Demo

Kategori: Blog

  • ATIKSU GERİ KAZANIM YÖNTEMLERİ VE ÖNEMİ

    Su yaşam için en önemli kaynaktır. Hızlı nüfus artışı, sanayileşme ve kentleşme ile suya olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Bu ihtiyaç dünya üzerinde yavaş yavaş su kıtlığına yol açmakta. Hatta bazı ülkelerde su kıtlığı yaşanırken, bazı ülkelerde kıtlığa doğru yürümektedir. Gelecekte yaşanılması öngörülen su problemleri için önceden su kıtlığına karşı alınabilecek önlemler planlanmalıdır. Planlama önce tabii ki kişinin kendisinden başlar. Suyu ihtiyacından fazla kullanmaması, dikkat etmesi gibi… Ancak kişisel olarak dikkat etmek, gelecekteki insanları da düşünmek bu durum için yeterli olmayacaktır. Çözüm olarak birçok yöntem vardır. Bunlardan birisi de atık suların geri kazanım yöntemleridir.

    Atık su: Evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri değişmiş sulara atık su denilmektedir.

    Atık suların arıtılması ve geri kazanılmasındaki amaç var olan su kaynaklarının korunumu ve temiz su kaynakları üzerine düşen yükün azaltılmasıdır. Atık suyun yeniden kullanımı teorik olarak, uygun koşullar sağlanması durumunda her zaman mümkündür.

    Atıksu Geri Kazanım yöntemleri aşağıdaki gibi sıralanmaktadır.

    Kentsel Amaçlı Yeniden Kullanım

    Kentsel amaçlı kullanım, içme suyu dışında çeşitli amaçları kapsamaktadır. Bu amaçlar;

    • Park alanlarının, okul bahçeleri ve spor alanlarının, otoyol kenarlarının, oyun alanları, halka ait bina ve tesis çevrelerindeki yeşil alanların sulanması,
    • Oto yıkama, yangın söndürme ve toz kontrolünde su temini,
    • Şelale, çeşme ve havuz gibi dekoratif kullanımlarda su ihtiyacı,
    • Endüstriyel ve ticari binaların tuvalet suyunda kullanımını içermektedir.

    Endüstriyel Amaçlı Yeniden Kullanım

    Endüstride geri kazanılmış su, soğutma kuleleri, kül sulama, radyoaktif atıkların seyreltilmesi, baca gazı yıkama, metal fabrikaları ve kazanlar gibi proseslerde kullanılabilir. Soğutma suları, tek başına en büyük endüstriyel su ihtiyacını oluşturur ve pek çok endüstri için geri kazanılmış suyun en yaygın kullanım yöntemidir.

    Yeraltı Suyu Beslemesi Amaçlı Yeniden Kullanımı

    Günümüzde, sağlık riski ile ilgili bazı belirsizlikler nedeniyle, geri kazanılmış atık suyun yeraltı suları için geniş bir kullanım alanı bulması sınırlıdır. Ülkemizde arıtılmış suların yeraltı suyu beslemesinde çok dikkatli olunmalıdır. Çünkü yeraltı suları içme ve kullanma suyu olarak sıklıkla kullanılmaktadır.

    İçme suyu Kaynaklarının Arttırılması Amaçlı Yeniden Kullanım

    İçme sularının arttırılması amacıyla arıtılmış atık sular, yeraltı suyu ve yüzeysel sularla karıştırılır. Buna ilave bir arıtım yapılarak su dağıtım sistemlerine verilir. Arıtılmış atık sular direkt içme ve indirekt içme olarak yeniden kullanılabilir.

    Tarımsal Amaçlı Yeniden Kullanım

    Öncelikle üretimin artmasına katkıda bulunur. Bunun nedeni arıtılmış atıksuların, bitkinin besin maddesi olan nütrientleri içermesidir. Arıtılmış atıksuların besin açısından zengin olması zirai amaçlı geri kullanımda artışa neden olmaktadır. Sulamada geri kazanılmış su kullanıldığında, ağır metaller ve biyokimyasal oksijen ihtiyacı (BOD) gibi kirleticiler, toprak ve bitkiler tarafından alınma ve filtrasyon işlevleri nedeniyle giderilebilir. Sulama, toprak verimliliğini artırabilir ve geri kazanılmış su alan bitkilerin büyümesini teşvik edebilir. Ek olarak, ıslah edilmiş sudaki azot ve fosforun çoğu, bitkiler tarafından kolaylıkla kullanılabilen formlarda bulunur. Toprakta ilgili element içeriklerindeki değişiklikler nedeniyle, geri kazanılmış sulama ile topraktaki enzim faaliyetleri de iyileştirilebilir. İyileştirilmiş su, azot, fosfor ve potasyum gibi birçok besleyici içerdiğinden, geri kazanılmış su ile tarımsal sulama, gübre kullanımını azaltabilir ve bitkisel üretim maliyetinden tasarruf edebilir.

    Sonuç olarak atık suyun tekrar kullanımı, atık suyun arıtma verimliliğini arttırır ve var olan su kaynaklarını korunumu ve temiz su kaynakları üzerine düşen yükü azaltılır. İleride olabilecek su sıkıntılarının önüne geçer.

    Unutmayalım su yenilenebilir doğal bir kaynaktır.

     

    Dilara AKINCI

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR

    https://www.researchgate.net/publication/288932054_Wastewater_reclamation_and_reuse_in_China_Opportunities_and_challenges

    https://polen.itu.edu.tr/bitstream/11527/8937/1/4297.pdf

    https://www.vatekcevre.com/blog/atiksu-geri-kazanim-sistemlerinin-gerekliligi

  • TANKS EMİSYON TAHMİN YAZILIMI

    Depolama tesisleri; tankerlere dolum, bağlantı ekipmanları ve nefesliklerden kaynaklanan emisyonlar için Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği Ek-12 kapsamında kütlesel debi tespiti yapılmalıdır.

    Nefesliklerden kaynaklanan emisyonlar; EPA TANKS yazılımı kullanılarak hesaplanmalıdır. Bu yazılım her tank için ayrı ayrı kullanılmalıdır.

    TANKS, sabit ve yüzer tavanlı depolama tanklarından uçucu organik bileşik (VOC) ve tehlikeli hava kirletici (HAP) emisyonlarını tahmin eden Windows tabanlı bir bilgisayar yazılım programıdır. EPA’ nın Hava Kirletici Emisyon Faktörlerinin Derlenmesi (AP-42) Bölüm 7′ deki emisyon tahmin prosedürlerine dayanmaktadır. Bu bölüm, organik sıvı depolama tanklarından hava emisyonlarının tahmin edilmesi için modeller sunmaktadır.

    AP-42, Hava Kirletici Emisyon Faktörlerinin Derlenmesi, EPA’ nın emisyon faktörü bilgilerinin birincil derlemesi olarak 1972′ den beri yayınlanmaktadır. 200′ den fazla hava kirliliği kaynağı kategorisi için emisyon faktörlerini ve proses bilgilerini içerir. Kaynak kategorisi, belirli bir endüstri sektörü veya benzer emisyon yayan kaynaklar grubudur. Emisyon faktörleri, kaynak test verileri, malzeme dengesi çalışmaları ve mühendislik tahminlerinden geliştirilmiş ve derlenmiştir. Burada sunulan emisyon tahmin denklemleri American Petroleum tarafından geliştirilmiştir.

    TANKS programı, 100′ den fazla organik sıvının kimyasal veri tabanını kullanır. Program, istenirse daha fazla kimyasalın eklenmesine izin verir. TANKS, programla birlikte verilen sıvı konsantrasyon HAP profillerini kullanarak bilinen karışımlardan ayrı bileşen emisyonlarını hesaplayabilir ve ham petrollerden ve seçilmiş rafine petrol ürünlerinden emisyonları tahmin edebilir.

     

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

     

     

    Kaynaklar:

    https://demo.haliccevre.com/SanayiKaynakl%C4%B1HavaKirlili%C4%9FiKontrol%C3%BCY%C3%B6netmeli%C4%9Fi.pdf

    https://www.epa.gov/

  • BORDO BULAMACI

    Bordo Bulamacı; bakır sülfat ve kireç ile yapılarak tarım sektöründe mantar ilacı olarak kullanılmaktadır. Bitkilerde (özellikle meyve ağaçları) kullanımı oldukça önemlidir. Bitkilerin bakır ihtiyaçlarını karşılamada başarılı bir gübre çözümüdür. Bildiğiniz gibi bitkiler içerdikleri klorofil sayesinde kendilerini beslerler ve büyütürler. İşte yeşil renkli bu pigmentin sentezi için bakır vazgeçilmez bir unsurdur. Klorofil sentezi bitkinin fotosentez verimliliğinde ve dolayısıyla yetiştirilme amacındaki veriminde belirleyici bir rol oynar. Bakır ayrıca bitkide protein ve vitamin oluşumunu sağlar.

    Bordo bulamacının ana maddesi özellikle halk arasında göztaşı olarak da bilinen bakır sülfattır. Zira patojenlere karşı esas toksik madde bakır iyonlarıdır. Fakat asit karakterli bakırın pH’ sını nötürleştirerek fitotoksik etkiyi gidermek amacıyla bulamaca sönmüş kireç eriyiği de katılır. Özetle; BB olarak da bilinen bu bulamaç, göztaşı (bakır sülfat % 98) ve kireç kullanarak hazırlanan bir karışımdır. Hazır olarak temin edilebileceği gibi, hazırlanarak da kullanılabilir. Eğer hazır olarak temin edilecekse kullanma dozunun önceden bilinmesi gerekir.

    Bakırın asidik bir yapısı olduğundan dolayı hazırlarken metalik kaplar kullanmak uygun olmaz. Mümkünse ahşap, mümkün değilse plastik kap tercih etmek gerekir. Elde edilen bulamacın mavi renkli, nötr yada bazik karakterli olması tercih edilir. Daha önce de söylediğimiz gibi asitlik seviyesini ayarlamak için kireç kullanılır. Kireç yeteri kadar koyuldu mu? Bunu anlamak için passız bir çivi (4-5 cm uzunluğunda olabilir) bulamaca batırılır ve yaklaşık 5 dakika bu şekilde bekletilir. Sonra bulamaçtan çıkarılan bu çiviye dikkatle bakılır; üzerinde herhangi bir leke oluşmamışsa bulamaç kıvamındadır. Fakat kıvamında değilse, çivi üzerinde esmerimsi kırmızı leke oluşur ve böyle bir durumda bulamaca biraz daha kireçli su eklemek gerekir.

    Bordo bulamacı kesinlikle başka zirai ilaçlarla karıştırılarak uygulanmamalıdır. Bulamaç hazır edildikten sonra ve kullanmadan önce mutlaka süzülmelidir. Aksi takdirde içerisindeki taş veya tortular ilaçlamada kullanılan alete zarar verebilir. İlaçlamaya ağacın üst dallarından başlayarak alta doğru tüm gövdeyi kapsayacak şekilde devam edilmelidir. Öyle ki kuru hiçbir yer kalmamalıdır ama ilaçlama esnasında aşırıya da kaçmamak gerekir.

    İş bittikten sonra ilaçlama aleti temizlenmelidir. İçerisinde bulamaç kalmamalıdır. Ayrıca ilaçlama yapılacağı zamanki hava koşulları çok önemlidir. Eğer yağmur beklentisi varsa ilaçlama yapılmamalıdır. Çünkü ilaçlamadan sonra yaklaşık 10 saat süre içerisinde yağmur yağacak olursa ilaç gerekli etkiyi yapamadan yıkanmış olur. Böyle bir durumda da ilaçlama işini tekrar etmek gerekir.

    Bu ilaçlama işinin en uygun zamanı son baharda yaprakların çoğu döküldükten sonra ya da ilkbaharda henüz gözler patlamadan/uyanmadan hemen öncedir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    Kaynaklar:

    https://www.kimyaborsasi.com.tr/

    http://apelasyon.com/

  • FOSFİN MARUZİYETİ

    Fosfin maruziyeti sık rastlanan bir durum değildir fakat fosfin aşırı zehirli bir madde olduğundan maruziyeti çok risklidir.

    Fosfin Nedir?

    Fosfin bileşiği tek başına katı formda bulunan bir bileşik olmayıp kimyasal reaksiyonlar sonucunda havaya yayılan renksiz, kokusuz, yanıcı ve zehirli bir gazdır. Fosfin kokusuz olduğundan kullanıldığı ortamlarda tespit edilebilmesi için çürüyen balık ve sarımsak esansı ilave edilir.

    Fosfin Gazının Ortaya Çıktığı Durumlar?

    Oldukça zehirli bir gaz olan fosfin tahılların, hayvan yemlerinin, sebzelerin ve meyvelerin zirai açıdan ilaçlanmasında kullanılan metal fosfitlerden (alüminyum oksit ve magnezyum oksit) ortama gaz olarak yayılmaktadır.

    Tarım ürünlerini böceklerden, haşerelerden korumak amacıyla kullanılan bu ilaçlar fümigant maddeler olarak adlandırılırlar. Bu maddelerle yapılan işlemede fümigasyon işlemi denir. Aşağıda kimyasal tepkime sonucunda oluşan fosfin gazını görmekteyiz;

    AIP + 3H2O → PH3 + Al(OH)3

    Mg3P2 + 6H2O → 2PH3 + 3Mg(OH)2

    Metal fosfitler geçmiş yıllarda özellikle intihar amaçlı olarak insanlar tarafından çokça kullanılmıştır.

    Elektronik teknolojisinde de en yaygın bilinen yarı iletkenlerden biri olan galyum fosfürün üretiminde fosfor kaynağı olarak fosfin (PH3) kullanılmaktadır. Bileşiklerinin reaksiyonları üzerinde oldukça kapsamlı incelemeler yapılmış ve sonunda (t-Bu)3 Ga ile (PH3) trimerik fosfido bileşiğini vermek üzere tepkir.

    Trimerik fosfido bileşiğinin yapısı

    Tekstil sektöründe ise yanmaya karşı dirençli kıyafetlerde yanmaya karşı direnç oluşturması için fosfor esaslı alev geciktiriciler kullanılmaktadır. Bu fosfor içerikli bileşikler   yanma bölgesine oksijen transferini engellemek için kullanılırlar. Fosforlu bileşiklerin içerisinde fosfin oksitler de yer almaktadırlar.

    Fosfin gazının zararları ve sınır değerleri?

    Alüminyum fosfit, mide asidiyle bir araya geldiğinde oldukça toksik bir gaz olan fosfin gazına dönüşür ve kişi çok kısa sürede ölebilir. Ağızdan alındığı zaman olan budur.

    Diğer bir yolu ise tarım gıdalarının ilaçlamalarını yapan kişilerin maruz kaldığı fosfin gazı zehirlenmesidir. Bu kişilerde ilaçlama işlemlerini yaparken gerekli havalandırma tedbirlerinin alınması gerekir. Bunun yanı sıra kişisel koruyucu donanımları da (KKD) takmaları ani bir fosfin gazı çıkışında personeli toksik gazdan koruyacaktır.

    Oldukça zehirli bir gaz olan fosfine 1400 mg/m3 dozda 30 dakika maruz kalmak ölümcül olabilmektedir. (WHO,1988)

    Ülkemizde de Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kapsamında İş Sağlığı Ve Güvenliği kanunu kapsamında fosfin gazına maruz kalınan işyerlerinde işverenler gerekli ölçümleri ve tedbirleri almakla yükümlüdürler.

    Yine Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın “Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık Ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” kapsamında fosfin parametresinin sınır değeri bulunmaktadır.

    8 saatlik çalışma süresince aşılmaması gereken sınır değer: 0,14 mg/m3  veya 0,1 ppm’ dir.

    Kubilay SUDAN

    Çevre Mühendisi

    KAYNAKLAR:

    – AV Lyubimov , VF Garry , Hayes’in Pestisit Toksikolojisi El Kitabı (Üçüncü Baskı) , 2010

    – Orhan ALTAN, Biyokimyasal Yöntem İle Fosfin Sentezi, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,2006

    – Havva TUTAR KAHRAMAN, Alev Geciktirici Nanokompozit Kaplamaların Sentezi Ve Karakterizasyonu, Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 2014

    – WHO (Dünya Sağlık Örgütü) (1988). Fosfin ve Seçilen Metal fosfürler

    – URL: http://www.inchem.org/documents/pims/chemical/pim865.htm

    – URL: http://www.fao.org/3/X5042E/x5042E0a.htm#Phosphine

    – URL: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/08/20130812-1.htm

  • SES VE UNSURLARI

    Ses bir enerjidir ve titreşen bir nesne tarafından ortaya çıkan basınç dalgaları şeklinde tanımlanır. Hava, su veya benzeri bir ortamdaki titreşimlerin oluşturduğu basınç değişimi kulakta ses olarak algılanır. Bu basınç değişimi ortamdaki parçacıkların titreşmesi ve bu titreşimlerin komşu parçacıklara itilmesiyle olur. Bu basınç değişiklikleri kulak tarafından elektrik sinyaline çevrilir ve beynimiz bunu ses olarak algılar. Yani sesin ilerlemesinin temel şartı ortamda bir madde (tanecikler) olmasıdır. Dolayısıyla ses boşlukta veya uzayda ilerleyemez.

    Sesin ortaya çıkması ve işitilmesi için 3 unsur gereklidir; ses kaynağı, sesi iletebilecek ortam ve bir alıcı. Sesin yayılma hızı ortam özelliklerine bağlıdır. Ortamın özgül ağırlığı ve esneklik katsayısı önemlidir. Sıcaklık yükseldikçe ses hızı artar. Sesin yayılma hızı; katı ortamlarda gaz ortamlara göre çok daha fazladır.

    Sesin yayılma alanı içerisinde bulunan nesneler kırınıma yol açabilmektedir. Ses belli bir yönde ilerlerken bir engelle karşılaştığında engele çarparak yön değiştirir, buna sesin difraksiyonu da denebilir. Kırınım etkisini hesaplayabilmek için engelin boyutlarının sesin dalga boyuna oranını karşılaştırmak gerekmektedir. Engelin boyutları dalga boyundan daha küçükse, sesin yayılmasına bir engel teşkil oluşturmaz. Eğer engelin boyutları sesin dalga boyundan fazla ise gölgeleme denilen durum meydana gelmektedir.

    Ses dalgalarının bir çevrede yayılmaları sırasında engeller, rüzgâr etkisi ve günlük sıcaklık değişimleri gibi dış etkilerle kırılma ve kıvrılmalara uğramaları sonucu ortaya çıkan ve içerisinde ses seviyelerinin 10 dB kadar azalma gösterdiği alanlara akustik gölge bölgesi denmektedir. Yol kenarlarında yer alan gürültü bariyerlerinin oluş sebebi de tam olarak budur. Evler bu bariyerlerin arkasındaki akustik gölge bölgesinde kalarak gürültü maruziyetleri azaltılmış olur.

    Konser, tiyatro, sinema gibi alanlarda ise akustik gölgelenme istenmeyen bir durumdur. Bu alanlarda koltukların arkaya ilerledikçe yukarıya doğru eğimli yerleştirilmesinin tek sebebi sadece izlemeyi kolaylaştırmak değildir. Aynı zamanda sesin kırılmadan en arkaya kadar ilerleyebilmesini sağlamaktır. Yine aynı şekilde önümüze bizden uzun boylu birisi oturuyor ve ses direkt sahneden geliyorsa bize ulaşmadan kırılacağı için işitme ihtimalimizi de azalacaktır.

    Ayrıca; sesin frekansı yüksek ise, dalga boyu küçük olacaktır. Ses bir engelle karşılaştığında, sesin dalga boyu bu nesneden küçük ise kırılma olmaz.

     

    Feyza YALÇIN
    Kimyager


    Kaynaklar:
    https://demo.haliccevre.com/
    http://www.emo.org.tr/
    http://www.cs.toronto.edu/

  • AZOT OKSİTLER

    Azot bir ametaldir ve periyodik tablonun VA grubunda yer alır. Nitrojen olarak da bilinir. Kimyasal sembolü ‘N’ olarak tanımlıdır. Gaz halde bulunur. Rengi ve kokusu yoktur. Havanın % 78’ i azottur. Sanayide ise ayrımsal damıtma işlemiyle sıvı havadan damıtılarak elde edilir.

    Azot Oksit:
    Azot oksitin bir diğer adı azot monoksit olmakla birlikte ‘NO’ kimyasal formülü ile gösterebiliriz. NO gazı, memeli canlılar için önemli bir vücut sinyali molekülüdür. Aynı işlevi bir memeli olan insan için de geçerlidir. Yani birçok biyolojik süreçte rol oynar. Sanayide de önemli bir ara ürün olarak bulunur. Fakat çeşitli yanma faaliyetleri sonucu oluşumu ciddi derecede hava kirliliğine yol açar. Mesela araba motorlarındaki yanma veya elektrik santrallerindeki yanmalar kirliliğe neden olur. İçten yanmalı motorlarda bu durum çok görülür. Katalitik dönüştürücüye sahip arabalarda ise oluşan NO tekrar N2 ve O2’ ye dönüştürülür ve böylece etrafa NO yayılması azaltılmış olur. Şimşekler de NO oluşumu için doğal bir yoldur.

     

     

    Azot Dioksit:
    Azot dioksit de diğer önemli bir azotlu bileşiktir. NO2 gazı da NO gibi zehirlidir. İkisi de suda kolayca çözünür. Yani suya kolayca bulaşabilir. Bu da kana karışma ihtimalini arttırır ve böyle bir durum zehirlenmeye neden olur. İsterse çok düşük bir miktarı kana karışmış olsun; bu bile ödem ve kanamalara yol açarak bir tehlike oluşturur. Renk ve kokuya sahip olmadıkları için tespit edilmeleri de zordur. Her ikisini de içeren ifade şekli NOx gazlarıdır. Bu gazlar akciğeri tahrip ederler ve onu hasta ederler. Çünkü akciğerde nem ile birleşerek asit oluştururlar. Bu durum da akciğerlerin git gide daha az oksijen tutmasına ve kana daha az oksijen göndermesine sebep olur. Sonuç bir süre sonra ne yazık ki ölüm olur. Ayrıca atmosferde; dumanlı sis ya da fotokimyasal sis oluşumuna da yardımcı olur. Sonrasında su buharı ile karışarak asit yağmurlarına yol açar. Bu yağmurların çok sık görüldüğü bölgelerde içme sularının asit miktarları yüksek çıkmaktadır. Asit miktarı yüksek olan sular içinden geçtiği metalik borulara zarar verir ve boruları oluşturan bakır, kurşun, alüminyum gibi metalleri de içine alarak daha da zehirli bir hale gelir.

     

    Azot Oksit Kullanım Alanları;

    Lazer uygulamalarında (özellikle lazer kesim)

    – Kimyasal sanayiinde

    – Modifiye atmosfer paketleme -MAP- işlemlerinde (çeşitli gıda paketlemeleri)

    – Şarap üretiminin çeşitli aşamalarında

    – Elektronik montaj ve lehimleme işlemlerinde

    – İlaç sanayinde üretimden paketlemeye kadar birçok aşamada

    – Bitkisel yağ üretiminde; oksidasyonu ve kirlenmeyi önlemek için yağ tanklarının transferinde, şişelere doldurulmasında, temizleme işlemlerinde vs.

    – Gaz destekli plastik enjeksiyonda

    – Birçok ısıl işlem esnasında (özellikle metallerin dayanımını arttırmak için yapılan alaşımlar) yastıklama işleminde oksidasyonu azaltmada

    – Havacılıkta blastik şişirmede ve hidrolik dikme sistemlerinde

    – Endüstriyel gemi taşımacılığında; taşıma tankerlerinin süpürülmesi, yükleme öncesi inert hale getirilmesi, yastıklanması ve taşıma sonrası boşaltılması sırasında oksidasyonu önlemede vs

     

    Enes DURAN
    Çevre Mühendisi

    Kaynaklar:
    https://www.euro.who.int/

    https://www.epa.gov/

    http://www.itu.edu.tr/

    https://www.osha.gov/

  • İÇ HAVA KALİTESİ

    American Society of Heating, Refrigerating and Air-Conditioning Engineers (ASHRE 62-1989) standardına göre; içeriğinde ne olduğu bilinen kirleticilerin, yetkili kuruluşlar tarafından belirlenmiş değerleri aşacak seviyede bulunmadığı, aynı zamanda bu havayı soluyan insanların en az %80’ inin ortam havasından memnun olduğu hava iç hava kalitesinin kabul edilebilir düzeyde olduğu havadır.

    Çalışmalar, hava kirliliğinin bu durumlar için risk altında olan kişilerde kalp krizlerini, felçleri ve kötüleşen kalp yetmezliğini tetikleyebileceğini göstermektedir. Kalp rahatsızlığınız varsa, yüksek hava kirliliğine maruz kalmanızı azaltarak fayda sağlayabilirsiniz.

    Hava kirliliği seviyeleri ne zaman yüksektir?

    – Yılın herhangi bir zamanında

    – Hava sakin olduğunda

    – İşlek yolların yakınında

    – Kentsel alanlarda

    – Endüstriyel alanlarda

    – Duman olduğunda

    Eğer aşağıdaki hastalıklardan herhangi birine sahipseniz daha büyük risk altındasınız demektir:

    – Koroner arter hastalığı

    – Anjina (göğüs ağrısı)

    – Kalp krizi

    – Bypass ameliyatı veya anjiyoplasti

    – Kalp yetmezliği

    – Dahili bir kalp defibrilatörü

    – İnme veya geçici iskemik atak

    – Boyun veya bacak arterlerindeki tıkanıklıklar

    DSÖ iç mekan hava kalitesi yönergeleri, halk sağlığıyla en ilgili olan üç konu grubunu ele almaktadır:

    1. Biyolojik iç ortam hava kirleticileri (nem ve küf)
    2. Kirleticilere özgü kurallar (kimyasal kirlilik)
    3. Yakıtların iç mekanda yanmasından kaynaklanan kirleticiler.

    İç mekan havasının mikrobiyal kirliliği, yeterli nem olduğunda iç mekanda yetişen yüzlerce bakteri, mantar ve küf türünden kaynaklanır. Mikrobiyal kontaminantlara maruz kalma klinik olarak solunum semptomları, alerjiler ve astım ile ilişkilidir ve immünolojik sistemi etkileyebilir. İç yüzeyler ve bina yapıları üzerindeki kalıcı nemli ve mikrobiyal büyümeyi önlemek veya en aza indirmek, iç mekan havasının sağlık üzerindeki zararlı etkilerinden kaçınmanın en önemli yoludur.

    DSÖ tavsiyelerine göre 50 uzman aşağıdaki kirleticiler için iç mekan hava kalitesi yönergelerini önermiştir:

    – Benzen

    – Karbon monoksit (CO)

    – Formaldehit

    – Azot dioksit (NO2)

    – Naftalin

    – Polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH’ lar)

    – Radon

    – Tetra- ve tri-kloroetilen

    Benzen: İç ortam havası önemli bir benzen kaynağıdır ve solunum insan maruziyetinin ana yoludur. Benzen insanlarda genotoksik bir kanserojendir ve güvenli bir maruziyet seviyesi önerilemez. Avrupa şehirlerindeki evlerde yaygın olarak gözlenen konsantrasyonlarda benzene ömür boyu maruz kalma düşünüldüğünde; 100 bin kişi başına 10’ dan fazla lösemi vakası görülmesi şaşırtıcı değildir.

    Karbon monoksit: Yüksek düzeyde karbon monoksite maruz kalmak ölümcül kazaların sık görülen bir nedenidir. Düşük seviyelerde maruziyet hareket kabiliyetinde azalmaya ve kalp hastalığı riskinde artmaya neden olur.

    Formaldehit: İç ortam havaları formaldehit maruziyeti için önemli bir kaynaktır. Uzun süreli maruziyetler akciğer fonksiyonlarını etkiler veya nazofarenks kanseri ve miyeloid lösemiye sebep olabilir.

    Naftalin: Nafteline maruz kalmak solunum sisteminde tümör ve lezyonlar dahil temel sağlık sorunlarına sebep olur.

    Polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH): İç ortam havasında PAH maruziyetinin yol açacağı en ciddi sağlık sorunu akciğer kanseridir. Güvenli bir maruziyet seviyesi önerilemez. Avrupa veya Kuzey’ de yaygın olarak gözlemlenen konsantrasyonlarda yaşam boyu PAH’ lara maruz kalma Amerikan şehirlerinde 1 milyon başına 50′ den fazla insanda akciğer kanseri vakası ile ilişkilidir. Sigara içen veya içeride yanma olan ama zayıf havalandırmalı  evler için daha yüksek riskler tahmin edilmiştir.

    Radon: Güvenli maruz kalma seviyesi önerilmez. Akciğer kanserine sebep olur. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaygın olarak gözlenen; sürekli sigara içenlerde bu risk içmeyenlere göre 20-25 kat daha fazladır.

    Trikloretilen: Karaciğer, böbrek, testis ve lenf kanseri riski vardır. Güvenli maruz kalma seviyesi önerilmez.

    Tetrakloroetilen: Yüksek maruziyette böbreklerde erken böbrek hastalığı ve nörodavranışsal performansta bozulmaya sebep olur.

     

    Feyza YALÇIN
    Kimyager

     

    Kaynaklar:

    https://www.euro.who.int/

    https://www.epa.gov/

    https://www.ashrae.org/

  • BİYOTA

    Biyota bir bölgede yaşayan canlıların bütünü olarak tanımlanır. Bir su kütlesinin kalitesinde ortaya çıkan değişimleri takip ve tespit edebilmek için çeşitli fiziksel, kimyasal ve biyolojik parametreden yararlanılır. Fakat fiziksel ve kimyasal parametreler su hakkında sadece o anlık bilgi sağladığından çok da yeterli olmamaktadır. Biyolojik izlemeler ise daha uzun vadede dolayısıyla da daha stabil veriler elde etmekte kullanılabilir, bu yüzden de günümüzde önemi daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır. Örneğin; bir canlı organizmanın dokularında birikmiş olan  ağır metaller incelendiğinde geçmiş zamana ait ağır metal kirliliklerini de yansıtır.

    Çevresel kirlilik karşısında yaşam fonksiyonlarını değiştirmek şeklinde ya da toksinleri bünyelerinde biriktirmek şeklinde tepki veren canlılara ‘biyoindükatör’ denilmektedir. Başka gruplarda da biyoindükatör özellik gösteren canlılar vardır fakat en çok tecihe edilenler çevresel değişikliklere karşı oldukça duyarlı olan makro-omurgasız canlılardır. Akuatik makro-omurgasızlar göl, akarsu, havuz, hatta bataklıklar ve kirli su birikintilerinde de bulunurlar. Bunlar; bakterileri, çürümüş bitki ve hayvanları yiyerek su ekolojisinin sağlıklı kalmasına yardımcı olurlar.

    Canlılar yaşam ortamlarında meydana gelen kirlilik durumlarında çeşitli tepkiler ortaya koyarlar. Bu tepkiler genelde gösterdikleri değişikliklerdir. Her ne kadar bu değişimler nadiren olumlu yönde olsa da çoğu zaman olumsuz sonuçlara sebep olur. Hatta bazen o ortamdan tamamıyla yok olurlar. Çoğu zaman da o bölgede tür zenginliği azalır. Bentik makro-omurgasızlar; 0,5 mm’ den büyük olan ve çıplak gözle görülebilen omurgasız canlılardır. Evcikli böcek, tatlı su karidesi, sülük, süngerler, at kestanesi, deniz anası, deniz yıldızı, mercanlar, yumuşakçalar bunlara örnek olarak verilebilir.

    Deniz ekosisteminde yaşayan bentik omurgasızlar besin zincirinde fitoplankton ve zooplankton organizmalardan sonra yer alır. Kirleticinin kaynağı ne olursa olsun en büyük etkisi bu canlılar üzerinde olur. Çünkü bu organizmalar genellikle diplerde yaşayan ya da çok yavaş hareket edebilen yani kaçma imkânları kısıtlı olan bentik canlılardır. Bentik canlılar sediment içinde gömülü de yaşayabilirler, sediment üzerinde de yaşayabilirler.

    Bir bölgedeki kirliliğin etkisini izleyebilmek için o bölgenin doğal faunasını bilmek ve periyodik olarak kontrollerini yapmak gerekir.

     

    Feyza YALÇIN
    Kimyager


    Kaynaklar:

    – Evren TUNCA Ağır Metal Kirliliğinde Kerevitlerin Biyoindikatör Olarak Kullanımı

    – Özlem DEMİR Sedimentteki Makro-Omurgasızlarla Su Kalitesinin Değerlendirilmesi

    Dr. N.Selda BAŞÇINAR Bentik Canlılar Ve Biyoindikatör Tür

    https://www.tarimorman.gov.tr/

  • YERÜSTÜ SU KÜTLELERİ İÇİN ÇEVRESEL HEDEFLERİN BELİRLENMESİ

     Yeraltı suları haricindeki bütün iç sular, geçiş suları ve kıyı suları ‘Yerüstü suları’ olarak adlandırılır. Bir akarsu, nehir, kanal, göl, rezervuar, geçiş suyu veya kıyı suyunun tamamı ya da bir kısmını kapsayan ve kendi içinde benzer özellikler gösteren yönetim birimi ise su kütlesi olarak tanımlanır.

    Geçiş suları; nehir ağızları civarındaki, kıyı sularına yakın olmaları ve aynı zamanda tatlı su akıntılarından önemli ölçüde etkilenmeleri neticesinde kısmen tuzlu olma özelliğine sahip yerüstü su kütleleri olarak nitelendirilir. Kıyı suları ise Türkiye kıyılarının en dış uç noktalarından çizilen düz esas hattan itibaren deniz tarafına doğru bir deniz mili (1852 m) mesafeye kadar uzanan suları ve bunların deniz tabanı ve altını kapsar.

    Yerüstü Su Kalitesi Yönetmeliği’ nin  Ek-5 Tablo 5’ inde listelenen madde ve madde grupları ‘Öncelikli Maddellerdir’ ve bir su kütlesinde öncelikli maddeler ile diğer tehlikeli maddeler açısından çevresel kalite standartlarının sağlanması durumuna ‘İyi kimyasal durum’ denir. Değişikliğe uğramamış veya tabii durumundan çok az değişikliğe uğramış su kütlesine doğal su kütlesi denir. Doğal su kütleleri için iyi ekolojik ve iyi kimyasal duruma, büyük ölçüde değiştirilmiş ve yapay su kütleleri için ise iyi ekolojik potansiyel ve iyi kimyasal duruma ulaşmak esastır. Daha önce doğal olarak mevcut olmayan ve insan faaliyeti sonucu ortaya çıkan yerüstü su kütlesi yapay su kütlesidir.

    Büyük ölçüde değiştirilmiş ve yapay su kütlelerinin, en yakın karşılaştırılabilir doğal su kütlesi tipi esas alınarak, ekolojik açıdan sahip olabilecekleri en iyi potansiyel maksimum ekolojik potansiyeldir İyi ekolojik potansiyel ise büyük ölçüde değiştirilmiş veya yapay su kütleleri için biyolojik, fiziko-kimyasal, genel kimyasal, belirli kirleticiler ve hidromorfolojik kalite bileşenleri açısından ulaşılabilecek iyi durumu ifade eder. Ayıca orta ekolojik potansiyel; büyük ölçüde değiştirilmiş veya yapay su kütleleri için biyolojik, fiziko-kimyasal, genel kimyasal, belirli kirleticiler ve hidromorfolojik kalite bileşenleri açısından ulaşılabilecek orta durumdur.

    Bir su kütlesindeki sucul canlıların en yüksek mertebede korunması için kimyasal ve ekolojik açıdan su kütlesinin ulaşabileceği en iyi su durumu ‘Çevresel Hedef’ dir. Çevresel hedeflerin sağlanması maksadıyla, yerüstü sularının kalitesinde kötüleşmenin olmaması ve tüm su kütlelerinin korunması ile iyileştirilmesine yönelik tedbirlerin alınması esastır. Çevresel hedefler belirlenirken su kütlelerinin farklı kullanım ve koruma statüleri dikkate alınır. Aynı su kütlesinde birden fazla çevresel hedefin bulunması durumunda en kısıtlayıcı olan çevresel hedefe uyulur.

    Muafiyetler

    Çevresel hedeflerin belirlenmesinin ardından öncelikle mevcut durum ortaya konulur ve belirlenen çevresel hedeflere ulaşılabilmesi maksadıyla gerekli tedbirler alınır. Tedbirler belirlenirken, öncelikle teknik açıdan daha sonra da ekonomik açıdan uygulanabilirlikleri değerlendirilir. Tedbirler uygulanmasına rağmen istenilen çevresel hedeflere ulaşılamaması durumunda, gerekçeler detaylı olarak hazırlanır ve muafiyetlerden faydalanılır.

    – Aşamalı olarak uygulamaya alınan tedbirler sonucunda çevresel hedeflere ulaşılamaması durumunda, hedefe ulaşma tarihi ötelenir ve/veya tedbirlerde değişiklik yapılır.

    – Çevresel hedeflerin sağlanacağı son tarihin ötelenmesine rağmen iyi duruma ulaşılamaması durumunda daha düşük hedefler koyulabilir.

    – Mücbir sebepler, kazalar ya da doğal sebeplerden (aşırı yağış sebebiyle oluşan taşkın, kuraklık gibi afetler) dolayı su kütlesinin durumunda geçici bozulma kabul edilir ve koşullar elverir elvermez iyi duruma ulaşılır.

    – Ülke menfaatleri gözetilerek gerçekleştirilen yeni sürdürülebilir antropojenik kaynaklı faaliyetlerin ya da yerüstü su kütlesinin fiziksel özelliklerindeki yeni değişikliklerin sonucu olarak çevresel hedefin sağlanamaması ya da durumunun çok iyi durumdan iyi duruma gerilemesi kabul edilebilir.

    – Çevresel hedeflerin karşılanamama durumlarına yönelik muafiyetler Bakanlıkça değerlendirilir.

     Su Kalitesi Durumunun Belirlenmesi

    Ekolojik durum ve ekolojik potansiyel değerlendirmesi

    Doğal su kütleleri için iyi ekolojik duruma, büyük ölçüde değiştirilmiş ve yapay su kütleleri için iyi ekolojik potansiyele ulaşılması sağlanır. İyi ekolojik durum; bir su kütlesinde izlenen biyolojik, fiziko-kimyasal, genel kimyasal, belirli kirleticiler ve hidromorfolojik kalite bileşenlerinin, referans şartlardan az oranda sapma göstermesi durumudur. Referans şart ise her bir su kütlesi tipi için tahrip edilmemiş durumu ve ekolojik kalite oranı ölçeğinde çok iyi veya tabii durumdan çok az sapma gösteren su durumudur. Çok iyi ekolojik durum; bir su kütlesinde izlenen biyolojik, fiziko-kimyasal, genel kimyasal, belirli kirleticiler ve hidromorfolojik kalite bileşenlerinde, referans şarta eşdeğer veya çok az değişikliğe uğramış su durumunu ifade eder.

    Bir su kütlesinde izlenen biyolojik, fiziko-kimyasal, genel kimyasal, belirli kirleticiler ve hidromorfolojik kalite bileşenlerinin, referans şartlardan orta düzeyde sapma göstermesi durumu ise orta ekolojik durum olarak tanımlanır. Doğal su kütlelerinin ekolojik durumu biyolojik, hidromorfolojik, genel kimyasal ve fiziko-kimyasal kalite bileşenleri ile belirli kirleticiler dikkate alınarak belirlenir. Belirli kirletici olarak ifade edilen; su kütlesine, kalitesini olumsuz yönde etkileyebilecek miktarda deşarj edilen ve yerüstü su kütlesinin iyi ekolojik duruma ulaşması için çevresel kalite standardı belirlenmiş olan ve Yönetmeliğin Ek-5 Tablo 4’ünde listelenen madde veya madde gruplarıdır.

    Ekolojik durum “Çok İyi”, “İyi”, “Orta”, “Zayıf” ve “Kötü” olmak üzere beş sınıf altında değerlendirilir. Büyük ölçüde değiştirilmiş ve yapay su kütlelerinin ekolojik potansiyeli biyolojik, hidromorfolojik ve genel kimyasal ve fiziko-kimyasal kalite bileşenleri ile belirli kirleticiler dikkate alınarak belirlenir. Ekolojik potansiyel değerlendirmesinde “Çok İyi” ve “İyi” ekolojik potansiyel sınıfları birleştirilerek “İyi ve üzeri” olarak raporlanır. Bu durumda, ekolojik potansiyel için “İyi ve üzeri”, “Orta”, “Zayıf” ve “Kötü” olmak üzere dört sınıf altında değerlendirilir.

    Su kütlelerinin ekolojik durumu ve ekolojik potansiyeli belirlenirken, biyolojik durumun her bir biyolojik kalite bileşeni su kategorisine bağlı olarak Bakanlıkça önerilen indeksler kullanılarak değerlendirilir, hidromorfolojik durum ise Bakanlıkça belirlenen indeksler kullanılarak değerlendirilir. Biyolojik kalite bileşenleri için değerlendirme “Çok İyi”, “İyi”, “Orta”, “Zayıf” ve “Kötü” olmak üzere beş sınıf altında yapılır. Hidromorfolojik kalite bileşenleri “Çok İyi” ve “İyi” olmak üzere iki sınıfta değerlendirilir. Ekolojik durum ve potansiyel değerlendirmesinde hidromorfolojik kalite bileşenleri sadece çok iyi durum sınıfı veya maksimum ekolojik potansiyel sınıfı değerlendirilmesinde esas alınır.

    Genel kimyasal ve fiziko-kimyasal kalite bileşenleri için izleme sonuçları Yönetmeliğin Ek-5 Tablo 2 ve Tablo 3’üne göre değerlendirilir. Genel kimyasal ve fiziko-kimyasal kalite bileşenleri için değerlendirme “Çok İyi”, “İyi” ve “Orta” olmak üzere üç sınıf altında yapılır. Ekolojik durum ve ekolojik potansiyel tespitinde, aynı Yönetmeliğin Ek-5 Tablo 2 ve Tablo 3’ünde yer alan Sınıf I sınır değerleri “Çok İyi” sınıfa, Sınıf II sınır değerleri “İyi” sınıfa, Sınıf III ve Sınıf IV sınır değerleri ise “Orta” sınıfa tekabül eder.

    Bir su kütlesinde belirli kirleticilere ait izleme sonuçları Yönetmeliğin Ek-5 Tablo 4’üne göre değerlendirilir. Değerlendirme sonucunda herhangi bir parametrenin çevresel kalite standartlarını aştığı durumda “Orta”, aşmadığı durumda ise “Çok İyi/İyi” durum olarak değerlendirilir. Belli bir kirleticinin ya da kirletici gruplarının suda, dip çökeltisinde veya biyotada insan sağlığı ve çevreyi korumak için aşmaması gereken konsantrasyonlar çevresel kalite standardını belirler.

    Ekolojik durum ve ekolojik potansiyel belirlenirken Yerüstü Su Kütleleri İçin Çevresel Hedeflerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ Ek-1 Tablo 1’i dikkate alınır ve biri kötüyse hepsi kötü prensibi uygulanır.

     Kimyasal durum değerlendirmesi

    Doğal, büyük ölçüde değiştirilmiş ve yapay su kütlelerinin kimyasal durumu öncelikli maddeler dikkate alınarak belirlenir. Bir su kütlesinde öncelikli maddelere ait izleme sonuçları Yönetmeliğin Ek-5 Tablo 5’ine göre değerlendirilir. Değerlendirme sonucunda herhangi bir parametrenin çevresel kalite standartlarını aştığı durumda nihai kimyasal durum “Orta”, aşmadığı durumda ise “Çok İyi/İyi” olarak değerlendirilir.

     Nihai durum değerlendirmesi

    Su kütlesinin nihai sınıfı, ekolojik ve kimyasal durumlarının birlikte değerlendirilmesi neticesinde tespit edilir. Sınıf tespitinde belirleyici olan ekolojik durumdur.

    Çevresel hedefler

    Doğal bir su kütlesi için belirlenen ekolojik durum sınıfının “Çok İyi” veya “İyi” ve kimyasal durum sınıfının “Çok İyi/İyi” olması halinde çevresel hedeflere ulaşılmış sayılır.  Büyük ölçüde değiştirilmiş veya yapay bir su kütlesi için belirlenen ekolojik potansiyelin “İyi ve üzeri” ve kimyasal durum sınıfının “Çok İyi/İyi” olması halinde çevresel hedeflere ulaşılmış sayılır. Bir maddenin, insan faaliyetleri sonucu bozulmamış veya ihmal edilebilir ölçüde bozulmuş su kütlesindeki konsantrasyonu arka plan konsantrasyonudur.

    Belirli kirleticiler ve öncelikli maddeler içerisinde yer alan yarı metal ve metal parametreleri için arka plan konsantrasyonu, o su kütlesini etkileyen alanın jeolojik formasyonu dikkate alınarak belirlenir. Bu parametreler için arka plan konsantrasyonları dikkate alınarak çevresel hedef aşağıdaki şekilde belirlenir:

    1. a) Arka plan konsantrasyonu çevresel kalite standardından düşükse, çevresel hedef çevresel kalite standardına eşittir (AP<ÇKS → ÇH=ÇKS).
    2. b) Arka plan konsantrasyonu çevresel kalite standardına eşit veya çevresel kalite standardından yüksekse, çevresel hedef çevresel kalite standardı ile arka plan konsantrasyonunun toplamına eşittir (AP≥ÇKS → ÇH=ÇKS+AP).


    Feyza YALÇIN

    Kimyager


    Kaynak:
    https://www.resmigazete.gov.tr/

  • ÖRNEKLEME DELİĞİ UYGUN OLMAYAN BACALARDA ÖLÇÜM PROSEDÜRÜ

    Örnekleme deliği uygun olmayan bacalarda ölçüm prosedürü bazı standart metodlara göre belirlenir. Emisyon ölçümleri yapılırken bacada açılan örnekleme deliğindeki gaz akışının laminer bir akışa sahip olması gerekmektedir. Örnekleme standartları bu mesafeler ile ilgili asgari şartlar ve tavsiyelerde bulunmaktadır.

    Bacada yapılacak örnekleme EPA standartlarına göre yapılacaksa örnekleme deliğinden yukarıya doğru olan mesafenin en az 0,5 hidrolik çap kadar, aşağıya doğru ise en az 2 hidrolik çap kadar düz bir mesafenin olması gerekmektedir. Eğer ölçüm yapılan baca, Sanayiden Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğindeki yükseklikleri sağladığı halde yukarıda belirtilen mesafeleri sağlamıyor ve bacada herhangi bir revizyon işlemi yapılamıyorsa uygun olmayan baca prosedürü işletilir. Bu işlemde örnekleme yapılacak bacada travers artırımı yapılır. Her traverste akış açısı ölçülür (Epa Method 2F).

    Akış açısı 20 derecenin üstünde olan noktalardan örnekleme yapılmaz ve bu durum raporda belirtilir (Epa Method 1).

    Bacada yapılacak örnekleme TS ISO 9096 veya TS EN 13284 standartlarına göre yapılacaksa, örnekleme yeri ile ilgili TS EN 15259 standardındaki tavsiye edilen mesafelere bakılır. Bu mesafeler örnekleme deliğinden yukarıya doğru 2 hidrolik çaplık düz bir mesafe, aşağıya doğru da 5 hidrolik çaplık düz mesafedir. EPA standartlarında olduğu gibi eğer ölçümü yapılan baca SKHKKY’ deki yükseklikleri sağladığı halde bu tavsiye edilen değerleri sağlamıyor ve bacada revizyon yapılamıyorsa yine uygun olmayan baca prosedürü işletilir.

    Örnekleme yapılacak bacada travers artırımı yapılır. Her traverste akış açısı ölçülür (MID 13284-1). Akış açısı 15 derecenin üstünde olan travers noktalarında örnekleme yapılmaz ve bu durum raporda belirtilir.

     

    İlker CİVİL
    Çevre Mühendisi

    Kaynaklar:

    • EPA Method 1 – Sample/Velocity Traverses
    • EPA Method 2F – Flow Rate Measurement with 3-D Probe
    • Method Implementation Document for EN 13284-1
    • TS EN 15259 Hava Kalitesi – Sabit Kaynak Emisyonlarının Ölçümü – Ölçme Bölgeleri Ve Yerleri İle Ölçümün Amacı, Planı Ve Raporlanması İçin Gerekler