Demo

Kategori: Blog

  • ASBEST

    ASBEST NEDİR?

    Asbest doğal olarak oluşan bir mineral elyaftır. Tehlikeli sağlık etkileri keşfedilmeden önce mukavemet ve ısıya korozyona karşı koyabilme yeteneği nedeniyle çok sayıda yapı malzemesi ve araç ürününde kullanılmıştır. Bireysel asbest lifleri çıplak gözle görülemez, bu da işçilerin daha yüksek riske maruz kalmasını sağlar.

    Tehlike Nedir?

    Asbest içeren materyaller işlemler sırasında havaya asbest liflerini bırakır. Asbest lifleri daha sonra akciğerlerde hapsolmaya başlar. Yutulursa, sindirim sitemine de gömülebilirler. Asbest akciğer ve diğer kanserlerin yanı sıra kronik akciğer hastalığına sebep olabilir.

    Tehlike Nerede?

    Asbest içeren ürünlerin imalatında tehlike oluşabilir; fren veya debriyaj onarımları yapmak; binaları veya gemileri yenilemek veya yıkmak; yada bu faaliyetlerde yapılan temizleme çalışmaları sırasında temas edilmesi.

    Asbest içeren materyallere örnek;

    • Termal sistem yalıtımı
    • Çatı kaplama malzemeleri
    • Viniş yer karoları
    • Sıva,çimento
    • Endüstriyel boru sarma
    • Otomobil fren balataları ve debriyaj sistemleri

     

     

     

     

     

     

     

     

    İlker Civil
    Laboratuvar Sorumlusu

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                                                                        Okumak İsteyebilirsiniz: Asbest Hakkında

     

    Kaynak:

    • OSHA Asbest Bilgi Sayfası
  • TİTANYUM DİOKSİT

    TİTANYUM DİOKSİT (TiO2) NEDİR?

     Doğal olarak meydana gelen, titanyumun oksit formu olan titanyum dioksit (TiO2); titania olarakta bilinmekte, doğada saf olarak bulunmamakta ve demir titanyum dioksit (Fe3TiO3) cevherlerinden üretilmektedir.

    Beyaz toz formunda bulunan titanyum dioksit; ürünün teknolojik özelliklerini geliştirmek için küçük miktarlarda alüminyum ve/veya silika ile kaplanabilen saf titanyum dioksit içerebilmektedir.

    Isı ve ışık stabilitesi yüksek olan titanyum dioksit; su ve organik çözgenlerde çözünmemekte, hidroflorik asit ve sıcak derişik sülfürik asit çözeltisinde ise yavaş çözünmektedir.

    Sahip olduğu yüksek refraktif indeks ve parlak beyazlıktan dolayı, pigmentler için etkili bir opaklaştırıcı olmaktadır. Titanyum dioksitin önemli bir diğer avantajı da; UV ışık altında renginin solmamasıdır.

     

    TİTANYUM DİOKSİTİN (TiO2)  KULLANIM ALANLARI  NELERDİR?

    Kullanım alanları arasında gıda, kozmetik ve eczacılık  ürünleri gelmekte, ayrıca boya, plastik, kağıt endüstrilerinde de beyazlık ve opaklık sağlayan pigment olarak yaygın uygulama bulmaktadır.

    Hem suda, hem yağda dispers olabilen türleri üretilen titanyum dioksitin gıdalarda kullanımı; FDA tarafından ağırlıkça % 1 ile sınırlanmaktadır. Sahip olduğu opaklayıcı özellik, özellikle peynir ve salata sosları gibi düşük yağlı ürünlerde yağdan kaynaklanan opak görünümü taklit etmek amacıyla önemli faydalar sağlamaktadır.

    Sahip olduğu iyi bir dispersiyon  ve optik özelliklerden dolayı boyalar için  mükemmel bir katkı maddesi olmaktadır. Toz formu, boya ve kaplama (emayeler), plastikler,kağıt,mürekkep, fiber, gıda ve kozmetik ürünlerinde beyazlık ve opaklık vermek amacıyla kullanılmaktadır.

    Fotokataliz olarak da kullanılan titanyum dioksit ışık ile gerçekleşen kimyasal tepkimeleri hızlandırıcı özellik gösterir. Organik bileşiklerle tepkimeye girdiğinde su ve karbondioksit bileşikleri açığa çıkmaktadır. Bu özelliği sayesinde nano teknolojik boyaların içinde kullanılan titanyum dioksit organik bileşiklerle tepkime vererek onların yok olmasını sağlar ve kendini temizleyen bir boya veya kumaş elde edilmiş olur.

     

    PEKİ NANOTEKNOLOJİ  PARÇACIĞI TİTANYUM DİOKSİT NEDİR?

     Dünyada en sık kullanılan mineraldir ve nanoteknolojide kullanılan 3 ana maddeden biridir. Titanyum dioksit (TiO2)in  atom yapısı değiştirilerek, istediği gibi yönetilebilen, özellikle ışığı gördüğü an, değişebilen yeni bir mineral inşa edilmiştir. Burada titanyum dioksit (TiO2) mineralinden bahsetmiyoruz, moleküler sistemi ile oynanmış yeni titanyum dioksit (TiO2) mineralinden bahsediyoruz.

     

     

     

    TİTANYUM DİOKSİT (TiO2) NEDEN NANOPARÇACIK OLDU?

    Titanyum dioksit (TiO2) nanoparçacıklarının atom yapısı değiştirilerek, görülebilen ışık hüzmesine verdiği tepki yeniden yapılandırılmıştır. Işık ya da fotonların titanyum dioksit nanoparçacığa düşmesiyle birlikte, titanyum dioksitle temas halindeki organik madde, kimyasal reaksiyonla parçalanmaya başlarAynı bitkilerdeki fotosentez olayı gibi düşünebilirsiniz. Fotosentez; karbondiokist ve suyun, ışığın etkisi ile organik madde yani besin üretmeye başlamaktadır.

    Buradaki tepkime tipi aynı fotosentez gibi olmasına rağmen, organik madde üretilmez, aksine organik maddeleri ayrıştırarak, CO2 yani Karbondioksit ve H2O yani su açığa çıkar.

    Bu ne demek biliyor musunuz?

    Titanyum dioksit nanoparçacıkların, herhangi bir organik madde ya da canlı bir hücreye dokunduğunda, canlı dokunun, özellikle protein parçalanması ve yaptığı rutin işlevlerin değişmesine sebep olabilecek, kimyasal tepkimeyi alevlendirecek, korkunç bir yeteneğe sahip olduğudur.

    Titanyum dioksit (TiO2) eğer bir nanoparçacık olarak işlev yapacaksa, bununla üretilen insanın kullanabileceği herhangi bir ürün tehlike yaratabilir.

    Aslında kendi kendine temizleyen giysiler, ütü yapılmasına gerek olmayan gömlekler gibi tekstil ürünlerinde, nanosıvı olarak temizlik sektöründe, ilaçlama ve yüzey kaplama ürünlerinde, artık nanoparçacıklar kullanılmaktadır.

    Gıda takviyelerinden vitamin ve mineraller, diş macunu, boyalar, gıda boyaları, katkı maddeli hazır yiyeceklerde kullanılmaktadır. 2015 yılına göre yılda 2,5 milyon tona yakınlaşan üretimi vardır.

    Küf tutmayan ve nefes alan boya reklamlarına baktığınızda, titanyum dioksit (TiO2) nanoparçacıkları aklınıza gelmelidir.

    Titanyum dioksit (TiO2) nanoparçacıkları, kozmetik sektöründe de çok kullanılır. Mesela uzun süre kalıcı makjay ürünleri, su değdiğinde bozulmayan rujlar, ağlasanız da akmayan rimeller, nemlendirici kremler, sprey halindeki güneş kremleri gibi daha bir çok üründe kullanılmaktadır.

    Buraya kadar nanoparçacıkları anlatmaya çalıştık. Şimdi ise asıl soruya gelelim.

     

    TİTANYUM DİOKSİT (TiO2) NANOPARÇACIKLARI ZARARLI MIDIR?

    UCLA (University of California), Kaliforniya Üniversitesi bunla ilgili bir araştırma yapmıştır. Üniversitenin Patoloji, Radyasyon Onkolojisi ve Çevre Sağlık Bilimleri Profesörü Robert Schiestl ve ekibinin yaptığı araştırmada, Titanyum Dioksit (TiO2) nanoparçacıklarının DNA yapısındaki hem tek hem de çift iplik sarmallarında kırılmalara neden olduğu, genel olarak da bunun kromozomlara hasar verdiğini ve enflamasyona neden olduğunu bulmuştur.

    Kromozom hasarı demek, kanser riski demektir. Bunun farkında olan araştırma ekibi, denek fareler üzerinde teste başlamıştır. Farelerin içecekleri sulara, Titanyum Dioksit (TiO2) nanoparçacıkları eklenmiştir. Bu suyla beslenen fareler, daha 5 gün olmadan genetik bozulmalara uğramıştır. Uzmanlar farelerde 5 günde oluşan bu genetik bozukluğu, aynı şartlara maruz bırakılan insanlarda 1 yıl 7 ay sonra gözlemleneceğini açıklamışlardır.Cancer Research dergisinde bu araştırma yayımlanmıştır ve sonuçlar ürkütücüdür.

    Birleşmiş Milletler´in Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu (IARC) da bu maddenin insanlar için muhtemel bir kanserojen olduğunu öne sürmektedir.

    PEKİ NEDEN TİTANYUM DİOKSİT (TiO2) NANOPARÇACIKLARI VÜCUTTAN ATILAMIYOR?

    Normal Titanyum dioksit (TiO2) minerali vücuttan atılabilir ama titanyum dioksit (TiO2) nanoparçacıkları atılamaz.

    Titanyum dioksit (TiO2) nanoparçacıkları bir defa olsa bile, tüketilen gıdaların içinde alındığındabir kene gibi organlarda birikmeye başlar. Nanoparçacık olduğu için, hücre zarlarından geçip, seyahat bile yapabilir. Bu geçişlerde hücrenin işlevlerini bile aksatabilir.

    Gıda uzmanları titanyum dioksit (TiO2) minerali zararlı değil diyorlar. Bu konuda uzmanlar zaten hem fikir. Onların anlamadığı ya da anlamak istemediği, moleküler madde değişikliğine uğramış titanyum dioksit (TiO2) nanoparçacıklarının bilimsel olarak verdiği zararlardır.

    Profesör Robert Schiestl, titanyum dioksit (TiO2) nanoparçacıkları, vücutta gezdiklerinde aynı serbest radikallerin meydana getirdiği oksidadif stresin hücre ölümüne ve ilerlemesi ile kansere neden olduğunu, genetik olarak insan DNA’sına zarar verdiğini söylemektedir.

     

    FRANSA TİTANYUM DİOKSİTİ (TiO2) NEDEN YASAKLAMAYA HAZIRLANIYOR?

     Fransa, bu yıl titanyum dioksit isimli gıda katkı maddesini yasaklamaya hazırlanıyor. Ülkede, önde gelen gıda firmalarına çağrı yapılarak; bu maddeyi gıda ürünlerinden gönüllü olarak kaldırmaları istendi. Fransız gazetesi Le Parisien’e açıklama yapan Fransa Ekolojik ve Kapsayıcı Dönüşüm Bakanı Brune Poirson, “Bu gıda katkı maddesini yıl sonu itibariyle Fransa’da yasaklamayı planlıyoruz” dedi.

    Gıdahattı’nın haberine göre, Fransız politikacılar, ilgili Gıda Endüstrisi´ni ilgilendiren kanunlarda, gerekli görmesi halinde bu değişikliğin yapılacağına dair bir taslağı hazırlamış durumda. Devlet yetkililerin bu değişikliği yapmalarının nedeninin, söz konusu katkı maddesinin hiçbir besin değeri olmaması ve yalnızca estetik kaygılarla kullanılması olduğunu ifade etmektedir.

    Poirson geçtiğimiz hafta Tourcoing merkezli bir şekerleme devi olan ve geçtiğimiz yıl Ocak ayında bu maddeyi gönüllü olarak kullanmaktan vazgeçen Verquin Confiseur´un başındaki isimle bir araya gelmiştir. Fransa´daki şekerleme ürünlerinin yüzde 10´unu üreten Verquin Confiseur, ülkenin en büyük şekerleme üreticisi, Fransız pazarının da en büyük üçüncü oyuncusu konumundadır.


    Elif ÇETİNKAYA
    Kimyager/Laboratuvar Sorumlusu

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                            Okumak İsteyebilirsiniz: Titanyum Dioksit (TiO2)

     

    Kaynaklar:

    http://www.vankim.com/urunler/renklendiriciler/titanyum-dioksit

    https://www.zararlar.com/titanyum-dioksit-zararlari.html

    https://www.gelgez.net/nanoteknoloji-parcacigi-titanyum-dioksit-nedir/

    https://www.sozcu.com.tr/2018/saglik/fransa-yasaklamaya-hazirlaniyor-titanyum-dioksit-nelerde-var-2440779/

  • KALSİYUM NEDİR?

    Kalsiyum Nedir ve Özellikleri Nelerdir?

    Kalsiyum, alkali toprak elementlerinden biridir. Yerkabuğunda en bol beşinci element, üçüncü metaldir. Kalsiyum aktif metal olduğu için doğada bileşikleri hâlinde bulunur. Kayaçların yapısında mineralleri hâlinde bulunur.

     

    Kalsiyum Tarihçesi

    Kalsiyum, ilk olarak 1808 yılında İngiliz kimyager Sir Humphrey Davy tarafından izole edilmiştir. Davy, kalsiyum hidroksitten elektroliz yoluyla kalsiyumu izole etmeyi başarmıştır. Kalsiyum, yüzlerce yıldır bilinmesine rağmen 1808 yılına kadar izole edilememiş, tanımlanmamıştır. “Kalsiyum” kelimesi, Latince “kireç” anlamındaki “calx” ve “kalsis” sözcüğünden türetilmiştir.

     

    Bileşikleri Nelerdir ve Nerelerde Kullanılır?

    Kalsiyum asetilsalisilat: Beyaz toz şeklindedir. Suda çözünebilir. Kalsiyum karbonatın üzerine suyla birlikte asetilsalisilik asitin eklenmesiyle ya da kalsiyum karbonat-asetilsalisilik asit çözeltisinden CO2geçirilmesiyle elde edilirler. Tıpta, hummaya karşı ilaç olarak kullanılır.

    Kalsiyum karbonat: CaCo2. Renksiz kokusuz ve tatsız tozdur; kristalin yapıdadır. Patlayıcı ve zehirli değildir. Asitlerde CO2 çıkararak çözünür, suda çözünmez. En stabil ve yaygın kalsiyum bileşiğidir. Doğadaki yüzeysel birikmelerinden ve kalsiyum klorürün çözeltilerinden çökeltilerek elde edilir. Kirecin başlıca kaynağıdır. Kağıtta matlaştırıcı; ekmekte kuvvetlendirici katkı olarak ve çimento yapımında kullanılır.

    Kalsiyum klorür: CaCl2. Havadan su çekerek eriyebilen, beyaz kristaller şeklindedir. Suda ve alkolde erir. Zehirleyici etkisi çok azdır. Hidroklorik asitle kalsiyum karbonatın reaksiyonu sonucu oluşur. Elektrolitik pillerde; kağıt endüstrisinde kömürün, taşların, kumun ve maden cevherlerinin eritilmesinde kullanılır.

    Kalsiyum hidroksit: Ca(OH). Hafif acı bir tadı olan, beyaz ve yumuşak kristalin toz. Suda çok az, asitlerde iyi çözünür; alkolde çözünmez. Havadan CO2 emer. Kalsiyum oksitle suyun reaksiyonundan elde edilir. Deriyi tahriş eder. Kireçli harç yapımında, çimentoda, kalsiyum tuzlarında, amonyak ve dezenfektan üretiminde ve suyun yumuşatılması işlemlerinde kullanılır.

    Kalsiyum oksit: CaO. Sönmemiş kireç. Beyaz ya da gri, beyaz kokusuz topaklar halindedir. Nemli havada ufalanır. Asitte çözünür. Sıcakta suyla tepkiyerek Ca(OH)2oluşturur. Kalsiyum karbonatın fırında CO2 çıkarana kadar kavrulmasıyla elde edilir. Tahriş edici etkisi büyüktür. Suyla birleştiğinde sıcaklık verir. Şekerin arıtılmasında cam üretiminde CO2 emdirilmesinde kullanılır.

     

    Kalsiyum ve Türevlerinin Mevzuatlara Göre Sınır Değerleri (OSHA Z Tablosu):

    CAS No/

    Kimyasal Madde

     

    Yasal Sınır Değerler Önerilen Sınır Değerler
    OSHA (PEL)

    (8 saatlik zaman ağırlıklı ortalama)

    Cal/OSHA (PEL)

    (OSHA Z Tablolarında yer almayan bileşikler için mesleki maruz kalma sınır değerleri)

    NIOSH (REL)

    (Önerilen 10 saatlik zaman ağırlıklı ortalama sınır değerleri)

    ACGIH TLV

    (Önerilen Eşik Sınır Değer)

    ppm mg/m3
    1317-65-3/ Kalsiyum Karbonat Toplam Toz 15 10 mg/m3 10 mg/m3
    Solunabilir Kısım 5 5 mg/m3 5 mg/m3
    1305-62-0/

    Kalsiyum Hidroksit

    Toplam Toz 15 5 mg/m3 5 mg/m3 5 mg/m3
    Solunabilir Kısım 5
    1305-78-8/ Kalsiyum Oksit 5 2 mg/m3 2 mg/m3 2 mg/m3
    1344-95-2/

    Kalsiyum Silikat

    Toplam Toz 15 10 mg/m3 10 mg/m3 1 mg/m3

    (Wollastonit gibi doğal halde iken)

    Solunabilir Kısım 5 5 mg/m3 5 mg/m3
    7778-18-9/

    Kalsiyum Sülfat

    Toplam Toz 15 10 mg/m3 10 mg/m3 1 mg/m3

    (Wollastonit gibi doğal halde iken)

    Solunabilir Kısım 5 5 mg/m3 5 mg/m3

     

    Kalsiyum Kullanım Alanları:

    Metal olarak alüminyum alaşımlarında, kurşundan (Pb) bizmutun (Bi) ayrılmasında ve dökme demirde (pik) grafit haldeki karbonun denetlenmesinde kullanılır. Bundan başka birçok çelik türünün oksitlenmesini önler. Güçlü bir indirgeyicidir. Gaz karışımlarından argon (Ar) ile azotun (N) ayrılmasını sağlar. Magnezyum alaşımlarına %0.25 oranında katıldığında kristal yapısını inceltir. Yanmayı zorlaştırır ve ısıl işlemlerde duyulan gereksinimi azaltır. Ayrıca kurşun-kalsiyum alaşımlarında sertleştirici etkisi vardır. Suyla reaksiyona girme eğilimi özelliğiyle, alkol gibi kuru çözücülerin üretiminde de kullanılır. Denizaltı haberleşme aygıtları kalsiyumun suyla reaksiyona girerek hidrojen açığa çıkarması ilkesine dayanır.

    Doğrudan bir yapı taşı olarak ve dolaylı olarak çimento için kullanılan çok miktarda kireçtaşı (kalsiyum karbonat) vardır. Kireçtaşı fırınlarda ısıtıldığında, sönmemiş kireç (kalsiyum oksit) bırakarak karbondioksit gazı açığa çıkar. Bu, sönmüş kireç (kalsiyum hidroksit) vermek için su ile reaksiyona girer. Sönmüş kireç, asitliği azaltmak için kimyasal endüstrisinde, bir toprak düzenleyici olarak ve su arıtımında çimento yapmak için kullanılır. Ayrıca, erimiş demir cevherinden kirleri çıkarmak için çelik yapımında da kullanılır. Kumla karıştığında sönmüş kireç, havadan karbondioksit alır ve kireç sıva olarak sertleşir. Alçı (kalsiyum sülfat), inşaatçılar tarafından bir sıva olarak ve kemikleri iyileştirmek için hemşireler tarafından da kullanılır.

     

    Yüksek Kalsiyum Maruziyet Etkileri

    Hiperkalsemi, kanınızdaki kalsiyum seviyesinin normalin üzerinde olduğu bir durumdur. Kanınızda çok fazla kalsiyum kemiklerinizi zayıflatabilir, böbrek taşı oluşturabilir ve kalbinizin ve beyninizin çalışmasını etkileyebilir.

    Hiperkalseminin diğer nedenleri arasında; kanser, bazı diğer tıbbi rahatsızlıklar, bazı ilaçlar ve çok fazla kalsiyum ve D vitamini takviyesi almak yer alır.

    Kalsiyum seviyeleri çok yükselirse, bir kişiye hiperkalsemi teşhisi konabilir.

     

    Hiperkalseminin Vücuda Etkileri;

    • Böbrekler: Kanınızdaki fazla kalsiyum, böbreklerin filtrelemek için daha fazla çalışması gerektiği anlamına gelir. Bu aşırı susama ve sık idrara çıkmaya neden olabilir.
    • Sindirim sistemi:Hiperkalsemi mide rahatsızlığına, mide bulantısına, kusmaya ve kabızlığa neden olabilir.
    • Kemikler ve kaslar:Çoğu durumda, kandaki fazla kalsiyum kemikleri zayıflatır. Bu durum, kemik ağrısı, kas zayıflığı ve depresyona neden olabilir.
    • Beyin:Hiperkalsemi, beyninizin çalışma şeklini etkileyebilir, bu da karışıklık, uyuşukluk ve yorgunluk ile sonuçlanır. Ayrıca depresyona da neden olabilir.
    • Kalp:Nadiren, şiddetli hiperkalsemi kalp fonksiyonunuzu etkileyebilir, çarpıntılara ve bayılmalara, kalp ritim bozukluğuna ve diğer kalp sorunlarına neden olabilir.
    • Osteoporoz:Kemikler kalsiyumu kana vermeye devam ederse; kemik kırılmalarına, omurga eğriliğine ve boy kaybına yol açabilen kemik inceltici hastalık osteoporozunu geliştirebilirsiniz.
    • Böbrek taşı: İdrarınız çok fazla kalsiyum içeriyorsa, böbreklerinizde kristaller oluşabilir. Zamanla, kristaller böbrek taşları oluşturmak için birleşebilir. Bir taşı geçmek son derece acı verici olabilir.
    • Böbrek yetmezliği:Şiddetli hiperkalsemi böbreklere zarar verebilir, kanı temizleme ve sıvıyı ortadan kaldırma yeteneklerini sınırlar.
    • Sinir sistemi problemleri: Şiddetli hiperkalsemi, ölümcül olabilen konfüzyon, demans ve komaya yol açabilir.
    • Anormal kalp ritmi (aritmi):Hiperkalsemi, kalp atışlarınızı düzenleyen elektriksel impulsları etkileyebilir ve kalbinizin düzensiz şekilde atmasına neden olabilir.

     

    Tedavi:

    Kalsiyum yüksekliği yapan sebeplerin ayrıntılı araştırılması gerekiyor. Eğer sebep paratiroid bezleri ise tanı için görüntüleme teknikleri (ultrasonografi ve sintigrafi) ile tanı doğrulanıyor tedavi ise paratiroid bezlerinin ameliyatla alınması gerekiyor.

     

    Kübra Çisil KANAT
    Çevre Mühendisi/ Raportör

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                                                                   Okumak İsteyebilirsiniz: Kadmiyum

     

    Kaynaklar:

    https://www.makaleler.com/

    https://www.mayoclinic.org/

    https://www.medicalnewstoday.com/

    https://www.osha.gov/

    http://www.rsc.org/

  • METAL İŞLEME SIVILARI

    1. Metal İşleme Sıvısı ve Kullanım Alanları

    Metalleri kesme, delme ve taşlama sürecinde metal işleme sıvıları kullanılmaktadır. Burada amaç sürtünmeyi azaltmak ve işlenen metal parçasını soğutmaktır.

    Metaller işlendikleri zaman, ana metalden talaşın kopması ve kesici uçtan bu talaşın sıkışarak kayması neticesi bir ısı meydana gelir. Ulaşılan sıcaklık, meydana gelen ısı ile soğutulma hızının oranına dayanır. Soğutma sıvısı, sıcaklık ve sürtünme katsayısını düşürür. Dolayısıyla kalem veya kesicinin ömrünü uzatır.

    Metal İşleme Sıvısı Fonksiyonları

    • Soğutma Yapmak
    • Yağlayıcılık Yapmak
    • Talaşı Uzaklaştırmak
    • Korozyona Karşı Korumak
    • Makine ve Parçaları Temizlemek
    • Köpük ve Bakteri Oluşumunu Engellemek
    • Maliyetleri Düşürmek

    Metal işleme sıvıları, sabunlu su ve sodalı su olarak kullanılmaya başlanmış, kimya sanayinin geliştirdiği emülgatörler (yağın ve suyun iyi bir şekilde birbirine karışmasını sağlayan madde) sayesinde, bugünkü modern ve kompleks haline gelmiştir. Su, en iyi soğutma maddesidir. Fakat yağlama özelliği yoktur. Dolayısıyla  korozyon  engelleyici  katkı  maddelerine  ihtiyacı  vardır. Yağ ise soğutma özelliği olmadığından ve suyun içinde çözünme özelliği de olmadığından, emülgatörlere ihtiyaç gösterir.

    Metal işleme sıvısının günümüzdeki kullanımı; yağ – su emülsiyonları ya da sulu çözeltiler şeklindedir. Mineral ya da Sentetik yağlar olarak iki ana gruba ayrılır. Nadiren de, saf olarak kullanılır.

     

    2. Metal İşleme Sıvısının Kullanım İçin Güvenli Olmadığına Dair İşaretler

    Bir akışkanın değişime uğradığına ve ortaya çıkan sağlık tehlikelerinden dolayı artık kullanım için güvenli olmadığına dair işaretler;

    • Makine takımının veya üretilen bölümün korozyona uğraması veya paslanması,
    • Performans katkı maddelerinin eksikliğinden dolayı takımın bozulması,
    • Akışkan akışını engelleyecek mantar gelişimi,
    • Akışkan viskozitesinin değişmesi (daha ince ya da kalın),
    • Suyun düz yağlarda yağ haznesi drenajının dibine toplanması,
    • Akışkanda askıda kalan kir ve çakıl ve parça- takım ara yüzünün bozulması (aşırı ısı oluşmasından dolayı alt kısmının yanması gibi),
    • Çalışanlarda cilt tahrişi, solunum yollarında irritasyon.

     

    3. Metal İşleme Sıvısı Maruziyeti ve Yaratabileceği Problemler

    Yüksek kesme hızlarına sahip yüksek verimli makineler kullanılarak gerçekleştirilen metal işleme, yoğun soğutma sıvısı akışı gerektirir ve metal tozu ile talaş açığa çıkarır. Metal işlemede, aynı zamanda çalışanlar için bir sağlık riski olan ve CNC makinelerinde sorunlara neden olabilen yağ veya soğutma sıvısı buharı da açığa çıkar. Mikroskobik sıvı damlaları, üretimin aniden durmasıyla sonuçlanabilecek şekilde makinelerdeki hassas elektronikleri etkileyebilir.

    İçerdikleri katkı maddeleri çok kullanışlı olmakla beraber, metal işleme sıvıları, birçok sağlık sorununa sebep olabilmektedir;

    Cilde maruziyet; metal işleme sıvılarıyla bağlantılı olarak gözlemlenen en sık sağlık problemlerinden biri olup, sıvıların uzun süreyle ve sık sık cilde temasından dolayı, cildin hasar görmesi sonucunu doğurabilir. Sıvılarda kullanılan katkı maddeleri de cilt iltihaplanmasına neden olabilirler.

    Deri teması, çalışanların eldivenler ve başlıklar gibi kişisel koruyucu donanımlarını kullanmadan ellerini akışkana soktuklarında veya akışkanla kaplanmış parçaları, aletleri ve malzemeleri tuttuklarında meydana gelir. Deri teması aynı zamanda makinede korumanın olmadığı veya yetersiz olduğu durumlarda sıçramak suretiyle de meydana gelebilir. Metal işleme akışkanlarıyla ilgili iki tür cilt hastalığı kontak dermatit ve aknedir. Kontak dermatit metal işleme akışkanlarıyla alakalı en yaygın rapor edilen cilt sorunudur. Kontak dermatiti olan kişilerin derileri sürekli  kaşınır ve kurdeşen, çoğunlukla çatlaklı, kızarma, su toplama ve kabarmış şişler gibi sorunlar ortaya çıkar.

    Solunum yollarına maruziyet; metal işleme sıvılarının havada uçuşan damlacıklarından solunabilir bir sis oluşabilir. Bu sıvılar işleme sürecinde bir sis haline gelmişse, sis gözleri, burnu ve boğazı çok rahatsız edici olabilir. Böylece gözlerde yanma hissine, öksürüğe, kaşıntılara ve hapşırmaya neden olabilir. Solunum yolu irritasyonu meydana geldiği çoğu durumda, rahatsızlığın belirli akışkan bileşenlerinden mi, kullanımdaki akışkanın kirlenmesinden mi, yoksa mikrop üremesinden veya faktörlerin kombinasyonundan mı olduğu net değildir.

    Metal işleme akışkanlarına maruziyet astımla da ilişkilendirmiştir. Astımda, akciğer yolları  inflame olur ve bu da havanın akciğerden giriş ve çıkışını azaltır. Bir astım atağı süresince, bu yollar şişmeye başlar, hava akışını azaltarak ve nefes darlığına ve hırıltılı bir sese  sebebiyet vererek spazma uğrar

    Hipersensitivite Pnömonisi ciddi bir akciğer rahatsızlığıdır. HP’nin  geçenlerdeki  salgınları sentetik, yarı sentetik ve su bazlı metal işleme akışkanlarının aerosolleriyle ilişkilendirilmiştir. Özellikle, metal işleme akışkanlarındaki kirleticiler ve katkılar HP salgınlarıyla ilişkilendirilmiştir. Kısa dönemde HP öksürük, nefes darlığı ve nezle benzeri semptomlarla karakterizedir (ateş, titreme, kas ağrıları ve bitkinlik). Kronik fazı (takip eden devamlı maruziyet) kalıcı akciğer rahatsızlığıyla ilişkilendiren akciğer skarlaşmasıyla  karakterizedir.

     

    4. Metal İşleme Sıvısı İçin Tavsiye Edilen Sınır Değerler

    OSHA
    Mineral Yağ Buharı İçin

    8-saat zaman ağırlıklı ortalama(TWA)

    Tüm Diğer Metal İşleme Akışkanları İçin

    8-saat zaman ağırlıklı ortalama(TWA)

    5 mg/m3 15 mg/m3
    NIOSH*
    Metal İşleme Akışkan Aerosolleri İçin

    (her gün 10 saate kadar haftalık 40 saat  boyunca zaman ağırlıklı ortalama)

    0,4 mg/m3

    *NIOSH maruziyet izlemelerinin en azından her yıl düzenli olarak yapılmasını tavsiye etmektedir. Maruziyeti etkileyebilecek üretimde, donanımda, süreçte, ürün formulasyonunda, personelde veya alınan kontrol önlemlerinde bir değişiklik meydana geldiğinde çalışanların maruziyetleri tekrardan değerlendirilmelidir.

     

    5. Metal İşleme Sıvısı Maruziyetinin Kontrolü

    Atölyelerde çalışanların metal işleme akışkanlarına maruz kaldığı yerlerde, maruziyet şu gibi önlemlerle kontrol altına alınabilir: Metal işleme akışkanının salım sisteminin uygun şekilde tasarlanıp çalışması, izolasyon, etkin lokal egzoz havalandırması, etkin genel veya seyreltme havalandırma, kontrollerin uygun kullanımı da kapsayan iyi çalışma uygulamaları ve ekipmanın uygun bakımı.

    -KKD Kullanımı

    Mühendislik kontrolleri, iş deneyimi kontrolleri ve metal işleme akışkanı yönetim programı çalışanların metal işleme akışkanına maruziyeti azaltmada tercih edilen metotlardır. Ancak metal işleme akışkanlarının cilde temasını önlemek ve hava yollu maruziyetleri önlemek için kişisel koruyucu donanım (eldiven vs.) ve/veya solunum cihazı kullanılmalıdır.

    Tüm iş sağlığı ve güvenliği başlıkları gibi bu konuya da maruziyetin ölçülmesi ve alınması gereken önlemler anlamında gereken ilgi ve hassasiyet gösterilmelidir, çünkü gerekli önlemler alınmadığı takdirde yukarıda belirtildiği üzere ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabilmektedir.

     

    Sinem KURTULUŞ
    Çevre Mühendisi/Raportör

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                                                          Okumak İsteyebilirsiniz: Metal İşleme Sıvısı (Akışkanı)

     

    Kaynaklar :

    1- http://www.toolboxtopics.com/

    2- http://www.tribochemi.com/

    3- http://www.izmiralternatif.com.tr/

    4-http://www.reduktordergisi.com/

    5- http://www.isgum.gov.tr/

    6-http://www.air-quality-eng.com/

    7-http://www.osha.gov/

    8-http://www.osha.gov/

    9- http://www.healthandsafetytips.co.uk/

  • KULAK İÇİ GÜRÜLTÜ ÖLÇÜMLERİ

    Gürültü istenmeyen ses olarak tanımlanır. Dünyada yetişkin işitme kaybının %16 sının iş yerindeki gürültü maruziyetinden kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Gürültü işitme ile ilgili ciddi sağlık sorunlarına yol açarken, aynızamanda dikkat bozukluğu, anksiyete, uyku bozukluğu ve depresyon gibi genel sağlık sorunlarına sebep olabilir.

     

     

     

    Gürültü neredeyse tüm mesleklerde ve neredeyse tüm iş yerlerinde yaygın bir tehlike olmaktadır. Son yıllarda yeni sektörlerin gelişmesi nedeniyle yeni riskli gruplar da ortaya çıkmıştır. Bunların arasında da çağrı merkezleri en dikkat çekici olanlar olarak kabul edilir.[1]

    Çağrı merkezleri müşterilerine anında yardım yada ilgili birimlere başvurarak telefon görüşmeleri yoluyla ürün veya hizmet desteği sağlayan iş birimleridir. 2010 yılında çağrı merkezi sektöründe 11,5 milyon kişinin çalıştığı tahmin edilmektedir. Türkiye’ de çağrı merkezi operatörlerinin tahmini sayısı yaklaşık 32.000 ‘dir.[1,2]. Bu sebep ile bu gürültü maruziyetinin belirlenmesi büyük önem arz etmektedir.

    Kişisel gürültü ölçümleri Türkiye’de kulak dışına konulan cihazlar ile belirlenmektedir. Bu yöntem ile özellikle kulaklık kullanarak yaşanılan maruziyetlerin tespiti mümkün olmamaktadır. Haliç Çevre Laboratuvarı özellikle çağrı merkezlerindeki maruziyetlerin sağlıklı belirlenmesine yönelik kapsamına kulak içi gürültü ölçümlerini ekleyerek Türkiye’deki ilk akredite ve yetkili kurum olmuştur.

     


    İlker CİVİL
    Laboratuvar Sorumlusu

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                            Okumak İsteyebilirsiniz: Çağrı Merkezlerinde Gürültü İle Başa Çıkmanın Yolları

     

    Kaynaklar:

    1. Çağrı Merkezleri İşletmecilerinin Çalışma Koşulları ve Sosyal Ortakların Bilinçlendirilmesi hakkındaki Nihai Denetim Raporu. Ankara, Türkiye: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Teftiş Kurulu. 2013[1]
    2. Çağrı Merkezi Sektörel İstatistikleri, Çağrı Merkezi Derneği. 2014. [Son Güncelleme 2014 Eylül 14
    3. CAN/CSA Z107.56 Measurement of Occupational Noise Exposure
  • KURŞUN ve KURŞUN MARUZİYETİ

    Kurşun doğada yaygın olarak bulunan ve kolay işlenebilir bir metal olması nedeniyle endüstride oldukça fazla kullanılan, bu nedenle endüstrileşmiş toplumlarda insan sağlığını tehdit eden zehirleyici bir ağır metaldir. Yaygın kullanımı nedeniyle çok çeşitli kaynaklardan kurşuna maruziyet söz konusudur. Kurşun hem araç egzozlarından havaya salınarak, hem de su ve gıda gibi temel maddeler yoluyla hayatımızın her anında karşılaştığımız bir madde haline gelmiştir.

    Günümüzde ne şehirde ne de kırsalda kurşundan kaçmak pek mümkün görünmemektedir. Kurşununun vücuda girişi daha çok solunum yolu yani akciğerlerden olur. Ağızdan alınan kurşunun yalnızca %20’si emilerek vücuda girebilir. Dolayısıyla ağızdan yüksek miktarda alınması sonucu ani zehirlenmelere nadir rastlanır. Daha çok uzun süreli maruziyet sonrası zehirlenme belirtileri kendini göstermektedir. Ayrıca organik kurşun ciltten de emilebilir.

    Kurşun maruziyeti nedeniyle ortaya çıkan kurşun zehirlenmesi ile ilgili bilinen ilk etkilenmeler Roma İmparatorluğu döneminde ucuz olması sebebiyle su borularında kurşun kullanılmasıyla ortaya çıkmıştır. Ayrıca kurşun kaplar içinde saklanan şarap ve diğer üzüm içeceklerin kronik kurşun zehirlenmesine yol açtığı ve Roma İmparatorlarının davranış ve sinir sistemi yönünden anormallikler göstermelerinin sebebinin de kurşun zehirlenmesi olabileceği belirtilmiştir.

    Kurşun Kullanım Alanları

    Kurşun yaygın olarak metal ürünleri, kablolar ve boru hatları alanlarında, boya ve pestisitlerde kullanılmaktadır. Saf metal olarak kurşun, levha, yapı kaplamaları, tel ve kablo imalatında kullanılmaktadır. Sık ve yaygın olan bileşikleri ise, nemlenmeye karşı astar boya olarak sülüğen; patlayıcı fitili olarak kurşun dioksit; boya imalatında kurşun klorür; kauçuk sanayinde ve üstübeç olarak kurşun beyazı; lastik endüstrisinde yapıştırıcı olarak kurşun sülfat ve oksitleri; kurutucu olarak kurşun naftenattır. Endüstride kullanılan organik kurşun bileşikleri ise motorlarda patlama önleyici olması nedeniyle benzine katılan tetraetil ve tetrametildir.Yine de kurşun en yoğun olarak akü imalatında kullanılmaktadır.

    Akü üretimi temelde iki koldan işler. Bir yandan kurşun işlenerek plaka haline getirilirken diğer yandan plakaların monte edileceği kutu imalatı yapılır. İlkin ham kurşun ergitme işlemine tabi tutulur. Antimon ile dayanıklılığı arttırılan kurşunun dökümü yapılır ve ızgaralar elde edilir. Aynı zamanda kurşundan elde edilen kurşun oksit sülyen ve sülfirik asit ile karıştırılarak akü hamuru elde edilir. Izgaralar bu hamurla sıvanır ve plakalar elde edilir. Bu şekilde hazırlanan plakalar kurutulur ve formasyon şarjı uygulanır. Hazırlanmış kutulara plaklar yerleştirilir ve şarj edilir. Bütün bu süreçlerde yoğun bir kurşun maruziyeti söz konusudur. Özellikle kurşunun işlendiği aşamalarda maruz kalım en yüksek düzeylerine ulaşır.

    Kurşun Zehirlenmesi Belirtileri:

    • Ağızda metalik tat
    • Kabızlık ve karın ağrısı
    • Baş ağrısı
    • Huzursuzluk ve sinirlilik
    • Yorgunluk
    • İştahsızlık
    • Kişilik değişikliği
    • Hafıza bozuklukları
    • Sabah uykusunda bozulma
    • Erkeklerde cinsel istekte azalma, sperm  sayısı ve işlevinde azalma, kısırlık,iktidarsızlık
    • Kadınlarda adet düzensizliği, düşük tehditi, erken doğum riskinde artış, ölü doğum riskinde artış
    • Kansızlık
    • Eklem ağrıları
    • Sinir felçleri; özellikle eli uyaran sinirlerde felçler
    • Diş etlerinde mor çizgi(burton)
    • Tansiyon yüksekliği ve kalp hastalıkları riskinde artış
    • Hafif  zehirlenmelerinde yorgunluk, karında hafif rahatsızlık, konsantrasyonda hafif azalma görülür
    • Orta derecede zehirlenmelerdeeklemlerde ağrı, yorgunluk, baş ağrısı, ciddi konsantrasyon güçlüğü, titreme, kabızlık, kusma, şiddetli karın ağrısı görülür.

    Çocuklarda erişkinlere göre daha düşük dozlarda zararlı etkiler başlamaktadır.

    • Zeka geriliği ve öğrenme bozukluğu
    • Gelişim geriliği
    • Agresif davranış bozuklukları
    • İştahta azalma
    • Kilo kaybı
    • İnatçı kusma
    • Kabızlık
    • Saç dökülmesi
    • Nöbet geçirme

     

    Feyza YALÇIN
    Kimyager


    Diğer Blog Yazılarımız İçin: 
    https://demo.haliccevre.com/blog/                       Okumak İsteyebilirsiniz: Kurşun İle İlgili İşlerde Çalışıyorsan Hemen Eve Gitme

    Kaynaklar:

    http://www.marmaramedicaljournal.org

    http://tatdtoksikoloji.org

    https://www.csgb.gov.tr

  • BİNALARIN GÜRÜLTÜYE KARŞI KORUNMASI

       

     

     

     

     

              Binalarda komşu ve çevredeki diğer unsurlardan oluşan gürültülerin rahatsızlık vermemesine yönelik ses yalıtımı yapılmasını ve kurallarını getiren Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik’te değişiklik yapıldı. Bu yönetmeliğin amacı; binaların dışından veya içinden kaynaklanan gürültülerin, kişilerin üzerindeki etkilerini en aza indirecek tasarım, yapım, bakım ve işletim bakımından uyulacak kuralları belirtmektedir.

        Yeni binaların inşasında bu yönetmelikte öngörülen esaslar dikkate alınacaktır. Yönetmelikte öngörülen esaslara göre imalat yapılmadığının tespiti halinde, bu eksikler giderilinceye kadar binaya yapı kullanma izin belgesi verilmez.

         Binalarda yapım aşamasında ve sonrasında ölçüm ve test raporlarını D1 ve D2 sertifikalarına sahip bina akustiği uzmanı tarafından hazırlanacaktır. Bu ölçümler uluslararası ölçüm standartları uygulanarak gerçekleşecek ve bina ile ilgili performans belgesi düzenlenecektir.

     

    İlker CİVİL
    Laboratuvar Sorumlusu /Çevre Mühendisi

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                                                          Okumak İsteyebilirsiniz: Hava Kalitesi Modellemesi

     

    Kaynaklar:

    • Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik
    • Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik Kapsamında Düzenlenecek Sertifika Eğitim Programlarına Dair Tebliğ
    • Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
  • AĞIR METAL MARUZİYETİ

    Ağır metal maruziyeti sadece iş yerlerinde değil, günlük hayatın içerisine de sık rastlanan bir durumdur. İnsanda metaller zaman içinde “vücut metal yükü” oluşturur ve bazıları (alüminyum, kurşun, kadmiyum gibi) yaş ile birikerek vücuttaki konsantrasyonlarının artması ile toksik etkilere yol açarlar (=Metal Toksisitesi).

    Birçok sağlık probleminin arkasında araştırılması gereken ilk şeylerden biri vücutta ağır metal zehirlenmesi olup olmadığıdır. Ciddi sağlık sorunlarına neden olan bu problemden muzdarip olmanız için sanayi işçisi falan olmanız gerekmiyor. Maalesef modern yaşamın her alanında ağır metallere maruz kalıyoruz.

    Ağır metal maruziyeti çevresel ve mesleki nedenlerle ortaya çıkabilir. Çevresel nedenlerle düşük dozda ve yavaş maruziyet gelişirken, mesleki nedenlere bağlı yüksek dozda maruziyet ortaya çıkabilir.

    Sanayileşmenin artmasıyla ağır metallere hem mesleki maruziyet, hem de atıkların çevreye salınmasına bağlı olarak çevresel maruziyet de artış meydana gelmektedir. Böcek öldürücü spreylerdeki ve pişirme araç gereçlerindeki kurşun, konserve kenarlarındaki lehim, amalgam diş dolguları, kozmetik ürünleri ve kirlenmiş denizlerdeki canlı balıklarda biriken civa miktarı, asit gidericiler ve tencere yapımında kullanılan alüminyum bu konuda akla gelen ilk örneklerdir. Yüzyıllar boyunca insanlar ağır metalleri etkilerini bilmeden takı, silah, su borusu vb çeşitli amaçlar için kullanmışlardır. Sanayileşme ile birlikte ağır metal içeren kömürlerin yakılmaya başlanması ile endüstri bölgelerindeki ağır metal kirliliği aşırı boyutlara ulaşmış ve ağır metal kirliliğinden kaynaklanan ilk tanımlanan zehirlenmeler Japonya’da ortaya çıkmıştır.

    Ağır metal zehirlenmeleri arasında en sık rastlananı civa zehirlenmesidir. Organik civanın nörotoksik etkileri 1866 yılından bu yana önemle dile getiriliyor. Civa zehirlenme biçiminin en önemli ve felaket şeklinde nitelendirileni, 1953 yılında Japonya’nın Minamata şehrinde yaşandı.

    MİNAMATA FELAKETİ

        Japonya’nın güneybatı ucunda bulunan Kyushu bölgesindeki Minamata kentinin sakinleri, başta evde besledikleri kediler olmak üzere kasabadaki hayvanlarda anormal davranışlar gözlemlediler. Kedi türünden hayvanlar aniden sarsıntılar geçiriyor, bazen de denize atlayarak tabiri caizse intihar ediyorlardı. Kasaba halkı kedilerde görülen bu rahatsızlığa “kedileri dans ettiren hastalık adını” taktı.” 1956 yılında, Minamata hastalığı olarak tarihe geçecek rahatsızlığın ilk insan kurbanı teşhis edildi. Hastalığın semptomları sarsılmalar, konuşma bozukluğu, hareket kabiliyetinde azalma kontrol edilemeyen kol-bacak hareketleriydi. Üç yıl süren araştırmalar, kasaba halkına büyük iş imkânı sunan Chisso şirketinin Minamata Körfezini sanayi atıklarıyla kirlettiğini ortaya çıkardı. Plastik üretimi yapan şirketin liman kentinin sularını kirletmesi sonucu büyük miktarda cıva ve diğer ağır metaller halkın ana gıdaları arasında yer alan balık ve kabuklu canlıları zehirlemişti. Bu dönemde cıva zehirlenmesinden şüphelenilmediği için kan veya saç örneği alınmamıştı. Fakat bir Japon geleneği olarak bebeklerin düşen göbek kordonları aileler tarafından saklanmasıyla acı gerçek ortaya çıkıyordu. Bu dokularda yapılan analizler sonucu özellikle 1950-1965 yılları arasında doğan bebeklerde civanın en yüksek düzeyde olduğu belirleniyordu.

     

    BİYOAKÜMÜLASYON

    Minimata’ da gerçekleşen bu felaketteki temel kavramlardan birisi de biyoakümülasyondur. Suya herhangi bir yerden bulaşan bir zararlı bakteri veya kimyasalın öncelikle fitoplanktonlar tarafından absorbe edilmesiyle bir süreç başlar. Bu süreci fitoplanktonlarla beslenen zooplanktonlar ve zooplanktonlarla beslenen deniz canlıları devam ettirir. Süreç böyle devam edip sona ulaştığında besin zincirinin en üst kademesindeki predatörler kendilerinden önce gelen canlıyla beslenmiş olurlar. Bu süreç esnasında en başta fitoplanktonunabsorbe ettiği zararlı bakteri miktarına 1 birim dediğimizde, zooplanktonda bu oran 10 birim onu yiyen deniz canlısında 100 birim ve ortalama bir balıkta 1000 birim olacaktır. Biyokütle mantığıyla üreticiden tüketiciye doğru azalan interaksiyon döneminde, ilk başta fitoplanktonakontamine olan zararsız miktarın zaman geçtikçe oldukça ciddi boyutlara ulaşması olayına biyoakümülasyon denir.

     

    CİVA KULLANIM ALANLARI

    • Tarım ve kağıt endüstrisinde,
    • Plastik, pil, boya sanayiinde,
    • Termometre, Manometre, redresör gibi aletlerde,
    • Neon ışıkların yapımında,
    • Patlayıcılar ve ateşleyicilerde,
    • Buharlı lambalarda,
    • Bazı elektrik devre anahtarlarının yapımında,
    • Aynaların sırlanmasında,
    • Altın ve gümüş üretiminde,
    • Tıpta tedavi maddesi olarak,
    • Kömür ve petrol gibi fosil yakıtlarının kullanımı, madencilik, metalürji, çelik ve çimento üretiminde,

             

    Feyza YALÇIN
    Kimyager

     

    Kaynaklar:

  • METAL İŞLEME SIVISI(AKIŞKANI)

     METAL İŞLEME AKIŞKANI NEDİR VE NERELERDE KULLANILIR?

     Metaller işlendikleri zaman, ana metalden talaşın kopması ve kalemden bu talaşın sıkışarak kayması sonucunda bir ısı meydana gelir. Oluşan bu ısının mümkün olduğu kadar çabuk aletten ve işlenen parçadan uzaklaştırılması gerekir.

    Bu ısının uzaklaştırılabilmesi için;

    • İşlenen parça ile alet arasındaki sürtünme katsayısının düşürülmesi,
    • Soğutma gereklidir.

    Kullanılan metal işleme akışkanları;

          Aletin veya kalemin kullanma ömrünü uzatmak,

          İşlenen parçada yüzey düzgünlüğü sağlamak,

          Kesme maliyetini düşürmek,

          Çapaksız çalışma ortamı oluşturmak,

          İşlenen parça ile aletin birbirinden kolay ayrılmasını sağlamak amacı ile yukarıdaki iki maddeyi de içermek zorundadırlar.

     

    METAL İŞLEME AKIŞKANLARI HAKKINDA SAĞLIKLI VE GÜVENİLİR BİLGİ

    Öncelikle akışkanın satın alındığı tedarikçi akışkan hakkında birincil kaynaktır. Tedarikçi kullanılacak akışkanın sağlığa etkileri konusunda bilgili olmalıdır ve güncel malzeme güvenlik formları sağlayabilir.

    Bazı tedarikçiler işi bir adım daha ilerletip sağlık, güvenlik ve çevre yardımını kapsayan kimyasal veya akışkan idare programı, müşteri destek programı ve ürün yönetim programı sağlamak gibi ek destek verebilir. Bu programlar gerçekten faydalı olabilir çünkü bu programlar çoğunlukla OSHA’ nın tehlike iletişim standardının gerektirdiği güncel ve kapsamlı sağlık ve güvenlik bilgilerini, etkin akışkan idaresi için tavsiyeleri ve uygun kullanım ve ürünlerin imhası hakkında bilgileri içerir.

    Ayrıca tedarikçi, ürünlerinin uygulanabilir idari, sağlıksal ve çevresel düzenleyici mülahazalarla uyumlu olduğunu, mikrobal içeriğin karakterize edilmesini de kapsayan kullanımda olan akışkanların analizini sağlayacağını ve çalışanların maruziyetinin ölçülmesi için hava örneği sağlanacağını temin edebilmelidir.

     

    GÜVENLİ BİR METAL İŞLEME AKIŞKAN SEÇİMİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

    Bir akışkan seçerken aşağıda belirtilen hususlar dikkate alınmalıdır.

    • Akışkan bileşenlerinin toksikliği

     Seçilen metal işleme akışkanlarının mümkün olduğu kadar tahriş ediciliği olmamalı ve hassasiyet oluşturmamalıdırlar. PAH lar, klorlu parafinler, alkanolaminler, nitritler ve formaldehit yayan biyositler içeren yağlar gibi potansiyel kanserojen bileşenlerden sakınmalıdır. Bu konuda ASTM Standart E 1687-98, metal işleme akışkanlarındaki ham yağların kanserojen potansiyellerinin belirlenmesi, ASTM Standart E 1302-00, su ile karışabilen metal işleme akışkanlarını test eden akut hayvan toksikliği için standart rehberi gibi bazı uluslararası standartlardan yardım almak faydalı olacaktır. Nitrozamin oluşma potansiyelini minimize etmek için, nitrit içeren malzemeler etanolamin içeren metal işleme akışkanlarına eklenmemelidir (NIOSH 1998b).

    Su bazlı yağlar veya sentetik akışkanlar kullanılacaksa ürün seçimi, depolama, dağıtım ve bakım dahil olmak üzere güvenli kullanım kuralları için, ASTM Standart E 1497-1400, Su-bazlı metal işleme akışkanlarının Güvenli Kullanım Standart Uygulamasına başvurulmalıdır.

    Çoğu su bazlı metal işleme akışkanı çeşitli mikroskobik organizmaları öldüren ve akışkanı mikrobiyal bozunmadan koruyan kimyasal bir biyosit içerir. Biyosit konsantrasyonu akışkan şartnamelerinde belirtilen gereken değeri aşmamalıdır, çünkü fazlası çalışanların cilt veya solunum yolu irritasyonu ve hassasiyeti yaşamalarına sebep olabilir.

    • Akışkanın tutuşabilirliği

    Pür yağlar için önemli bir husustur. Tutuşabilirlik tehlikeleri hakkında detaylı bilgi için OSHA standartları ve spesifik el kitaplarına başvurulmalıdır.

    • Akışkan imhası

    Çalışanları ve toplumu imha işlemleri sırasında ortaya çıkabilecek potansiyel sağlık ve güvenlik problemlerinden korumak için üreticinin talimatlarını takip etmek gerekmektedir. İmha gereksinimleri akışkanın tipine göre değişmektedir.

     

    MECBURİ VE TAVSİYE EDİLEN MARUZİYET SINIR DEĞERLERİ

    ACGIH’in ve benzeri diğer ulusal kuruluşların metal akışkanları ile ilgili belirli sınırlamalar mevcuttur. Fakat, bu yazının dahilinde bu sınırlamalardan bahsedilmeyecektir. Bunun yerine NIOSH ve OSHA’nın konu hakkındaki sınırlamalarına atıflar yapılacaktır.

    Halihazırda iki OSHA hava kirletici izin verilebilir maruziyet limiti metal işleme akışkanlarında geçerlidir. Bunlar mineral yağ buharı için 8-saat zaman ağırlıklı ortalama(TWA) için 5 mg/m3 ve geçerli tüm diğer metal işleme akışkanları için 15 mg/m3 dir.(8-saat zaman ağırlıklı ortalama)

    1998’de NIOSH, metal işleme akışkan aerosolleri için her gün 10 saate kadar haftalık 40-saat boyunca zaman ağırlıklı ortalama torasik katı parçacık kütlesi konsantrasyonu sınır limiti olarak 0,4 mg/m3 i tavsiye eden kriterler dokümanı yayınlamıştır. Torasik örnekleyicilerin sınırlı sayıda olmasından dolayı, toplam katı parçacık kütlesinin ölçülmesi makul bir ikamedir. 0,4 mg/m3 ’lük torasik katı parçacık kütle konsantrasyonu 0,5 mg/m3 ’lük toplam katı parçacık kütle konsantrasyonuna tekabül etmektedir. NIOSH tavsiye edilen maruziyet limiti metal işleme akışkanlarına maruziyetten dolayı oluşan solunum yolu bozukluklarını önlemek veya büyük ölçüde azaltmak amacıyla konmuştur. NIOSH’un görüşüne göre, çoğu metal kaldırma işlemlerinde, metal işleme akışkan aerosolü maruziyetlerinin 0,4 mg/m3 veya daha aşağısı ile sınırlandırılması teknolojik olarak makuldür (NIOSH 1998b).

    1999’da, OSHA Metal İşleme Akışkan Standartları Tavsiye Komitesi 8-saat süreli-ağırlıklı ortalama izin verilebilir maruziyet limiti olarak 0,4 mg/m3 torasik katı parçacığı (0,5 mg/m3 toplam katı parçacık) önerdi. Komite tavsiye edilen izin verilebilir maruziyet limitini astım ve azalmış akciğer fonksiyonu üzerindeki çalışmalara göre temellendirmiştir.

     

    SAĞLIK ETKİLERİ

    Metal işleme akışkanları kirlenmiş maddelerin, spreylerin veya buharın deriyle teması ve metal işleme akışkanlarının buhar ve aerosollerinin solunarak inhalasyon yoluyla sağlığa zararlı etkilere sebep olabilir.

    Metal işleme akışkanlarına deri ve hava yoluyla cildin, akciğerlerin, gözlerin, burnun ve boğazın tahrişini de kapsayan maruziyetler sağlık problemlerinin içinde sayılmaktadır. Dermatit, akne, astım, zatürre, üst solunum yolunun tahrişi ve bir dizi kanser çeşidi metal işleme akışkanlarına maruziyetle ilişkilendirilmiştir (NIOSH 1998a).

    Sağlık problemlerinin ciddiyeti akışkanın türü, kirlenmenin derecesi ve türü ve maruziyetin seviyesi ve süresi gibi çeşitli faktörlere bağlıdır.

     

    MESLEKİ MARUZİYET NASIL KONTROL EDİLEBİLİR?

    Mesleki maruziyetler mühendislik ve işte uygulama kontrolleri, yönetimsel kontroller ve kişisel koruyucu donanımın kullanımı gibi bilinen birçok ilkenin uygulanmasıyla kontrol edilebilir. Bu ilkeler kaynağında ya da yakınında, yine çalışma ortamına veya mesleki maruziyetin bireylere etki ettiği noktada uygulanabilir. Atölyelerde çalışanların metal işleme akışkanlarına maruz kaldığı yerlerde, maruziyet aşağıdaki başlıklarla kontrol altına alınabilir:

    (1) Metal işleme akışkanının salım sisteminin uygun şekilde tasarlanıp çalışması;

    (2) İzolasyon;

    (3) Etkin lokal egzoz havalandırması;

    (4) Etkin genel veya seyreltme havalandırma;

    (5) Kontrollerin uygun kullanımı da kapsayan iyi çalışma uygulamaları ve

    (6) Ekipmanın uygun bakımı.

     

    NE SIKLIKLA MARUZİYET İZLEME YAPILMALIDIR?

     NIOSH maruziyet izlemelerinin en azından her yıl düzenli olarak yapılmasını tavsiye etmektedir. Maruziyeti etkileyebilecek üretimde, donanımda, süreçte, ürün formulasyonunda, personelde veya alınan kontrol önlemlerinde bir değişiklik meydana geldiğinde çalışanların maruziyetleri tekrardan değerlendirilmelidir.

    Sonuç olarak ülkemizde henüz bu konuya yönelik çalışmalar oldukça kısıtlıdır. Diğer iş sağlığı ve güvenliği başlıkları gibi artık bu konuya da gereken ilgi ve hassasiyet gösterilmelidir, çünkü gerekli önlemler alınmadığı zamanlarda yukarıda da belirtildiği gibi inhalasyon ve irritasyon yoluyla ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabilmektedir. Ancak şu da göz ardı edilmemelidir ki gelişen teknoloji ve artan bilgi birikimiyle artık konveksiyonel sistemlerden CNC’ lere doğru bir geçiş gözlemlenmektedir. Bilindiği üzere CNC’ ler tamamen kapalı şekilde çalışmakta ve çalışanların maruziyetlerini minimum bir seviyeye indirmektedir. Ne yazık ki bu geçiş ülkemizde işletmelerin %98.9 ünün KOBİ oluşundan ötürü yabancı ülkelerdeki gelişime göre yavaş ilerlemektedir. Var olan sistemlerde yukarıdaki önlem ve kontrolleri gerçekleştirilmesi işletmelerin ve çalışanların faydasına olacaktır.

     

    Elif ÇETİNKAYA
    Kimyager/Laboratuvar Sorumlusu

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                                                          Okumak İsteyebilirsiniz: Metal İşleme Sıvılarının Sağlığa Etkileri

     

    Kaynaklar:

    1. Mac, D (2002). Working safely with metalworking fluids.
    2. OSHA [1999]. Metalworking Fluids: Safety and Health Best Practices Manual. Salt Lake City: U.S. Department of Labor, Occupational Safety and Health Administration. http://www.osha.gov/
    3. Metalworking fluid safety
    4. SOYDAN, Y. Ve ULUKAN, L. (2003) “Triboloji:Sürtünme-Aşınma-Yağlama Bilimi ve Teknolojisi” TAGEM KOPİSAN Teknoloji Araştırma Geliştirme merkezi – teknoloji yayınlar serisi
    5. Uluslararası İleri Teknolojiler Sempozyumu (IATS’09), 13-15 Mayıs 2009, Karabük, Türkiye, Talaşlı üretimde kullanilan kesme sıvılarından istenen özellikler, Halil DEMİR, Hasan Basri ULAŞ, Metin ZEYVELİ
    6. http://www.hse.gov.uk/
    7. Martin, T. J. (2005, 6 7). Controlling exposure to metalworking fluids.
    8. Burton, N. C., Eisenberg, J., Evans, S., & Rodriguez, M. (2008, 10 6). [NIOSH Science Blog]. http://blogs.cdc.gov/
    9. http://www.air-quality-eng.com/fadal.php
    10. Eğri, N., İmancı, C., & Akpolat, M. S. İş Sağlığı Ve Güvenliği Genel Müdürlüğü , İş Sağlığı Ve Güvenliği Enstitü Müdürlüğü (2011). Endüstriyel havalandırma. www.isgum.gov.tr/
    11. OECD 2002, KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı 2003
  • HİDRAZİN

    Nedelin Faciası

    Bilim ve teknoloji her geçen gün gelişiyor, gelişirken de insan hayatına birçok kolaylık ve yarar sağlıyor. Hele de bilim ve teknoloji gibi konularda ülkeler arası rekabet varsa bundan en büyük katkıyı yine bilim alıyor. Bazen ise bu rekabet hırsa dönüşüyor ve korkunç sonuçlar doğurabiliyor. Amerika Birleşik Devletleri ile bilim konusunda amansız bir yarışa giren Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi. 1960 yılında gerçekleşen Nedelin Faciasında çoğu bilim adamı olmak üzere yaklaşık 150 kişi hayatını kaybetmiştir. Sovyetler Birliği R-10 roketini uzaya göndermeye çalışırken yakıt olarak eskiden kullanılan oksijen destekli karosen yerine daha kolay depolanma imkanı sunan ve hazır şekilde uzun süre saklanabilen asimetrik dimedilhidrazin kullanmaya karar vermişti. Çok tehlikeli ve zehirli olan bu maddenin yakıtta kullanılmasıyla bir önceki roketlerin kısıtlamalarından kurtulacağı düşünülmekteydi. Amerika Birleşik Devletleri ile olan uzay rekabeti, Mitrofan Ivanovich Nedelin için bir baskı unsuru olmuştu. Sovyetler’in nitelikli bir balistik füzeye hemen sahip olma isteğiyle Nedelin, roket testinin yapılmasına karar verdi. Oysa mühendisler güvenlik eksikleri olduğunu ve bu eksikliklerin tamamlanmadan testin yapılmaması gerektiğini söylüyorlardı.
    Mühendisleri dinlemeyen Nedelin, Bolşevik Devrimi’nin yıldönümüne testi yetiştirme kararı aldı. Nedelin, uyarıların hiçbirini dikkate almadı ve içerisinde yaklaşık yüz ton zehirli madde olan roketin deneme fırlatışını başlattı. Füze daha fırlatılmamışken; motorlarında bir kısa devre meydana geldi ve roket infilak etti. Bu patlamayla füzenin çevresindeki onlarca insan hayatını kaybetti. Akabinde hidrazin tüm üsse yayıldı ve yüzden fazla insan zehirlenerek öldüler. Bu insanların arasında Nedelin de vardı.


    Kimyasal Yapısı ve Kullanım Alanları

    Yukarıda bahsettiğimiz Nedelin Faciasında birçok insanın ölümüne neden olan Hidrazin nasıl bir kimyasaldır peki? Her şeyden önce Hidrazin, bozunduğunda yangın ve patlamaya neden olabilecek amonyak dumanları, hidrojen ve azot oksitleri çıkarır. Kuvvetli indirgen bir maddedir ve oksitleyicilerle güçlü reaksiyona girer. Kuvvetli indirgen bir madde olduğu için de gümüş ayası yapımında, cam ve plastikler üzerinde metal filimleri meydana getirmekte, kaynayan sudaki oksijeni uzaklaştırmakta ve paslanmayı önlemekte kullanılır. İkinci Dünya Harbi’nde jet ve roketleri ittirici yakıt olarak kullanılmıştır. Bromür tuzu lehim yapımında kullanılırken, bakır ile olan tuzu ise ziraatta mantar öldürücü olarak kullanılır. Organik hidrazin bileşiklerinin ise yine çok farklı kullanım alanları vardır. Mesela nikotinik asit hidrazait tüberküloz tedavisinde kullanılır. Ayrıca özel yakıtlar üretiminde, plastik ve reçinemsi maddelerde, tekstil boyalarında, fotoğraf eczalarının yapımında ve köpük kauçuk imlatında şişirici madde olarak kullanılır.

    Buhar Kazanları

    Bildiğiniz üzere 18. yy’ da Sanayi Devrimi’ nin ortaya çıkmasının temel nedeni buhar makinelerinin icadıdır. Buhar, içerdiği yüksek enerji ve kolay taşınabilmesi nedeniyle sanayinin bütün alanlarında ve büyük ısıtma sistemlerinde kullanılır. Su evrensel bir çözücüdür, ulaşılması herkes tarafından en kolay ve ucuz maddedir. Fakat su içerisindeki oksijen miktarı ne kadar fazla ise su o derece koroziftir. Suyun sıcaklığı ne derece yüksek ise içerisindeki oksijen miktarı da o kadar azdır aslında fakat yüksek ısılarda çok küçük miktardaki oksijen bile soğuk suda oluşturabileceğinden daha fazla korozif etki gösterir ve buhar kazanı ömrünü kısaltırken bakım masraflarını da arttırır. Bu nedenle buhar kazanlarındaki oksijen kontrol altında tutulmalıdır. Basınçlı buhar kazanlarındaki oksijeni uzaklaştırmak için de Hidrazin kullanılır.

     Hava Yastıkları

    Hava yastığı ilk olarak İkinci Dünya Harbi’nde savaş uçakları yere düştüğünde kazayı en az hasarla atlatsın diye kullanılmıştır. İlk kez askeri alanda kullanılan bu icat 1950’li yıllarda ölümlü kazaların çok yaşandığı arabalar için de kullanılmaya başlanmıştır.

    Hava yastığının temel görevi çarpışmayı sönümlemektir. Aracın ön kısmında bir sensör bulunur ve bu sensör araç belli bir hızla çarpıştığında, çarpışmanın şiddeti ölçüsünde elektrik sinyali üretir. Sonrasında da bir ivmeölçer bu sinyalin şiddetini ölçer. İvme sensörü bu oranın üzerinde bir sinyal algılarsa; işlemci hava yastıklarını patlatmak üzere ısıtıcıyı ateşler. Ateşleyici bir tüp içinde kıvılcım çakar ve bu kıvılcımın yaydığı ısının etkisiyle yanma meydana gelir. Burada yanan madde hidrazinden elde edilen sodyum aziddir. Bu yanma sonucu ortaya çıkan nitrojen gazı hava yastıklarını şişirir. Sonrasında ise üzerinde bulunan deliklerden geri boşalır ki kazazede boğulmasın. Tüm bunlar sadece birkaç milisaniye içerisinde olmaktadır. Oysa üretilmesi planlanan ilk hava yastıklarında, hava yastığını harekete geçirecek otomatik bir mekanizma bulunmuyordu ve sürücü yardımıyla ya da fişek yardımıyla şişirmeleri gerekiyordu. Ayrıca gerekli miktarda gazın temini, araca monte edilmesi için oldukça büyük sistemlere ihtiyaç duyuluyordu.

    F16’ lar

    F-16 uçakları Hava Kuvvetleri envanterine yeni giren yüksek ve gelişmiş teknolojinin en son ürünlerinden olup silahlarını hava ve kara hedeflerine çok yüksek hassasiyetle sevk edebilen uçaklardır. Çok yönlü taktik ve avcı uçağı olan F-16 uçakları havadan havaya ve havadan yere savaş kabiliyetine sahiptir. F-16 uçağının tek motorlu olması nedeniyle uçağa elektrik ve hidrolik takat gelmediği zamanlarda acil olarak takat sağlayan ünite (EPU) devreye giriyor. Bu sistemde yakıt olarak kullanılan hidrazin insan vücuduna temas ettiğinde veya buharına maruz kalındığında sağlık açısından zararlı etkilere sahiptir. Bu yüzden kaza/kırım olaylarında veya acil durumlarda uçağa yaklaşmadan önce uçağın sağ yan tarafında bulunan gösterge ve dedektörler iyice kontrol edilmesi, uçağa herhangi bir müdahalede bulunmadan önce EPU sistemi emniyet pimi takılarak ve pilot kabininden OFF edilerek devreden çıkartılması gerekiyor.


    Feyza YALÇIN
    Kimyager


    Diğer Blog Yazılarımız İçin: 
    https://demo.haliccevre.com/blog/                                                       Okumak İsteyebilirsiniz: Titanyum Dioksit

     

    Kaynaklar:

    www.uzayevren.com

    http://inovatifkimyadergisi.com

    https://www.turkishairforce.org/