Demo

Kategori: Blog

  • AMONYAK NEDİR?

    Amonyak (NH3), sanayide ve ticarette kullanılır ve ayrıca insanlarda ve çevrede doğal olarak bulunur. Amonyak, birçok biyolojik süreç için gereklidir ve amino asit ve nükleotid sentezi için bir öncü görevi görür. Ortamda amonyak, nitrojen döngüsünün bir parçasıdır ve toprakta bakteriyel işlemlerden üretilir. Amonyak ayrıca bitkiler, hayvanlar ve hayvan atıkları dahil olmak üzere organik maddenin ayrışmasından doğal olarak üretilir.

     

     

    Amonyağın bazı kimyasal / fiziksel özellikleri şunlardır:

    • Oda sıcaklığında amonyak renksiz, son derece tahriş edici, keskin, boğucu bir kokuya sahip bir gazdır.
    • Saf haliyle susuz amonyak olarak bilinir ve higroskopiktir (nemi kolayca emer).
    • Amonyak, alkali özelliklere sahiptir ve aşındırıcıdır.
    • Amonyak gazı suda kolayca çözülerek amonyum hidroksit, kostik bir çözelti ve zayıf baz oluşturur.
    • Amonyak gazı kolaylıkla sıkıştırılır ve basınç altında berrak bir sıvı oluşturur.
    • Amonyak genellikle çelik kaplarda sıkıştırılmış sıvı olarak sevk edilir.
    • Amonyak yüksek derecede yanıcı değildir, ancak amonyak kapları yüksek ısıya maruz kaldığında patlayabilir.

    Sanayide üretilen amonyağın yaklaşık % 80′ i tarımda gübre olarak kullanılmaktadır. Amonyak aynı zamanda su kaynaklarının arıtılması için ve plastik, patlayıcı, tekstil, böcek ilacı, boya ve diğer kimyasalların imalatında soğutucu gaz olarak kullanılır. Birçok ev tipi ve endüstriyel dayanıklı temizlik solüsyonunda bulunur. Ev tipi amonyak temizleme solüsyonları suya amonyak gazı eklenerek üretilir ve % 5 ile % 10 arasında amonyak içeriyor olabilir. Endüstriyel kullanım için amonyak çözeltileri % 25 veya daha yüksek konsantrasyonlarda olabilir ve aşındırıcıdır.

    Çoğu insan, gazın veya buharların solunmasıyla amonyağa maruz kalır. Amonyak doğal olarak var olduğundan ve temizlik ürünlerinde de bulunduğundan, bu kaynaklardan maruziyet meydana gelebilir. Çiftliklerde ve endüstriyel ve ticari yerlerde amonyağın yaygın kullanımı, maruz kalmanın kazara salıverilmesinden veya kasıtlı bir terör saldırısından kaynaklanabileceği anlamına da gelir.

    Susuz amonyak gazı havadan daha hafiftir ve yükselir, böylece genellikle yayılır ve alçak alanlarda çökelmez. Bununla birlikte, nem varlığında (yüksek bağıl nem gibi) sıvılaştırılmış susuz amonyak gazı havadan daha ağır buharlar oluşturur. Bu buharlar zemin boyunca veya insanların maruz kalabileceği zayıf hava akışı olan alçak alanlara yayılabilir.

    Amonyak, ciltte, gözlerde, ağız boşluğunda, solunum yollarında ve özellikle mukoza yüzeylerinde mevcut nem ile temas ettiğinde hemen etkileşerek çok kostik amonyum hidroksiti oluşturur. Amonyum hidroksit, hücre zarı lipidlerinin bozulması (sabunlaşma) yoluyla dokuların nekrozuna neden olarak hücresel yıkıma yol açar. Hücre proteinleri parçalandıkça, su ekstrakte edilir ve bu da daha fazla hasara neden olan inflamatuar bir tepkiye neden olur.

    Amonyak solunması nazofaringeal ve trakeal yanıklara, bronşiyolar ve alveolar ödemlere ve solunum sıkıntısı veya yetmezliğine neden olan hava yolu tahribatına neden olabilir.

    Amonyağın koku eşiği, akut olarak varlığına ilişkin yeterli uyarı sağlamak için yeterince düşüktür (koku eşiği = 5 ppm; OSHA PEL = 50 ppm). Bununla birlikte, amonyak koku alma yorgunluğuna veya adaptasyona neden olarak maruziyet uzadığında varlığını tespit etmeyi zorlaştırır. Susuz amonyak havadan daha hafiftir ve bu nedenle yükselir (alçak alanlarda çökelmez); ancak sıvılaştırılmış gazdan çıkan buharlar başlangıçta havadan daha ağırdır ve yer boyunca yayılabilir. Yetersiz havalandırılmış veya kapalı yerlerde boğulma meydana gelebilir.

    Yetişkinlerle aynı seviyelerde amonyak buharına maruz kalan çocuklar, daha büyük akciğer yüzey alanına sahip oldukları için daha yüksek doz alabilirler: vücut ağırlığı oranları ve artan dakika hacimleri: ağırlık oranları. Buna ek olarak, kısa boyları ve yere yakın bulunan yüksek amonyak buharı seviyeleri nedeniyle aynı konumdaki yetişkinlere göre daha yüksek seviyelere maruz kalabilirler.

     

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

     

    KAYNAKLAR

    https://www.health.ny.gov/environmental/

    https://www.atsdr.cdc.gov/

  • KLOR DİOKSİT NEDİR

    Klor dioksit gazı nedir?

    Klor dioksit 1814 yılında Sir Humphrey Davy tarafından keşfedildi.

    Klor dioksit (ClO2), klor benzeri, rahatsız edici bir kokuya sahip sentetik, yeşil-sarımsı bir gazdır. Klor dioksit, nötr bir klor bileşiğidir. Klor dioksit hem kimyasal yapısında hem de davranışında klordan çok farklıdır. Klor dioksit küçük, uçucu ve çok güçlü bir moleküldür. Seyreltilmiş sulu çözeltilerde klor dioksit serbest bir radikaldir. Yüksek konsantrasyonlarda indirgeyici maddelerle güçlü reaksiyona girer. Klor dioksit, klor gazı (Cl2), oksijen gazı (O2) ve ısıya ayrışan kararsız bir gazdır. Klor dioksit güneş ışığı ile foto-oksitlendiğinde, parçalanır.

    Klor dioksitin özellikleri nelerdir?

    Klor dioksit reaksiyonlarının son ürünleri klorür (Cl-), klorit (ClO-) ve klorattır (ClO3-). –59°C’ de katı klor dioksit kırmızımsı bir sıvıya dönüşür. 11°C’ de klor dioksit gaza dönüşür. Klor dioksit havadan 2,4 kat daha yoğundur. Sıvı klor dioksit olarak sudan daha fazla yoğunluğa sahiptir.

    Klor dioksitin en önemli özelliklerinden biri, özellikle soğuk suda yüksek çözünürlüğüdür. Klor dioksit suya girdiğinde hidrolize olmaz; çözelti içinde çözünmüş bir gaz olarak kalır. Klor dioksit, suda klordan yaklaşık 10 kat daha fazla çözünür. Klor dioksit, havalandırma yoluyla çok rahat uzaklaştırılabilir.

     

    Klor dioksit nasıl depolanır?

    Klor dioksiti depolamanın en iyi yolu, 40C’ de sıvı haldedir. Bu durumda oldukça kararlıdır. Klor dioksit, klor ve oksijene yavaşça ayrıştığı için çok uzun süre depolanamaz. Basınç altında patlayıcı olduğu için nadiren gaz olarak depolanır. Havadaki konsantrasyonlar % 10 klor dioksitten yüksek olduğunda, patlama tehlikesi vardır. Sulu bir çözeltide, klor dioksit kararlı ve çözünür kalır. Yaklaşık %1 ClO 2 (10 g/L) içeren sulu çözeltiler, ışık ve ısı girişiminden korunmaları şartıyla güvenle saklanabilir.

    Klor dioksit, patlayıcılığı ve istikrarsızlığı nedeniyle nadiren taşınır. Genellikle yerinde üretilir.

    Klor dioksit nasıl üretilir?

    Klor dioksit genellikle sulu bir çözelti veya gaz olarak üretilir. Asidik sodyum klorit (NaClO 2) veya sodyum klorat (NaClO 3) çözeltilerinde üretilir. Büyük tesisler için sahada klor dioksit üretimi için sodyum klorit, klor gazı (Cl 2), sodyum hidrojen klorit (NaHClO 2) ve sülfürik veya hidrik asit kullanılır.

    Klor dioksit gazı üretmek için, hidroklorik asit (HCl) veya klor, sodyum klorit ile bir araya getirilir.

    Klor dioksitin uygulamaları nelerdir?

    Klor dioksitin birçok uygulaması vardır. Elektronik endüstrisinde devre kartlarını temizlemek, petrol endüstrisinde sülfitleri işlemek ve tekstil ve mumları ağartmak için kullanılır. II.Dünya Savaşı’ nda klor kıtlaştı ve ağartıcı olarak klor dioksit kullanıldı.

    Günümüzde klor dioksit en çok kağıdı ağartmak için kullanılmaktadır. Klordan daha net ve daha güçlü bir lif üretir. Klor dioksit, klordan daha az zararlı yan ürün üretme avantajına sahiptir.

    Klor dioksit gazı tıbbi ve laboratuvar ekipmanlarını, yüzeyleri, odaları ve aletleri sterilize etmek için kullanılır.

    Klor dioksitin oksitleyici özelliği nasıldır?

    Klor dioksit çok güçlü bir oksitleyicidir ve mantar, bakteri ve virüs gibi patojenik mikroorganizmaları etkin bir şekilde öldürür. Aynı zamanda biyofilmi önler ve kaldırır. Dezenfektan ve böcek ilacı olarak esas olarak sıvı formda kullanılır. Klor dioksit de şarbona karşı kullanılabilir, çünkü spor oluşturan bakterilere karşı etkilidir.

    Farklı dezenfektanların oksidasyon mukavemeti ve oksidasyon kapasitesi karşılaştırılarak, klor dioksitin düşük konsantrasyonlarda etkili olduğu sonucuna varılabilir. Klor dioksit, ozon veya klor kadar reaktif değildir ve sadece sülfürik maddeler, aminler ve diğer bazı reaktif organik maddelerle reaksiyona girer. Klor ve ozon ile karşılaştırıldığında, aktif bir artık dezenfektan elde etmek için daha az klor dioksit gerekir. Ayrıca büyük miktarda organik madde bulunduğunda da kullanılabilir.

     

    Klor dioksitin dezenfeksiyon uygulamaları nelerdir?

    İçme suyu arıtımı, klor dioksit ile dezenfeksiyonun ana uygulamasıdır. Yeterli biyosidal yetenekleri sayesinde klor dioksit günümüzde diğer endüstri dallarında da kullanılmaktadır. Örnek olarak, kanalizasyon suyu dezenfeksiyonu, endüstriyel proses suyu arıtımı, soğutma kulesi suyu dezenfeksiyonu, endüstriyel hava işleme, midye kontrolü, gıda maddeleri üretimi ve arıtımı, endüstriyel atık oksidasyonu ve tıbbi ekipmanın gaz sterilizasyonu verilebilir.

    Klor dioksit nasıl dezenfekte eder?

    Klor dioksit oksidasyon yoluyla dezenfekte eder. Moleküler serbest radikal olan tek biyosittir. 19 elektrona sahiptir ve bir elektron yayan veya alan maddeler tercih edilir. Klor dioksit yalnızca elektron veren maddelerle reaksiyona girer. Klor, tersine, reaksiyona girdiği maddeye bir klor atomu ekler veya bir klor atomunun yerini alır.

    Klor dioksit ile dezenfeksiyon nasıl işler?

    Bakteriyel hücrelerdeki organik yapıdaki maddeler klor dioksit ile reaksiyona girerek birkaç hücresel işlemin kesintiye uğramasına neden olur. Klor dioksit, hücredeki amino asitler ve RNA ile doğrudan reaksiyona girer. Klor dioksitin hücre yapısına mı yoksa hücre içindeki asitlere mi saldırdığı açık değildir. Protein üretimi engellenir. Klor dioksit, hücre zarını, zar proteinlerini ve yağlarını değiştirerek ve solumayı önleyerek etkiler. Bakteriler yok edildiğinde, hücre duvarına klor dioksit girer. Virüsler farklı bir şekilde ortadan kaldırılır; klor dioksit, proteinlerin hidrolizinden amino asitlere kadar olan suda çözünür bir madde olan pepton ile reaksiyona girer. Klor dioksit, protein oluşumunu önleyerek virüsleri öldürür. Klor dioksit, virüslere karşı klor veya ozona göre daha etkilidir.

    Klor dioksit protozoan parazitlere karşı kullanılabilir mi?

    Klor dioksit, içme suyunda bulunan ve ‘giardiasis’ ve ‘cryptosporidiosis’ adı verilen hastalıklara neden olan Giardia Lambia ve Cryptosporidium parazitlerine karşı etkili olan bir dizi dezenfektandan biridir. Bunlar gibi protozoan parazitlere karşı en iyi koruma, ozon ve klor dioksit kombinasyonu ile dezenfeksiyondur.

    Mikroorganizmalar klor dioksite dirençli hale gelebilir mi?

    Bir dezenfektan olarak klor dioksit, mikroorganizmaların hücre duvarı ile doğrudan reaksiyona girme avantajına sahiptir. Bu reaksiyon, reaksiyon süresine veya konsantrasyona bağlı değildir. Oksitleyici olmayan dezenfektanların aksine, klor dioksit mikroorganizmaları inaktif olduklarında bile öldürür. Bu nedenle, mikroorganizmaları etkili bir şekilde öldürmek için gereken klor dioksit konsantrasyonu, oksitleyici olmayan dezenfektan konsantrasyonlarından daha düşüktür. Mikroorganizmalar klor dioksite karşı herhangi bir direnç oluşturamaz.

    İçme suyunu dezenfekte etmek için klor dioksit kullanılabilir mi?

    1950′ lerde, özellikle yüksek pH değerlerinde klor dioksitin biyosidal kapasitesi biliniyordu. İçme suyu arıtımı için birincil olarak inorganik bileşenleri, örneğin manganez ve demiri çıkarmak, tatları ve kokuları gidermek ve klorla ilgili dezenfeksiyon yan ürünlerini azaltmak için kullanıldı.

    İçme suyu arıtımı için klor dioksit hem dezenfektan hem de oksitleyici ajan olarak kullanılabilir. Hem ön oksidasyon hem de oksidasyon sonrası adımlar için kullanılabilir.

    Yüzey suyu arıtmanın ön oksidasyon aşamasında klor dioksit eklenerek, ilerleyen aşamalarda yosun ve bakteri üremesinin önüne geçilebilir. Klor dioksit, yüzen parçacıkları okside eder ve pıhtılaşma sürecine ve bulanıklığın sudan uzaklaştırılmasına yardımcı olur.

    Klor dioksit, bakteri ve virüsler için güçlü bir dezenfektandır. Yan ürün olan klorit (ClO ) zayıf bir bakterisidal ajandır. Suda klor dioksit en az 48 saat biyosit olarak aktiftir, aktivitesi muhtemelen klorunkinden daha fazladır.

    Klor dioksit, içme suyu dağıtım şebekesinde bakteri üremesini engeller. Dağıtım ağında biyofilm oluşumuna karşı da aktiftir. Biyofilmi yenmek genellikle zordur. Patojen mikroorganizmalar üzerinde koruyucu bir tabaka oluşturur. Dezenfektanların çoğu bu korunan patojenlere ulaşamaz. Bununla birlikte, klor dioksit, biyofilmleri kaldırır ve patojenik mikroorganizmaları öldürür. Klor dioksit ayrıca sistemde uzun süre aktif kaldığı için biyofilm oluşumunu da engeller.

    Yüzme havuzlarını dezenfekte etmek için klor dioksit kullanılabilir mi?
    Yüzme havuzu dezenfeksiyonu için klor (Cl 2) ve klor dioksit (ClO 2) kombinasyonu uygulanabilir. Suya klor dioksit eklenir. Klor halihazırda suda hipokloröz asit (HOCl) ve hipoklorit iyonları (OCl –) olarak mevcuttur. Klor dioksit, fenoller gibi maddeleri parçalar. Klor dioksitin avantajları, suyu dezenfekte etmek için düşük konsantrasyonlarda kullanılabilmesi, organik maddeyle neredeyse hiç reaksiyona girmemesi ve çok az dezenfeksiyon yan ürünlerinin oluşmasıdır.

    Soğutma kulelerini dezenfekte etmek için klor dioksit kullanılabilir mi?
    Soğutma kulelerinden akan suyu dezenfekte etmek için klor dioksit kullanılır. Ayrıca biyofilmleri kaldırır ve soğutma kulelerinde biyofilm oluşumunu engeller. Biyofilmin kaldırılması, ekipman ve boruların hasar görmesini ve aşınmasını önler ve pompalama verimliliğinin artmasına neden olur. Klor dioksit, Lejyonella bakterilerinin yok edilmesinde de etkilidir. Lejyonella bakterilerinin büyümesi için soğutma kulelerindeki koşullar idealdir. Klor dioksit, 5 ile 10 arasındaki bir pH’ da etkili olması ve pH’ ı ayarlamak için hiçbir asit gerekmemesi avantajına sahiptir.

     

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

     

    KAYNAKLAR

    https://www.lenntech.com.tr/

  • FENOL MARUZİYETİ

    Fenol (C6H6O veya C6H5OH); saf halde, renksiz açık pembe, tatlı, buruk bir kokuya sahip kristalli bir katıdır. Eşanlamlıları arasında karbolik asit, hidroksibenzen, monohidroksibenzen, benzenol, monofenol, fenil hidroksit, fenil alkol, fenik asit, fenilik asit ve fenilik alkol bulunur. Fenol alkol, gliserol, petrol ve daha az oranda suda çözünür.

    Fenole maruz kalınması ciltte, gözlerde, burunda, boğazda ve sinir sisteminde tahrişe neden olabilir. Fenole maruz kalmanın bazı semptomları kilo kaybı, halsizlik, bitkinlik, kas ağrıları ve ağrıdır. Şiddetli maruz kalma, karaciğer ve / veya böbrek hasarına, cilt yanıklarına, titremeye, kasılmalara ve seğirmeye neden olabilir. İşçiler fenole maruz kalmaktan zarar görebilir. Hasar seviyesi doza, süreye ve yapılan işe bağlıdır.

    Yalnızca fenol buharına maruz kalan kişiler, önemli ikincil kontaminasyon riskleri oluşturmaz. Giysileri veya cildi sıvı fenol ile kirlenmiş kişiler, ikincil olarak personeli doğrudan temasla veya gazdan çıkan buhar yoluyla kirletebilir. Fenol, rahatsız edici derecede tatlı, buruk bir kokuya sahip yanıcı, oldukça aşındırıcı bir kimyasaldır. Saf olduğunda fenol, düşük konsantrasyonlarda (havada 0.05 ppm) kolaylıkla tespit edilebilen tatlı, katran benzeri bir kokuya sahiptir. Fenolün kokusu genellikle tehlikeli konsantrasyonlar için yeterli uyarı sağlar.Fenol, tüm maruziyet yolları tarafından iyi emilir. Herhangi bir yoldan maruz kalma, sistemik etkilere neden olabilir.

    Fenol birçok endüstride kullanılmaktadır. Tıpta balgam önleyici, antiseptik ve dezenfektan olarak ve bir dizi ürünün imalatında kullanılır. Fenole maruz kalma riski taşıyan bazı işçi örnekleri aşağıdaki gibidir:

    – Petrol endüstrisindeki çalışanlar

    – Naylon imal edilen tesislerde çalışanlar

    – Epoksi reçineleri üreten tesislerde çalışanlar

    – Herbisit üreten bitkilerde çalışanlar

     

     

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR:

    https://www.cdc.gov/

    https://www.atsdr.cdc.gov/

     

  • KLOR DİOKSİT GAZI

    Klor dioksit oda sıcaklığında yeşilimsi sarı ila turuncu bir gazdır. Havadaki konsantrasyonu %10’ u geçtiğinde patlayıcı özelliği vardır. Suda çözünür ve çözeltiler serin ve karanlıkta tutulursa oldukça kararlıdır. Hoş olmayan bir kokusu vardır. Çok reaktif ve güçlü bir oksitleyici ajandır. Saf klor dioksit karanlıkta kararlıdır ve ışıkta kararsızdır.

    Klor dioksit gazına mesleki maruziyet kağıt üretimi ve hamur ağartma endüstrilerinde, hastanelerde sterilize edici ajan olarak kullanımı sırasında, su arıtmada biyosit olarak ve un içinde iyileştirici bir ajan olarak kullanımı esnasında gerçekleşir. Gıda endüstrisinde, özellikle sebze ve meyvelerin dezenfeksiyon ajanı olarak da çok kullanılır.  Çünkü geniş pH aralığında bakterisidal etkisi vardır. Bilindiği üzere klor da dezenfeksiyonda çok kullanılan bir kimyasaldır. Klor dioksitin klordan farkı, daha düşük konsantrasyonlarda ve düşük reaksiyon sürelerinde dahi etkili olmasıdır.

    Ticari olarak ilk defa kullanımı 1944 yılında olmuştur ve Niagara Şelaleri’ nde tat ve koku sorununu çözmek amaçlı kullanılmıştır. Sonrasında da bu ve benzer amaçlar kullanımı yaygınlaşmıştır. Türkiye’ de tarım uygulamalarında ve seralarda da çok kullanılır. Bunun dışında tavuk çiftliklerinde, damacana dolum tesislerinde, içecek tesislerinde, bina, otel, alışveriş merkezlerinde de sıkça tercih edilir.

    Klordioksit uygun saklama koşulları sağlanamadığında kolayca bozulur. Yani raf ömrü olan bir kimyasaldır. Bozulduğunda aktif klor oranında düşüş gösterir. Bu sebeple en doğru kullanım şekli yerinde üretim şeklindedir.

    Solunan (havayla taşınan) klor dioksit esas olarak bir solunum yolu ve oküler tahriş edici etki gösterir. Havada klor dioksit gazı hem termal hem de fotokimyasal olarak kolaylıkla ayrışır. Buna rağmen literatürde kanserojen bir etkisi henüz tanımlanmamıştır.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

     

    KAYNAKLAR

    https://www.who.int/

    https://dergipark.org.tr/

    http://www.suvecevre.com/

    https://www3.epa.gov/

  • ANİLİN MARUZİYETİ

    En basit aromatik amin olan anilin, oda sıcaklığında, havaya maruz kaldığında koyu kahverengi bir renge dönüşen, berrak ila hafif sarı, yağlı bir sıvıdır. Oda sıcaklığında düşük buhar basıncına sahiptir. Anilin suda hafifçe çözünür ve çoğu organik çözücü ile karışabilir.

    Aniline maruz kalma, kirli dış havayı solumaktan, tütün içmekten, üretildiği veya kullanıldığı endüstrilerin yakınında olmaktan kaynaklanabilir. Anilin, solunduktan ve yutulduktan sonra hızla emilir. Anilin sıvısı ve buharı da cilt tarafından iyi emilir ve bu sistemik toksisiteye katkıda bulunabilir.

    Sadece anilin buharına maruz kalan kişiler başkaları için ikincil kontaminasyon riski oluşturmaz. Giysileri veya cildi sıvı anilinle kirlenmiş kişiler, doğrudan temas veya gazdan çıkan buhar yoluyla ikincil kontaminasyona neden olabilir.

    Anilin buharı havadan daha ağırdır ve alçak alanlarda birikebilir. Buhar yanıcıdır. Anilin, akut maruziyet konusunda yeterli uyarı sağlayan karakteristik bir aromatik veya balık kokusuna sahiptir.

    Solunan anilin akciğerlerden hızla ve neredeyse tamamen emilerek sistemik toksisiteye yol açar. Aromatik veya balık kokusu genellikle belirlenmiş iş güvenliği limitlerinin altında olan 1 ppm’ de algılanabilir (OSHA PEL-TWA 5 ppm’ dir) ve bu nedenle koku genellikle tehlikeli konsantrasyonların yeterli bir göstergesini sağlar. Anilin buharı havadan daha ağırdır ve kapalı, yetersiz havalandırılmış veya alçakta uzanan alanlarda boğulmaya neden olabilir. Yetişkinlerle aynı seviyelerde anilin buharına maruz kalan çocuklar, daha büyük akciğer yüzey alanına sahip oldukları için daha yüksek doz alabilirler. Buna ek olarak, kısa boyları ve zemine daha yakın bulunan yüksek seviyelerde anilin buharından dolayı aynı konumdaki yetişkinlere göre daha yüksek seviyelere maruz kalabilirler.

    Kimyasal boya endüstrisindeki İngiliz işçilerin anilin ve diğer kimyasallara maruz kaldığı bir çalışma sonuçlandı. Anilinin kendisinin mesane tümörlerinin bir nedeni olduğunu öne sürmek için yeterli kanıt bulunmamıştır. Hayvan çalışmaları, anilin hidroklorüre maruz kalan sıçanlarda dalak tümörlerinde bir artış olduğunu göstermiştir. EPA, anilini olası bir insan kanserojeni (kansere neden olan ajan) olarak kabul eder ve bunu EPA’larda B2 Grubu olarak derecelendirmiştir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR

    https://www.atsdr.cdc.gov/

    https://www.epa.gov/

  • SUYUN SERTLİĞİ

    Bilimsel anlamda su sertliği genellikle suda çözünmüş kalsiyum ve magnezyum miktarıdır. Ancak gündelik hayat terimleriyle şöyle anlatmak daha açıklayıcı olabilir; sabun ve suyla yıkadıktan sonra ellerinizi hala yapış yapış hissettiğinizde veya evde yıkanmış bardağınız kristal berraklığından uzaklaştığında su sertliğini fark edebilirsiniz.

    Sert suda, sabun kalsiyumla (sert suda nispeten yüksek olur) reaksiyona girerek “sabun tortusu” oluşturur. Bu yüzden de sert su kullanımında; elleriniz, saçlarınız veya çamaşırlarınız olsun, eşyaları temizlemek için daha fazla sabun veya deterjan gerekir.

    Bulaşık makinesinde bir sürü bulaşık yıkadınız, bardakları çıkardınız ve üzerlerinde lekeler mi fark ettiniz? İşte bu sert su kalıntısıdır ve tehlikeli değildir ama göze hoş görünmez. Pek çok endüstriyel ve evsel su kullanıcısı, sularının sertliğinden endişe duymaktadır. Ev tipi su ısıtıcısında olduğu gibi sert su ısıtıldığında, ısıtıcıda katı kalsiyum karbonat birikintileri oluşabilir. Bu durum ekipmanın ömrünü kısaltabilir, suyu ısıtma maliyetlerini artırabilir, elektrikli su ısıtıcılarının verimini düşürebilir ve boruları tıkayabilir. Elbette evinizdeki kahve makinenizde de mineral birikimi meydana gelecektir.  Bazı insanlar tencerelerinden ara sıra sirke (bir asit) geçirirler. Sirkenin asitliği, mineral partiküllerini yüklü hale getirerek çözünmesine yardımcı olur. Bu yeni yüklü parçacıklar sudaki pozitif ve negatif yüklere çekilir ve kolayca yıkanabilir. Sularda iki tip sertlik olabilir; geçici ve kalıcı sertlik. Geçici sertliğe sahip olan suları kaynatırsak sertliğini yumuşatabiliriz fakat kalıcı sertliği bu şekilde gidermek mümkün değildir ve kimyasal işlem gerektirir. Geçici sertliğe sebep olan kalsiyum bikarbonat ve magnezyum bikarbonat, su kaynatıldığı zaman kalsiyum ve magnezyum karbonat bileşikleri halinde çöker. Kalıcı sertlikte ise kaynama ile çöktürülemeyecek kalsiyum ve magnezyum sülfat bileşikleri söz konusudur.  Aslında stronsiyum, demir ve mangan iyonları da sertlik oluşturur fakat bu iyonlar doğal sularda çok az bulunduklarından sertliğe fazla katkıları olmaz.  Suların sertlik sınıflandırılması için genel kurallar şunlardır: 0 ila 60 mg/L (litre başına miligram) kalsiyum karbonat içeriyorsa yumuşak olarak sınıflandırılır; 61 ila 120 mg/L ise orta derecede sert; 121-180 mg /L ise sert; ve 180 mg / L’ den fazla ise serttir.

     

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR:

    https://www.usgs.gov/

    https://www.who.int/

  • ASFALT DUMANI MARUZİYETİ

    Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü (NİOSH)’ un tahminine göre; yarım milyondan fazla işçi, yol asfaltlama, çatı kaplama, cephe kaplaması ve beton işlerinde yaygın olarak kullanılan bir petrol ürünü olan asfalttan çıkan dumana maruz kalıyor.

    OSHA; 1992 yılında yaptığı çalışmalara istinaden 300.000′ den fazla inşaat işçisinin öncelikle yol kaplama ve çatı kaplama operasyonlarında asfalt dumanına maruz kaldığını tahmin ediyor.

    Maruziyetler, farklı asfalt işi türleri (çatı kaplama ya da yol asfaltlama gibi) ve farklı işçi işleri (ısıtma operatörü veya finişer operatörü gibi) arasında önemli ölçüde değişiklik gösterir. Uygulama sıcaklıkları, kullanılan ekipman türü, çevre koşulları, işyeri uygulamaları ve asfalt bileşenleri vs bu maruziyetler üzerinde önemli etkenlerdir.

    Asfalt dumanına maruz kalmanın akut etkileri arasında baş ağrısı, deri döküntüsü, yorgunluk, iştah azalması, boğaz ve göz tahrişi, öksürük bulunur. Örneğin asfalt kaplama işçilerinde genellikle solunum problemleri, astım, bronşit ve cilt tahrişi görülür. Yakın zamanda yapılan bir çalışma, bu etkilerin bazılarının 0,5 ila 1,3 mg/m3 maruziyetlerde meydana geldiğini göstermiştir. Mevcut çalışmalarının yeni bir özet analizini yapacak olursak; çatı ustaları arasında akciğer ve mide kanseri riskinde neredeyse normale göre iki kat artış olduğu görülür. Diğer asfalt işçileri için de akciğer, mide ve mesane kanseri ve lösemi için artan riskler söz konusudur. Laboratuvar çalışmaları, asfalt dumanlarının kimyasal özelliklerinin kansere neden olan ve mutajenik özelliklere sahip olduğunu göstermiştir. Örneğin, fare derisine asfalt özlerinin boyanması, dozla artan tümörler üretir. Diğer laboratuvar çalışmaları, fare akciğer ve deri hücrelerinde ve asfalt dumanı özütlerine maruz kalan insan fetal hücrelerinde DNA değişikliklerini göstermektedir. Maruz kalan işçilerin idrar tahlili laboratuvar testlerinde mutasyonlar göstermektedir

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR:

    https://www.osha.gov/

  • AMONYAK MARUZİYETİ

    Amonyak (NH3), sanayide ve ticarette kullanılır ve ayrıca insanlarda ve çevrede doğal olarak bulunur. Amonyak, birçok biyolojik süreç için gereklidir ve amino asit ve nükleotid sentezi için bir öncü görevi görür. Ortamda amonyak, nitrojen döngüsünün bir parçasıdır ve toprakta bakteriyel işlemlerden üretilir. Amonyak ayrıca bitkiler, hayvanlar ve hayvan atıkları dahil olmak üzere organik maddenin ayrışmasından doğal olarak üretilir.

     

    Amonyağın bazı kimyasal / fiziksel özellikleri şunlardır:

    • Oda sıcaklığında amonyak renksiz, son derece tahriş edici, keskin, boğucu bir kokuya sahip bir gazdır.
    • Saf haliyle susuz amonyak olarak bilinir ve higroskopiktir (nemi kolayca emer).
    • Amonyak, alkali özelliklere sahiptir ve aşındırıcıdır.
    • Amonyak gazı suda kolayca çözülerek amonyum hidroksit, kostik bir çözelti ve zayıf baz oluşturur.
    • Amonyak gazı kolaylıkla sıkıştırılır ve basınç altında berrak bir sıvı oluşturur.
    • Amonyak genellikle çelik kaplarda sıkıştırılmış sıvı olarak sevk edilir.
    • Amonyak yüksek derecede yanıcı değildir, ancak amonyak kapları yüksek ısıya maruz kaldığında patlayabilir.

    Sanayide üretilen amonyağın yaklaşık % 80′ i tarımda gübre olarak kullanılmaktadır. Amonyak aynı zamanda su kaynaklarının arıtılması için ve plastik, patlayıcı, tekstil, böcek ilacı, boya ve diğer kimyasalların imalatında soğutucu gaz olarak kullanılır. Birçok ev tipi ve endüstriyel dayanıklı temizlik solüsyonunda bulunur. Ev tipi amonyak temizleme solüsyonları suya amonyak gazı eklenerek üretilir ve % 5 ile % 10 arasında amonyak içeriyor olabilir. Endüstriyel kullanım için amonyak çözeltileri % 25 veya daha yüksek konsantrasyonlarda olabilir ve aşındırıcıdır.

    Çoğu insan, gazın veya buharların solunmasıyla amonyağa maruz kalır. Amonyak doğal olarak var olduğundan ve temizlik ürünlerinde de bulunduğundan, bu kaynaklardan maruziyet meydana gelebilir. Çiftliklerde ve endüstriyel ve ticari yerlerde amonyağın yaygın kullanımı, maruz kalmanın kazara salıverilmesinden veya kasıtlı bir terör saldırısından kaynaklanabileceği anlamına da gelir.

    Susuz amonyak gazı havadan daha hafiftir ve yükselir, böylece genellikle yayılır ve alçak alanlarda çökelmez. Bununla birlikte, nem varlığında (yüksek bağıl nem gibi) sıvılaştırılmış susuz amonyak gazı havadan daha ağır buharlar oluşturur. Bu buharlar zemin boyunca veya insanların maruz kalabileceği zayıf hava akışı olan alçak alanlara yayılabilir.

    Amonyak, ciltte, gözlerde, ağız boşluğunda, solunum yollarında ve özellikle mukoza yüzeylerinde mevcut nem ile temas ettiğinde hemen etkileşerek çok kostik amonyum hidroksiti oluşturur. Amonyum hidroksit, hücre zarı lipidlerinin bozulması (sabunlaşma) yoluyla dokuların nekrozuna neden olarak hücresel yıkıma yol açar. Hücre proteinleri parçalandıkça, su ekstrakte edilir ve bu da daha fazla hasara neden olan inflamatuar bir tepkiye neden olur.

    Amonyak solunması nazofaringeal ve trakeal yanıklara, bronşiyolar ve alveolar ödemlere ve solunum sıkıntısı veya yetmezliğine neden olan hava yolu tahribatına neden olabilir.

    Amonyağın koku eşiği, akut olarak varlığına ilişkin yeterli uyarı sağlamak için yeterince düşüktür (koku eşiği = 5 ppm; OSHA PEL = 50 ppm). Bununla birlikte, amonyak koku alma yorgunluğuna veya adaptasyona neden olarak maruziyet uzadığında varlığını tespit etmeyi zorlaştırır. Susuz amonyak havadan daha hafiftir ve bu nedenle yükselir (alçak alanlarda çökelmez); ancak sıvılaştırılmış gazdan çıkan buharlar başlangıçta havadan daha ağırdır ve yer boyunca yayılabilir. Yetersiz havalandırılmış veya kapalı yerlerde boğulma meydana gelebilir.

    Yetişkinlerle aynı seviyelerde amonyak buharına maruz kalan çocuklar, daha büyük akciğer yüzey alanına sahip oldukları için daha yüksek doz alabilirler: vücut ağırlığı oranları ve artan dakika hacimleri: ağırlık oranları. Buna ek olarak, kısa boyları ve yere yakın bulunan yüksek amonyak buharı seviyeleri nedeniyle aynı konumdaki yetişkinlere göre daha yüksek seviyelere maruz kalabilirler.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR

    https://www.health.ny.gov/environmental/

    https://www.atsdr.cdc.gov/

  • OZON JENERATÖRLERİ İLE İÇ HAVA HİJYENİ

    Kasıtlı olarak ozon yayan iç mekan “hava temizleyicileri” veya hava temizleyicileri genellikle “ozon jeneratörleri” olarak adlandırılır. Ozon diğer bazı moleküllerle reaksiyona girdiğinden, üreticiler bu cihazların ürettiği ozonun havayı temizleyebileceğini ve havadaki partikülleri, kimyasalları, küfü, virüsleri, bakterileri ve kokuları temizleyebileceğini iddia ediyorlar. Ancak ozon aşırı derecede yüksek, güvenli olmayan seviyelerde kullanıldığında ciddi bir sağlık riski oluşturur.

    Ozon (O₃), keskin kokulu renksiz, mavi bir gazdır. Ozona maruz kalma baş ağrısı, öksürük, boğaz kuruluğu, nefes darlığı, göğüste ağırlık hissi ve akciğerlerde sıvıya neden olabilir. Daha yüksek seviyelerde maruz kalma, daha şiddetli semptomlara neden olabilir. Kronik maruziyet astıma neden olabilir. Ozona maruz kalan işçiler zarar görebilir. Maruz kalma seviyesi doza, süreye ve yapılan işe bağlıdır.

    Ozon birçok sektörde kullanılmaktadır. Hava ve içme suyunun arıtılmasında, endüstriyel atık arıtmada, yağlarda, ağartmada ve mumlarda ve diğer kimyasalların yapımında kullanılır. Ozona maruz kalma riski taşıyan işçilerin bazı örnekleri aşağıdaki gibidir:

    • Yüksek seviyelerde ozon bulunan alanlardaki açık hava çalışanları
    • Kağıt ve selüloz fabrikalarındaki fabrika işçileri
    • Atık su arıtma tesislerinde çalışanlar
    • Depolama suyunu işleyen balıkçılık işçileri

    2003 senesinde dünyayı sarsan SARS salgını bizlere kapalı ortamda solunum yolu hastalıklarının bulaşmasının ne kadar kolay ve bir o kadar da korkunç sonuçları olduğunu göstermiştir. Günümüze geldiğimizde benzer durumu COVİD-19 pandemisi ile tekrar tecrübe etmekteyiz.

    Günümüzün neredeyse tamamına yakın bir kısmını kapalı ortamlarda geçiren kişiler olarak soluduğumuz iç ortam havasının dekontamine olması gerekir. Bunun için de hava dezenfeksiyonu sağlamak şarttır.

    Bu yüzden ozon jeneratörlerinin kullanılmadan evvel maruziyet testlerinin yaptırılmış olması gerekir. Bu testleri de konuyla ilgili kapsamda akreditasyonu olan bir laboratuvarın yapması gerekmektedir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR:

    The California Air Resources Board https://ww2.arb.ca.gov/

    U.S. Environmental Protection Agency https://www.epa.gov/

  • OZON ÖLÇÜMÜ

    Ozon (ölçümü) parametresi renk değişim metodu ile (ASTM-D 4490-96) ozon gazı için üretilmiş tüpler kullanılarak ortamdaki miktarı tayin edilir. Ölçüm tamamlandıktan sonra tüpün üzerindeki renk değişimine göre ozon konsantrasyonu okunur. Tüp üreticisinin talimatlarında sonuç ile ilgili herhangi bir düzeltme yapılacak ise (sıcaklık, basınç, nem) ilgili düzeltmeler yapılır ve nihai sonuç hesaplanır.

    Ozon konsantrasyonun ortamda 0,05 ppm’i geçmemesi gerekmektedir. Ortamda ozon jeneratörü kullanılarak dezenfeksiyon işlemi yapılacak ise kullanılan cihazın ortamda metrekareye göre ne kadar çalışması gerektiğinin bilinmesi gerekmektedir.

    Hava dezenfeksiyon cihazları, test odamızda ASTM-D 4490-96 metodu ile ozon konsantrasyonu, nem, ortam sıcaklığı, hava akım hızı parametreleri ile birlikte ölçülerek raporlanmaktadır.

    İlker CİVİL
    Laboratuvar Sorumlusu