Demo

Kategori: Blog

  • HAVA KALİTESİ MODELLEMESİ NEDİR?

    Hava kirliliği modellemesi, kirleticilerin atmosferde nasıl davrandığını anlamak veya tahmin etmek için matematik teorisini kullanan bir araçtır. Modelleme, kirlilik kaynakları ile çevre hava kalitesi üzerindeki etkileri arasındaki ilişkiyi tahmin etmeye yardımcı olur. Hava kalitesi dağılım modellemesi, çeşitli emisyon kaynaklarından gelen hava kalitesi konsantrasyonlarını tahmin etmek için bilgisayar simülasyonunu kullanmaktadır. Sıcaklık, rüzgar yönü ve rüzgar hızı gibi meteorolojik veriler kullanılarak konsantrasyon hesabı yapmaktadır. Bu modeller, doğrudan atmosfere yayılan birincil kirleticileri karakterize etmek için tasarlanmıştır. Bazı modeller ayrıca atmosfer içindeki karmaşık kimyasal reaksiyonların bir sonucu olarak ortaya çıkan ikincil kirleticileri de karakterize etmektedir. Pek çok farklı yöntem ve teknik olmakla birlikte, amaç her zaman mevcut bir veri setini kullanarak belirli bir alan üzerindeki kirleticinin etkisini değerlendirmektir.

    Model her kaynak (source) ve alıcı (receptor) kombinasyonu için çökelme veya  konsantrasyon değerlerini hesaplayabilmektedir. Bilimsel olarak farklı dağılım modelleri bulunmakta olup, bu modeller emisyonların kaynağından kilometrelerce uzaklığa kadar durumlarını modelleyebilmektedir. Noktasal, hacimsel ve alansal kaynak tipleri gibi birçok farklı kaynak tipinde uygulanabilen AERMOD Modelleme sistemi, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen yetki kapsamında hava kalitesi modelleme çalışmalarında kullanılabilmektedir.

     

    Nazan BÜKER
    Raporlama Koordinatörü

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                                                                        Okumak İsteyebilirsiniz: Hava Kalitesi Modellemesi

  • BİYOLOJİK İZLEME

    Su kütlesinin genel durumunun belirlenmesi maksadıyla suda yaşayan canlıların periyodik olarak örneklemesi ve analiz edilmesine biyolojik izleme denilmektedir.

    Tarım ve Orman Bakanlığı biyolojik izleme çalışmalarında standardizasyonu sağlamak için yerüstü sularında biyolojik kalite bileşenlerinin izlenmesine ilişkin usul ve esasları belirleyerek ‘Biyolojik İzleme Tebliği’ ni yayımlamıştır.

    Bahsi geçen tebliğ; biyolojik izleme çalışmalarında kullanılmak üzere, her bir biyolojik kalite bileşeni için biyolojik örnekleme noktalarının/alanlarının, örnekleme dönemlerinin ve izleme sıklıklarının, örnekleme metodolojisinin ve kullanılan ekipmanın belirlenmesi, numunelerin taşınması, muhafazası, örneklerin analizi ve teşhisine ilişkin hususları kapsar.

    Biyolojik izleme kapsamında örneklenmesi gereken bentik makroomurgasız, fitoplankton, fitobentoz (diyatome), balık, sucul makrofit, makroalg ve angiosperm canlı gruplarının her biri biyolojik kalite bileşenlerini oluşturmaktadır. Bentik makroomurgasızlar; 0,5 milimetre göz aralığındaki elekte kalan, büyük, çıplak gözle görülebilen canlılardır. Fitoplaktonlar ise; sucul ortamlarda suda asılı kalan, aktif yüzme kabiliyetine sahip olmayan fotosentetik canlılardır. Mikroskobik tek hücreli canlılardan 2 metreden uzun sucul makrofitlere kadar tüm fototrofik bentik organizmalar ise fitobentoz olarak adlandırılmaktadır. Su ile ilişkili olan, çıplak gözle görülebilen fotosentetik organizmalardan oluşan, alglerden tohumlu bitkilere kadar farklı sistematik kategorilerde yer alabilen karasal bitkiler dışındaki sucul bitkileri ve alglere sucul makrofitler denilmekle birlikte; alg dediğimiz canlılar; Sucul ve yarı sucul habitatlarda bulunan ve klorofil a içeren fotoototrof organizma gruplarıdır. Gerçek kök, gövde ve yaprak yapısına sahip olmayan bitki benzeri talluslu canlılar ise makroalgleri oluşturmaktadırlar. Angiospermler ise kapalı tohum bitki sınıfında yer alırlar.

    Birden fazla biyolojik kalite bileşeninin izlenmesi durumunda biyolojik kalite bileşenleri için örneklemelerin eş zamanlı yapılması, örneklemelerin eşzamanlı yapılamaması durumunda örneklenen biyolojik kalite bileşeni ile birlikte genel kimyasal ve fizikokimyasal örnekleme ile hidromorfolojik izlemenin de yapılması gerekmektedir. Hidromorfolojik ve kimyasal izlemenin biyolojik izleme ile aynı noktada yapılması da gerekmektedir.

    Nehir, göl, kıyı ve geçiş sularında Ek-1’de yer alan (aşağıdaki tablodaki gibi) biyolojik kalite bileşenlerinin Bakanlıkça belirlenen izleme programlarında yer alan izleme türüne ve izleme sıklığına uygun olarak izlenmesi esastır. İzleme noktaları, izlenecek parametreler, operasyonel, gözetimsel gibi izleme tipleri izleme yapan kurumlar ve izleme sıklıklarının yer aldığı program ‘Biyolojik İzleme Programı’ olarak adlandırılır.

    Biyolojik kalite bileşenleri

    Örneklemelerde dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da örneklemenin, su kütlesini temsil edecek yeterli sayı ve boyuttaki kesit ve örnekleme alanlarında yapılmasıdır. Bu alanların kolay ulaşılabilir olması, izleme çalışmasının maksadı ve biyotadaki doğal değişkenlik göz önüne alınarak belirlenmesi, köprü ve yol gibi baskılardan uzakta olacak şekilde seçilmesi, su kütlesindeki mevcut habitatları mümkün olduğunca temsil etmesi gerekir. Örnekleme alanı seçilirken örneklemeyi yapacak personelin güvenliğinin göz önünde bulundurulması önemlidir.

    Biyolojik örneklemenin, her bir biyolojik kalite bileşeni için o kalite bileşeni konusunda en az doktora derecesine sahip veya Bakanlıkça düzenlenen eğitimlere katılarak “biyolojik örnekleme sertifikası” almış kişiler tarafından yapılması ise başka bir gerekliliktir.


    Feyza YALÇIN
    Kimyager

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/               Okumak İsteyebilirsiniz: İçme Suyu Temin Edilen Suyu Temin Edilen Suların Kalitesi ve Arttırılması

     

    Kaynak:
    Biyolojik İzleme Tebliği

  • GÜRÜLTÜ MARUZİYETİ ÖLÇÜMÜ

     

     

     

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                                         Okumak İsteyebilirsiniz: Radyasyon ve Radyasyon Maruziyeti

     

  • BACA YÜKSEKLİĞİNİN BELİRLENMESİ

    [pdf-embedder url="https://demo.haliccevre.com/wp-content/uploads/2019/07/Baca-Y%C3%BCksekli%C4%9Finin-belirlenmesi.pdf" title="Baca Yüksekliğinin belirlenmesi"]

     

     

     

     

     

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                                                      Okumak İsteyebilirsiniz: Emisyon Ölçümü

     

  • SIFIR ATIK

    ‘Sıfır Atık Yönetmeliği’ 12.07.2019 tarihi itibariyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayımlandı.

    Sürdürülebilir Kalkınma Modeli; ileri ki nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödün vermeden bugün ki insanların ihtiyaçlarını karşılayabilmeyi öngören bir kalkınma modelidir.

    Bu yönetmeliğin temel amacı da; hammadde ve doğal kaynakların etkin yönetimini sağlamaktır ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda atık yönetimi süreçlerinde çevre ve insan sağlığının ve tüm kaynakların korunmasını hedefleyen sıfır atık yönetim sisteminin kurulmasına, yaygınlaştırılmasına, geliştirilmesine, izlenmesine, finansmanına, kayıt altına alınarak belgelendirilmesine ilişkin genel ilke ve esasların belirlenmesidir. Sıfır atık yönetim sistemini kurmak isteyenler için sıfır atık yönetim sisteminin kurulmasına, izlenmesine, sıfır atık belgesi düzenlenmesine ilişkin esasları kapsar.

    Peki üretim, tüketim ve hizmet süreçlerinde kaynakların verimli kullanılması nasıl sağlanabilir?

    1) Atık oluşumunun önlenmesiyle, (Yönetmelik Ek-2 de bu esaslardan bahsetmektedir)

    2) Atık oluşumunun önlenmesinin mümkün olmadığı durumlarda atıkların azaltılmasıyla,

    3) Ürün ve malzemelerin yeniden kullanım olanaklarının değerlendirilmesiyle,

    Oluşan atıkları türlerine göre biriktirilmesi ve geçici depolanması sırasında çevre ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde gerekli önlemlerin alınması da büyük önem taşır. Yönetmelik bununla ilgili esaslar EK-5te açıklamıştır.

    Ayrı olarak biriktirilen bu atıkların birbirine karıştırılmadan toplanması ve öncelikle geri dönüşüm/geri kazanımlarının sağlanması, bunun mümkün olmaması halinde ise çevre kirliliğine yol açmayacak şekilde nihai bertaraflarının sağlanması gerekir. Ama tabi tekrar belirtmek gerekir ki; öncelik her zaman atıktan geri kazanım yoluyla madde ya da enerji elde etmek olmalı ama bunun mümkün olmadığı durumlarda da atık miktarının düşürülebildiği kadar düşürülmesini sağlamak gerekir.

    Bu Yönetmelik kapsamında sıfır atık yönetim sistemini kuranlarca, atıkların 2872 sayılı Kanun uyarınca çıkarılan mevzuat hükümlerine uygun olarak kaynağında ayrı biriktirilerek atık işleme tesislerine iletilmesinin sağlanması esastır. Sıfır atık yönetim sistemi kurulan yerlerde bulunan gerçek ve tüzel kişiler, atıklarını dahil oldukları sıfır atık yönetim sistemi kriterlerine uygun olarak biriktirir.

    Sıfır atık yönetim sistemine ilişkin plan, program, politika ve hedefleri içeren Sıfır Atık Yönetimi Eylem Planını hazırlamak/hazırlatmakla, güncellemek/güncellenmesini sağlamakla, ulusal ve yerel ölçekte duyurulmasını sağlamakla ve yayımlamakla görevli olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aynı zamanda; sıfır atık yönetim sisteminin; idari, mali ve teknik unsurları açısından tasarım ve planlama kriterlerini, değerlendirme unsurları ve uygulama esaslarını belirlemek/belirletmek, bu konuda kılavuz dokümanlar hazırlamak/hazırlatmaktan da mesuldür. Tabi ki Yönetmelik İl Müdürlükleri, Mahalli İdareler vs de birçok sorumluluklar vermektedir.

    Sorumluluğu olan bir diğer kalem de; sıfır atık yönetim sistemi kuran bina ve yerleşkelerdir. Onların da sorumluluk alanları dahilindeki tüm kişi ve kuruluşları, atıklarını türlerine göre ayırmaya ve ayrı biriktirmeye teşvik etmek, israfı önlemeye yönelik çalışmalarda bulunarak atık oluşumunun önlenmesini/azaltılmasını sağlamak, kaynağında ayrı biriktirilen atıkların birbirleriyle karıştırılmadan ayrı olarak toplanmasına ve geçici depolanmasına yönelik altyapıyı oluşturmak gibi sorumlulukları vardır.

     

    Feyza YALÇIN
    Kimyager

     

    Kaynak:

    http://www.resmigazete.gov.tr/

  • İÇME SUYU TEMİN EDİLEN SULARIN KALİTESİ ve ARTTIRILMASI

    İnsanların günlük yaşam faaliyetlerinde içme, yıkanma ve temizlik gibi ihtiyaçları için kullandıkları, toplu bir su temini sistemi aracılığıyla çok sayıda tüketicinin ortak kullanımına sunulan sular içme ve kullanma suları şeklinde tanımlanır. Bu suların sağlaması gereken özellikler  İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik’ de verilmiştir.

    İçme ve kullanma suyu temin edilen veya temin edilmesi planlanan suların sahip olması gereken özellikler ise Tarım ve Orman Bakanlığı’ nın yayınlamış olduğu İçme Suyu Temin Edilen Suların Kalitesi ve Arıtılması Hakkında Yönetmelik ile belirlenmiştir. Yönetmeliğe göre öncelikle bu sular özelliklerine göre çeşitli kategorilere ayrılır, sonra bu kategorilere uygun izlenmesi gereken parametreler, numune alma ve analiz sıklıkları otaya konarak arıtma verimi tespit edilir.

     

    Bu sular;

    Basit fiziksel arıtma ve dezenfeksiyon ardından içilebilir hale gelen sular A1

    Fiziksel arıtma, kimyasal arıtma ve dezenfeksiyon ardından içilebilir hale gelen sular A2

    Fiziksel arıtma, kimyasal arıtma, ileri arıtma ve dezenfeksiyon ardından içilebilir hale gelen sular A3 olacak şekilde kategorilere ayrılır.

    A3 kategorisi için verilmiş olan sınır değerleri aşan suların içme ve kullanma suyu olarak kullanımı tercih edilmez. Bunların fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik kirlilik oranları uygun değildir ama yine de bu sular mecbur kalındığında, mesela daha iyi kalitede alternatif başka bir su kaynağı bulunamadığında, ileri arıtma prosesleri ile arıtılarak suyun kalite özelliklerini içme suyu için uygun kalite standartları düzeyine yükselterek içme suyu temininde kullanılabilir.

    Özetlemek gerekir ise; A1, A2 yada A3 kategorisine giren sular kendi kategorilerine uygun şekilde artıma yapıldıktan sonra İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik ‘de geçen içme suyu kriterlerini sağlıyor hale gelmesi gerekir ki içme suyu olarak kullanılabilsin. Yer üstü ve yeraltı su kaynaklarından temin edilen suların arıtılması için inşa edilecek ya da revize edilecek olan içme suyu arıtma tesislerinin tasarım esasları ve normları da yine Bakanlık tarafından tebliğ ile belirlenir. Bu sulardan numune alımında Yüzeysel Sular ve Yeraltı Sularının İzlenmesine Dair Yönetmelik ve Yer Üstü Suları, Yer Altı Suları ve Sedimentten Numune Alma ve Biyolojik Örnekleme Tebliği hükümleri dikkate alınır.

    İçme suyu kaynaklarını kalite ve miktar açısından korumak ve iyileştirmek ile içme suyu arıtma maliyetlerini düşürmek maksadıyla her bir içme-kullanma suyu havzası için İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre içme kullanma suyu havzası koruma planı hazırlanır. İçme-kullanma suyu havzası koruma planı hazırlanıncaya kadar anılan yönetmelik hükümleri doğrultusunda tedbirler alınır.

     

    Feyza YALÇIN
    Kimyager

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                        Okumak İsteyebilirsiniz: Dip Tarama Malzemesinin Çevresel Yönetimi Yönetmeliği

     

    Kaynak:

    http://www.resmigazete.gov.tr/

  • EMİSYON ÖLÇÜMLERİNDE ÖRNEKLEME YERİNİN BELİRLENMESİ

    Bacada Toz Ölçümü Noktalarının Yerinin ve Sayısının Belirlenmesi İçin Kılavuz

     1. Bacanın dairesel mi yoksa dikdörtgen mi olduğu tespit edilir.

    2. Dairesel ise çap, dikdörtgen ise kenar uzunlukları ölçülür.

    3. Bacanın hidrolik çapı belirlenir.

    3.1.Dairesel Bacalar

    Dairesel bacalarda hidrolik çap baca çapına eşittir.

    3.2. Dikdörtgen Bacalar

    Dikdörtgen bacalarda hidolik hesap şu şekilde hesaplanır:

    Hidrolik Çap = 2*Kısa Kenar*Uzun kenar / ( Kısa Kenar + Uzun Kenar)

    Örneğin; 40*30 cm. lik dikdörtgen bir bacanın hidrolik çapı:

    Hidrolik çap = 2*30*40 / (30+40) = 34,29 yaklaşık 35 cm. dir.

    3.3. Kare Bacalar

    Kare bacalarda hidrolik çap bir kenar uzunluğuna eşittir.

    1. Ölçüm deliğinin açılacağı yerin tespiti

    Ölçüm deliğinin açılacağı yer ile ilgili genel şartlar aşağıdaki gibidir;

    • Bacanın atmosfere açıldı yerden aşağıya doğru en az 7 hidrolik çap uzunluğunda bacanın düz olduğu bir bölge olmalıdır,
    • Ölçüm deliğinden bacanın atmosfere açıldığı yere kadar, en az 2 hidrolik çap uzunluğunda, bacanın daralıp genişlemediği veya doğrultusunun değişmediği, bacanın düz olduğu bir bölge bulunmalıdır,
    • Ölçüm düzleminden aşağıya doğru, en az 5 hidrolik çap uzunluğunda bacanın daralıp genişlemediği veya doğrultusunun değişmediği, bacanın düz olduğu bir bölge bulunmalıdır,

    Tespit edilen ölçüm bölgesine ulaşmak mümkün değilse platform yapılması, forklift ayarlanması, vinç çağırılması vb. yöntemlerden biri seçilerek ölçüm ekibinin ölçüm noktasına güvenli bir şekilde ulaşması sağlanmalıdır.


    NOT:

    • Eğer yukarıda belirtilen şartlar sağlanamıyorsa,
    • Ölçüme uygun bölgede çalışmak güvenlik tehlikesi oluşturacaksa, ölçüm bölgesi ile ilgili ölçüm ekibine danışın.

    Aşağıda bulunan şekildeki mavi alanlar ölçüm deliği için uygun olan bölgeyi, kırmızı bölgeler ise uygun olmayan bölgeleri temsil etmektedir.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    1. Ölçüm Deliklerinin Sayısı ve Açılması

    5.1 Dairesel Bacalar

    Dairesel bacalarda baca çapı eğer 30 cm’ den küçük ise belirlenen 1 adet delik açılır.

    Eğere baca çapı 30 cm’ den büyük ise 2 adet delik açılır. Açılan bu iki delik yatay olarak aynı hizada bulunmalı ve yatay kesitte birbirlerine dik açılı olmalıdır.

    Aşağıdaki şekilde dairesel bir bacada 2 deliğin nasıl açılacağı gösterilmiştir.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    5.2 Dikdörtgen Bacalar

    Dikdörtgen bacalarda bacada açılacak delik sayısı, bacanın alanına göre belirlenir.

    Baca Alanı (m2)= Uzun kenar uzunluğu (m) * Kısa kenar uzunluğu (m) dir.

    • Baca alanı 0,09 m2 den küçük ise 1
    • Baca alanı 0,09 m2 ile 0,38 m2 arasında ise 2 delik
    • Baca alanı 0,38 m2 ile 1,5 m2 arasında ise 3 delik
    • Baca alanı 1,5 m2 den büyük ise 4 delik gerekecektir.

    Bu delikler bacanın bir kenarı (ölçüm için uygun olan taraf seçilmelidir) delik sayısı kadar eşit uzunluğa bölünür ve bu uzunlukların orta noktalarına ölçüm delikleri açılır.

    Örneğin, 30×45 cm like bir baca için:

    Baca Alanı= 0,30×0,45=0,135 m2 ‘ dir. Yukarıdaki şartlara göre 0,09 ile 0,38 m2’ arasında kaldığı için 2 adet delik açılması gerekmektedir. Bu deliklerin açılacağı kenara ölçümün yapılmasının rahat olması dikkate alınarak karar verilir. 30 cm lik kenarın uygun olduğunu varsayalım. 30 cm’ lik kenar ikiye bölünür ve 15er cm lik iki eşit uzunluk oluşur daha sonra merkezi bu 15’er cm lik parçaların orasına gelecek şekilde birer adet delik açılır.

    Yani merkezi 7,5 cm de bulunan bir delik ve merkezi 22,5 cm de bulunan ikinci bir delik açılmalıdır.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    30 cm lik kenar için 2 ölçüm deliğinin açılması (önden görünüş)

      Deliklerin nasıl açılması gerektiğine örnekler:

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    NOT: Bacanın bir kenarı diğer kenarın 2 katından daha uzun olması durumunda, ölçüm deliğinin açılması hakkında ölçüm ekibine danışınız.

     5.3 Kare Bacalar

    Kare bacalar için dikdörtgen bacalardaki durumlar geçerlidir.

    1. Deliklerin Büyüklüğü ve Şekli

    Delikler en az 8 cm çapında daire veya en az 8 cm kenar uzunluğuna sahip kare şeklinde açılmalıdır.

     

    İlker CİVİL – Çevre Mühendisi
    Laboratuvar Sorumlusu

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                                                    Okumak İsteyebilirsiniz: Baca Yüksekliğinin Belirlenmesi

  • ATIKSUDA ŞAHİT NUMUNE

    Şahit numune analiz sonuçlarına yapılabilecek itirazların çözümünde kullanılacak, esas numune ile aynı koruma koşulları altında alınarak ve eş zamanlı olarak Bakanlıkça yetki verilen laboratuvarlara tesis sahibi tarafından gönderilen ve yetkili laboratuvarca analizi yapılan numunedir.

    Atıksu numune alımlarında bilindiği üzere numune almaya gelecek yetkili laboratuvarlar MELBES(Merkezi Laboratuvar Belirleme Sistemi) sistemi üzerinden belirlenmektedir. Tesis sahipleri isterler ise numune alımı sırasında şahit numune talebinde bulunabilirler. Esas numune ile şahit numune raporlarında uyuşmazlık olduğu durumlarda tesisten tekrar yeni bir numune alınır ve Çevre Referans Laboratuvarına gönderilir ve bu numune alımında ikinci bir şahit numune alınmaz.

    Şahit numune aldırmak isteyen tesis sahibi/yetkilisi numune alımından önce esas numune almaya gelen bakanlıkça yetkili laboratuvara bildirir ve bu durum numune alma tutanağına işlenir. Esas numune almaya gelen laboratuvar aynı nitelikteki numuneyi hazırlayarak tesis yetkilisine mühürlü bir şekilde teslim eder. Buradan sonraki en önemli husus şahit numunenin analiz yapacak tesis sahibi/yetkilisinin istediği bakanlıkça yetkili laboratuvara gönderilme hususudur. Esas numuneyi alan yetkili laboratuvar süreye bağlı değişebilecek parametreler açısından ne kadar süre içinde teslim edileceğini belirtir. Bu bilgiler şahit numunenin analizini yapacak yetkili laboratuvardan öğrenilebilir. Örneğin askıda katı madde parametresinin numune alımından sonra 24 saat içerisinde analiz edilmesi gerekmektedir.

    İç izleme için alınan esas numune uygun çıkmaması durumunda numune alımı gerçekleştirilen bölgenin İl Müdürlüğüne esas numuneyi alan yetkili laboratuvar bilgi verir ve numune alma tarihini takip eden 10 iş günü içerisinde 2 numune daha alınarak bu 3 numunenin sonuçlarının ortalaması alınır. Bu 3 sonucun ortalaması uygun olmaması halinde firmaya cezai işlem uygulanır.

    Tesis sahibi/yetkilisi esas numune ile birlikte şahit numunede aldırdığında sonuçları karşılaştırabilecek olası sorunlara itiraz edebilecektir.

     

    İlker CİVİL – Çevre Mühendisi
    Laboratuvar Sorumlusu

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                Okumak İsteyebilirsiniz: Dip Tarama Malzemesinin Çevresel Etkileri ve Yapılan Analizler

  • TÜRKİYE’ NİN SULARI BİYOLOJİK OLARAK TAKİP EDİLECEK…

    Biota, hem iyi hem de kötü su ekosistemlerinin sağlığını temsil eder ve çoğu insan aktivitesinin su kütleleri üzerindeki etkilerini gösterebilir. İç suların biyolojik olarak değerlendirilmesi, yöneticiler, halk ve yasa koyucular sürdürülebilir su kullanımı için sağlıklı su biotası sağlamanın önemini anladıkça ivme kazanmıştır. Balıklar, bağlı algler, yüzen algler, yüzen ve köklü bitkiler ve omurgasızlar , nehir ve göllerde, sulak alanlardaki bazı farklı gruplara ağırlık vererek biyolojik olarak değerlendirilmede yaygın olarak kullanılır.

    Konu ile ilgili 21 Haziran 2019 resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Biyolojik İzleme Tebliğini buraya tıklayarak inceleyebilirsiniz. Ayrıca tebliğin ek kısmını görmek için de buraya tıklayabilirsiniz.

     

    İlker CİVİL -Çevre Mühendisi
    Laboratuvar Sorumlusu

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                                                                                              Okumak İsteyebilirsiniz: Biyolojik İzleme

  • BERİLYUM’UN SAĞLIK ETKİLERİ 

    Berilyum içeren malzemelerden partikül, duman ve buharlara maruz kalan işçiler berilyum sensitizasyonu veya kronik berilyum hastalığı, potansiyel olarak sakat bırakılan veya hatta ölümcül bir solunun hastalıkları oluşturabilir.

    Çalışanların nasıl maruz kaldıklarına bağlı olarak, hastalıklar farklı doku ve organları etkileyebilir. Berilyum bileşiklerinin duman veya tozlarının solunması akciğerlere zarar verebilir. Diğer yandan berilyum karaciğer, böbrekler, kalp, sinir sistemi ve lenfatik sistem gibi organları da etkileyebilir.

    Berilyum dumanları veya tozlarıyla doğrudan temas, gözler veya cilt gibi vücudun maruz kalan bölgelerine zarar verebilir. Cilt hassasiyet de oluşabilir. Berilyum Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) tarafından Grup‐1 Kanserojen ve Amerika Endüstriyel Hijyenistler Konferansı (ACGIH) tarafından A1 kanserojen olarak sınıflandırılmıştır.

    Akut Berilyum Hastalığı Nedir?

    Akut berilyum hastalığı, kısa ve ağır maruziyetten sonra gelişebilir ve genellikle bir yıldan az sürer. Hastalığın zatürre ve bronşite benzer semptomları vardır.

    Berilyumun Endüstriyel Kullanım Alanları Nelerdir?

    Berilyum, hafif, yüksek erime noktası, yüksek mukavemet ve iyi elektrik ve ısı iletkenliği gibi önemli özellikleri nedeniyle endüstride yaygın olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda da manyetik değildir. Endüstriyel kullanımlar arasında termal kaplama, nükleer rektörler, roket ısı kalkanları, frenler, röntgen tüplerinde bulunur. Berilyumu kullanan endüstriyel işlemler şunlardır;

    • Seramik üretimi
    • Nükleer uygulamalar
    • Elektronik, mikro devreler, rehberlik ve kontrol sistemleri, bilgisayar bileşenleri
    • Döküm tesisleri
    • Plastik kalıplama
    • Kaynak elektrotları
    • Termal dökümler
    Berilyum Hastalığını Nasıl Önleyebiliriz?

    İş yerinin Berilyum kaynaklarını tanımlaması gerekir. Yukarıdaki sağlık tehlikelerine ek olarak berilyum ayrıca yanıcı bir katıdır ve toz patlamasına sebep olabilir. Bu tanımlama işlemi için ortam ölçümlerinin yapılması büyük öneme sahiptir. Örnekleme ve analiz işlemleri ASTM D 4185 standardına göre gerçekleştirilmektedir.


    İlker CİVİL
    Laboratuvar Sorumlusu

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                                                                        Okumak İsteyebilirsiniz: Kurşun ve Kurşun Maruziyeti

     

    Kaynak:

     Canadion Centre for Occupational Health and Safety