Demo

Kategori: Blog

  • OTOTOKSİSİTE VE OTOTOKSİK MADDELER

    Ototoksisite Nedir?

     

    Ototoksisite; kimyasal etkenler sebebiyle koklea sistemi (kulak salyangozu) ve/veya vestibüler sistemin zarar görmesi neticesinde işitme bozukluğu ve/veya baş dönmesi gibi durumların ortaya çıkmasıdır. Bazen kullanılan ilaçlar da buna sebep olabilir. Vestibüler sistem, beynimize hareket, kafa pozisyonu ve mekansal yönelim hakkında bilgi sağlamaktan sorumlu duyusal bir sistemdir; aynı zamanda dengemizi korumamızı, hareket sırasında başımızı ve vücudumuzu stabilize etmemizi ve duruşu korumamızı sağlayan motor fonksiyonları ile de ilgilidir. Kısacası ototoksisite için; zarar veren ilaçlara veya kimyasallara maruz kalmaktan kaynaklanan bir çeşit kulak zehirlenmesidir diyebiliriz (oto = kulak, toksisite = zehirlenme). İç kulak hem işitmede  hem de dengede yer aldığından, ototoksisite bu duyuların birinde veya her ikisinde rahatsızlıklara neden olabilir. Beynin iç kulaktan işitme ve denge bilgisi alan kısımları da zehirden etkilenebilir, ancak bu teknik olarak ototoksisite olarak değil, daha çok nörotoksisite denir.

    Ototoksik kimyasallar, kulağın hangi bölgesine etki ediyorlarsa ona göre isimlendirilirler; nörotoksikanlar, kokleotoksikanlar veya vestibülotoksanlar olarak.

    Ototoksik Kimyasallar ve İlaçlar Nelerdir?

    İşçiler bu kimyasallara maruz kaldıklarında, yüksek gürültü seviyelerinde çalışırken işitme kaybı riski artar. Bu kombinasyon genellikle gürültünün seviyesine, kimyasalın dozuna ve maruz kalma süresine bağlı olarak geçici veya kalıcı olabilecek işitme kaybıyla sonuçlanır. Bu işitme bozukluğu, makinistlerden itfaiyecilere kadar birçok meslek ve sektörü etkilemektedir.

    Bugün piyasada bilinen 200′ den fazla ototoksik ilaç (reçeteli ve reçetesiz) bulunmaktadır. Bunlar ciddi enfeksiyonları, kanseri ve kalp hastalığını tedavi etmek için kullanılan ilaçları içerir. Bu ilaçların neden olduğu işitme ve denge sorunları, ilaç tedavisi kesildiğinde genelde normale döner. Ancak bazen de hasar kalıcıdır.

    Bazı Ototoksik Kimyasal ve İlaçlar

    İlaç:

    Aminoglikozidik antibiyotikler (örneğin streptomisin, gentamisin) ve diğer bazı antibiyotikler (örn. Tetrasiklinler)

    – Döngü diüretikleri  (örn. Furosemid, etakriik asit)

    – Bazı analjezikler  ve antipiretikler  (salisilatlar, kinin, klorokin)

    – Bazı antineoplastik ajanlar (örn. Sisplatin, karboplatin, bleomisin).

    Kimyasallar:

    Karbon disülfür, n-heksan, toluen, p-ksilen, etilbenzen, n-propilbenzen, stiren ve metilstiren, trikloroetilen.

    Asfiksanlar (Boğucu Maddeler):

    Karbon monoksit, hidrojen siyanür ve tuzları, tütün dumanı

    Nitriller:

    3-Butenenitril, cis-2-pentenenitril, akrilonitril, cis-krotononitril, 3,3′-iminodipropionitril.

    Metal ve Metal Bileşikleri

    Civa bileşikleri, germanyum dioksit, organik kalay bileşikleri, kurşun.

     


    Feyza YALÇIN
    Kimyager

    Kaynaklar:
    https://vestibular.org/

    https://www.asha.org/

    https://www.osha.gov/

  • İÇ MEKAN HAVA KİRLİLİĞİ

    Hava Kalitesiİç mekan hava kirliliği uluslararası bir sağlık sorunudur çünkü insanlar zamanlarının çoğunu içeride geçirirler. Söz konusu kirleticiler arasında biyolojik kirleticiler, yanma kirleticileri, uçucu organik bileşikler, radon ve diğer gazlar bulunur. İnsanlar binlerce yıl öncesine kadar eski Romalılar’ a ve Mısırlılar’ a giden kurşun ve asbestli bir tarihe sahiptir. Bu iki kirletici eski evlerde ve apartman dairelerinde hala sorun teşkil etmektedir. Tüm bu toksik maddeler minimize edilebilir veya hafifletilebilir. Bu sorunların farkında olmak, insanların yaşadığı yerlerde hava kalitesinin iyileştirilmesinde kritik bir ilk adımdır.

    Biyolojik kirleticiler arasında küf, virüsler, bakteriler, polen, hayvan kepeği ve toz akarları bulunur. Nem biyolojik kirleticilerin varlığında önemli bir rol oynar.

    Uçucu organik bileşikler (VOC’ ler); bazı katı veya sıvılardan oda sıcaklığında salınan gazlardır. Ev havasında bulunan birçok VOC’ nin göz, burun ve boğaz tahrişi gibi olumsuz sağlık etkileri vardır; astım alevlenmesi, akciğer, böbrek ve merkezi sinir sistemi hasarı, hatta kansere sebep olur. VOC kaynakları arasında yapı ürünleri, boyalar, sıyırıcılar, çözücüler, ahşap koruyucular, oda spreyleri, hobi malzemeleri, böcek ilaçları, kuru temizlenmiş giysiler ve daha fazlası bulunur.

    Renksiz, güçlü kokulu bir gaz olan formaldehit, yapı malzemeleri, dolaplar, mobilyalar, ev temizleyicileri, boyalar, peyzaj malzemeleri ve diğer ürünlerin üretiminde kullanılan yaygın bir VOC’ dir. Kontrplak, sunta ve orta yoğunlukta lif levha üretiminde kullanılır. Formaldehit gazsız olarak adlandırılan bir işlemde havaya salınır. Formaldehit ayrıca sigara dumanının ve odun, gazyağı, doğal gaz, yağ ve benzinin yanma ürünüdür. Formaldehit maruziyetinin olumsuz sağlık etkileri arasında göz, burun ve boğaz tahrişi; hırıltı ve öksürük; ayrıca alerjik reaksiyonlar. Yüksek düzeyde formaldehite uzun süre maruz kalmak insanlarda kansere neden olabilir.

    İç mekan havasında endişe duyulan diğer VOC’ ler arasında benzen, stiren, ksilen ve metilen klorür bulunur. Benzen; çevresel tütün dumanı, çözücüler, kontrplak, sunta, fiberglas, ahşap paneller, yapıştırıcılar, boya, kalafatlama ve ahşap sıyırıcılarda bulunan bir insan kanserojenidir. Stiren; plastik, kauçuk, gıda kapları, halı altlığı, vinil döşeme ve reçinelerin imalatında kullanılır. Stiren maruziyetinin akut sağlık etkileri arasında mukoza zarı tahrişi, depresyon, kas güçsüzlüğü ve göz, burun, boğaz tahrişi. Kronik etkiler arasında işitme kaybı, periferik nöropati ve böbrek hasarı bulunur. Ksilen bir çözücüdür, kauçuk ve yapıştırıcıların bir bileşenidir. Maruz kalmanın sağlığa etkileri, merkezi sinir sisteminin depresyonu, baş dönmesi, sinirlilik ve kusmayı içerir.

    Metilen klorür; aynı zamanda diklorometan olarak da bilinir. Boya, boya sıyırıcılar ve yapıştırıcılarda kullanılır. Maruz kalma, merkezi sinir sistemine, karaciğer kanserine ve akciğer kanserine sebep olabilir. Bu, evlerde bulunan VOC’ lerin kapsamlı bir listesi değildir, ancak ortak malzemelerden kaynaklanan potansiyel tehlikeleri göstermek içindir.

    Asbest terimi; ısıya dayanıklı ve lifli olan doğal olarak oluşan silikat mineralleri anlamına gelir. Lifler yumuşaktır ve yapı malzemelerine kolayca dahil edilebilir. Krizotil veya beyaz asbest en çok inşaat malzemelerinde kullanılmıştır. Asbest eski evlerde bulunur. Isıtma sistemlerinde ve ısıtma kanallarında yalıtım olarak kullanılmıştır. Bazı eski evlerde, aslında tüm kazanları kapsar. Asbest ayrıca birleşik bileşik, odun sobalarının arkasında yangın bariyerleri, çatı dolguları, yer ve tavan fayans yapıştırıcıları, contalar ve otomobil fren balataları olarak kullanılan sac eşyaların bir bileşeniydi. Asbest ayrıca ütü masası örtülerinde de kullanılmıştır.

    CO2 ve O2 miktarı da iç ortam hava kalitesini etkileyen faktörlerdendir. Yaşanılan ortamdaki metrekareye düşen CO2 ve O2 miktarları o ortamın hava kalitesi hakkında bilgi veren parametrelerdendir.

    Partiküler madde aeresoller ve ortamın termal konfor verileri (PMV-PPD-Wbgt-i) iç ortamın kalitesini belirleyen faktörlerdendir.

     

    İlker CİVİL
    Çevre Mühendisi


    Kaynak:
    https://www.intechopen.com/

  • STİREN MARUZİYETİ

    Stiren MaruziyetiStiren maruziyeti çok sık rastlanan bir maruziyet çeşididir. Stiren esas olarak sentetik bir kimyasaldır. Vinilbenzen, etenilbenzen, stirol veya feniletilen olarak da bilinir. Kolayca buharlaşan ve tatlı bir kokusu olan renksiz bir sıvıdır. Bazı sıvılarda çözünür, ancak suda kolayca çözünmez.

     

    Kauçuk, plastik, yalıtım, fiberglas, borular, otomobil parçaları, gıda kapları ve halı altlığı gibi ürünler yapmak için her yıl tonlarca miktar üretilir. Aslında düşük stiren seviyeleri ayrıca meyve, sebze, fındık, içecek ve et gibi çeşitli gıdalarda doğal olarak ortaya çıkar. Endüstriyel kaynaklı veya otomobil egzozlarından da çevreye salınabilir.

    Stiren oda sıcaklığında sıvı halde bulunabilen organik bir maddedir. Havada % 0,9-6,8 oranları arasında bulunması patlama riski oluşturur. Buharı havadan ağırdır.

    Stirenin Vücuda Girişi ve Etkisi

    Stiren her türlü dokumuz için maruziyet dozuna bağlı olmaksızın irritan özellikte olan bir kimyasaldır. Solunması veya cilt ile teması vasıtasıyla hızlı bir şekilde absorbe edilerek ve sonrasında da toksik etkilerde bulunabilir. Zaten vücuda girişi genellikle soluma sistemi vasıtasıyla olur. Bu yüzden sindirim sistemi üzerindeki etkileri ile ilgili pek bir literatür bilgisi bulunmaz.

    Stiren zehirlenmesinin en temel belirtisi merkezi sinir sistemi üzerindeki nörotoksik etkilerdir. Vücuda girdikten sonra karaciğerde başlıca mandelik asit (yaklaşık % 85) ile fenil glioksilik asite (yaklaşık  % 10) ve daha az miktarda olmak üzere hippürik asite (yaklaşık % 5) metabolize olur. Bu metabolitler de idrarla vücuttan atılır. Fakat geçtiği solunum yolunu ciddi derecede tahriş eder. Artan geniz akıntısı, soluk alışverişinde hırıltı ve öksürük meydana gelir. Daha yüksek ya da uzun maruziyet “stiren hastalığı” şeklinde baş gösterebilir. Bu da bir çeşit merkezi sinir sistemi depresyonudur. Bu tür depresyonun en belirgin özellikleri; başta ağrı, midede bulantı, zaman zaman kusma, halsizlik, baş dönmesi, kas koordinasyonunu sağlamakta zorlanmadır. Stirenin solunum yoluyla ciğerlere ulaşması bazen akciğer ödemi, kalp ritim bozukluğuna yol açabilir. Hatta hafıza kaybı, daha da ötesinde komaya neden olabilir.

     

    Stirenin Yol Açtığı İşitme KaybıStirenin Yol Açtığı İşitme Kaybı

    Bir kimyasalın ya da bir ilacın neden olduğu işitme kaybına ya da kulak içine verdiği hasar sonucu ortaya çıkan denge kaybına ‘ototoksisite’ denir. Stiren de bu tarz bir kimyasaldır.
    İşçiler bu tarz kimyasallar ile korunaksız bir şekilde yüksek gürültü seviyesi olan bir ortamda çalıştıklarında işitme kaybı riski artar ve bu durum çoğu zaman kalıcı bir hasar şeklinde ortaya çıkar.

     


    Samet COŞKUN

    Çevre Mühendisi


    Kaynaklar:
    https://www.ailevecalisma.gov.tr/media/1472/merveistif.pdf
    https://www.cdc.gov/

  • KORONAVİRÜSLER VE HAVA KALİTESİ

    Koronavirusler (CoV), soğuk algınlığından Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS-CoV) ve Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS-CoV) gibi daha ciddi hastalıklara kadar çeşitli hastalıklara neden olan büyük bir virüs ailesidir.

    T.C. Sağlık Bakanlığı’ nın yaptığı açıklamalara göre salgından korunmak için uyulması gereken üç temel kural var; hijyene dikkat etmek, maske takmak ve kişisel mesafeyi korumak. Özellikle toplu kullanım alanlarında bu kurallara uymak çok daha büyük önem taşımaktadır. Fakat yine aynı ortamlarda hijyen ve sosyal mesafeyi sağlamak zor olabilmektedir.

    T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından ‘İşyerlerinde Koronavirüse (Covıd-19) Karşı Alınması Gereken Önlemler’ rehberi yayınlanmıştır. Bu rehberde genel olarak çalışma ortamlarında, çalışan personellerin ortak kullanım alanı olan tuvalet, yemekhane gibi alanlarda sağlanması gereken koşullar yer almakta ve konuyla ilgili çeşitli öneriler bulunmaktadır. Bunlar içerisinde öne çıkanlardan bazıları; ortamın sık sık doğal yollarla havalandırılması, termal konfor şartları ve hijyene dikkat edilmesidir.

    İş yeri ortamında hava kalitesi değerlerinin ölçülerek belirlenmesi, yasal mevzuatlara uygunluğunun raporlanarak izlenmesi,birçok problemin başlamadan bitmesini sağlayacaktır.

    Koronavirüs‘’Ortam hava kalitesinin belirlenmesi’’ adından da anlaşılacağı üzere açık veya kapalı ortamdaki hava kalitesinin uygunluğunun ölçüm ve analiz sonuçlarına bağlı olarak belirlenmesidir.

    Basit bir örnek vermek gerekirse; doğal yollarla havalandırma esnasında dışarıdan içeriye temiz hava gireceği gibi kirli hava da girebilir. Öte yandan duvardaki boyalardan, yerdeki döşemelerden, kıyafetlerden ve kozmetik ürünlerden ortama uçucu organik bileşik (VOC) salınımı olabilir.

     

    İşyerlerinde kullanılan fotokopi makinelerinin ozon gazı yaydığını, elektronik aletlerinortama elektromanyetik alan dalgaları yaydığını, özellikle çalışma ortamında yeterli havalandırma ve hijyen sağlanmadığında partikül maddelerin (toz) önemli bir sorun olacağını düşünürsek bu ölçüm ve analizleri yaptırmanın önemini de anlamış oluruz.

    Özetlemek gerekirse; VOC, TOZ, CO, CO2, O2, O3, EMA, TERMAL KONFOR ölçümleri ile ofislerinizin hava kalitesi hakkında bilgi edinmeniz mümkündür.

     

    Feyza YALÇIN
    Kimyager


    Kaynaklar:

    https://covid19bilgi.saglik.gov.tr/

    https://www.ailevecalisma.gov.tr/

    https://www.epa.gov/

  • KALAY MARUZİYETİ

    Kalay MaruziyetiKalay maruziyeti çoğu sektörde rastlanabilecek bir ağır metal maruziyet çeşididir. Kalay; yumuşak bir metaldir ve bu yüzden kolayca bükülebilir. Buna rağmen aşınma direnci oldukça iyidir ve bu yüzden de çeşitli alanlarda yaygın olarak kullanılır. Latince adı; Stannum olduğu için sembolü de Sn olarak gösterilir. Gümüşümsü bir görünümü vardır. Birçok cevheri olsa da en çok kullanılan cevher türü Kassiterit cevheridir. Önce cevherler taranır ve sonra ayrılan kısım yüksek ısıda indirgenir ve kullanıma hazırlanırlar. Bir diğer elde etme yönetimi de metal ve kalay alaşımlarından yeniden kazanmadır.

     

    Kalay içeren gazlar, tozlar ve dumanlar; eritme ve arıtma işlemlerinden, atıkların yakılmasından ve fosil yakıtların (kömür veya petrol) yakılmasından açığa çıkabilir. Kalay içeren havadaki parçacıklar rüzgârla taşınabilir veya yağmur, kar ile birlikte havadan yere inebilir.

    Organik kalay bileşikleri, bu bileşikleri içeren suda yaşayan hayvanların dokularına alınabilir. Kalay topraklarda doğal olarak bulunduğundan, gıdalarda az miktarda bulunur.

    Kullanım Alanları ve Bileşikleri

    Kalayın asıl kullanım alanı kaplamacılık sektörüdür. Metallerin çoğu asit veya atmosfere karşı düşük dirençlidir ve kolay aşınır. İşte bu tarz metaller kalay gibi direnci yüksek bir metal ile kaplanır ki direnç kazansın. Kalay-kurşun alaşımı halinde elektronik malzemelerin kaynak işlemlerinde kullanılır. Kalay ayrıca karbon ile birleşerek organik bileşikler oluşturabilir. Bu bileşikler; plastikler, gıda paketleri, plastik borular, böcek ilaçları, boyalar, ahşap koruyucular ve kemirgen (sıçanlar ve fareler) itici maddelerin yapımında kullanılır. Kalay, klor, kükürt veya oksijen ile birleştirildiğinde, buna inorganik kalay bileşiği denir. İnorganik kalay bileşikleri yer kabuğunda az miktarda bulunur. Diş macunu, parfümler, sabunlar, renklendirici maddeler, gıda katkı maddeleri ve boyalarda da bulunurlar. Matbaacılıkta ve mücevher yapımında kullanılırlar. Kalay florit şeklinde diş macunu içeriğinde yer alır. Kalayın organik bileşikleri; plastiklerin ve yağın yapısında stabilizatör olarak bulunur. Silikon lastiklerin sertleştirilmesinde katalizör olarak kullanımı vardır. Tekstil ve derinin korunmasında da,  deniz taşıtlarının boyalarında da pestisit amaçlı kullanılır.

    Maruziyet Kaynakları

    Kalay eritme işlemleri sırasında kalay oksit dumanı ortaya çıkar genelde ve çalışanlar buna maruz kalabilir. Sülfitli kalay cevherinin ısıtılması esnasında kükürt dioksit açığa çıkar ve buna maruz kalınabilir. Kaplamacılık işlemlerinde kalay dioksit toz ve dumanlarına da maruz kalınır. Kalay elektrotları olsun, diğer kalay alaşımlarının üretimi olsun; buralarda çalışanlar da benzer riskler altındadır. Boya veya plastik üretiminde kalayın organik bileşiklerine maruz kalınır ve bunlar genellikle çok toksiktirler. PVC, üretan ve silikon lastik yapımında kullanılan organik bileşikleri kalayın iki değerli (divalan) bileşikleridir. Üç değerli (trivalan) organik bileşikleri ise biyosid olarak koruyucu amaçlarla tekstil, deri, cam ve kağıt üretiminde kullanılır. Biyosid maddeler zararlı mikroorganizmaların etkilerinden korumaya yarar. Metalik olmayan malzemeler; bakır, alüminyum ve çinko kaplı ürünler çatı kaplamasında ve yapı uygulamalarında kullanılabilir. Her maruziyette olduğu gibi kalay maruziyetinde de; maruziyetin dozu, süresi ve şekli gibi etkenler farklı durumlara yol açacaktır. Ayrıca yaş, cinsiyet, genetik yapı vs gibi biyolojik etmenler de ortaya çıkacak sonuçları belirlemede etkili olacaktır.

    Klinik Etkileri

    Kan, idrar, dışkı ve vücut dokularınızdaki kalay ve organik bileşiklerini ölçmek için testler vardır. Normalde, gıdada günlük küçük miktarlara maruz kalma nedeniyle vücutta az miktarda kalay bulunur. Bu nedenle mevcut testler maruz kaldığınız tam kalay miktarını size söyleyemez, ancak yakın geçmişte alışılmadık derecede yüksek miktarda kalay veya kalay bileşiğine maruz kalıp kalmadığınızı belirlemenize yardımcı olabilir. Bu bilgi, maruz kalma kaynağını bulmak için kullanılabilir.

    İnorganik kalay bileşikleri solunum veya sindirim sistemi yoluyla girdiklerinde hızla girip çıktıklarından genellikle zararlı etkilere neden olmazlar. Bununla birlikte, araştırma çalışmalarında büyük miktarda inorganik kalay bileşiği yutan insanlar karın ağrısı, anemi, karaciğer ve böbrek problemleri yaşayabilir. Hayvanlarda inorganik kalayla yapılan çalışmalar, insanlarda gözlenenlerle benzer etkiler göstermiştir. İnorganik kalay bileşiklerinin üreme fonksiyonlarını etkilediğine, doğum kusurları ürettiğine veya genetik değişikliklere neden olduğuna dair bir kanıt yoktur. İnorganik kalay bileşiklerinin kansere neden olduğu bilinmemektedir.

    Bazı organik kalay bileşiklerinin solunması (nefes almayla), oral (yeme veya içmeyle) veya dermal maruz kalmanın (cilt temasıyla) insanlarda zararlı etkilere neden olduğu gösterilmiştir. Bazı organik kalay bileşiklerine yüksek miktarlarda kısa bir süre maruz kalan insanlarda cilt ve göz tahrişi, solunum yolu tahrişi, gastrointestinal etkiler ve nörolojik problemler bildirilmiştir. Bazı nörolojik problemler zehirlenmeden sonra yıllarca devam etmiştir. Çok yüksek miktarlarda yutulduktan sonra ölümcül vakalar da bildirilmiştir. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, bazı organik kalay bileşiklerinin esas olarak bağışıklık sistemini etkilediğini, ancak farklı bir tipin öncelikle sinir sistemini etkilediğini göstermiştir. Bununla birlikte, çok düşük toksisite sergileyen bazı organik bileşikler de vardır.

    İnorganik kalay solunması ile pnömokonyoz oluşumuna stannozis denilmektedir. Stannozis, kalay oksit dumanı maruziyetlerinde daha çok görülür. Dolayısıyla kalay cevheri madeni çalışanlarında çok rastlanmaz.

    Kalay maruziyetini önlemenin en etkili yolu çalışmaların kapalı sistemde yapılması ve havalandırma işleminin çok etkin olmasıdır. İşyeri ortam havasında kalay düzeyi sürekli olarak izlenmelidir.

     

    OSHA, NIOSH ve ACGIH Standartlarına ait 8 saatlik (TWA) ve 15 dakikalık (STEL) maruziyet sınır değerleri aşağıdaki tabloda verilmiştir;

    Ayrıntılı sınır değer bilgileri için bakınız; https://www.osha.gov

     

    Kağan KURU
    Çevre Mühendisi

     

    Kaynaklar:

    http://www.isgum.gov.tr/

    https://www.metaluzmani.com/

    https://www.osha.gov/

    https://www.mta.gov.tr/

  • ASFALT DUMANI

    Asfalt Dumanı Nedir?

    Asfalt DumanıAsfalt dumanı; asfalt üretimi veya uygulaması sırasında oluşan dumanlardır. Asfalt ise; ham petrol yağının vakumla damıtılmasıyla üretilen koyu kahverengi-siyah çimento benzeri bir maddedir.

    Asfalt, asfalt çimentosu, zift (bitüm) ve asfalt bağlayıcı terimleri esnek kaplamalarda aynı anlama gelecek şekilde birbirlerinin yerine kullanılmaktadır.


    Asfaltın Kullanım Alanları Nelerdir?

    Asfalt; taşıyıcı özelliği olan bir malzeme olmayabilir fakat esnek yapısı sayesinde her türlü engebeli araziye kolayca uygulanbilir olması yol yapımında en çok tercih edilen malzeme olmasını sağlar. Ham petrolün yan ürünü olarak ortaya çıkan asfaltın içine mıcır ve başka mineraller karıştırılarak kaplama asfaltı haline getirilir ve sonra yol kaplamasında kullanılır. İkinci olarak en çok kullanıldığı alan çatı kaplamalarıdır. Çatıda kullanılma sebebi su geçirmez yapısı sayesinde izolasyon sağlamasıdır. Yapıştırıcı özelliği sebebiyle de çatı kalafatlama işleminde kullanılır.

    Asfalt Maruziyetinin Tehlikeleri Nelerdir?

    Her ne kadar çok avantajlı bir malzeme olsa da, netice itibariyle içeriğinde yüzlerce toksik madde vardır. Üstelik bunların büyük bir çoğunluğu da kanserojendir. Dolayısıyla asfaltın üretilmesi ile ilgili işlerde çalışanlar da, asfaltı malzeme olarak kullanan işlerde çalışanlarda da risk grubunda yer alır. Ayrıca asfaltın suya karışması insan dışındaki canlılar için de ciddi bir tehdit unsurudur. Bu yüzden de nehir ve derelere kadar uzanan su borularında kullanılmasının önlenmesi gerekir. Bu şekilde kullanımı hem insana, hem de diğer canlılara zarar verir. İçeriğinde kanser yapıcı maddeler olması sebebiyle asfaltın kendisi de potansiyel bir kanserojen maddedir. DNA hasarı konusunda da bazı bulgular elde edilmiştir. Ayrıca insanlarda üreme konusunda geri dönüşü olmayan zararlara sebep olabilir.

    Asfalt Dumanına Maruz Kalan İnsanlarda Durum Nedir?

    Asfalt dumanına maruz kalan insanlarda aşağıdaki durumlara %95 oranında rastlanmaktadır;

    – Akciğer kanseri

    – Cilt kanseri

    – Bronşit

    – Amfizem

    – Astım

    – Karaciğer Sirozu

    Asfalt Dumanından Korunma Yöntemleri Nelerdir?

    – Havalandırılmış ortamlarda çalışılması gerekir

    – Uygun eldiven seçimi yapılması zorunludur

    – Modern maskeler kullanılması gerekir

    – Deriye teması en aza indirecek önlükler kullanılmalıdır.

     

    Muhammet Enes DURAN
    Çevre Mühendisi

    Kaynaklar:

    http://www.kuzeyekspres.com.tr

    https://insapedia.com

    https://www.bilgiustam.com

    http://www.asmud.org.tr

    https://www.isguvenligi.net

  • PARİS YEŞİLİ

    Paris Yeşili


    Paris Yeşili; inorganik bir bileşik, bir renk pigmentidir. Kimyasal adı; bakır (II) asetat triarsenit veya bakır (II) asetoarsenit olarak ifade edilir. Zümrüt Yeşili, Viyana Yeşili, İmparatorluk Yeşili, Veronese Yeşili, Schweinfurt Yeşili gibi daha birçok şekilde de bilinir. Toz yapıdaki bu pigment; ince öğütüldüğünde soluk mavi, kalın öğütüldüğünde ise çok derin bir yeşil eldesini sağlar.

     

    Görünmez Katil

    Duvar kağıdı kullanmak bir zamanlar ne kadar popülerdi ama günümüzde o kadar da tercih edilmiyor. Kim bilir, belki de bu modadan düşmenin nedeni öldürme yeteneğidir!

    Paris Yeşili; Viktorya Dönemi insanlarının bazılarının hayatlarını sona erdirecek, türünün ilk örneği olan Scheele’ nin yeşili de dahil olmak üzere birçok renk tonundan biriydi. Görkemli pigment; bakırın arsenik ile karıştırılması ile elde edilen ve o dönemde bilinen diğer yeşil renklere göre çok daha parlak ve göz alıcı bir yeşildir.

    1864′ te bir akşam Paris Operası’ nda İmparatoriçe Eugenie’ nin ertesi sabah gazete manşetlerini nefes kesen bir elbise giydiği söylendi. Elbise muhteşem bir yeşildi, renkleri gaz ışığında değişmeden kalacak kadar da canlıydı.

    Kısa bir süre sonra, “Paris Yeşili”; sadece giysilerini değil, duvarlarını da süsleyerek sosyal elitin rengi oldu. Eğilim sonunda Victoria İngiltere’ sine de ulaşacak ve sonuç olarak insanlar ölecekti.

    Arsenik alımıyla ilişkili tehlikeler iyi bilinmesine rağmen, 19. yüzyılın insanları duvarlarını kaplayan arsenik söz konusu olduğunda umursamadılar. Aslında, arsenik yüklü duvar kaplamalarını kullanan insanların ne kadar ölümcül olduğunun farkına varmamış olmaları mümkündür. Bu süre zarfında birçok aile, belirgin bir sebep olmadan gizemli bir şekilde hastalandı. Su kaynakları bozulmamıştı ve evler temizdi. İnsanlar arsenik yemenin kişiyi öldürebileceğini biliyor olsa da, sadece yanına gelmenin hastalanmalara ve ölümlere neden olabileceğini fark etmemişlerdi.

    Hastayı sıcak tutmak için hastaları genellikle pencereleri ve kapıları kapalı olan karanlık odalarda tuttular. Bu nedenle baş ağrısı, yorgunluk, göğüs şikâyetleri ve mide bulantısı (arsenik zehirlenmesi belirtileri) şikâyeti olan herkes iyileşmek için yeşil yatak odalarına kapatıldı. Bu durumu daha da kötü bir hale getirdi.

    Ünlü Fransız İmparatoru Napolyon Bonopart’ ın mide kanserinden öldüğünü biliyoruz. Ölümünden sonra saçında tespit edilen yüksek miktar arseniğin sebebi olarak duvar kağıtlarından şüphelenilmektedir.

     

    Feyza YALÇIN
    Kimyager

    Kaynaklar:
    Health & Safety Information for Artists

    https://www.cdc.gov/

    https://web.archive.org/web/20110720114307

    https://mmta.co.uk/

    https://www.ancient-origins.net/

  • ARSENİK VE ARSENİK MARUZİYETİ

    Arsenik Nedir?

    Arsenik Ölçümü

    Arsenik; periyodik tablonun 5A grubunda yer alan yarı metal bir elementtir. Yer kabuğunda yaygın olarak dağılmıştır ve doğal olarak oluşabilir. Hem inorganik hem organik bileşikleri olabilir. İnorganik arsenik bileşikleri oluşturmak için oksijen, klor ve kükürt ile birleştirilir. Hayvanlar ve bitkilerdeki arsenik bileşikleri ise karbon ve hidrojen ile birleşerek oluşan organik arsenik bileşikleridir.

     

    Arsenik Nerelerde Kullanılır?

    – İnorganik arsenik bileşikleri esas olarak ahşabı korumak için kullanılır.

    – Organik arsenik bileşikleri başta pamuk ve tütün bitkileri yetiştiriciliği olmak üzere tarımda böcek ilacı olarak kullanılır.

    – Endüstriyel üretimde bir alaşım maddesi olarak hammadde şeklinde kullanılır.

    – Cam, pigment, kağıt, metal yapıştırıcılarının üretiminde kullanılır.

    – Dericilik sektöründe tabaklama işleminde kullanılır.

    – Sınırlı bir ölçüde de olsa pestisitlerde, yem katkı maddelerinde ve farmasötiklerde kullanılır.

    – Lazer ve Led yapımında kullanılır

    – Yaygın şekilde fare zehiri olarak kullanılır.

    Arseniğin Zararları Nelerdir?

    Olağandışı yüksek dozda inorganik arsenik (yani akut arsenik maruziyeti); ilk etapta bulantı, kusma ve ishal görülmesine neden olur. Sonrasında uyuşma ve karıncalanma, kas krampları, hatta ölüm görülebilir.

    Yüksek düzeyde inorganik arsenik seviyesine uzun süreli maruz kalmanın ilk belirtileri (örneğin, içme suyu ve yiyecek yoluyla) genellikle deride görülür. Pigmentasyon değişiklikleri, cilt lezyonları, avuçlarda ve ayak tabanlarında sert lekeler  (hiperkeratoz) gözlemlenebilir. Bunlar yaklaşık beş yıllık bir minimum maruziyetten sonra ortaya çıkar ve cilt kanserinin öncüsü olabilir.

    Cilt kanserine ek olarak, uzun süreli arsenik maruziyeti de mesane ve akciğer kanserlerine neden olabilir. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC); arsenik ve arsenik bileşiklerini insanlar için kanserojen olarak sınıflandırmıştır ve ayrıca içme suyunda arsenikin insanlar için kanserojen olduğunu belirtmiştir.

    İnorganik arseniğin uzun süreli yutulması ile ilişkili olabilecek diğer olumsuz sağlık etkileri arasında gelişimsel etkiler, diyabet, pulmoner hastalıklar ve kardiyovasküler hastalıklar bulunur.

    Arsenik ayrıca olumsuz hamilelik sonuçları ve bebek ölümleri ile ilişkilendirilir. Çocuk sağlığı üzerinde etkileri vardır. Erken çocuklukta maruz kalındığında; genç erişkinlikte birden fazla kanser, akciğer hastalığı, kalp krizi, ve böbrek yetmezliği görülebilir. Çok sayıda çalışma arsenik maruziyetinin bilişsel gelişim, zeka ve hafıza üzerindeki olumsuz etkilerini göstermiştir.

    Arsenik Maruziyetine Karşı Yapılabilecekler

    Arsenik ile çalışılan ortamlar çok iyi havalandırılmalıdır. Birerbir temastan kaçınılmalı, illa temas etmek gerekiyorsa mutlaka eldiven takılmalıdır. Çalışmalarda, özellikle de havalandırmanın iyi olmadığı durumlarda kesinlikle maske kullanılması gerekir. Arseniğin karıştığı sıvılar tüketilmemelidir.

     

    Muhammet Enes DURAN
    Çevre Mühendisi

    Kaynaklar:
    https://www.bilgiustam.com

    https://www.jmo.org.tr

    https://muhendistan.com

    http://www.ttb.org.tr

    https://www.enerjiportali.com

    https://www.milliyet.com.tr

  • WİLSON HASTALIĞI

    Wilson Hastalığı Nedir?

    Wilson hastalığı, çocuklarda karaciğer ve beyinde büyük miktarda bakır birikmesine neden olan ve nadir görülen bir genetik bozukluktur. Wilson hastalığı yavaş ilerleyen veya akut ve aynı zamanda çok şiddetli olabilen karaciğer hasarına neden olur. Ayrıca, psikiyatrik ve nöromüsküler semptomlara yol açabilen beyin ve sinir sistemi hasarına neden olabilir. Nöromusküler hastalıklar vücudumuzu hareket ettiren kas ve sinirleri etkileyen hastalıklardır. Wilson hastalığı ölümcül olabilir, ancak özellikle ciddi hastalık gelişmeden teşhis edilirse tıbbi tedaviye genellikle çok duyarlıdır. Wilson hastalığı olan çoğu insana 5 ila 35 yaşları arasında teşhis konur, ancak daha genç ve yaşlı insanları da etkileyebilir.

    Bakır, vücudumuzun az miktarda ihtiyaç duyduğu bir eser mineraldir. Çoğu insan yiyeceklerden ihtiyaç duyduğundan çok daha fazla bakır alır. Bununla birlikte, çoğu insan vücuda giren aşırı bakırdan da kolayca kurtulabilir. Bakır; sağlıklı sinirler, kemikler, kolajen ve cilt pigmenti melaninin gelişiminde önemli bir rol oynar. Normalde, bakır yiyeceklerinizden emilir ve fazlalık karaciğerinizde (safra) üretilen bir madde ile atılır.

    Wilson hastalığı olan kişiler, bakır taşıyan kusurlu bir protein nedeniyle fazla bakır alamazlar. Wilson hastalığı olan bir kişinin karaciğeri olması gerektiği gibi safra içine bakır salmaz. Sonuç olarak, doğumdan hemen sonra karaciğerde bakır birikmeye başlar ve sonunda bu organa zarar verir. Karaciğer artık fazla bakır tutamazsa, mineral kan dolaşımına girer. Diğer organlara seyahat eder ve aşağıdakilere zarar verebilir:

    • Beyin
    • Kırmızı kan hücreleri
    • Merkezi sinir sistemi
    • Böbrekler
    • Gözler

    Wilson Hastalığı semptomları nelerdir?

    Aslında Wilson hastalığı bir insanda doğumundan itibaren bulunur, ancak bakır beyin, karaciğer veya diğer organlarda birikene kadar belirti ve semptomlar ortaya çıkmaz. Belirti ve semptomlar, vücudunuzun hastalıktan etkilenen kısımlarına bağlı olarak değişir. Bunlar şunları içerebilir:

    Wilson Hastalığı Nedir?

    • Yorgunluk, iştahsızlık veya karın ağrısı
    • Cildin ve gözün beyazlarının sararması (sarılık)
    • Altın-kahverengi göz renk değişikliği (Kayser-Fleischer halkaları)
    • Bacaklarda veya karında sıvı birikmesi
    • Konuşma, yutma veya fiziksel koordinasyon sorunları
    • Kontrolsüz hareketler veya kas sertliği

     

    Wilson hastalığı, otozomal resesif bir özellik olarak kalıtsaldır, yani hastalığın ortaya çıkması için, her iki ebeveynden kusurlu genin bir kopyasını miras almanız gerekir. Sadece bir anormal gen alırsanız, kendiniz hastalanmazsınız ancak taşıyıcı durumda olursunuz ve geni çocuklarınıza geçirebilirsiniz.

    Yakın akrabalarınızda bu hastalık varsa mutlaka sizde de olup olmadığını öğrenmek için doktorunuza test yaptırmanız gerekip gerekmediğini sorun. Durumu mümkün olduğunca erken teşhis etmek başarılı tedavi şansını önemli ölçüde artırır.

    Tedavi edilmezse, ölümcül olabilir. Ciddi komplikasyonlar şunları içerir:

    • Karaciğerin skarlaşması (siroz). Karaciğer hücreleri aşırı bakırın neden olduğu hasarlarda onarım yapmaya çalışırken, karaciğerde skar dokusu oluşur ve karaciğerin çalışmasını zorlaştırır.
    • Karaciğer yetmezliği. Bu aniden ortaya çıkabilir (akut karaciğer yetmezliği) veya yıllar içinde yavaşça gelişebilir. Karaciğer nakli bir tedavi seçeneği olabilir.
    • Kalıcı nörolojik problemler. Sarsıntılar, istemsiz kas hareketleri, beceriksiz yürüyüş ve konuşma zorlukları genellikle Wilson hastalığının tedavisi ile düzelir. Bununla birlikte, bazı insanlar tedaviye rağmen sürekli nörolojik zorluk çekmektedir.
    • Böbrek sorunları. Wilson hastalığı böbreklere zarar verebilir, böbrek taşları ve idrarda anormal sayıda amino asit gibi sorunlara yol açabilir.
    • Psikolojik problemler. Bunlar kişilik değişiklikleri, depresyon, sinirlilik, bipolar bozukluk veya psikozu içerebilir.
    • Kan problemleri. Bunlar, anemi ve sarılığa yol açan kırmızı kan hücrelerinin (hemoliz)

    yok edilmesini içerebilir.

     

    Feyza YALÇIN
    Kimyager

    Kaynaklar:

    https://www.chp.edu/

    https://www.mayoclinic.org/

    https://www.nlm.nih.gov/

  • BİOTA

    Biota nedir?

    Biota; belli bir bölgede, çevrede bulunan canlı hayvan (fauna) ve bitki (flora) topluluğu olarak tanımlanabilir. Bildiğiniz üzere hücre; canlı olarak kabul edilen en küçük birimdir. Biota da bir veya daha fazla hücre içerir. Belli bir şekilleri vardır. Ayrıca sınırlı bir büyüklükleri de vardır.

    Canlı organizmalar ortak özellik olarak sayılabilecek bazı işlemler gerçekleştirirler ki canlılıkları devam etsin. Her canlı beslenir, sonra da taşınım, solunum, sentez ve özümleme, boşaltım işlemlerini gerçekleştirir. Bu şekilde büyür. Çevresi ile uyum sağlamalıdır ki hayatta kalabilsin. Nihayetinde de türünün devamı için ürer. Biota yaşantısının bu işlemleri belirli aralıklarla gözlemlenerek, numune alınarak ve bu numunelere gerekli analiz ve testler yapılarak insan yaşantısını etkileyebilecek olumsuz bir durum karşısında hazırlıklı olunmasına yardımcı olunabilir.

    Biotanın özelliklerini sayacak olursak; su kütlelerinin tabanında ya da yüzeylerinde yaşayan, omurgasız canlılardır. Fauna çıplak gözle görülebilen 0,5 mm’den büyük “Bentik Makroomurgasız” canlılardır. Flora ise; su tabanına kök salmış veya yüzeyinde yaşayan sucul bitkilerdir. Bentik Makroomurgasız canlılara örnek verecek olursak;

    • Böcek larvaları
    • Kabuklu canlılar(kerevitler)
    • Sucul kurtçuklar vb.

    Bentik Makroomurgasızlar Neden İzlenmeli?

    • Organik kirliliğin tespitinde kullanılır. Ayrıca asiditenin belirlenmesinde de kullanılır.
    • Özellikle yurt dışında biyolojik izlemeler için çok önemli bir parametredir. Ayrıca kalitenin tespiti için çok verimli bilgi verir.
    • Numune alımları oldukça basit işlemlerle gerçekleştirilir.
    • Besin zincirinde çok önemli bir yeri vardır.
    • Birçok kirlilik kaynağına karşı son derece hassastır.

    İşte bu sebeplerden ötürü florayı da faunayı da; yani bütün biotayı kapsayan organizmalar izlenmelidir.

    Bentik Makro Omurgasızlar Neden İzlenmeli?         
     Foto 1: Fauna

     

    Flora

     Foto 2: Flora

     

    Ülkemizde, Bentik Makroomurgasızların örneklenmesi ve değerlendirilmesi bazı standartlar çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Bu standartlar;

    Bentik Makroomurgasız Örnekleme Standartları

    Standart No Standart Adı
    TS EN ISO 10870 Tatlı Sularda Nehir Dibi Makroomurgasızları İçin

    Numune Alma Metodunun ve Cihazlarının Seçimi

    TS EN ISO 15196 Ekolojik Değerlendirme İçin Chironomidae (Diptera Takımı)

    Pupal Exuviae Numunesinin Alınması ve İşlenmesine Dair Kılavuz

    TS EN ISO 16150 (Yürünürek Geçilebilecek Kadar) Sığ Nehirlerden Dip Makroomurgasızların Oransal (Multi-Habitat) Çoklu Habitat Yöntemi ile Örneklenmesine dair Kılavuz
    TS EN ISO 16665 Deniz Yumuşak Dip Makro faunasından Kantitatif Olarak Numune Alınması ve Numunelerin Hazırlanması Kılavuzu

     

    Bentik Makroomurgasız Değerlendirme Standartları

    Standart No Standart Adı
    TS EN ISO 8689-1 Nehir Dibi Makroomurgasızların İncelenmesinden Elde Edilen Biyolojik Kalite Verilerinin Yorumlanması İçin Kılavuz
    TS EN ISO 8689-2 Nehir Dibi Makroomurgasızların İncelenmesinden Elde Edilen Biyolojik Kalite Verilerinin Sunumu İçin Kılavuz

    Bu standartlar tatlı sularda bentik makroomurgasızların örnekleme metotları ve ekipman seçimi için kriterleri belirler. Farklı habitatları örneklemek için en uygun yöntem ve ekipmana örnek vermek gerekirse;

     


    Foto 3: Kepçe File Tipi    

     

     

     

     

                   

     

    Foto 4: Surber Tipi   

     

     

     

     

     

    Foto 5:Kutu Tipi                      

     

     

     

     

     

     

     

    Foto 6:Silindir Tipi

     

     

     

     

    Kubilay SUDAN
    Çevre Mühendisi

     

    Kaynaklar:

    https://www.tarimorman.gov.tr

    https://www.tarimorman.gov.tr

    http://haliccevre.com

    Dr. Mahmut EROĞLU, Karadeniz Teknik Üniversitesi