Demo

Kategori: Blog

  • İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ – İŞ HİJYENİ

    İŞ HİJYENİ NEDİR?

    İş hijyeni ; çalışan sağlığını olumsuz yönde etkileyebilecek fiziksel, kimyasal ve biyolojik faktörlerin tespit edilmesi, etkilerinin değerlendirilmesi ve kontrol altına alınması şeklinde tanımlanabilir. Hatta AIHA (American Industrial Hygiene Association/Amerikan Endüstri Hijyenistleri Birliği) iş hijyeni kavramını  “İş Hijyeni, işyerlerinde görülen ve endüstri toplumunda hastalığa, sağlığın bozulmasına ve huzursuzluğa neden olan çevresel faktörleri, stresleri saptayan, değerlendiren ve onları kontrol eden bilim ve sanattır’’ şeklinde tanımlamıştır.

    Bu nedenle çalışan nüfusun sağlığının ve refahının korunması, iş veriminin arttırılması ve tedavi giderlerinin azaltılarak sosyal güvenlik sistemine katkıda bulunulması açılarından büyük önem taşımaktadır. İş hijyeni alanı, yukarıda bahsedilen fiziksel, kimyasal ve biyolojik faktörlerin ölçüm test ve analizlerle tespitini takiben bunların sağlık etkilerinin değerlendirilmesini ve gerekli tedbirlerin tasarlanıp uygulamasını da içermektedir.

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 20.08.2013 tarihinde yayımlanan “İş Hijyeni Ölçüm Test ve Analizi Yapan Laboratuvarlar Hakkında Yönetmelik” ise bu konular arasından ölçüm test ve analiz konusunu düzenlemekte ve iş hijyeni ölçüm test ve analizi yapacak laboratuvarların yetkilendirilmesi hakkındaki usul ve esasları belirlemektedir. Yine bu yönetmeliğe göre iş hijyeni ölçüm, test ve analizi ‘Çalışma ortamında bulunan, çalışanların sağlığını olumsuz yönde etkileyebilecek her türlü gürültü, titreşim, aydınlatma, iyonlaştırıcı olmayan radyasyon gibi fiziksel; toz, gaz, buhar gibi kimyasal ve virüs, bakteri, mantar gibi biyolojik etkenlerin nicelik ve nitelik tayininin yapılmasını’ tanımlamaktadır.

    İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ’NE GENEL BAKIŞ

    Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) göre dünyada, her dakikada bir yaklaşık 700 işçi iş kazası geçirmekte olup, her dakikada bir 5 işçi, iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda ölmektedir. Dolayısıyla, her gün yaklaşık olarak 7000 kişi iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda ölmektedir ki bu da her yıl 2,5 milyondan daha fazla kişinin ölmesi anlamına gelir. Kötü iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının ekonomik maliyetinin ise her yıl dünya gayri safi hasılasının %4 olduğu tahmin edilmektedir.

    İş kazası, kişinin çalışma hayatında 5510 sayılı Kanunda sayılan hallerden birinde meydana gelen ve sigortalıyı bedenen ve ruhen engelli hale getiren olaylardır. Bu olaylar;

    1. Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
    2. İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle,
    3. Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
    4. Hizmet akdi ile çalışan emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
    5. Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
    6. Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle
      meydana gelen olaylardır.

    Ülkemizde ise SGK istatistiklerine göre; 2012 yılında 74.871 iş kazasında 744 kişi, 2013 yılında 191 bin 389 iş kazasında 1360 kişi, 2014 yılında 221.366 iş kazasında 1.626 kişi, 2015 yılında 241.547 iş kazasında 1.252 kişi hayatını kaybetmiştir.

    Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir. İşle ilgili hastalıklar, ortaya çıkış nedeni karmaşık olan, oluşmasında ve gelişmesinde çalışma ortamı ve çalışma şeklinin diğer sebepler arasında önemli faktör olduğu hastalıklardır.

    TÜİK’in 2006-2007 İş Kazaları ve İşe Bağlı Sağlık Problemleri Araştırma Sonuçları uygulama dönemi itibariyle istihdamda olan veya son 12 ay içinde bir işte çalışmış olan bireylerin son 12 ay içerisinde herhangi bir iş kazası geçirip geçirmedikleri veya yine bu süre zarfında işe dayalı bir sağlık probleminin etkilerine maruz kalıp kalmadıklarına ilişkin bilgiler vermektedir. Buna göre;

    • Son 12 ay içinde istihdam edilenlerden % 3,7’si çalıştığı işe bağlı bir rahatsızlık geçirmiştir. Bu oran erkeklerde % 3.9 iken, kadınlarda % 3’tür.
    • Son 12 ay içinde istihdam edilen fertlerden, işe bağlı bir sağlık sorununa maruz kaldığını belirtenlerin % 63’ü 35 ve daha yukarı yaştadır. 15-24 yaş grubundaki fertlerde işe bağlı bir sağlık sorunu yaşayanların oranı % 1,6 iken, 35-54 yaş grubunda bu oran % 4,7, 55 ve daha yukarı yaştakilerde ise % 4,5’tir.

    Araştırmanın diğer sonuçları;

    • Son 12 ay içinde istihdam edilen fertlerden okuma-yazma bilmeyenlerin, işe bağlı bir sağlık sorununa maruz kalma oranı % 4.8 olup, diğer eğitim seviyesindeki fertlere kıyasla oldukça yüksektir.
    • İşteki durumu yevmiyeli olanların işe bağlı bir sağlık sorununa maruz kalma oranı % 4.9 olup, diğer gruplara göre oldukça yüksektir.
    • Son 12 ay içinde işe bağlı bir sağlık sorununa maruz kalanların oranının en yüksek olduğu sektör % 8.1 ile madencilik ve taşocakçılığıdır.
    • Meslek grupları açısından, Zanaatkârlar ve ilgili işlerde çalışanların işe bağlı bir sağlık sorununa maruz kalma oranları % 4,7 ile ortalamanın üzerindedir.
    • Referans süresi içinde çalışmış olup, işe bağlı bir sağlık sorunu yaşamış olanların % 61,8’ i on kişiden az çalışanı olan işyerlerinde çalışmaktadır.
    • Son 12 ay içinde işe bağlı bir sağlık sorunu yaşayanların % 52,4’ünün geçirmiş olduğu kaza nedeniyle işten uzak kalmaları gerekmemiş veya bir günden az süreyle uzak kalmıştır.

     

    Feyza YALÇIN
    Kimyager


    Diğer Blog Yazılarımız İçin:
    https://demo.haliccevre.com/blog/                                                               Okumak İsteyebilirsiniz: İş Yerlerinde Aydınlatma

     

    Kaynaklar:

    http://www.ilo.org

    www.aiha.org

    http://www.sgk.gov.tr

    https://www.csgb.gov.tr

  • GÜRÜLTÜ ÖLÇÜMÜ NEDİR?

    GÜRÜLTÜ NEDİR, GÜRÜLTÜ ÖLÇÜMÜNÜN ÖNEMİ NEDİR?

    Gürültü, akustik açıdan gelişigüzel bir dalga biçiminde ve birbirleriyle harmonik bir ilişkisi olmayan birden çok frekans bileşenine sahip, yüksek basınçlı ve basıncı zaman içinde değişebilen, ani veya sürekli karmaşık sesler topluluğudur. Bu sesler ne kadar anlamsız, ne kadar şiddetli, ne kadar düzensiz ve ne kadar ani olursa, o kadar rahatsız edicidir. İnsanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz etkilemesi, fizyolojik ve psikolojik dengelerini bozması, iş performansını azaltması, çevrenin huzurunu ve sakinliğini yok ederek niteliğini değiştirmesi gibi olumsuz etkileri nedeniyle gürültü için tedbirler alınması gerekmektedir. Bunun için de gürültü ölçümü büyük önem arz etmektedir.

    GÜRÜLTÜ ÖLÇÜMLERİNİN AMACI NEDİR?

    Gelen bir şikâyeti değerlendirme, yasalara uygunluğu denetleme, maruz kalan kişi sayısını belirleme, araştırmalar, kalibrasyon doğrulama, arazi kullanım planlaması veya çevresel etki değerlendirmesi (ÇED), ruhsat başvurusu, gürültü haritalama, önlemlerin etkinliğini değerlendirme amacı ile gürültü ölçümleri yapılmaktadır.

    GÜRÜLTÜ-TİTREŞİM ÖLÇÜMLERİ NERELERDE YAPILIR?

    Ulaşım araçları (kara yolu, demir yolu, hava yolu ve deniz yolu trafiği), açık alanda kullanılan ekipmanlar, şantiye alanları, sanayi tesisleri, atölye, imalathane, işyerleri vb. ile rekreasyon ve eğlence yerlerinden çevreye (dışarıya) yayılan sesler çevresel gürültü kapsamına, maden ve taş ocakları, ulaşım araçları, sanayi ve inşaat makineleri gibi işlemlerden doğan ve yapılarda kullanım alanı dışında başka maksatlarla kullanılan hacimlerdeki faaliyetler sırasında oluşan genellikle katı, sıvı ve gaz ortamlarda yayılan ve insan vücudunca hissedilen mekanik salınım hareketleri çevresel titreşim kapsamına, yapı içindeki mekanik sistemler ve diğer gürültü kaynaklarından doğan ve mekân içinde bulunan insanları olumsuz etkileyen, istenmeyen ve zararlı sesler iç ortam gürültü kapsamına, çalışanların gürültüye ve mekanik titreşime maruz kalmaları sonucu oluşabilecek sağlık ve güvenlik risklerinden korunmalarını sağlamak için kişiler üzerinde yapılan ölçümler ise kişisel maruziyet gürültü ve titreşim kapsamına girmektedir.

    GÜRÜLTÜ ÖLÇÜMLERİ ÖNCESİ HAZIRLIK

    Ölçüm öncesinde gürültünün hangi amaçla, ne şekilde, ne kadar süre ile değerlendirileceği, değerlendirme zaman dilimi konularında planlamanın yapılması, ölçüm cihazı donanımının kontrol edilmesi, batarya durumlarının gözden geçirilmesi, ekipmanın kontrolü, doğruluğunu test etmek amacıyla cihaz kalibratörü ile kalibrasyon yapılması, gürültü kaynağı, gürültüden etkilenen alanlar ve gürültünün yayılım yolları hakkında gerekli bilgiler toplanması, araştırmalar yapılması ölçümler için büyük kolaylıklar sağlamaktadır.

    GÜRÜLTÜ ÖLÇÜM CİHAZLARI ve ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

    Gürültü ölçümleri, ses basınç ölçerler, sürekli ölçüm/izleme sistemleri ve dozimetreler (etki izleme analizi) ile gerçekleştirilir. En yaygın olarak ses basınç ölçerler kullanılmaktadır.

    Gürültü değerlendirme ölçüsü, ses basıncı seviyesine dayanan desibel (dB)’dir. Gürültü seviyesinin ölçüsü, kullanılan ağırlık eğrisine göre dBA ya da dBC’dir. A ağırlık eğrisi insan kulağının frekansa bağlı olarak sese olan duyarlılığını en iyi temsil etmekte ve genelde dBA olarak ölçülmektedir. C ağırlık eğrisi darbe gürültüsünün ölçüm ve değerlendirilmesinde kullanılmakta ve dBC olarak ölçülmektedir.

    Ses ölçüm cihazlarının özelliklerini tarif eden çeşitli standartlar bulunmaktadır. Bu standartlar ses ölçüm cihazlarını hassasiyet derecelerine göre dört gruba ayırmaktadır. Dört hassasiyet seviyesi birbirinden toleranslarındaki farklılıklar sebebiyle ayrılmaktadır. Tip numarası yükseldikçe tolerans aralığı genişlemektedir. Farklı hassasiyet dereceleri farklı ölçümleri hedeflemektedir.

    Çevresel gürültü ölçüm ekipmanı LAeq,T ölçebilmeli, Tip 1 mikrofonu olmalı, standart frekans ağırlıkları A ağırlıklı ve C ağırlıklı olmalı, zaman ağırlıkları F, S ve I ağırlıklı olmalı, A ve C frekans ağırlıklı, darbeli, dalgalı ve periyodik sesler için toplama ve ortalama işlemi yapabilmeli, istatistiksel dağılım (LAN,T) vermeli, 1/1 ve 1/3 oktav bant analizi yapabilme gibi özelliklere sahip olması tercih edilmektedir.

    GÜRÜLTÜ ÖLÇÜMLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

    Gürültü Ölçümü

    Çevresel gürültü ölçümleri ve değerlendirilmesinde, Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği (ÇGDYY) hükümleri dikkate alınmaktadır. Yönetmelikte, değerlendirme yöntemleri kullanılarak çevresel gürültüye maruz kalma seviyelerinin, hazırlanacak gürültü haritaları, akustik rapor ve çevresel gürültü seviyesi değerlendirme sonuçları esas alınarak çevresel gürültüye maruz kalma seviyelerinin insan sağlığı üzerinde zararlı etkilere sebep olabileceği ve çevresel gürültü kalitesini korumanın gerekli olduğu yerlerde, gürültüyü önleme ve azaltmaya yönelik eylem planlarının hazırlanması ve bu planların uygulanması ile ilgili usul ve esasları konuları ele alınmıştır.

    İş Hijyeni kapsamında yapılan gürültü ve titreşim ölçümlerinin değerlendirilmesinde ise Çalışanların Gürültü İle İlgili Risklerden Korunmalarına Dair Yönetmelik ve Çalışanların Titreşimle İlgili Risklerden Korunmalarına Dair Yönetmelik hükümleri dikkate alınmaktadır. Yönetmelikler de, maruziyet sınır değerleri ve maruziyet eylem değerlerine yer verilmiştir.

    Kaynaklar:
    1. Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği (04.06.2010, Sayı 27601).
    2. http://gurultu.cevreorman.gov.tr
    3. Çevresel Gürültü Ölçüm ve Değerlendirme Kılavuzu.
    4. Harita Dergisi, “CBS Verilerinden Çevresel Gürültü Haritalarının Hazırlanmasında Kullanılan Tahmin Yönteminin Analizi” (Ocak 2011 Sayı 145).
    5. Çalışanların Gürültü İle İlgili Risklerden Korunmalarına Dair Yönetmelik (28.07.2013, Sayı 28721).
    6. Çalışanların Titreşimle İlgili Risklerden Korunmalarına Dair Yönetmelik (28.07.2013, Sayı 28743)

     

    Didem YOLSAL KUZU
    Çevre Yüksek Mühendisi

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                                                               Okumak İsteyebilirsiniz: Binaların Gürültüye Karşı Korunması

  • EMİSYON ÖLÇÜMÜ

    Emisyon Ölçümü Neden Yapılır?

    Sanayiden Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’ nde endüstriyel tesislere ait yasal limitler belirlenmiştir. Endüstriler bu limitleri göz önünde bulundurarak atmosfere salınan atık gazlarının kontrolünü sağlamakla ve bununla ilgili emisyon ölçümü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan yetkili akredite kuruluşlara yaptırarak bir rapor haline getirip beyan etmekle yükümlüdür.

    Emisyon Nedir?

    Yakıt ve benzerlerinin yakılmasıyla; sentez, ayrışma, buharlaşma ve benzeri işlemlerle; maddelerin yığılması, ayrılması, taşınması ve diğer mekanik işlemler sonucu bir tesisten atmosfere yayılan hava kirleticileridir.

    Emisyon Ölçüm Yerleri

    Emisyon Ölçümü yapılacak bacalar, TSE, EPA, DIN veya CEN normlarına uygun olmalıdır. Ölçümü yapılacak ilgili bacayı, teknik ve iş güvenliği açısından uygun hale getirmekte işletme/tesis yetkilileri sorumludur.

    Emisyon Ölçümlerinin Planlanması ve Yapılması

    emisyon ölçümü ile ilgili görsel resim

               Ölçümler, ilgili bacada izokinetik şartların sağlandığı noktalarda yapılmalıdır. Kullanılacak ölçüm cihazları TSE, EPA, DIN ve CEN normlarına uygun olmalıdır. Ölçümler, 3 ardışık zamanda yapılmalı ve izne esas olan en büyük yükte tesis çalıştırılarak yapılmalıdır.

    Emisyon Ölçümlerinde Parametre Seçimi

                Emisyon ölçümü yapılacak bacada tayin edilecek parametreler belirlenirken Sanayiden Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği ekleri ve bacanın bağlı olduğu proses önem arz etmektedir. Bu bağlamda teknik inceleme yapıldıktan sonra parametreler belirlenir ve daha sonra ölçümler planlanarak gerçekleştirilir. Ölçüm yapılacak parametrelerin bazıları şunlardır;

    • Bacada Partikül Madde Ölçümü
    • Bacada Yanma Gazları Ölçümü
    • Bacada Uçucu Organik Bileşikler (VOC) ve Buhar Ölçümü
    • Bacada Toplam Organik Karbon (TOC) Ölçümü
    • Baca Gazı Hız, Nem, Sıcaklık, İslilik Ölçümü
    • Baca Gazı Nem Yüzdesi Belirlenmesi
    • Baca Yüksekliklerinin (Abak Hesabı ile) Belirlenmesi
    • Ağır Metal Ölçüm ve Analizi
    • Bacada Klor (HCl) Ölçüm ve Analizi
    • Bacada Flor (HF) Ölçüm ve Analizi
    • Bacada Nitrik Asit (HNO₃) Ölçümü ve Analizi
    • Bacada Hidrojen Sülfür (H₂S) Ölçümü ve Analizi
    • Bacada Amonyak (NH₃) Ölçüm ve Analizi
    • Bacada Formaldehit (CH₂O) Ölçüm ve Analizi
    • Bacada Sülfürik Asit (H₂SO₄) Ölçüm ve Analizi
    • Bacada Siyanür (HCN) Ölçüm ve Analizi
    • Poliaromatik Hidrokarbon (PAH) Örneklemesi
    • PCDD/PCDF Örneklemesi
    • Kütlesel Debi Hesaplanması
    • Kazan Verimi, Kazan Kayıpları, Filtre Performans, Deneme Yakması Ölçümleri
    • Bacada Fosforik Asit Örnekleme ve Tayini
    • Bacada Krom+6 Örneklemesi ve Tayini
    • Metan(CH₄) ölçümü
    Sonuçların Değerlendirilmesi ve Rapor Edilmesi

                Emisyon raporu, ölçüm sonuçlarını ayrıntılı şekilde ihtiva edecek şekilde düzenlenmelidir. Raporda tesis hakkında bilgi ve çalışma kapasitelerini içeren bilgiler, ölçümü yapılan bacaya ait ayrıntılı fotoğraflar, cihaz çıktıları, analiz çıktıları ve hesaplar yer almalıdır. Üç ardışık zamanda yapılan ölçümlerin sonuçları ve ortalamalarının hiç biri yönetmelikte verilen sınır değerleri aşmamalıdır.

    Beyan edilen bu raporlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen Çevre İzni belgesinin alımı sürecinde kullanılır.  Tanzim edilen bu raporların geçerlilik süresi 2 yıldır.

    Değerlendirme

    Hava kirliliği, doğrudan veya dolaylı olarak insan sağlığını etkileyerek yaşam kalitesini düşürmektedir. Günümüzde hava kirliliği nedeniyle yerel, bölgesel ve küresel sorunlar yaygın olarak yaşanmaktadır. Yoğun şehirleşme, şehirlerin yanlış yerleşmesi, motorlu taşıt sayısının artması, düzensiz sanayileşme, kalitesiz yakıt kullanımı, topografik ve meteorolojik şartlar gibi nedenlerden dolayı büyük şehirlerimizde özellikle kış mevsiminde hava kirliliği yaşanabilmektedir.

    Bu bağlamda sürdürülebilir bir çevre için endüstrilerin atmosfere yolladıkları atık gazların kontrolü önem arz etmektedir.


    İlker CİVİL

    Çevre Mühendisi

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                              Okumak İsteyebilirsiniz: Emisyon Ölçümlerinde Örnekleme Yerinin Belirlenmesi

     

    Kaynak:

    • Sanayiden Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği
  • İŞ HİJYENİ ÖLÇÜMLERİ NEDEN YAPILIR?

    İş Hijyeni Nedir?

    İş hijyeni terimi ilk bakışta aklımıza iş yeri ortamının genel düzen ve temizliği algısını oluştursa da gerçekte bundan çok daha geniş ve önemli bir anlam içermektedir. İş hijyenin doğru tanımını, çalışanların sağlığını etkileyebilecek sonuçlar doğurabilecek bütün risk ve etkenlerin tahmin edilmesi, tanımlanması ve kontrol edilmesi veya önlenmesidir.

    İş Hijyeni Ölçümleri Neden Yapılır?

    Hangi iş kolunda çalışıyor olursak olalım günlük hayatımızın ciddi bir süresini geçirdiğimiz iş yerlerimizde, aslında varlığından haberimizin olmadığı onlarca risk etmeninin içerisinde çalışmaktayız. İş hijyeni yönünden en iyi durumda olan bir iş yeri için bile bu durum geçerlidir. Bu risk etmenlerini genel anlamda ölçüm ile değerlendirilebilenler ve ölçüm ile değerlendirilemeyenler şeklinde iki başlıkta toplayabiliriz. Örneğin bir tekstil fabrikasında kesim işi yapan bir personelin elini yaralama riski ölçümle değerlendirilemez bir durumdur. Bu risk sadece tahmin edilerek tanımlanır ve kontrol altına alınır. Aynı işçinin kullandığı kesme makinesinden çıkan gürültü sebebiyle işitme kaybına uğraması ise ölçüm ile değerlendirilebilir ve kontrol altına alınabilir. İşte iş hijyeni ölçümü yapan laboratuarları bu noktada devreye girer. Ölçülebilir risk etmenlerini ölçer, analiz eder ve sonuçlarını rapor olarak sunarlar. Yetkililer de sonuçlara göre riski önleyecek ya da kontrol altına alacak önlemleri seçerler.

    İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı açısından konuyu değerlendirdiğimizde, iş hijyeni ölçümlerinin yapılmasının bir zorunluluk olduğunu görürüz. İş hijyeni ölçümlerinin yaptırılması yükümlülüğü 30 Haziran 2012 tarihinde yayımlanmış olan 6331 Sayılı iş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu madde 30 ve 20 Ağustos 2013 tarihinde yayımlanmış olan “İş Hijyeni Ölçüm Test ve Analizi Yapan Laboratuvarlar Hakkında Yönetmelik” içerisinde açık bir şekilde belirtilmiştir. İlgili yönetmeliğin İşveren yükümlülükleri başlıklı 5. Maddesinin ilk fıkrasında şu ifade yer almaktadır; İşveren, işyerinde bulunan, kullanılan veya herhangi bir şekilde işlem gören maddelerin ve çalışma ortam koşullarının tehlikelerinden, zararlı etkilerinden çalışanları korumak zorundadır. Güvenli bir çalışma ortamı sağlamak amacıyla çalışma ortamındaki kişisel maruziyetlere veya çalışma ortamına yönelik fiziksel, kimyasal ve biyolojik etkenlere yönelik ölçüm, test, analiz ve değerlendirmeleri, ön yeterlik veya yeterlik belgesini haiz laboratuvarlara yaptırmakla yükümlüdür. Bu kapsamda bakıldığında iş koluna bakılmaksızın bütün işyerlerinde risk etmenlerinin ölçümünün yeterlik belgesine sahip bir laboratuvara yaptırılması şart olarak gözükmektedir.

    İş Hijyeni Ölçüm Parametreleri ve Parametrelerin Seçimi

    Ölçüm ile değerlendirilebilecek risk etmenlerini de kendi içerisinde fiziksel, kimyasal ve biyolojik etmenler şeklinde gruplandırılır. Gürültü, titreşim, aydınlatma, termal konfor, toz gibi parametreler fiziksel; uçucu organik bileşikler, asit buharları gibi parametreler kimyasal olarak değerlendirilir. Biyolojik etmenler ise enfeksiyon ya da bir hastalık salgını gibi hastalık yapan mikroorganizmalardır. Çalışılan iş koluna göre ölçülmesi gereken parametreler farklılık göstermektedir. Hatta aynı iş yerindeki bölümler arasında da ölçüm parametreleri birbirinden farklı olabilir. Bu durum ilgili bölümlerdeki proseslerin farklı olmasından ve dolayısı ile ilgili prosesler esnasında insan sağlığını tehdit edecek farklı etmenlerin ortaya çıkmasından kaynaklıdır. Ölçüm parametrelerinin konusunda eğitimli ve tecrübeli uzman kişiler tarafından seçilmesi gerekmektedir. Çünkü parametrelerin eksik yada yanlış seçilmesi durumunda ilgili ortamı olduğundan farklı değerlendirilmesi söz konusu olacak ve sonuçlar bizi yanıltacaktır. Örneğin bir kum ocağı için ilk bakışta birçok kişi tarafından tespit edilecek en önemli parametre toz olacaktır. Kişilerin solumuş olduğu tozların sağlığa zarar vereceği düşünülür ve ölçülmesi ve değerlendirilmesi gerektiği açıkça bellidir. Peki acaba burada sadece kişisel toz ölçümü yapıp sınır değerle karşılaştırırsak ortamın sağlık açısından uygun olduğunu değerlendirmiş olur muyuz? Aslında hayır…

    Toz içerisinde çok farklı element veya bileşiklerden oluşabilir. Toz içeriğinin ne olduğunun bilinmesi hem ölçüm yöntemi olarak hem de değerlendirme açısından büyük önem taşır. Çünkü tozun içeriğine bağlı ölçüm yöntemleri ve sınır değerler değişmektedir. Bu noktada anlamının iyi anlaşılması gereken parametre inert tozdur. Kişisel solunabilir yada toplam toz ölçümleri sadece inert tozları değerlendirir. İnert tozlar genelde çok düşük miktarda (%1’ den daha küçük) silika içeren ve akciğerlere ulaştığında küçük ve iyileşebilir etkileri olan tozlardır. Fakat bu tozların yüksek konsantrasyonlarda maruziyeti söz konusu olduğunda bazı sağlık problemleri ortaya çıkar. Bu sebepten silika içeriği az olsada içerdiği diğer element veya bileşiklerden dolayı sağlığı tehdit eden tozlar için ayrı sınır değerler belirlenmiştir. Bu tozlar ve sınır değerleri Tozla Mücadele Yönetmeliği’ nin ekinde belirtilmiştir. İnert toz için daha pratik ve anlaşılabilir bir tanım yapmamız gerekirse, ilgili ekte sınır değeri bulunmayan bütün tozları inert tozdur. Bu sebeple her ortamdaki tozun inert toz olarak ölçülmesi ve değerlendirilmesi doğru değildir. Tozun içeriğine göre hareket edilmesi gereklidir. Konumuza dönecek olursak, kum ocağındaki çalışanlarda kişisel toz ölçümü yaptığımızda oradaki sadece inert tozu değerlendirmemiz mümkün olacaktır. Fakat oradaki tozun içeriği yüksek oranda silika içereceğinden dolayı asıl ölçmemiz gereken parametre silika tozu olmalıdır. Silika tozunun ölçüm metodu ve sınır değeri inert tozunkinden farklıdır. Dolayısı ile kum ocağında kişisel toz ölçümü yapmak yanlış bir çalışma olacaktır.

    İŞ HİJYENİ NEDİR?

    İş hijyeni ise; çalışan sağlığını olumsuz yönde etkileyebilecek fiziksel, kimyasal ve biyolojik faktörlerin tespit edilmesi, etkilerinin değerlendirilmesi ve kontrol altına alınması şeklinde tanımlanabilir. Hatta AIHA (American Industrial Hygiene Association/Amerikan Endüstri Hijyenistleri Birliği) iş hijyeni kavramını  “İş Hijyeni, işyerlerinde görülen ve endüstri toplumunda hastalığa, sağlığın bozulmasına ve huzursuzluğa neden olan çevresel faktörleri, stresleri saptayan, değerlendiren ve onları kontrol eden bilim ve sanattır’’ şeklinde tanımlamıştır.

    Bu nedenle çalışan nüfusun sağlığının ve refahının korunması, iş veriminin arttırılması ve tedavi giderlerinin azaltılarak sosyal güvenlik sistemine katkıda bulunulması açılarından büyük önem taşımaktadır. İş hijyeni alanı, yukarıda bahsedilen fiziksel, kimyasal ve biyolojik faktörlerin ölçüm test ve analizlerle tespitini takiben bunların sağlık etkilerinin değerlendirilmesini ve gerekli tedbirlerin tasarlanıp uygulamasını da içermektedir.

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 20.08.2013 tarihinde yayımlanan “İş Hijyeni Ölçüm Test ve Analizi Yapan Laboratuvarlar Hakkında Yönetmelik” ise bu konular arasından ölçüm test ve analiz konusunu düzenlemekte ve iş hijyeni ölçüm test ve analizi yapacak laboratuvarların yetkilendirilmesi hakkındaki usul ve esasları belirlemektedir. Yine bu yönetmeliğe göre iş hijyeni ölçüm, test ve analizi ‘Çalışma ortamında bulunan, çalışanların sağlığını olumsuz yönde etkileyebilecek her türlü gürültü, titreşim, aydınlatma, iyonlaştırıcı olmayan radyasyon gibi fiziksel; toz, gaz, buhar gibi kimyasal ve virüs, bakteri, mantar gibi biyolojik etkenlerin nicelik ve nitelik tayininin yapılmasını’ tanımlamaktadır.

    İş Hijyeni Ölçümlerinin Tekrarlanma Periyodu

    İş Hijyeni ölçümlerinin tekrarlanma periyodu ile ilgili İş Hijyeni Ölçüm Test ve Analizi Yapan Laboratuvarlar Hakkında Yönetmeli’ğin 5. Maddesin ikinci fıkrasında şu ifade yer almaktadır; İşveren, iş hijyeni ölçüm, test ve analizlerini risk değerlendirmesine bağlı olarak yaptırır. İşyeri ortamının veya işin gereği olarak kişisel maruziyetlerde farklılık oluştuğunda, işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının gerekli görmesi halinde iş hijyeni ölçüm, test ve analizleri tekrarlanır. Bu ifadeden, çalışma ortamındaki risklerin niteliksel ve ya niceliksel olarak değişmesi durumunda ölçümlerin tekrarlanması gerektiği anlaşılmaktadır. Yani iş yeri ortamınızdaki kirletici kaynağının kullanım miktarının artması ya da ilgili ortama daha önceden tanımlanmamış yeni bir kirletici girmesi durumunda yeni ölçümler yapılmalıdır. Bu yaklaşım ortam şartlarının değişime uğraması durumunda doğru fakat, değişmediği durumda eksik kalmaktadır. Ortam şartlarının değişmediği durumlarda, yönetmeliğin dikkate alınmasını istediği TS EN 689 standardı, konuya ölçüm sonucuna dayalı bir yaklaşım sergilemektedir. İlgili standardın “F” ekinde ölçüm periyotlarını belirlemek için şu şekilde bir yöntem önerilmiştir. İlgili yönteme göre, eğer yaptığınız ölçüm sonuçları:

     Ölçüm sonucu, ilgili sınır değerinin 1/4’ünü aşmaması durumunda, 64 hafta,
     Ölçüm sonucu, ilgili sınır değerinin 1/4’ü aşıp 1/2’sinin altında olması durumunda, 32 hafta,
     Ölçüm sonucu, ilgili sınır değeri 1/2’sini aşıp sınır değerinin altında kalması durumunda da 16 hafta da bir ölçümler tekrarlanmalıdır.

    Sonuç:
    Uluslar arası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre yılda 160.000.000 kişi mesleki hastalık yaşamaktadır ve günde 6000 kişi mesleki hastalıktan ölmektedir. En küçüğünden en büyüğüne bütün kurumlar, tamamı önlenebilir meslek hastalıkları yüzünden daha fazla maddi ve manevi kayıp vermemek için iş hijyeni kavramının en önemli ayağı olan iş hijyeni ölçümlerini göz ardı etmemelidir. Şu daima bilinmelidir ki iş hijyeni ölçümleri için harcanacak zaman, emek ve sermaye, gerekliliklerin yapılmadığı durumlarda oluşan olumsuz durum ve sonuçlara oranla çok daha azdır.

     

    Diğer Blog Yazılarımız İçin: https://demo.haliccevre.com/blog/                                                               Okumak İsteyebilirsiniz: İş Sağlılığı ve Güvenliği-İş Hijyeni