olmayan göller, eriyen kar veya sağanak yağmur daha fazla miktarda asidik birikim getirdiğinde ve toprak bunu tamponlayamadığında geçici olarak asit yağmurunun etkileriyle karşılaşabilir. Bu kısa süreli yüksek asitlik (yani daha düşük pH), ekosistem üzerinde çeşitli organizmaların veya türlerin yaralanabileceği veya öldürülebileceği kısa vadeli bir strese neden olabilir.

    Azot Kirliliği

    Sorunlara neden olabilecek sadece asit yağmurunun asitliği değildir. Asit yağmuru ayrıca nitrojen içerir ve bunun bazı ekosistemler üzerinde etkisi olabilir. Örneğin, kıyı sularımızdaki azot kirliliği, bazı bölgelerdeki balık ve kabuklu deniz ürünleri popülasyonlarının azalmasından kısmen sorumludur. Tarım ve atık suya ek olarak, insan faaliyetlerinin ürettiği azotun kıyı sularına ulaşmasının çoğu atmosferden gelir.

    Asit Yağmurlarının İnsan Sağlığına Etkileri

    Asit yağmurunda yürümek, hatta asit yağmurundan etkilenen bir gölde yüzmek, insanlar için normal yağmurda yürümek veya asidik olmayan göllerde yüzmekten daha tehlikeli değildir. Fakat asıl havada bulunan sülfat ve nitrat kirleticileri insanlar için zararlı olabilir.

    SO2 ve NOX , insanların akciğerlerine soluyabilecekleri ince sülfat ve nitrat parçacıkları oluşturmak üzere atmosferde reaksiyona girer. Pek çok bilimsel çalışma, bu parçacıklar ile kalp fonksiyonu üzerindeki etkiler arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir; örneğin kalp hastalığı riski artmış kişilerde ölümle sonuçlanan kalp krizi ve astımlı kişilerde solunum güçlüğü gibi akciğer fonksiyonu üzerindeki etkileri gözlemlenmiştir.

    Asit Yağmurlarının Canlı Olmayan Varlıklar Üzerindeki Etkileri

    Asidik birikimin tamamı ıslak değildir . Bazen toz parçacıkları da asidik hale gelebilir ve buna kuru birikim denir . Asit yağmuru ve kuru asidik parçacıklar toprağa düştüğünde, parçacıkları asidik yapan nitrik ve sülfürik asit heykellere, binalara ve diğer insan yapımı yapılara düşebilir ve yüzeylerine zarar verebilir. Asidik partiküller metali aşındırarak boya ve taşın daha çabuk bozulmasına neden olur. Ayrıca binaların ve anıt gibi diğer yapıların yüzeylerini de kirletirler.

    Bu hasarın sonuçları maliyetli olabilir:

    • Tamir edilmesi veya değiştirilmesi gereken hasarlı malzemeler,
    • artan bakım maliyetleri ve
    • taş ve metal heykeller, anıtlar ve mezar taşlarında detay kaybı ortaya çıkabilir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR

    https://www.epa.gov/

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/ 

  • POLİKLORLU BİFENİLLER (PCB’ ler)

    Poliklorlu bifeniller, yani PCB’ ler; karbon, hidrojen ve klor atomlarından oluşan insan yapımı organik kimyasallar grubudur. Klor atomlarının sayısı ve bir PCB molekülündeki konumları, birçok fiziksel ve kimyasal özelliğini belirler. PCB’ lerin bilinen bir tadı veya kokusu yoktur ve bir yağdan mumsu bir katıya kadar tutarlılık gösterirler.

    PCB’ ler bir dizi toksisiteye sahiptirler ve ince, açık renkli sıvılardan sarı veya siyah mumsu katılara kadar tutarlılık açısından farklılık gösterirler. Yanmazlık, kimyasal stabilite, yüksek kaynama noktası ve elektriksel yalıtım özellikleri nedeniyle PCB’l er aşağıdakiler dahil yüzlerce endüstriyel ve ticari uygulamada kullanılmıştır:

    • Elektrik, ısı transferi ve hidrolik ekipman
    • Boya, plastik ve kauçuk ürünlerde plastikleştiriciler
    • Pigmentler, boyalar ve karbonsuz kopya kâğıdı
    • Diğer endüstriyel uygulamalar

    PCB içerebilecek ürünler arasında şunları sayabiliriz:

    • Transformatörler ve kapasitörler
    • Voltaj regülatörleri, anahtarlar, yeniden kapatıcılar, burçlar ve elektromıknatıslar dahil olmak üzere elektrikli ekipmanlar
    • Motorlarda ve hidrolik sistemlerde kullanılan yağlar
    • PCB kapasitörleri içeren eski elektrikli cihazlar
    • Floresan ışık balastları
    • Kablo yalıtımları
    • Cam elyafı, keçe, köpük dahil ısı yalıtım malzemeleri ve mantarları
    • Yapıştırıcılar ve bantlar
    • Yağ bazlı boyalar
    • Kalafatlama
    • Plastikler
    • Karbonsuz kopya kâğıdı
    • Zemin kaplamaları

    Günümüzde PCB’ ler, aşağıdakilerden çevreye salınabilir:

    • PCB içeren bakımsız tehlikeli atık sahaları
    • PCB atıklarının yasadışı veya uygun olmayan şekilde boşaltılması
    • PCB içeren elektrik transformatörlerinden sızıntılar veya salımlar
    • PCB içeren tüketici ürünlerinin belediye veya tehlikeli atıkların işlenmesi için tasarlanmamış diğer çöplüklere atılması
    • Belediye ve endüstriyel atık yakma fırınlarında bazı atıkların yakılması

    PCB’ ler aslında ortamda kolayca parçalanmaz. Hava, su ve toprak arasında uzun süre kalabilirler. PCB’ ler ne yazık ki uzun mesafelere taşınabilir ve çevreye salındıkları yerden uzak bölgelerde kar ve deniz suyunda bulunabilir. Sonuç olarak, dünyanın her yerinde bulunurlar. Genel olarak, PCB ne kadar hafifse, kontaminasyon kaynağından o kadar uzağa taşınabilir.

    PCB’ ler, bitkilerin ve gıda mahsullerinin yapraklarında ve yer üstündeki kısımlarında birikebilirler. Ayrıca küçük organizmaların ve balıkların vücutlarına alınırlar. Sonuç olarak, balık yiyen kişiler, yedikleri balıklarda biyolojik olarak biriken PCB’ lere maruz kalabilir.

    PCB’ lerin çeşitli olumsuz sağlık etkilerine neden olduğu gösterilmiştir. Hayvanlarda kansere neden olduğu ve hayvanlarda bir dizi kanser dışı ciddi sağlık etkilerine neden olduğu gösterilmiştir: bağışıklık sistemi, üreme sistemi, sinir sistemi, endokrin sistemi vs. İnsanlarda yapılan çalışmalar, PCB’ lerin potansiyel kanserojen ve kanserojen olmayan etkilerine dair kanıtları desteklemektedir. PCB’ lerin farklı sağlık etkileri birbiriyle ilişkili olabilir. Bir sistemdeki değişikliklerin vücudun diğer sistemleri için önemli etkileri olabilir.

    Mevcut kanıtlara dayanarak, Ulusal Mesleki Güvenlik ve Sağlık Enstitüsü (NIOSH), PCB’ lerin işyerlerinde potansiyel insan kanserojenleri olarak görülmesini önermeye devam etmektedir.

    PCB üretimi 1979 yılı itibariyle Amerika Birleşik Devletleri’ nde yasaklanmıştır.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR:

    https://www.cdc.gov/

    https://www.epa.gov/

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/ 

  • PAH BİLEŞİKLERİ (POLİSİKLİK AROMATİK HİDROKARBONLAR)

    PAH’ lar, yani polisiklik aromatik hidrokarbonlar; karbonlu maddelerin (organik bileşiklerin) eksik yanması sonucu ortaya çıkan bileşiklerdir ve kendileri de organik yapıdadırlar. Oldukça toksik ve kanserojenik yapıdadırlar, ayrıca mutajen özellikleri de söz konusudur. Günlük hayatta gaz veya partikül madde olarak çok sık maruz kaldığımız bir tehlikedir. Havada, suda, toprakta rahatlıkla bulunurlar.

    Orman yangınları, volkanik patlamalardan tutun da; sigara dumanı, egzoz ve mangalda ete kadar doğal ve yapay bir çok kaynağı vardır. Endüstriyel süreçler ve enerji üretimleri arttıkça konunun ciddiyeti de artmıştır. Çöp yakma, konut ısıtmaları; asfalt, demir, çelik vs üretimleri, petrol rafinerileri, motorlu taşıtlar; yanma içeren her eylem ve her sektör PAH kaynağıdır diyebiliriz.

    Canlılar da bazen farkında olarak, bazen ise hiç farkında olmayarak sık sık PAH bileşiklerine maruz kalırlar. Havaya karışan PAH buharları ya da partikülleri rüzgarlar vasıtası ile çok uzaklara rahatlıkla taşınırlar ve soluduğumuz havayla birlikte ciğerlerimizden içeri girerler. İçtiğimiz sular, yediğimiz gıdalar vücuda girişlerinin bir başka yoludur. Ne yazık ki PAH bulaşmış bir malzemeyi tutmak bile deri yoluyla vücuda girmelerine neden olur. Vücuda giren PAH bileşikleri özellikle yağ içeren dokularımızda depolanmayı severler.

     

     

    Kavrulmuş kahve gibi ısıl işlem görmüş her gıda PAH içerebilir. Sadece gıdalar değil, gıdaların konulduğu ambalajlar da PAH içerebilir. Özellikle de et ürünleri gıda maddeleri arasında en önemli bir PAH kaynağıdır. Etin içerdiği yağ miktarı, pişirmede kullanılan ısı kaynağına, pişirme sıcaklığına, ısı kaynağı ile temas edip etmediğine ve ne kadar süre ile temas ettiğine göre de bu durumun riski artabilir ya da azabilir. Mangalda pişirmek gibi ısı kaynağı ile direkt temas sağlaması ya da uzun süreli pişirmeler, yüksek sıcaklıklara çıkmak vs gibi etkenler bu riski arttıracaktır. Ayrıca etin içeriğindeki yağ, karbonhidrat ve proteinlerin pirolize olması sonucu PAH oluşması dışında daha 2 tane farklı mekanizma bu riski arttırır. Pişirme esnasında ateşe damlayan yağların eksik yanması ile oluşan PAH dumanlarının ete yapışması bunlardan birincisidir. Diğeri ise mangaldaki odun, kömür vs malzemenin yanarken oluşturduğu PAH bileşiklerinin duman aracılığıyla ete yapışmasıdır.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

     

    KAYNAKLAR

    https://publications.iarc.fr/

    https://www.drozdogan.com/

    https://dergipark.org.tr/en/

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/ 

  • MORDANLAR

    Bir boyanın bir elyafa sabitlenmesini kolaylaştırmak için kullanılan, genellikle bir metalik iyon içeren kimyasal maddelere ‘mordanlar’ denir.

    Boyamanın ilk günlerinden itibaren, kumaş ilk olarak çözünür metalik krom, alüminyum ya da bakır tuzu içeren bir çözelti ile muamele edilirse, bir kumaşa verilen rengin arttığı ve haslığın (solmaya veya akmaya karşı direnç) geliştiği görülür.

    En basit işlem modelinde, metal iyonları kumaşın yüzeyine ve liflerine dahil edilir ve uygun pH ve sıcaklıkta boya moleküllerine maruz kaldıktan sonra renkli metal-boya kompleksleri oluşturur. İşte buradaki metal iyonuna ‘mordan’ denir. Karmaşık oluşum sürecine ‘mordanlama’ denir.

    En çok kullanılan mordanlardan birisi şaptır. En eski mordan boyalardan biri, kök boyası bitkisinin kökünden elde edilen alizarindir. Kimyasal olarak, bir antrakinon türevidir ve boya rengi, kompleks oluşturduğu metale bağlıdır; baryum ile mavi bir renk ve alüminyum ile bir gül kırmızısı elde edilir.

    Bir tekstil ürünü STANDARD 100 etiketini taşıyorsa, bu ürünün her bileşeninin yani her iplik, düğme ve diğer aksesuarların zararlı maddeler açısından test edildiğinden ve bu nedenle ürünün insan sağlığına zararsız olduğundan emin olabilirsiniz. . OEKO-TEX® Standard 100; üretimin bütün aşamalarındaki tekstil hammaddeleri, ara ve nihai ürünler için tek tip, global bir test ve belgelendirme sistemidir. Aynı zamanda tekstil dışı bileşenlerin test edilmesini de kapsamaktadır. Amacı zararlı maddelerden muaf ürünler sağlamaktır. Çoğu durumda STANDARD 100 için sınır değerler ulusal ve uluslararası gerekliliklerin ötesine geçer. Kriter kataloğu yılda en az bir kez güncellenir ve yeni bilimsel bilgiler veya yasal gerekliliklerle genişletilir.

    Oeko-Tex Standard 100’ e göre doğal boya mordanı olan alüminyum tuzları ve demir tuzlarının toksik olmadığı fakat bakır tuzlarının ve kalay tuzlarının ise belirli limitlerde kullanılabileceği, oysa ki krom +6 tuzlarının ise komple yasaklandığı görülmektedir. Mordanlardan bazılarının çevreye ve dolayısıyla insan sağlığına zararlı olduğunu söylemek mümkündür.

    Mordanlar tekstil dışında mikrobiyolojide de kullanılırlar. Mikrobiyoloji, mikroskobik organizmaları inceler ve farklı türleri görsel olarak ayırt etmenin yollarına ihtiyaç duyar. Mikrobiyologlar, farklı organizma türlerine renk katan boyama prosedürleri kullanır.

    Bu boyalar, farklı renkteki kimyasallardır, ancak bu kimyasalların kendileri organizmalara yapışmaz. Mikrobiyolog, boyamaya bir mordan ekler. Bir mordan, klasik olarak, kimyasal bir boyayı bağlayan ve onu tutan bir iyon olarak tanımlanır demiştik, böylece boyanın organizma üzerine yapışıp kalması sağlanır. Bununla birlikte, bir boyayı yerinde tutan herhangi bir kimyasal da bir mordan olarak kabul edilebilir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

     

    KAYNAKLAR:

    https://sciencing.com/

    https://www.accessscience.com/

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/ 

  • FENOL MARUZİYETİ

    Fenol (C6H6O veya C6H5OH); saf halde, renksiz açık pembe, tatlı, buruk bir kokuya sahip kristalli bir katıdır. Eşanlamlıları arasında karbolik asit, hidroksibenzen, monohidroksibenzen, benzenol, monofenol, fenil hidroksit, fenil alkol, fenik asit, fenilik asit ve fenilik alkol bulunur. Fenol alkol, gliserol, petrol ve daha az oranda suda çözünür.

    Fenole maruz kalınması ciltte, gözlerde, burunda, boğazda ve sinir sisteminde tahrişe neden olabilir. Fenole maruz kalmanın bazı semptomları kilo kaybı, halsizlik, bitkinlik, kas ağrıları ve ağrıdır. Şiddetli maruz kalma, karaciğer ve / veya böbrek hasarına, cilt yanıklarına, titremeye, kasılmalara ve seğirmeye neden olabilir. İşçiler fenole maruz kalmaktan zarar görebilir. Hasar seviyesi doza, süreye ve yapılan işe bağlıdır.

     

     

     

    Yalnızca fenol buharına maruz kalan kişiler, önemli ikincil kontaminasyon riskleri oluşturmaz. Giysileri veya cildi sıvı fenol ile kirlenmiş kişiler, ikincil olarak personeli doğrudan temasla veya gazdan çıkan buhar yoluyla kirletebilir. Fenol, rahatsız edici derecede tatlı, buruk bir kokuya sahip yanıcı, oldukça aşındırıcı bir kimyasaldır. Saf olduğunda fenol, düşük konsantrasyonlarda (havada 0.05 ppm) kolaylıkla tespit edilebilen tatlı, katran benzeri bir kokuya sahiptir. Fenolün kokusu genellikle tehlikeli konsantrasyonlar için yeterli uyarı sağlar.Fenol, tüm maruziyet yolları tarafından iyi emilir. Herhangi bir yoldan maruz kalma, sistemik etkilere neden olabilir.

    Fenol birçok endüstride kullanılmaktadır. Tıpta balgam önleyici, antiseptik ve dezenfektan olarak ve bir dizi ürünün imalatında kullanılır. Fenole maruz kalma riski taşıyan bazı işçi örnekleri aşağıdaki gibidir:

    • Petrol endüstrisindeki çalışanlar
    • Naylon imal edilen tesislerde çalışanlar
    • Epoksi reçineleri üreten tesislerde çalışanlar
    • Herbisit üreten bitkilerde çalışanlar

     

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR:

    https://www.cdc.gov/

    https://www.atsdr.cdc.gov/

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/ 

  • PARLAMA NOKTASI (FLASH POİNT)

    Parlama Noktası Nedir?

    ASTM’ ye göre parlama noktası, bir tutuşma kaynağının belirli koşullar altında numunenin buharlarının tutuşmasına neden olduğu en düşük sıcaklıktır.

    Yanıcı sıvıların tehlikesini belirlemede en önemli kıstas parlama noktasıdır. Yanıcı sıvıların parlama noktaları belirlenerek Malzeme Güvenlik Bilgi Formlarında (MSDS) yer alır. Örneğiniz hangi sıcaklıkta yanar, alev alır veya yangına neden olur? Alev alabilen sıvılarınız nelerden oluşuyor ve özellikleri neler? Uçuculuk, doğrudan bir maddenin parlama noktası sıcaklığı (alev alabilirlik) ile ilgilidir.

    Alevlenir Sıvı Nedir?

    Maddelerin ve Karışımların Sınıflandırılması, Etiketlenmesi ve Ambalajlanması Hakkında Yönetmelik (SEA Yönetmeliği) alevlenir sıvıyı şöyle tanımlar; 60°C’ yi aşmayan bir parlama noktasına sahip sıvılar.

    Bu sıvılar kategori 1,2 ve 3’ e girerler.

    Kategori 1: Parlama noktası < 23°C ve başlangıç kaynama noktası ≤ 35°C

    Kategori 2: Parlama noktası < 23°C ve başlangıç kaynama noktası >35°C

    Kategori 3: Parlama noktası ≥ 23°C ve ≤ 60°C°

     

    Parlama Noktası Tayini Nasıl Yapılır?

    Parlama noktası tayini, bir ürünün ilgili yönetmeliklere uygun olarak sevk edilebileceği ve depolanabileceği sınıflandırmayı belirlemek için kullanılır. Bu test ilk olarak 1924 yılında ASTM tarafından standartlaştırılmıştır. Tayin edilen ürünlere bağlı olarak çok sayıda parlama noktası tekniği vardır.  Kapalı kap parlama noktası tayini yönteminde; pirinç bir test kabı numune ile doldurulur ve bir kapakla sabitlenir. Numune, tayin edilen malzemeye bağlı olarak belirli oranlarda ısıtılır ve karıştırılır. Bir ateşleme kaynağı, fincanın iç kısmına yayılan bir parlama görülene kadar eş zamanlı olarak karıştırma kesintisiyle düzenli aralıklarla fincana yönlendirilir. Karşılık gelen sıcaklık parlama noktasıdır.

    Diğer parlama noktası teknikleri şunlardır:

     Etiket Kapalı Kupası      ASTM D56
     Pensky Marten      ASTM D93
     Etiket Açık fincan      ASTM D1310
     Seta Flash / Küçük Ölçekli Test Cihazı      ASTM D3828 / 3278

    Başlangıçta parlama noktası tayini, depolanan veya taşınan yakıtların ve yağların yangın tehlikesini belirlemek amacıyla geliştirilmiştir. Yine de başka amaçlar için de kullanılabilmektedir. Örneğin; yakıt seyreltmesini ölçmek için daha kesin yöntemler olsa da (benzin için buhar damıtma ve dizel ve benzin yakıtları için gaz kromatografisi gibi), parlama noktası, çoğu kullanılan yağ analizi uygulamaları için yeterli olan bir başarılı / başarısız tarama aracı olarak çok kullanışlıdır. Çoğu yakıtın düşük parlama noktaları nedeniyle, bir karter yağındaki parlama sıcaklığında ani bir düşüş, genellikle seyrelmenin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Bununla birlikte, özellikle dizel yakıt durumunda istisnalar vardır.

    Parlama Noktası Tayini Neden Gereklidir?

    En başta söylediğimiz üzere; yanıcı sıvıların tehlikesini belirlemede en önemli kıstas parlama noktasıdır. Bu bilgi söz konusu kimyasal malzemenin taşınma ve depolanma koşullarının belirlenebilmesi için gereklidir. Bu gerekliliklerde ilgili mevzuatlarda yer almaktadır.

    Örneğin benzin de mazot da yanıcı maddedir. Fakat benzinin parlama noktası çok düşük olmasına rağmen mazotunki o kadar düşük değildir. Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelikte; benzin gibi yanıcı sıvılar için 10 ton olarak verilmişken, mazot gibi yanıcı sıvılar için ise 5000 ton olarak verilmiştir. Sadece bu kriterle bile benzinin mazottan 500 kat daha tehlikeli bir yanıcı sıvı olduğu söylenebilir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR

    https://www.impactanalytical.com/

    https://www.machinerylubrication.com/

    https://demo.haliccevre.com/B%C3%9CY%C3%9CK ENDÜSTRİYEL KAZALARIN ÖNLENMESİ

    http://haliccevre.com/SEA

    http://isg.ankara.edu.tr/

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/ 

  • KLORDİOKSİT

    Klor Dioksit (ClO2) (Chlorine Dioxide) bazen klor (IV) oksid olarak da adlandırılır; bir klor atomu ve iki oksijen atomundan oluşan kimyasal bir bileşiktir.  60 g / L’ ye kadar su ile oldukça karışabilir. Klor dioksit gazı genellikle yerinde sodyum klorat veya sodyum kloritten üretilir.

    Güneş ışığında oldukça kararsızdır. pH 10’ dan büyük olan sulu çözeltilerde klor dioksit hidroliz olur ve  klorat ve klorit iyonları oluşturur. Nötr veya nötre yakın çözeltilerde (4 <pH <10) klor dioksit nispeten kararlıdır ve suda serbest radikal olarak bulunur. Bazı şartlar altında ne yazık ki patlama riski oluşturur.

    Klor Dioksit birçok farklı alanda dezenfektan olarak kullanılır; çünkü antimikrobiyal etkisi vardır. Hedef zararlıları; bakteriler, mantarlar ve basit alglerdir. Klor dioksit yüksek derecede oksitleyicidir. Bu özelliği sayesinde mikroorganizmaların hücre duvarı ile doğrudan reaksiyona girebilir ve onların hücre duvarlarını parçalayarak bertaraf eder. Üstelik burada reaksiyon süresi ve konsantrasyonun pek bir önemi yoktur. Bu nedenle, mikroorganizmaları etkili bir şekilde öldürmek için ihtiyaç duyulan klor dioksit konsantrasyonu elbette ki oksitleyici olmayan dezenfektan konsantrasyonlarından daha düşüktür. Yani doğru kullanıldığında klor hem ucuz hem de etkili bir dezenfektandır. Yanlış klor kullanımı, eksik sterilizasyona veya üründe fazla klor ile kontaminasyona neden olabilir.

    Potansiyel kullanım alanlar şunları içerir: kümes hayvanları kuluçkahaneleri, gıda işleme tesisleri, hasat sonrası patateslerin ıslahı, kümes dezenfeksiyonu, kümes hayvanları soğutma suyu / karkas spreyi veya daldırma, yiyecek işleme tesisleri (et ve balık), mandıralar, bira fabrikaları ve şişeleme tesisleri ve hamur/kağıt, polimer bulamaçları, kağıt yapıştırıcısı ve kağıt kaplama sanayi.

    Kuluçka tesisleri gibi yerlerde sert yüzeylerin ve ekipmanın dezenfeksiyonunda, kümeslerin soğutma ve nemlendirme suyunda kullanılır.

    Havalandırma sistemlerinin dezenfeksiyonu, sert yüzeylerin hijyeni (örn. zeminler, duvarlar ve laboratuvar ekipmanı), su sistemleri, kağıt hamuru / kağıt fabrikaları ve gıda hijyeni gibi alanlar diğer kullanım alanlarına örnektir.

    Konutlarda dahi dezenfektan olarak kullanımı söz konusudur. Konutlarda sert yüzeylerin dezenfeksiyonu (ör. zeminler, banyolar), ısıtma, havalandırma ve klima (HVAC) sistemleri ve havuz ve spalarda sirkülasyon sistemlerinin iyileştirilmesinde kullanılır. Ayrıca evlerde belirli aralıklarla eve hijyenik koku sağlamak için duvara monte edilen malzemenin içinde de genellikle klor dioksit vardır.

    Klor dioksitin gıda veya yemle temas eden yüzeylerde kullanılması ise insan gıdalarında pestisit kalıntılarına neden olabilir. Böyle bir risk vardır fakat bugüne kadar kanıtlarla ortaya koyulmamıştır. FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi)’ nın en kötü senaryosu işlenmiş yüzeylerden pestisitin %10′ unun gıdaya geçeceği şeklindedir. Tabiki bu oran klor dioksitin gıda ile birebir teması şeklinde değil, dolaylı gıda teması vesilesiyledir, yani ambalaj vs aracılığı ile gıdaya geçen. Aslında ABD otoriteleri, klor dioksit kullanımın güvenli olduğunu söylüyor ancak Avrupa’ da bu fikre karşı çok fazla itiraz var. Örneğin İngiltere’ de klorla işlenmiş tavuğun ithal edilmesi yasaktır.

    Klorlu tavuk veya klorla işlenmiş tavuk; zararlı bakterileri uzaklaştırmak için antimikrobiyal durulama ile işlenmiş tavuğu ifade eder. Bu durulamalara ABD’ de genellikle Patojen Azaltma İyileştirmeleri (PRT’ ler) adı verilir. Amerika bunu elbette ki Salmonella vb. patojenleri yönetmeye yardımcı olmak ve tüketicileri enfeksiyonlardan korumak için uygulatmaktadır.

    AB ve ABD, klorla işlenmiş kümes hayvanı ithalatı konusunda uzun süredir devam eden bir anlaşmazlığa sahip olup, AB üye devletleri 1997′ den beri durumu reddetmektedir. Konu, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) nezdinde yargılamalara yol açmıştır ve halen AB-ABD ticari ilişkilerinde çekişmeye sebep olmaktadır. ABD bu konuda nettir ve kesinlikle güvenlik riski yok demektedir. Aslında AB’ deki meslektaşları da onlarla aynı fikirde. Avrupa Gıda Güvenliği Düzenleyicisi EFSA, klor tedavisi konusunu inceledi ve “kümes hayvanlarındaki kimyasal maddelerin tüketiciler için acil veya akut bir sağlık riski oluşturmasının olası olmadığını” tespit etti.

    Klor dioksitin yaygın olarak antimikrobiyal dezenfektan olarak sert yüzey hijyenini sağlamak için kullanıldığı söylemiştik. Bu şekilde kullanımının yüzey sularında veya yeraltı sularında herhangi bir kirliliğe neden olması beklenmez. Bununla birlikte, klor dioksit genellikle içme suyunun iyileştirilmesi için kullanılır. Bu nedenle klor dioksit bulaşması ile alakalı bir risk var ise içme suyu arıtımına odaklanmak gerekir.

    İçme suyu arıtmanın filtrasyon içermeyen iki temel yöntemi vardır. İlk yöntem, klor dioksit eklenmesidir. İkinci yöntemde, serbest klor üretmek için ya gaz halinde klor ya da hipoklorit kullanılır. Gaz halinde olanlar hariç klor kullanımı dezenfeksiyon yan ürünü olarak klorat üretir.

    Konutsal maruziyet değerlendirmesinde gıdalardaki veya içme suyundaki kalıntılar nedeniyle maruz kalma dışındaki pestisit maruziyeti dikkate alınır. Yani; sert yüzeylerin temizlenmesi veya paspaslanması, yüzme havuzlarına, kaplıcalara ve HVAC sistemlerine klor dioksit uygulanması yoluyla. Her maruziyet yolu (oral, dermal, inhalasyon) uygun olduğu durumlarda değerlendirilir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR:

    https://www.chemicalsafetyfacts.org/

    https://www.thegrocer.co.uk/

    https://www.canr.msu.edu/

    https://www.atsdr.cdc.gov/

    https://www3.epa.gov/

    https://www.fda.gov/