Demo

Blog

  • SEÖS EĞİTİM DUYURUSU

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızca Sürekli Emisyon Ölçüm Sistemleri (SEÖS) konulu Eğitim Programı düzenlenecektir. Eğitime katılacaklar aşağıdaki linkte yer alan anket çalışmasını doldurmalıdır.

    Ankete Katılım Linki: 

    https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLSftghPlzI_ZkQdnUxPD5Uwj1c3sn0ujqoFIGkOyhljQ3P5Mbw/viewform

     SEÖS EĞİTİM DUYURUSU 

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızca Sürekli Emisyon Ölçüm Sistemleri (SEÖS) konulu Eğitim Programı düzenlenecektir.

    • SEÖS Tebliğinde yapılması planlanan değişiklik ile tesislerde SEÖS sorumlusu olarak görev yapan (istihdam edilen) personelin Bakanlığımızca düzenlenecek olan sertifika eğitim programına katılımları zorunlu hale getirilecektir.
    • Bu süreçte Bakanlığımıza yoğun bir şekilde yapılan eğitim taleplerinin karşılanması amacıyla söz konusu eğitimin önceden düzenlenmesine karar verilmiştir.
    • Eğitim sonunda Katılım Belgesi verilecektir.
    • Katılım belgeleri, SEÖS Tebliği değişikliği sonrasında sertifika yerine de geçecektir.
    • Eğitime SEÖS Sorumlusu ve ilgili görevlerde bulunan kişilerin katılım sağlaması önem arz etmektedir.
    • Anketin sonucuna göre Eğitimin yeri ve zamanı belirlenecektir.
    • Eğitim süresi 3 gün olup yüz yüze yapılacaktır.
    • Eğitim ücreti belirlendikten sonra Bakanlığımız 2025 yılı Döner Sermaye Birim Fiyat Listesinde güncelleme yapılacaktır.
    • Aynı tesis veya firmadan bir den fazla kişinin katılması durumunda anketin her bir kişi için ayrı ayrı doldurulması gerekmektedir.
    • Bu çalışma talep toplama amacı ile yapılmış olup, eğitim programına ilişkin nihai duyuru daha sonra yapılacaktır.
    • Anket çalışması 14.03.2025 tarihinde sona erecektir.

    Eğitimin İçeriği;

    1. Mevzuatlar (SKHKKY – AYİY – SEÖS Tebliği ve Duyurular
    2. KGS1 – KGS2 – KGS3 – YGT Süreçleri
    3. Sürekli İzleme Merkezi (SİM) Uygulamaları
    4. Raporlamalar

     

    Kaynak : https://lab.csb.gov.tr/seos-egitim-duyurusu-duyuru-456316

  • LEED SERTİFİKASI ALMAK İÇİN GEREKEN ÖLÇÜM VE ANALİZLER

    LEED, bina tasarımı, inşaatı ve işletmesi sürecinde çevre dostu uygulamaları teşvik eden uluslararası bir sertifikasyondur. Ancak bu sertifikayı almak için enerji verimliliği, su tasarrufu, iç hava kalitesi, akustik performans ve malzeme kullanımı gibi alanlarda ölçümlerden geçmek gerekir.

    Bu ölçümlerin sonuçları USGBC (U.S. Green Building Council) tarafından değerlendirilerek sertifika seviyesi belirlenir.

    Günümüzde yeşil bina sertifikasyonları, sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği açısından büyük önem taşıyor. Bu sertifikalar arasında en yaygın olanı LEED (Leadership in Energy and Environmental Design) sertifikasıdır. Ancak, bu sertifikayı almak isteyenlerin belirli ölçümleri ve analizleri yaptırması gerekiyor.

    LEED Sertifikası Almak İçin Gereken Analizler

    LEED sertifikası almak isteyenler için en kritik ölçüm ve analizler şunlardır:

    1. Enerji Verimliliği ve Performans Ölçümleri

    Enerji verimli binalar hem daha düşük maliyetlerle işletilebilir hem de çevresel etkiyi azaltır. Bunun için şu ölçümler yapılmalıdır:

    • Enerji Modellemesi: Binanın yıllık enerji tüketimi hesaplanarak simüle edilir.
    • HVAC Performans Ölçümleri: Isıtma, havalandırma ve klima sistemlerinin verimliliği ölçülür.
    • Termal Konfor Ölçümleri: İç ortam sıcaklık ve nem seviyeleri değerlendirilir.
    • Bina Zarfı Sızdırmazlık Ölçümleri (Blower Door Ölçüm): Binanın hava kaçakları tespit edilir.

    Bu ölçümler neden önemlidir? Daha iyi enerji verimliliği, işletme maliyetlerini düşürür ve karbon ayak izini azaltır.

    1. İç Mekan Hava Kalitesi Ölçümleri

    Havalandırma sistemleri ve iç hava kalitesi, bina sakinlerinin sağlığı için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle aşağıdaki ölçümler yapılmalıdır:

    • VOC (Uçucu Organik Bileşik) Ölçümi: Boya, yapıştırıcı ve mobilyalardan yayılan kimyasallar tespit edilir.
    • CO2 Seviyesi Ölçümleri: Bina içindeki karbon dioksit seviyeleri ölçülür.
    • Partikül Madde (PM2.5 ve PM10) Analizi: Havadaki zararlı partikül oranları belirlenir.
    • Radon ve Formaldehit Ölçümleri: Kanserojen gazların varlığı incelenir.

    Bu ölçümler neden önemlidir? Daha sağlıklı ve konforlu iç mekanlar oluşturur.

    1. Su Verimliliği Ölçümleri

    LEED sertifikasında iç mekan su kullanımını azaltmaya yönelik su tasarruflu cihazlar ve gri su kullanımı teşvik edilir. Ancak, suyun kalite standartlarına uygun olması gerekir. Bu kapsamda ölçülebilecek parametreler:

    • pH, iletkenlik ve sıcaklık
    • Biyolojik ve kimyasal oksijen ihtiyacı (BOİ, KOİ)
    • Toplam çözünmüş katılar (TDS)
    • Ağır metaller (Pb, Hg, Cd, Cr, Ni vb.)
    • Mikrobiyolojik analizler (Koliform bakteri, E. Coli vb.)

    Bu analizler, binada geri dönüştürülen veya alternatif su kaynaklarının (gri su, yağmur suyu) kullanımı için uygun olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılabilir.

    Gri suyun bina içinde tekrar kullanımı için belirli kalite standartlarını sağlaması gerekir. Bu kapsamda şu analizler gerçekleştirilebilir:

    • BOİ, KOİ, askıda katı madde (AKM)
    • Amonyak, nitrat, nitrit analizleri
    • Fekal koliform ve toplam koliform analizi
    • Yağ ve gres ölçümleri

    LEED kapsamında gri suyun uygun şekilde arıtılıp yeniden kullanılması için bu analizlerin düzenli olarak yapılması gerekir.

    LEED, yağmur suyunun sulama ve tuvalet rezervuarlarında kullanılmasını teşvik eder. Bunun için yağmur suyunun kalitesini belirlemek adına şu ölçümler yapılabilir:

    • pH ve iletkenlik
    • Metaller (Pb, Cu, Zn vb.)
    • Mikrobiyolojik analizler (Bakteri, mantar vb.)
    • Toplam askıda katı madde (TSS)

    Bu analizler, yağmur suyunun doğrudan kullanılabilir olup olmadığını veya arıtma gerektirip gerektirmediğini belirler.

    Soğutma kulelerinde kullanılan suyun verimli kullanımı için su kalitesinin korunması önemlidir. Yapılabilecek analizler:

    • pH, sertlik, alkalinite
    • Klor, brom, nitrat seviyesi
    • Bakteriyolojik analizler (Legionella vb.)
    • İletkenlik ve kireçlenme potansiyeli ölçümleri

    Bu analizler, suyun geri dönüştürülmesi ve sistemde kireçlenme ya da korozyonun önlenmesi için kritik öneme sahiptir.

    1. Akustik Performans Ölçümleri

    Binada ses izolasyonu ve gürültü kontrolü, konfor seviyesini etkileyen önemli faktörlerdendir.

    • Ses Geçirgenlik Ölçümleri (STC-Sound Transmission Class): Duvar ve cam sistemlerinin ses izolasyonu değerlendirilir.
    • Ortam Gürültü Seviyesi Ölçümleri: Bina içindeki gürültü seviyesi ölçülür.

    LEED sertifikasında Akustik Performans Ölçümleri, özellikle LEED v4 ve LEED v4.1 versiyonlarında “İç Mekan Çevre Kalitesi (Indoor Environmental Quality – IEQ)” kategorisinde yer alır. Akustik performans, bina kullanıcılarının konforunu, sağlığını ve üretkenliğini doğrudan etkilediği için önemlidir. Özellikle okullar, hastaneler, ofisler ve konutlar gibi mekanlarda gürültü seviyelerinin kontrolü büyük önem taşır.

    LEED sertifikası almak isteyen her bina, yukarıda belirtilen ölçümleri yaptırmak zorundadır. Bu ölçümler, bina sahiplerinin ve işletmecilerinin daha verimli, sağlıklı ve sürdürülebilir alanlar oluşturmasına yardımcı olur.

    Bu ölçümleri yaptırmak istiyorsanız, uzman desteği almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz!

     

    Feyza SAK

    Yeşil Bina Sertifika Uzmanı

     

    REFERANSLAR

    https://www.usgbc.org/

    https://www.energy.gov/

    https://www.ashrae.org/

    https://www.epa.gov/

    https://www.who.int/

  • 2025 YT Organizasyonu

    Bakanlık – TÜÇEV – İZAYDAŞ arasında 20.09.2022 tarihinde imzalanan protokol çerçevesinde baca gazında halojenlerde düzenlenen TR 245 turunda başarısız olan laboratuvarlar için;

               
    TR256 Sabit Kaynak Emisyonu

    (Baca Gazı)

    Halojen Emisyonlarının Tayini (HCl, HF, HBr)      
               
                       
                         
         
           

    Turu, ISO 17043 akreditasyon kapsam dışı olarak düzenlenecektir. Başarısız laboratuvarlar, daha önceden başka bir tura katılmış olsalar dahi, Çevre Ölçüm ve Analiz Laboratuvarları Yeterlik Yönetmeliği Madde 35 uzaktan denetim amaçlı olması nedeni ile İZAYDAŞ ile birlikte koordine edilecek TR 256 turuna katılmak zorunludur.

    Aynı zamanda;

    TR258* Atıksu ** Fenol Tayini

    (TÜÇEV-ÇRL-İZAYDAŞ)

    28.02.2025 05.03.2025

    14.03.2025

    Turu bir sonraki organizasyon olup, TR 258 turunda başarısız laboratuvar olması halinde ardından düzenlenecek olan TR 259 turuna, başarısız laboratuvarların katılımları zorunlu olacaktır.

    Gerçekleşen Turlarda Değerlendirme;

    Madde 35 (2) Bakanlıkça düzenlenen veya katılması zorunlu tutulan yeterlik/karşılaştırma testinde, test sonucu kabul edilebilir sınırların dışında olan laboratuvar, altı ay süre içerisinde ikinci kez yeterlik/karşılaştırma testine katılım sağlar. Sonuçların ikinci kez de kabul edilebilir sınırların dışında çıkması halinde, altı ay süre içerisinde üçüncü kez yeterlik/karşılaştırma testine katılım sağlanır. Bu süreç sonunda olumlu sonuç alamayan laboratuvarların kapsam veya parametreleri Bakanlıkça askıya alınır katılmakla zorunludur.” hükmü gereği uygulanacaktır.

    Söz konusu Yeterlilik Test turuna dair süreç ile yeterlilik test ücretleri, tur tarihi ve başvuru koşulları Yeterlilik Test Organizatörü İZAYDAŞ tarafından hazırlanan programda detaylandırılmıştır.   

    İletişim-bilgi: www.izaydas.com.tr;  e-mail:yeterlilik@izaydas.com.tr

    Yeterlilik Test Çevrim süreci boyunca İZAYDAŞ tarafından sunulan program çerçevesinde hareket edilecek olup, laboratuvarların uymakla zorunlu oldukları yükümlülükler için, 30 Eylül 2022 tarihinde Bakanlık resmi web adresinde yer alan Uzaktan Denetim Kapsamında YT/LAK Testleri Hakkında Duyuru dikkate alınacaktır.

     İlgililerin Dikkatine

     

    Kaynak : https://lab.csb.gov.tr/2025-yt-organizasyonu-duyuru-456250

  • SİLİKA: Özellikleri, Kullanım Alanları ve Sağlık Üzerindeki Etkileri

    Silika (silisyum dioksit – SiO₂), doğada bol miktarda bulunan, kum, kaya ve kuvars gibi mineral formlarında rastlanan bir bileşiktir. Kristal ve amorf olmak üzere iki ana formda bulunur. Endüstride yaygın olarak kullanılan kristal silika, özellikle kuvars formunda sıkça görülür.

    Silikanın Kullanım Alanları

    Silika, geniş bir kullanım alanına sahiptir ve birçok endüstride temel bir bileşen olarak kullanılır:

    • Cam Üretimi: Camın ana bileşenlerinden biridir ve camın dayanıklılığını artırır.
    • Beton ve Çimento Üretimi: İnşaat sektöründe çimento ve beton üretiminde kullanılarak yapı malzemelerinin dayanıklılığını artırır.
    • Seramik ve Porselen Üretimi: Seramiklerin sertliğini ve direncini artırmak için kullanılır.
    • Elektronik ve Yarı İletken Endüstrisi: Mikroçip üretiminde silika esaslı malzemeler kullanılır.
    • Kimya Sanayi: Diş macunları, cilt bakım ürünleri ve gıda katkı maddeleri gibi birçok üründe dolgu maddesi olarak bulunur.
    • Filtreleme ve Kurutucu Malzemeler: Silika jelleri, nemi emme özellikleri nedeniyle nem alıcı ve filtreleme sistemlerinde kullanılır.

    Silika Maruziyeti ve Yol Açabileceği Sağlık Sorunları

    Silikaya maruz kalma, özellikle iş güvenliği önlemleri alınmadığında ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Kristal silika tozunun solunması başlıca şu rahatsızlıklara neden olabilir:

    • Silikozis: Uzun süreli solunum sonucu akciğerlerde silika tozlarının birikmesiyle ortaya çıkan kronik bir akciğer hastalığıdır. Bu hastalık geri dönüşü olmayan bir durumdur ve ciddi solunum güçlüklerine neden olabilir.
    • Akciğer Kanseri: Kristal silika maruziyeti, Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) tarafından insanlarda kansere neden olduğu belirlenmiş bir faktör olarak sınıflandırılmıştır.
    • KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı): Silika tozları akciğer dokusuna zarar vererek kronik solunum yolu hastalıklarına yol açabilir.
    • Böbrek Hastalıkları: Yapılan araştırmalar, yüksek seviyede silika maruziyetinin bazı böbrek hastalıkları ile ilişkili olabileceğini göstermektedir.

    Silika Maruziyetini Önleme Yöntemleri

    Silika ile çalışan işçilerin sağlıklarını korumak için bazı önlemler alınmalıdır:

    • Toz Kontrolü: Çalışma alanlarında yeterli havalandırma sağlanmalı, ıslak çalışma teknikleri kullanılmalı ve toz oluşumunu en aza indiren ekipmanlar tercih edilmelidir.
    • Kişisel Koruyucu Ekipman (KKE): Solunum maskeleri, gözlükler ve uygun iş kıyafetleri kullanılarak maruziyet azaltılmalıdır.
    • Düzenli Sağlık Kontrolleri: Maruziyet riski taşıyan çalışanlar için düzenli akciğer taramaları yapılmalıdır.
    • Eğitim ve Farkındalık: İşçilerin silika tehlikeleri ve korunma yöntemleri hakkında bilinçlendirilmesi büyük önem taşır.

     

    Silika, endüstride yaygın kullanılan ve birçok alanda hayati öneme sahip bir bileşik olmasına rağmen, kontrolsüz maruziyet ciddi sağlık riskleri doğurabilir. Bu nedenle, özellikle sanayi çalışanları ve inşaat işçileri için uygun önlemler alınarak güvenli bir çalışma ortamı sağlanmalıdır. Silika ile temas eden herkesin korunma yollarını bilmesi ve uygulanabilir güvenlik prosedürlerini takip etmesi hayati önem taşır.

     

    Feyza SAK

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR:

    OSHA – Occupational Safety and Health Administration

    CDC – Centers for Disease Control and Prevention

    IARC – International Agency for Research on Cancer

  • BETON KARMA SUYU ANALİZLERİ

    Beton karma suyu, çimento, agrega (kum, çakıl) ve katkı maddeleriyle karıştırılarak beton oluşturmak için kullanılan sudur. Betonun hidratasyon sürecinde kimyasal reaksiyonları başlatan ve betonun işlenebilirliğini sağlayan en önemli bileşenlerden biridir.

    Karma suyunun kalitesi, betonun dayanıklılığı, mukavemeti ve uzun vadeli performansı üzerinde doğrudan etkilidir. Uygun olmayan su kullanımı, betonun çökme, dayanım kaybı veya kimyasal bozulma gibi sorunlara yol açabilir.

    Beton Karma Suyunun Özellikleri

    1. pH Değeri: 6-8 arasında olmalıdır. Çok düşük veya yüksek pH değerleri çimento ile olumsuz reaksiyonlara neden olabilir.
    2. Çözünmüş Katı Madde Miktarı (TDS): 2000 mg/L’yi geçmemelidir. Aşırı tuz, betonun mukavemetini düşürebilir.
    3. Klorür İçeriği: Betonarme yapılarda 500 mg/L, öngerilmeli betonlarda 200 mg/L’yi geçmemelidir. Fazla klorür, donatı korozyonunu hızlandırabilir.
    4. Sülfat İçeriği: 2000 mg/L’yi aşmamalıdır. Yüksek sülfat içeriği, betonda genleşmelere ve çatlaklara yol açabilir.
    5. Yağ ve Organik Madde İçeriği: Minimum seviyede olmalıdır. Aşırı organik madde, çimento ile suyun reaksiyonunu bozarak mukavemeti düşürebilir.
    6. Biyolojik Kirleticiler: Bakteri ve yosun oluşumu betonun bütünlüğünü etkileyebilir, bu yüzden biyolojik yük düşük olmalıdır.

    Beton Karma Suyu İçin Analizler

    Beton karma suyunun kalitesini belirlemek için çeşitli laboratuvar testleri uygulanır:

    • pH Analizi: pH metre ile ölçülür.
    • Elektriksel İletkenlik (EC): Toplam çözünmüş tuz içeriğini belirler.
    • Sülfat ve Klorür Analizi: Titrimetrik veya iyon kromatografisi yöntemiyle yapılır.
    • Toplam Organik Karbon (TOC): Organik madde miktarını belirler.
    • Bulanıklık Ölçümü: Su içindeki askıda katı maddeleri analiz eder.

    Neden Bu Kriterlere Uygun Olmalı?

    • Dayanıklılık: Kalitesiz su kullanımı, betonda erken yaşlanma, çatlama ve mukavemet kaybına yol açar.
    • Korozyon Önleme: Yüksek klorür içeriği donatıların paslanmasına sebep olabilir.
    • İşlenebilirlik: Aşırı kirleticiler betonun kıvamını ve uygulama kalitesini bozar.
    • Çevresel Uyum: Beton üretiminde çevreye zarar vermeyen su kaynaklarının kullanılması sürdürülebilirlik açısından önemlidir.

    Beton karma suyu, betonun kalitesini doğrudan etkileyen kritik bir bileşendir. Standartlara uygun olmayan su kullanımı, yapı güvenliği açısından ciddi riskler oluşturabilir. Bu nedenle, kullanılan suyun düzenli analiz edilmesi ve uygun kalite kriterlerine sahip olması sağlanmalıdır. Beton kalitesinin sürdürülebilirliği için uygun su seçimi büyük önem taşımaktadır.

    Feyza SAK

    Kimyager

    KAYNAKLAR

    TS EN 1008 – Beton Yapımında Kullanılan Su Standardı

    Neville, A. M. (2011). Properties of Concrete. Pearson Education

    ACI 318 – Building Code Requirements for Structural Concrete

    EPA – Water Quality Standards for Construction

  • SÜRDÜRÜLEBİLİR OTOYOLLAR: Avrupa’dan Geleceğe Giden Yeşil Yollar

    Sürdürülebilir otoyollar, ekolojik ayak izini azaltan, yenilenebilir enerji kullanan, doğal hayatı koruyan ve teknolojik yeniliklerle donatılmış yollar olarak tanımlanabilir. Günümüzde ulaşım sektörü, karbon emisyonlarının en büyük kaynaklarından biri olarak kabul ediliyor. Fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmak, çevre dostu taşımacılık sistemleri oluşturmak ve doğal ekosistemleri korumak için Avrupa, sürdürülebilir otoyollar konusunda öncü adımlar atıyor.

    Avrupa’da geliştirilen projeler; yenilenebilir enerji kullanımı, akıllı trafik yönetimi ve geri dönüştürülmüş malzemelerle inşa edilen yollara odaklanıyor.

     

    Avrupa’dan Sürdürülebilir Otoyol Örnekleri

    1. Hollanda-Akıllı Otoyollar

    Hollanda, sürdürülebilir otoyollar konusunda öncü ülkelerden biri. “Akıllı otoyollar” konseptiyle, özellikle aşağıdaki yenilikleri uyguluyor:

    • LED Aydınlatmalar: Gündüz güneş enerjisiyle depolanan LED lambalar, gece otoyolları aydınlatıyor.
    • Fosforlu Şeritler: Karayollarında gece görünürlüğü artırmak için fosforlu şeritler kullanılıyor.
    • Akıllı Trafik Sistemi: Gerçek zamanlı verilerle trafik akışı optimize ediliyor, yakıt tüketimi azalıyor.
    1. Fransa-Wattway Güneş Yolları

    Fransa’da Wattway projesi, otoyol yüzeyine entegre edilen güneş panelleriyle elektrik üretilmesini sağlıyor. Bu sistem sayesinde:

    • Yolun gündüz topladığı güneş enerjisi gece şehir aydınlatmasında kullanılıyor.
    • Elektrikli araçlar için şarj istasyonlarına enerji sağlanıyor.
    • Karbon salınımı %50’ye kadar azaltılabiliyor.
    1. Almanya-Elektrikli Otoyollar

    Almanya, eHighway projesiyle tünyelektirikli kamyonların otoyolda hareket halindeyken şarj olabilmesini sağlayan elektrifikasyon hatları kuruyor.

    • Bu sistem ile dizel yakıt tüketimi düşürülürken karbon emisyonları azalıyor.
    • Uygulama şu an çeşitli otoyollarda test ediliyor ve başarılı olursa genelleştirilecek.
    1. İsveç-Elektrikli Araç Şarj Eden Yollar

    İsveç, hareket halindeki elektrikli araçları şarj edebilen indüktif yolları test ediyor. Bu sistem, kablosuz enerji transferi kullanarak elektrikli araçların sürekli şarjda kalmasını sağlıyor.

    • Elektrikli kamyon ve otobüsler bu sistemden faydalanabiliyor.
    • İlerleyen yıllarda binek otomobiller için de uygulanması hedefleniyor.

    Sürdürülebilir Otoyolların Faydaları

    • Daha Az Karbon Salınımı: Fosil yakıt tüketimini azaltarak hava kirliliğini düşürür.
    • Enerji Verimliliği: Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak otoyolların enerji ihtiyacını karşılar.
    • Akıllı Trafik Yönetimi: Yoğun saatlerde trafik akışını optimize ederek yakıt tüketimini azaltır.
    • Daha Güvenli Ulaşım: Akıllı sistemler sayesinde kazaların önünü geçer.

     

    Avrupa’daki sürdürülebilir otoyol projeleri, sadece ulaşımı kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda geleceğe daha temiz ve yeşil bir dünya bırakmayı da hedefliyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonu, akıllı trafik sistemleri ve karbon salınımını azaltan uygulamalar, sürdürülebilir otoyolların gelecekte daha yaygın hale gelmesini sağlayacak gibi görünüyor. Avrupa bu konuda öncülük ederken, diğer ülkelerin de bu yenilikleri takip etmesi bekleniyor.

     

    Feyza SAK

    Yeşil Bina Sertifika Uzmanı

     

    KAYNAKLAR:

    1. Avrupa Komisyonu – Sürdürülebilir Ulaşım: https://www.eea.europa.eu/en
    2. Wattway Projesi: https://www.wattwaybycolas.com
    3. Almanya eHighway Projesi: https://www.siemens.com/eHighway

  • SÜRDÜRÜLEBİLİR ARAZİ KULLANIMI (Geleceğe Miras)

    Sürdürülebilir arazi kullanımı, çevresel, ekonomik ve sosyal faydaları dengeli bir şekilde koruyarak doğal kaynakların gelecek nesillere aktarılmasını sağlayan bir yaklaşımdır. Dünyanın kaynakları sınırlı ve artan nüfus, doğru planlama yapılmadığı takdirde doğal alanların tahribatına neden olabiliyor.

    Daha basit bir tanımla, sürdürülebilir arazi kullanımı, tarım, ormancılık, kentsel planlama ve sanayi faaliyetlerinin doğal ekosistemlerle uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmesini ifade eder. Amaç, çevresel bozulmayı en aza indirirken ekonomik kalkınmaya ve sosyal refaha katkı sağlamaktır.

    Son yıllarda, sürdürülebilir arazi kullanımı konusunda önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Öne çıkan bazı trendler şunlardır:

    • Akıllı Tarım Uygulamaları: Hassas tarım teknikleri ve dijital izleme sistemleri, tarım alanlarının verimli ve doğaya dost şekilde kullanılmasını sağlıyor.
    • Yeşil Şehircilik: Kent içinde yeşil alanları artıran, enerji verimliliği sağlayan ve karbon salınımını düşüren projeler hayata geçiriliyor.
    • Toprak Koruma Politikaları: Avrupa Birliği ve diğer uluslararası kuruluşlar, toprak erozyonunu önlemek ve biyoçeşitliliği korumak için sıkı politikalar geliştiriyor.
    • Yenilenebilir Enerji ve Arazi Kullanımı: Güneş ve rüzgâr enerjisi santralleri, doğal alanlara zarar vermeden entegre edilmeye başlandı.

    Sürdürülebilir arazi kullanımının temel amacı, doğal kaynakların tüketilmesini en aza indirerek ekosistemlerin devamını sağlamaktır. Bunun yanında, tarımsal ve ekonomik kalkınmayı destekleyerek yerel toplulukların yaşam kalitesini yükselten sistemler oluşturmak hedeflenmektedir.

    Sürdürülebilir arazi kullanımı, farklı kesimlerden birçok kişiyi ve kurumu yakından ilgilendirir:

    • Çiftçiler ve Tarım Çalışanları: Verimli tarım teknikleri ile çevresel etkileri minimize eden yöntemleri benimsemelidir.
    • Belediyeler ve Kentsel Planlamacılar: Şehirlerin doğayla uyumlu gelişmesini sağlamalıdır.
    • Sanayi ve Yatırımcılar: Endüstriyel alanların ekolojik sisteme zarar vermeden planlanması gerekmektedir.
    • Politika Yapıcılar: Çevresel sürekliliği sağlayacak yasal düzenlemeleri hayata geçirmelidir.
    • Bireyler ve Toplum: Doğal kaynakları bilinçli tüketerek sürece katkı sağlayabilir.

    Sürdürülebilir arazi kullanımı, doğa ve insan arasındaki hassas dengenin korunmasını sağlayan kritik bir yaklaşımdır. Herkesin bu konuda sorumluluk alarak hareket etmesi, gelecek nesiller için yaşanabilir bir dünya bırakmanın anahtarıdır.

    Feyza SAK

    Yeşil Bina Sertifika Uzmanı

    KAYNAKLAR:

    https://ec.europa.eu/sustainable-land-use

    https://www.fao.org/sustainability

    https://www.greenurbanism.org

  • Emisyon Ölçümü Konusunda MELBES’e Yapılan Başvurularının Yetkili Laboratuvarlar Tarafından Redddilmesi Hakkında Kriterler

    MELBES üzerinden ölçüm ve analiz talep tesislerin başvuruları incelendiğinde, başvuru tarihinden atamanın gerçekleşmesi için geçen sürenin son aylarda uzun zaman aldığı görülmüştür. Bu konuda emisyon ölçüm taleplerinde yapılan incelemede; bazı laboratuvarların reddetme hakkını çok fazla kullandığı, bazı laboratuvarların da atamayı kabul etmeden bir gün süreyle başvuruyu beklettiği görülmüştür. Bu durum, Çevre Mevzuatında izne tabi tesislere emisyon ölçümü yaptırmak için verilen sürenin verimli kullanılmasını ve Melbes uygulamasının hızını etkilemektedir.

    MELBES atamalarının hem tesisler için hem de laboratuvarlar için amacına ulaşması ve atamalarda gecikmelerin önlenmesi için aşağıdaki önlemlerin alınması ve ilgili laboratuvarların bu konuya gerekli hassasiyeti göstermeleri gerekli görülmüştür.

    Bu çerçevede; Emisyon ölçümleri konusundaki başvuruların “Laboratuvar onayı bekleniyor” aşamasında, laboratuvar tarafından kabul edilecek ise bir günlük süre dolmadan kabul edilmesi, eğer laboratuvar başvuruyu kabul etmeyecek ise açıklamalar bölümüne nedeni yazarak bir günlük sürenin dolması beklenilmeden reddetmesi gereklidir.

    Yetkili laboratuvarlara MELBES uygulaması ile verilen gelen başvuruyu reddetme hakkının doğru kullanılmasını sağlamak ve MELBES’e ölçüm için başvuru yapan tesislerin atamalarında gecikme yaşamasını önlemek için Emisyon kapsamında 24 Şubat 2025 tarihinden başlamak üzere olmak üzere;

     

    1. Laboratuvarın, MELBES başvurusunu kabul etmeden bir günden fazla bekletmesi başvuruyu reddettiği anlamına gelecektir.
    2. Tesisin ölçüm talebinde hem emisyon ve hem de imisyon başvurusu var ise başvuru “emisyon başvurusu” olarak kabul edilecektir.
    3. Laboratuvar emisyon kapsamında gelen ölçüm başvurularını, ilk ret işlemi tarihi ile başlayan bir haftalık süreçte, üst üste 4 (dört) kez reddederse, MELBES uygulaması son ret etme tarihinden itibaren bir hafta boyunca aynı kapsamda yeni atama yapmayacaktır. Bu süre içerisinde bu kapsamda dağıtılan işlerden laboratuvara düzeltme puanı hakkı da verilmeyecektir.
    4. Laboratuvar ile tesis aynı ilde bulunuyor ise; emisyon kapsamındaki başvuruları bir hafta içerisinde üst üste iki kez reddederse, MELBES uygulaması son reddetme tarihinden itibaren bir hafta boyunca aynı kapsamda yeni atama yapmayacaktır. Bu süre içerisinde bu kapsamda dağıtılan işlerden laboratuvara düzeltme puanı hakkı da verilmeyecektir.
    5. Laboratuvarların hangi gerekçe ile olursa olsun, atanan işin reddedilmesi yönünde Bakanlığımıza yapacağı başvurular da değerlendirmeye alınmayacaktır.

     

    İlgili laboratuvarlara önemle duyurulur.

     

    Kaynak : https://lab.csb.gov.tr/emisyon-olcumu-konusunda-melbes-e-yapilan-basvurularinin-yetkili-laboratuvarlar-tarafindan-ret-edilmesi-hakkinda-kriterler-duyuru-455969

  • HİDRAZİN: Kullanım Alanları, Maruziyetler ve Etkileri

    Hidrazin (N2H4), yüksek reaktif özelliklere sahip renksiz, dumanlı ve amonyak benzeri kokusu olan kimyasal bir bileşiktir. Suda iyi çözünür ve genellikle sıvı formunda kullanılır. Hidrazin, özellikle endüstride ve bilimsel araştırmalarda geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bununla birlikte, bu bileşik, sağlık ve çevre üzerinde önemli etkiler yaratabilecek bir dizi risk taşır.

    Hidrazinin Kullanım Alanları

    Hidrazin, çeşitli sektörlerde ve uygulamalarda kullanılmaktadır:

    1. Yakıt ve İtici Gaz:

    Roket yakıtı olarak kullanılır; yüksek enerji yoğunluğu nedeniyle uzay ve savunma sanayinde tercih edilir.

    Uçak ve füze sistemlerinde itici gaz olarak işlev görür.

    2. Endüstriyel Kimyasallar:

    Tarım ilaçları ve pestisitlerin üretiminde ara madde olarak kullanılır.

    Boya, plastik ve kauçuk üretiminde kullanılır.

    3. Su Arıtma:

    Kazanlarda ve kapalı devre su sistemlerinde oksijen giderici olarak kullanılır.

    4. Tıbbi Uygulamalar:

    Kanser tedavisinde bazı ilaçların üretiminde kullanılır.

    5. Enerji:

    Hidrojen gazı üretiminde ara madde olarak kullanılabilir.

    Maruziyet Yolları

    Hidrazine maruziyet, genellikle iş yerlerinde ve sanayi ortamlarında gerçekleşir. Başlıca maruziyet yolları şunlardır:

    • Soluma: Hidrazin buharlarına maruz kalma, özellikle kapalı veya yetersiz havalandırılan alanlarda mümkündür.
    • Deri Teması: Hidrazinle doğrudan temas ciltte tahrişe ve dermatite yol açabilir.
    • Yutma: Yanlışlıkla yutulması ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.
    • Göz Teması: Gözlerde yanma ve tahriş meydana gelebilir.

    Zararları

    Hidrazin, toksik ve tehlikeli bir kimyasaldır. Hem akut hem de kronik etkiler gösterebilir:

    • Akut Etkiler:

    Solunum yollarında tahriş, baş ağrısı, baş dönmesi ve bulantı.

    Deri ve göz temasında ciddi tahriş.

    • Kronik Etkiler:

    Uzun süreli maruziyet karaciğer, böbrek ve merkezi sinir sistemi üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.

    Hidrazin, potansiyel bir kanserojen olarak sınıflandırılmıştır ve uzun vadeli maruziyet kanser riskini artırabilir.

    Kullanıldığı Yer ve Sektörler

    Hidrazin aşağıdaki sektörlerde sıklıkla kullanılır:

    • Havacılık ve savunma sanayi
    • Kimya endüstrisi
    • Su arıtma tesisleri
    • İlaç sanayi
    • Tarım ve pestisit üretimi

    Avantajları ve Dezavantajları

    Avantajları:

    • Yüksek enerji yoğunluğu sayesinde etkili bir yakıt ve itici gazdır.
    • Çeşitli kimyasal reaksiyonlarda ara madde olarak kullanılabilir.
    • Su arıtma sistemlerinde verimli oksijen giderme sağlar.

    Dezavantajları:

    • Yüksek toksisite seviyesi, iş sağlığı ve güvenliği risklerini artırır.
    • Çevresel etkileri nedeniyle dikkatli bertaraf gerektirir.
    • Üretimi ve kullanımı sırasında ciddi güvenlik önlemleri gerektirir.

    Hidrazin, birçok endüstriyel ve bilimsel uygulamada kritik öneme sahip olsa da, kullanımında dikkatli olunması gereklidir. Toksik özellikleri ve çevresel etkileri göz önünde bulundurularak, güvenlik protokollerine uygun şekilde işlenmeli ve bertaraf edilmelidir. Bu nedenle, hidrazinle çalışan profesyonellerin, düzenli eğitimler alması ve koruyucu ekipman kullanması hayati önem taşır.

     

    Feyza SAK

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR:

    Hidrazin ve Kullanım Alanları – Çevre ve Kimya

    Toksik Maddeler ve Endüstriyel Güvenlik – Sağlık ve Çevre Enstitüsü

    Kimyasal Risk Yönetimi Rehberi – İş Sağlığı ve Güvenliği Kurumu

  • MAGNEZYUM ADSORPSİYON ORANI

    Magnezyum Adsorpsiyon Oranı (Magnesium Adsorption Ratio, MAR), toprak bilimi ve su kalitesi çalışmalarında sıkça karşılaştığımız kavramlardan biri olan sulardaki magnezyum miktarının adsorpsiyon kapasitesine dayalı bir ölçüttür. Bu kavram, suyun tarımsal sulama ve toprak kalitesi üzerindeki etkilerini anlamak için büyük bir öneme sahiptir.

    Magnezyum Adsorpsiyon Oranı Nedir?

    Magnezyum adsorpsiyon oranı (MAR), aynı zamanda magnezyum tehlikesi (MH) olarak da bilinir ve şu şekilde hesaplanmıştır:

    Bu oran, suyun toprağı nasıl etkileyebileceği konusunda önemli bilgiler verir. Yüksek MAR, magnezyumun kalsiyuma oranla fazla olduğunu gösterir ve bu durum bazı olumsuz etkiler yaratabilir.

    Magnezyum Adsorpsiyon Oranı Neden Önemlidir?

    1. Tarihsel ve Tarımsal Açıdan Önemi

    Tarih boyunca sulama sistemleri, toprak yapısı ve bitki büyümesinde büyük rol oynamıştır. MAR, sıkça tarımsal sulama suyu kalitesinin değerlendirilmesinde kullanılır. Yüksek MAR değerine sahip sular, zamanla toprağın yapısında bozulmaya yol açabilir.

    1. Toprak Geçirgenliği ve Yapısı

    Toprak içerisinde magnezyumun fazla olması, çok yoğun bir yapı oluşturarak toprak zerrelerinin birbirine yapışmasına sebep olur. Bu durum, suyun ve besin maddelerinin bitki köklerine ulaşmasını zorlaştırabilir.

    1. Bitki Büyükmesi ve Verimlilik

    Yüksek MAR, bazı durumlarda bitkilerin ihtiyaç duyduğu kalsiyumu almalarını engelleyebilir. Bu, bitki gelişiminde gerilemeye ve verim kaybına yol açabilir. Dengeli bir su bileşimi, tarımsal başarı açısından kritik bir öneme sahiptir.

    MAR Nasıl Kontrol Edilir?

    Sulama sularındaki magnezyum adsorpsiyon oranını düşürmek için çeşitli yöntemler uygulanabilir:

    • Kalsiyum eklenmesi: Toprak ya da sulama suyuna kalsiyum kaynağı eklemek, dengeyi sağlamaya yardımcı olur.
    • Sulama Yönetimi: MAR değerine uygun sulama yöntemleri tercih edilmelidir.
    • Su Arıtımı: Sulardaki magnezyum miktarını azaltan arıtma yöntemleri uygulanabilir.

     

    Magnezyum Adsorpsiyon Oranı, hem toprak yapısını hem de bitki sağlığını etkileyen kritik bir parametredir. Yüksek MAR, tarım alanlarında toprak verimliliği ve bitki gelişimini olumsuz etkileyebilirken, düşük MAR değerleri genellikle daha verimli ve dengeli bir tarım için önerilir. Bu nedenle, suyun kalitesini belirlemek ve uygun tedbirleri almak, hem ekonomik hem de ekolojik açıdan büyük önem taşır.

     

    Feyza SAK

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR

    1. Ayers, R. S., & Westcot, D. W. (1985). Water Quality for Agriculture. FAO Irrigation and Drainage Paper.
    2. Rowell, D. L. (1994). Soil Science: Methods and Applications. Longman Group.