Demo

Blog

  • 2024 Yılı Yeterlilik Testi Organizasyonu

    2024 yılı YT organizasyonu kapsamında; Çevre Referans Laboratuvarı – TÜÇEV – İZAYDAŞ arasında 20.09.2022 tarihinde imzalanan protokol çerçevesinde,

    Daha önceden düzenlenen TR233-TR234-TR235-TR236-TR237-TR 238 turlarında Z/Z’ skoru uygun olmayan katılımcılar için, Bakanlıkça yetkili laboratuvarların Madde 35 uzaktan denetim amaçlı İZAYDAŞ ile birlikte koordine edilecek TR 239-TR 240 TR 241 TR 242 TR 243 ve TR 244 turlara katılım zorunludur.

    Gerçekleşen Turlarda değerlendirme;

    Madde 35 (2) Bakanlıkça düzenlenen veya katılması zorunlu tutulan yeterlik/karşılaştırma testinde, test sonucu kabul edilebilir sınırların dışında olan laboratuvar, altı ay süre içerisinde ikinci kez yeterlik/karşılaştırma testine katılım sağlar. Sonuçların ikinci kez de kabul edilebilir sınırların dışında çıkması halinde, altı ay süre içerisinde üçüncü kez yeterlik/karşılaştırma testine katılım sağlanır. Bu süreç sonunda olumlu sonuç alamayan laboratuvarların kapsam veya parametreleri Bakanlıkça askıya alınır katılmakla zorunludur.” hükmü gereği uygulanacaktır. Başarısız olan laboratuvarca, 3. Kez katılımların ilgili turların rapor tarihinden itibaren 6 aylık zaman diliminde gönderilmesi gerekmektedir, bu kapsamda ayrıca duyuru yayımlanmayacaktır.

    Söz konusu Yeterlilik Test turuna dair süreç ile yeterlilik test ücretleri, tur tarihi ve başvuru koşulları Yeterlilik Test Organizatörü İZAYDAŞ tarafından hazırlanan programda detaylandırılmıştır.

    İletişim-bilgi: www.izaydas.com.tr;  e-mail:yeterlilik@izaydas.com.tr
         

    Yeterlilik Test Çevrim süreci boyunca İZAYDAŞ tarafından sunulan program çerçevesinde hareket edilecek olup, laboratuvarların uymakla zorunlu oldukları yükümlülükler için, 30 Eylül 2022 tarihinde Bakanlık resmi web adresinde yer alan Uzaktan Denetim Kapsamında YT/LAK Testleri Hakkında Duyuru dikkate alınacaktır.

     İlgililerin Dikkatine!

     

    Kaynak : https://lab.csb.gov.tr/2024-yili-yeterlilik-testi-organizasyonu-duyuru-448969

  • ULUSAL YEŞİL BİNA SERTİFİKA SİSTEMİ

    Günümüz dünyasında, şehir denildiğinde akla gelen büyüklüğü daha iyi anlamak adına yapılar ve kentleşme üzerine faydalı olacağına inandığım bir hatırlatma yapalım. Antik dönemde sosyomekansal ve siyasal farklılaşma olarak şehrin varlığı, Platon ve Aristo’nun eserlerinde polis üzerine yazdıklarından açıkça görülür.

    Platon, Devlet adlı eserinde, ideal bir yerleşme olarak polisi tarif ederken bu bağımsız birimin en fazla 5000 vatandaştan oluşması gerektiğini söylemektedir. Aristo ise Politika adlı eserinde, ideal bir polisin vatandaşlarının birbirlerini tanıyacak büyüklükte olması gerektiğinden bahsetmektedir.

    Antik dönemde sadece Girit adasında 50 bağımsız polisin olduğu düşünülürse hem Platon hem de Aristo’daki bu ideal büyüklük anlayışının aynı zamanda siyasi-yönetsel bir ideal form arayışı olduğu anlaşılır.

    Bu anlatıdan 5000 kişilik kentler olsun şeklinde bir sonuç yaklaşımında değil, mevcut duruma uygun olarak kentlerin sürdürülebilir hale getirilmesi yaklaşımında olunmalıdır. Bu yaklaşım ile Ulusal Yeşil Bina Sertifikası sistemini inceleyelim.

    Yeşil Bina Değerlendirme Kılavuzu’nun; uluslararası yeşil sertifika sistemleri içindeki yeri iki temel kriter ile değerlendirilebilir;

    1) Küresel uyumluluk, yerel koşullar ve güncellenebilirlik,

    2) Sürdürülebilirlik kapsamı, temalar ve kriterler.

    Küresel Uyumluluk, Yerel Koşullar ve Güncellenebilirlik; Yeşil Bina Değerlendirme Kılavuzu’nun modül kapsamı oluşturulurken, 6 uluslararası ve 2 ulusal yeşil sertifika sisteminin; ana modül yaklaşımları, ulusal ve yerel koşullar bağlamında bilimsel kriterlere göre değerlendirilmiştir. Bu nedenle; Yeşil Sertifika ile belirlenen ana modüller ve modüllere bağlı sürdürülebilirlik tema ve kriterleri; uluslararası kıyaslamalara açıktır.

    Sürdürülebilirlik Kapsamı; yeşil sertifikaların ‘sürdürülebilirlik kapsamı’ önemli bir gösterge teşkil etmektedir. Sürdürülebilirliğin ayrıntı düzeyi, ana temaları veya ölçütlerinin küresel ve ulusal referans karşılıklarının bulunması gerekmektedir. Sertifika sistemlerinin derecelendirdiği tüm bina ve yerleşmelerin hangi kapsamda sürdürülebilirliği kapsaması yine küresel ve ulusal sürdürülebilirlik hedeflerine ne kadar yaklaşıldığının ölçülmesine olanak vermelidir. Yeşil Sertifika sürdürülebilirlik kapsamı oldukça geniş bir çerçeve sunmaktadır.

    Temalar ve Kriterler; Yeşil Sertifika sistemlerinin sürdürülebilirlik kapsamı ana temalar ve kriterlerin varlığı ile ölçülebilmektedir. Birçok sertifika sisteminde temalarda ortaklaşma bulunurken, kriterler, ulusal hedefler ve mevzuat ile değişim gösterebilmektedir. Sertifika sistemlerinde ana tema olarak kapsam yeterliliği üzerinde durulmaktadır. Yeşil Sertifika sürdürülebilirliğin bütünsel ve sistematik doğasını göz önünde bulundurarak; sosyal sürdürülebilirlik ve yönetim konularını ana tema ve ölçülebilir kriterler ile tanımlamıştır. Literatür araştırmaları; sürdürülebilirlik kapsamının ana temalarla iyi bir çerçeve ile çizildiğinde; kriterlerin eksik olanlarının zaman içinde geliştirilebildiğine işaret etmektedir. Uluslararası sertifika sistemlerinde zorunlu kriterler; asgari sürdürülebilirlik gereksinimlerinin karşılandığından emin olmak adına önemli görülmektedir. Yeşil Sertifika Sistemi’nde ana modüller içinde belirlenmiş zorunlu kriterler aşağıda verilmiştir.

    Göstergeler ve Ağırlıklandırmalar; sürdürülebilirlik kapsamına ana temalar yoluyla karar verildikten sonra, göstergeler yolu ile kapsamın elde edilebilirliği ve standardı belirlenmektedir. Sürdürülebilirlik kapsamının ifade edilmesinde ve karşılaştırılabilir sonuçların elde edilmesinde göstergelerin ağırlıklandırılmasında denge aranması önem kazanmaktadır. Yeşil Sertifikanın sürdürülebilirlik kapsamı belirlenirken, zorunlu kriterlerin seçimi ve uygulanabilirliklerinin yüksek olmasına özen gösterilmiştir.

    Yeşil sertifika bina kapsamı ve tipoloji

    Yeni bina ve mevcut bina olmak üzere iki modülde değerlendirilen yapı tipolojileri kapsamında yeşil bina sertifikası alınabilir.

    Konut: Müstakil konut, apartman, rezidans.

    Ofis Binaları: Büro, kamu daireleri, iş merkezleri, plazalar, ar-ge binaları.

    Eğitim Binaları: Okul öncesi, ilk ve orta öğretim ile yüksek öğretime hizmet vermek üzere eğitim kampüsü; genel, mesleki ve teknik eğitim fonksiyonlarına ilişkin okul, kurs, dershane vb. binalar.

    Oteller: Konaklama amacıyla kullanılan; otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel veya hostel gibi turizm amaçlı binalar.

    Sağlık Binaları: Hastane, sağlık ocağı, aile sağlık merkezi, doğumevi, dispanser ve poliklinik, ağız ve diş sağlığı merkezi, fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi, entegre sağlık kampüsü gibi fonksiyonlarda hizmet veren binalar.

    Alışveriş ve Ticaret Merkezleri: Çarşı, mağaza, lokanta, restoran, katlı otopark, alışveriş merkezi, yönetim binaları, banka, finans kurumları gibi ticaret ve hizmet sektörüne ilişkin binalar.

    Diğer: Sinema, tiyatro, müze, kütüphane, sergi salonu, kongre merkezleri, spor salonu gibi sosyal, kültürel ve spor amaçlı binalar; gazino, düğün salonu gibi eğlence amaçlı binalar; yurt, yemekhane, yetiştirme yurdu, yaşlı ve engelli bakımevi, rehabilitasyon merkezi, kadın ve çocuk sığınma evi, şefkat evleri gibi kullanımlara ayrılan binalar; altyapı ve ulaşım tesisleri, veri merkezleri vb. binalar.

    Modül, Tema ve Kriterler

    Yeşil sertifika bina; 6 ana modül, 23 ana tema ve 75 kriter ile tamamlanması beklenen gerekliliklerden oluşmaktadır;

    Bütünleşik Bina Tasarım, Yapım ve Yönetimi (BBT) ana modülü: 6 Tema, 30 Kriter ve tamamlanması beklenen gerekliliklerden oluşmaktadır.

    Yapı Malzemesi ve Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (YMD) ana modülü: 7 Tema, 12 Kriter ve tamamlanması beklenen gerekliliklerden oluşmaktadır.

    İç Ortam Kalitesi (İOK) ana modülü; 4 Tema, 16 Kriter ve tamamlanması beklenen gerekliliklerden oluşmaktadır.

    Enerji Kullanımı ve Verimliliği (EKV) ana modülü; 2 Tema, 3 Kriter ve tamamlanması beklenen gerekliliklerden oluşmaktadır.

    Su ve Atık Yönetimi (SAY) ana modülü; 2 Tema, 11 Kriter ve tamamlanması beklenen gerekliliklerden oluşmaktadır.

    İnovasyon_Bina (INO) ana modülü; 2 Tema, 3 Kriter ve tamamlanması beklenen gerekliliklerden oluşmaktadır.

    Ulusal Yeşil Sertifika Bina Derecelendirme Sistemi;

    Bina derecelendirme sistemi, yeni bina ve mevcut bina için ayrı olarak belirlenen, dört aşamalı bir sertifika süreci geliştirilmiştir.

    Yeni bina yeşil sertifika sürecinin, yeni bina kategorisi için belirlenen ve sertifika sürecine katkı sağlayacak kredilerin farklılaşması ile oluşan dört aşama bulunmaktadır.

     

    Aşama 1: Geçer, Aşama 2: İyi, Aşama 3: Çok İyi, Aşama 4: Ulusal Üstünlük

    Yeşil Sertifika Yeni Bina Derecelendirme Sistemi,  Modüller, Kriterler ve Kredileri

    GEÇER
    32≤ ağr. kredi <40

    Tüm zorunlu kriterler sağlanmalıdır.

    Modül Kredi Şartları

    BBT – 3 ağırlıklı kredi
    YMD – 4 ağırlıklı kredi
    İOK – 4 ağırlıklı kredi
    EKV – 3 ağırlıklı kredi
    SAY – 4 ağırlıklı kredi
    (Kalan – 14 ağırlıklı kredi istediği kriterden)İYİ
    40≤ ağr. Kredi <55

    Tüm zorunlu kriterler sağlanmalıdır.

    Modül Kredi Şartları

    BBT – 5 ağırlıklı kredi
    YMD – 6 ağırlıklı kredi
    İOK – 6 ağırlıklı kredi
    EKV- 4 ağırlıklı kredi
    SAY – 5 ağırlıklı kredi
    (Kalan – 14 ağırlıklı kredi istediği kriterden)ÇOK İYİ
    55≤ ağr. Kredi <75
    Tüm zorunlu kriterler sağlanmalıdır.

    Modül Kredi Şartları

    BBT – 8 ağırlıklı kredi
    YMD – 8 ağırlıklı kredi
    İOK – 8 ağırlıklı kredi
    EKV- 6 ağırlıklı kredi
    SAY – 7 ağırlıklı kredi
    (Kalan – 18 ağırlıklı kredi istediği kriterden)ULUSAL ÜSTÜNLÜK
    ağr. Kredi ≥75
    Tüm zorunlu kriterler sağlanmalıdır.

    Modül Kredi Şartları

    BBT- 10 ağırlıklı kredi
    YMD-10 ağırlıklı kredi
    İOK – 10 ağırlıklı kredi
    EKV- 10 ağırlıklı kredi
    SAY – 10 ağırlıklı kredi
    (Kalan – 25 ağırlıklı kredi istediği kriterden)

    Yeşil Sertifika bina sürecinin, mevcut bina kategorisi için belirlenen ve sertifika sürecine katkı sağlayacak ağırlıklı kredilerin farklılaşması ile oluşan dört aşama bulunmaktadır.

    Aşama 1: Geçer, Aşama 2: İyi, Aşama 3: Çok İyi, Aşama 4: Ulusal Üstünlük

    Yeşil Sertifika Mevcut Bina Derecelendirme Sistemi,  Modüller, Kriterler ve Kredileri

    GEÇER
    32≤ ağr.kredi <40

    Tüm zorunlu kriterler sağlanmalıdır.

    Modül Kredi Şartları

    BBT – 2 ağırlıklı kredi
    YMD – 3 ağırlıklı kredi
    İOK – 4 ağırlıklı kredi
    EKV – 3 ağırlıklı kredi
    SAY – 4 ağırlıklı kredi
    (Kalan – 16 ağırlıklı kredi istediği kriterden)İYİ
    40≤ ağr.kredi <55

    Tüm zorunlu kriterler sağlanmalıdır.

    Modül Kredi Şartları

    BBT – 3 ağırlıklı kredi
    YMD – 4 ağırlıklı kredi
    İOK – 6 ağırlıklı kredi
    EKV- 4 ağırlıklı kredi
    SAY – 6 ağırlıklı kredi
    (Kalan – 17 ağırlıklı kredi istediği kriterden)ÇOK İYİ
    55≤ ağr.kredi <75
    Tüm zorunlu kriterler sağlanmalıdır.

    Modül Kredi Şartları

    BBT – 5 ağırlıklı kredi
    YMD – 6 ağırlıklı kredi
    İOK – 8 ağırlıklı kredi
    EKV – 6  ağırlıklı kredi
    SAY – 8 ağırlıklı kredi
    (Kalan – 22 ağırlıklı kredi istediği kriterden)ULUSAL ÜSTÜNLÜK
    ağr.kredi ≥75
    Tüm zorunlu kriterler sağlanmalıdır.

    Modül Kredi Şartları

    BBT – 7 ağırlıklı kredi
    YMD-10 ağırlıklı kredi
    İOK – 12 ağırlıklı kredi
    EKV- 12 ağırlıklı kredi
    SAY – 12 ağırlıklı kredi (Kalan – 22 ağırlıklı kredi istediği kriterden)

     

    Gerek yeni gerekse mevcut bina kredi tabloları nasıl okunur; Geçer belgeyi örnek alarak alalım, öncelikle zorunlu kriterler tamamlanır. Tamamlanan zorunlu kriterler ile artı puan sağlanıyor ise bu avantajlı hale getirmektedir. Modül kredi şartlarında temalar için belirlenmiş ağırlıklı kredi miktarı mutlaka ilgili temalardan sağlanmalıdır. Kalan ağırlıklı kredi miktarı ise uygunluğa göre diğer temalardan sağlanabilir.  Bulunan bölgenin şartlarına bağlı olarak asgari 32 kredinin tamamlanması beklenmektedir.

     

    Zorunlu Kriterler;

    Altı değerlendirme modülü içeren kılavuzun;

    Bütünleşik Bina Tasarım, Yapım ve Yönetimi (BBT) ana modülüne bağlı 4 zorunlu kriter ve 1 kritere bağlı 2 zorunlu kriter olmak üzere altı zorunlu kriter içermektedir;

    BBT 01 K1     İlgili disiplinleri içeren proje ekibinin oluşturulması,

    BBT 01 K3     Ayrıntılı proje kapsamının belirlenmesi,

    BBT 01 K4 Atıf         BOL 01 K2    Proje alanının bölge ve yakın çevresi içinde değerlendirilmesi,

    BBT 01 K4 Atıf         AKE 02 K1    Proje alanına ait ‘Yerleşime uygunluk etüdü ve değerlendirme raporu’ nun hazırlanmış olması,

    BBT 02 K1     Disiplinler arası paydaş katılımı,

    BBT 04 K3     İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması,

    İç Ortam Kalitesi (İOK) modülüne bağlı 1 zorunlu kriter, 2 yapı tipolojine bağlı zorunlu/puanlı kriter olmak üzere üç zorunlu kriter içermektedir;

    İOK 01 K1     Gerekli aydınlık düzeyinin (E) sağlanması,

    İOK 03 K1     Zorunlu/Puanlı: Isıl Memnuniyetsizlik Yüzdesinin (PPD indisinin) ve Ortalama Isıl Duyu Göstergesinin (PMV indisinin) TS EN ISO standardında belirtilen koşulları sağlaması (Eğitim ve Sağlık binaları için),

    İOK 04 K1     Zorunlu/Puanlı: Doğal veya mekanik havalandırma yöntemlerinde iç mekan konforunu sağlayacak ölçüde TS EN 16798-1 standardına uygun taze hava girişinin sağlanması (Konutlar hariç tüm tipolojiler için),

    Yapı Malzemesi ve Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (YMD) modülü için zorunlu kriter bulunmamaktadır.

    Enerji Kullanımı ve Verimliliği (EKV) modülü için 1 zorunlu/Puanlı kriter mevcuttur;

    EKV 01 K1    Zorunlu/Puanlı: Ağırlıklı enerji performansının arttırılması (Referans Bina’ya göre enerji ihtiyacı, enerji tüketimi ve CO2 salımı ağırlıklı iyileştirme oranı),

    Su ve Atık Yönetimi (SAY) modülü için 2 zorunlu kriter içermektedir;

    SAY 01 K3     Su kullanımının sayaçlar ile izlenmesi ve kayıt altına alınması,

    SAY 02 K1     Atık yönetim planının hazırlanması,

    İnovasyon_Bina (INO) modülü yenilikçi ya da iyileştirici uygulamaların teşvik edilmesini amaçlamaktadır zorunlu bir modül değildir ve ağırlıklı kredi sistemine katkısı bulunmamaktadır.

    Kapatırken, “Ulusal Ölçekte Yapılarımız Zorunlu Kriterleri sağlıyor mu?” sorusu akla gelebilir. İmarlı alanlarda bulunan ve yapı kullanma izni almış yapıların Yeşil Bina Değerlendirme kılavuzunda yer alan zorunlu kriterleri sağlayacağını değerlendirmek yerinde bir yaklaşım olacaktır.

    Erkan KARAHASANOĞLU

    Kentsel Tasarımcı – Peyzaj Mimarı

     

    KAYNAKLAR

    https://www.resmigazete.gov.tr/fihrist?tarih=2022-06-12

  • PER- VEYA POLİ-FLORLANMIŞ ALKİL MADDELER (PFAS)

    Per- veya poli-florlanmış alkil maddeler (PFAS), 4.700’den fazla endüstriyel kimyasaldan oluşan bir gruptur ve günlük ürünlerde kullanılır.

    Teflon kızartma tavası aldınız mı? Bisiklet yağınızda PTFE var mı? Su geçirmez malzemelerin üzerinde ‘PFC içermez’ etiketlerini gördünüz mü? Bunların hepsi PFAS için kullanılan terimlerdir. PFAS, gıda ambalajından banyo malzemelerine, yapışmaz pişirme kaplarından giysilere, halılara kadar günlük ürünlerde yaygın olarak kullanılan 4.700’den fazla endüstriyel kimyasaldan oluşan bir gruptur. PFAS’ın ilk kez 1950’lerde yaygın kullanıma girmesinden bu yana, kullanım sayıları (ve bunlara verilen adların sayısı) hızla arttı.

    Günlük ürünlerimizde kullanılan PFAS, üretim, kullanım ve imha sırasında çevremize sızıyor ve artık su, hava, yemeklerle kanımızı kirletiyor. Etrafımızda plastik kirliliği biriktiği gibi, bu zehirli kimyasallar da birikiyor. Aradaki fark, kimyasalları görmüyoruz, yalnızca etkilerini görüyoruz ve o zaman artık çok geç oluyor. Parçalanmadıkları için ‘sonsuza kadar kimyasallar’ olarak bilinirler.

    PFAS her yerdedir, neredeyse hepimizin içindedir ve çevremizdedirler. Araştırmalar, Grönland Kuzey Kutbu’ndaki Inuit topluluklarının kan serumundan Norveçli annelerin anne sütüne kadar, dünyanın her yerindeki insanlarda bu kalıcı kimyasalların ölçülebilir konsantrasyonlarını gösterdi. Havada, suda, tortuda, bitkilerde ve yaban hayatında kaydedildiler. Yağmurda, karda, yer altı sularında, musluk suyunda, nehirlerde, göllerde ve deniz suyunda bulunurlar.

    Bu büyük kimyasal grubunun büyük çoğunluğunun sağlık ve çevre üzerindeki etkileri hakkında çok az şey biliyoruz. Bildiğimiz şey, derinlemesine incelenenlerin zehirli olduğudur. Hem insanlara hem de yaban hayatına zarar verebileceklerini biliyoruz ve çevremize bir kez girdiklerinde onlardan kurtulmamızın neredeyse hiçbir yolu olmadığını biliyoruz. Şimdiye kadar yapılmış neredeyse tüm PFAS’lar bugün hala çevremizde mevcut. PFAS’ı mevcut hızımızda üretmeye ve kullanmaya devam etmek, kabul edilemeyecek kadar büyük bir risktir.

    Tek kullanımlık plastik ve deniz çöplerinin tehlikelerini gördük ve bunların yıkıcı etkilerini biliyoruz. Peki ya göremediğimiz kirlilik? PFAS moleküllerinin çevremize yayıldığını göremiyoruz ama onlar oradalar. Deniz yaşamının çevresine sarıldıklarını ve deniz kuşlarının midelerinden döküldüklerini görmüyoruz ama PFAS orada ve zarar veriyor. Örneğin, bazı PFAS’ların şişe burunlu yunusların bağışıklık sistemine, böbrek fonksiyonuna ve karaciğer fonksiyonuna ve deniz su samurularının bağışıklık sistemine zarar verebileceğini biliyoruz. Çalışmalar ayrıca PFAS’ın uzak kutup kutup ayılarında nörolojik hasara neden olabilecek, hormon sistemlerine müdahale edebilecek ve üremeyi bozabilecek düzeylere kadar birikebileceğini ileri sürdü.

    PFAS’taki karbon-flor bağı doğada bilinen en güçlü bağlardan biridir. Tipik toprak koşullarında bazı PFAS’ların bozunması 1000 yıldan fazla sürebilir. Şu anda çok az sayıda PFAS kalıcılığı ve toksisitesi açısından düzenlenmektedir, ancak artan kanıtlar bunların kimyasal grubun çoğunluğunda paylaşılması muhtemel özellikler olduğunu göstermektedir.

    Ortamdaki PFAS kaybolmaz ancak hareket ederler. Hareketli olmaları, orijinal kaynaklarından uzakta bulunabilecekleri anlamına gelir. Etkilerine maruz kalmak için PFAS fabrikasının yanında yaşamanıza gerek yok. PFAS’ı suyumuza bıraktığımızda, okyanus akıntılarında dolaşarak dereden nehre, denize akar. En küçük organizmaya bile girdiğinde besin zincirindeki konumu hızla artar. Planktondan küçük balığa, büyük balığa, deniz kuşuna (tabii ki büyük balığı yakalayıp doğrudan tabağımıza almadığımız sürece). Soluduğumuz havada, yiyeceklerimizin yetiştirildiği toprakta, içtiğimiz suda ve çevreden gelen PFAS, dünya çapındaki insanlara ve yaban hayatına ulaşabilir.

    Amerikalıların %99′ undan fazlasının kanında PFOS ve PFOA (PFAS’ın iyi bilinen iki zararlı formu) bulunduğu tespit edilmiştir ve sayıların tüm dünyada benzer olduğu düşünülmektedir. Her gün içme suyu ve gıda ambalajından evimizdeki toza kadar pek çok farklı kaynaktan PFAS’a maruz kalıyoruz. Satın aldığımız ürünlerden kaynaklanan maruziyeti sınırlayabiliriz, ancak kendimizi çevreden kapatamayız ve arka plan seviyeleri arttıkça kendi maruziyetimiz de artar. 

    Çalışmalar, PFAS maruziyeti ile büyüme, öğrenme ve davranış sorunlarından kansere, bağışıklık sistemi bozukluklarına, doğurganlık sorunlarına ve obeziteye kadar çok çeşitli insan sağlığı sorunları arasında bağlantılar olduğunu göstermiştir. Şimdiye kadar yürütülen en büyük epidemiyolojik çalışmalardan biri, ABD kimya şirketi DuPont’a karşı açılan toplu dava sonucunda yapıldı. ‘C8 Bilim Paneli’, içme suyuna PFOA bulaşmış yaklaşık 70.000 kişiden kan örnekleri topladı; varılan sonuçların doğru olduğundan ve mahkemede çürütülemeyeceğinden emin olmak neredeyse yedi yıl sürdü. Sonuçlar, PFOA’ya maruz kalma ile aşağıdakileri içeren altı spesifik durum arasındaki bağlantıları kanıtladı:

    • Yüksek kolestorol,
    • Ülseratif kolit,
    • Tiroid hastalığı,
    • Testis kanseri,
    • Böbrek kanseri,
    • Gebeliğe bağlı hipertansiyon.

    AB’de PFOA  ve  PFOS için resmi sınıflandırmalar arasında ‘kanserojen’ (Cat2, insan kanserojen olduğundan şüphelenilen), ‘reprotoksik’ (Cat 1B, insan üreme sistemine toksik olduğu varsayılan), ‘Lact’ (emzirilen çocuklara zarar verebilir) ve ‘Lakt’ (emzirilen çocuklara zarar verebilir) yer alır. ‘belirli organlar için toksik’ (mesela karaciğer).

    Ancak, bu kısıtlı maddelere alternatif olarak giderek daha fazla kullanılan PFAS’ların büyük çoğunluğunun toksisitesi hala büyük ölçüde bilinmemektedir.

    PFAS’ın zararlı etkilerine ilişkin artan kanıtlara yanıt olarak son yıllarda birçok üreticinin yaptığı önemli değişiklik, orijinal formülasyonlarından ‘kısa zincirli’ (bazen ‘C6’ olarak da bilinir) versiyonlara geçmektir. Bu alternatiflerin kullanılmadan önce güvenli olduğu kanıtlanmadı, sadece güvensiz oldukları kanıtlanmadı ve bu çok önemli bir ayrım. Artık bu ‘kısa zincirli’ alternatiflerin, yerini aldıkları alternatifler kadar kalıcı ve toksik olabileceğine dair kanıtlar artıyor. Endüstri bildiğimiz şeytanın yerine tanımadığımız şeytanı koyar.

    PFAS nasıl düzenlenir?

    Küresel olarak

    Kalıcı Organik Kirleticilere İlişkin Stockholm Sözleşmesi, küresel öneme sahip en toksik kimyasalların üretimini ve kullanımını ortadan kaldırmayı veya kısıtlamayı amaçlayan uluslararası bir anlaşmadır. Şu anda sözleşmede PFAS’ın üç alt grubu listelenmiştir: 2009’dan bu yana küresel kısıtlama için PFOS ve ilgili maddeler; Küresel eliminasyon için 2019’dan bu yana PFOA ve ilgili maddeler ve muafiyet olmaksızın küresel eliminasyon için 2022’den beri PFHxS ve ilgili maddeler.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR

    https://www.pfasfree.org.uk/

    https://chemtrust.org/

     

  • İş Hijyeni Laboratuvarı Başvuruları

    1. Başvuru işlemi ilgili laboratuvarın LABORATUVAR YÖNETİCİSİ – E BİLDİRGE KULLANICISI – İŞVEREN – İŞVEREN VEKİLİ rolünde kayıtlı kişiler tarafından başlatılabilir.

    2. Başvuruda izlenmesi gereken adımlar aşağıdaki şekildedir:

    • Kullanıcı İSG-KATİP sistemine giriş yapar ve ana sayfadaki KURUMSAL seçeneğine tıklar.
    • Açılan ekranda kullanıcı laboratuvar yetki belgesinin tanımlı olduğu SGK sicil numarasında kayıtlı laboratuvar yöneticisi veya işveren veya işveren vekili veya ebildirge kullanıcısı rolüyle giriş yapar.
    • Açılan ana menünün SOL tarafında yer alan SÜREÇ YÖNETİMİ menüsü altındaki YETKİ BELGESİ VİZE BAŞVURULARI alt menüsüne giriş yapılır.
    • Açılan sayfanın SAĞ ÜST tarafında yer alan YENİ butonuna tıklanır. Açılan ekrandaki kombodan “İŞ HİJYENİ LABORATUVARI YETKİ BELGESİ VİZE BAŞVURUSU” süreci seçilir ve sayfanın altındaki BAŞLAT butonuna tıklanır.
    • Bu noktada sistem bazı otomatik kontroller yapar ve eğer kontroller başarılı ise kullanıcı başvuru sürecinin ilk adımı olan BİLGİLENDİRME SAYFASI na yönlendirilir.
    • Kullanıcı açılan bilgilendirme sayfasındaki ONAY alanını işaretleyip İLERİ butonuna tıkladığında süreç BANKA adımına geçer ve sistem kullanıcıya bu sayfada işlem yapmaya yetkisi olmadığını belirterek kullanıcıyı başvuru sayfasına yönlendirir. Bu noktada işlem sırası Bakanlık tarafına geçmiş demektir.
    • İlgili Bakanlık personeli gerekli işlemleri yapıp başvuruyu Ziraat Bankası’na bildirir.Başvuru bankaya bildirildiğinde kullanıcı ekrandaki başvuru durumunu BANKAYA BİLDİRİLDİ olarak görüntüler.
    • Başvuru bankaya bildirildiğinde başvuru sahibi kurum ZİRAAT BANKASI internet bankacılığı veya şubelerinden ekrandaki BAŞVURU ID numarasıyla ödeme yapabilir.
    • Ödeme yapıldıktan 1 gün sonra Ziraat Bankası tarafından ödeme bilgisi otomatik olarak Bakanlığa ulaştırılır ve ödeme bilgisi sisteme kaydedilir. Ödeme bilgisi sisteme kaydedildiğinde kullanıcı ekrandaki başvuru durumunu ÖDEME BİLGİSİ ALINDI olarak görüntüler.
    • Ödeme işlemi tamamlandıktan sonra başvuru süreci Bakanlık Kullanıcısı tarafından bir sonraki adıma ilerletilir.
    • Bir sonraki adımda başvuru sahibi kullanıcı sisteme giriş yaparak YETKİ BELGESİ VİZE BAŞVURULARI menüsünden başvuru satırını seçer ve ekrandaki SÜRECE GİT butonuna tıklar. Açılan ekrandaki bilgiler doğru ve eksiksiz şekilde doldurulduktan sonra İLERİ butonuna tıklanır.
    • Açılan ekranda kullanıcı başvuruda istenen gerekli belgeleri eksiksiz ve doğru şekilde ilgili alanlara pdf formatında yükler. Tüm belgeler yüklendikten sonra İLERİ butonuna tıklanır.
    • Bu işlem yapıldığında sistem kullanıcıya bu sayfada işlem yapmaya yetkisi olmadığını belirterek kullanıcıyı başvuru sayfasına yönlendirir. Bu noktada işlem sırası Bakanlık tarafına geçmiş demektir.
    • Bu noktada ilgili Bakanlık personeli kullanıcı tarafından sisteme girilen BİLGİ ve BELGELERİ inceler ve eğer bir eksiklik yoksa süreç bir sonraki adım olan YERİNDE İNCELEME adıma geçer. Eğer bir eksiklik varsa bu durumda düzeltmelerin yapılması için süreç tekrar kullanıcıya yönlendirilir.
    • Yerinde inceleme işlemleri yapıldıktan sonra eğer bir eksiklik yoksa belge basım ve imza işlemleri yapılarak vize süreci tamamlanır. Sürecin bu adımları Bakanlık personeli tarafından yönetilir, kullanıcılar tarafından bir işlem yapılmaz.

     

    Kaynakça : İş Sağlığı ve Güvenliği Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü | Duyurular (csgb.gov.tr)

  • PFAS (BOZUNMAYAN KİMYASALLAR)

    PFAS, yani Per- ve polifloroalkil maddeler, yaklaşık 1950’lerden beri dünya çapında tüketici ürünlerinde kullanılan büyük, karmaşık bir sentetik kimyasal grubudur. Bunlar çeşitli günlük ürünlerdeki bileşenlerdir. Örneğin PFAS, yiyeceklerin ambalajlara veya pişirme kaplarına yapışmasını önlemek, giysileri ve halıları lekelere karşı dayanıklı hale getirmek ve daha etkili yangın söndürme köpüğü oluşturmak için kullanılıyor.

    PFAS molekülleri bağlı karbon ve flor atomlarından oluşan bir zincire sahiptir. Karbon-flor bağı en güçlü bağlardan biri olduğundan, bu kimyasallar çevrede kolaylıkla bozunuma uğramazlar.

    İnsanların PFAS’ a maruz kalması yaygındır ancak coğrafya ve mesleğe göre değişkenlik gösterir. PFAS havacılık, otomotiv, inşaat ve elektronik endüstrilerinde kullanılmaktadır. Zamanla PFAS toprağa, suya ve havaya sızabilir.

    İnsanlar büyük olasılıkla PFAS ile kirlenmiş su veya yiyecek tüketerek, PFAS ile yapılan ürünleri kullanarak veya PFAS içeren havayı soluyarak bu kimyasallara maruz kalıyorlar. PFAS yavaş yavaş parçalandığı için insanlar ve hayvanlar defalarca bunlara maruz kalır ve bazı PFAS’ ların kan seviyeleri zamanla artabilir.

    Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri tarafından Ulusal Sağlık ve Beslenme İnceleme Araştırması’ndan (NHANES) elde edilen verileri kullanan bir rapor, Amerikalıların %97’sinin kanında PFAS buldu. Başka bir NHANES raporu, 2000’li yılların başlarında tüketici ürünlerinden bu kimyasalların çıkarılmasından bu yana insanlarda kandaki PFOS ve PFOA seviyelerinin azaldığını ileri sürdü. Ancak yeni PFAS kimyasalları oluşturulmuştur ve bunlara maruz kalmanın değerlendirilmesi zordur.

    PFAS’ a maruz kalmayla ilişkili çok sayıda sağlık etkisi tanımlanmış ve farklı bilimsel çalışmalarla desteklenmiştir. PFAS’ ın halk sağlığı üzerindeki etkisine ilişkin endişeler aşağıdaki nedenlerden dolayı ortaya çıkmıştır:

    • Yaygın olay. Araştırmalar insanların kanında ve idrarında PFAS buluyor ve bilim insanları bunların sağlık sorunlarına yol açıp açmadığını bilmek istiyor.
    • Çok sayıda maruz kalma. PFAS dünya çapında yüzlerce üründe kullanılmaktadır ve insanların maruz kalması için pek çok fırsat bulunmaktadır.
    • Sayıları artıyor.  Kimyasallar veri tabanına göre PFAS, yaklaşık 15.000 sentetik kimyasaldan oluşan bir gruptur.
    • Israrcı. PFAS bilinmeyen bir süre boyunca çevrede kalır.
    • Biyobirikim insanlar farklı PFAS kimyasallarıyla çeşitli şekillerde karşılaşabilirler. Zamanla insanlar dışarı attıklarından daha fazla kimyasal madde alabilirler; bu da vücutta biyolojik birikime yol açan bir süreçtir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR

    https://www.niehs.nih.gov/

  • SONSUZ KİMYASALLAR

    Sonsuz kimyasallar; adından da anlaşılacağı gibi neredeyse yok edilemez olan kimyasalları tanımlamak için kullanılan bir kavramdır.

    Yapışmaz pişirme kapları, yağa dayanıklı gıda ambalajları ve su geçirmez giysiler, günlük hayatlarımızı daha az karmaşık hale getiren ürünlerdir, ancak bu rahatlığın bir bedeli vardır.

    Perflora ve polifloro alkil maddelerin kısaltması olan PFAS olarak bilinen insan yapımı kimyasalların bir sınıfı, bu tüketim ürünlerini suya, lekeye ve yağa karşı dayanıklı kılan şeyin bir parçasıdır. PFAS ayrıca son derece düşük seviyelerde (yani katrilyon başına parça) toksiktir ve sağlığımız için önemli riskler oluşturur.

    Maalesef PFAS’tan kaçınmak neredeyse imkansızdır. Evlerimizde, ofislerimizde, süpermarketlerimizde, neredeyse her yerde bulunurlar.  Bunlar doğada bulunmayan ve 4.700’ün üzerinde yüksek derecede kalıcı kimyasaldan oluşan büyük bir kimyasal ailesidir.

    PFAS bugüne kadarki en kalıcı sentetik kimyasallardır; doğal ortamda neredeyse hiç bozunmazlar ve dünyanın her yerindeki insanların ve yabani hayvanların kanında ve anne sütünde bulunurlar.

    PFAS nerelerde kullanılır?

    PFAS, hem gresi hem de suyu itme yetenekleri nedeniyle çok çeşitli tüketici ürünlerinde kullanılmaktadır:

    • Kâğıt ve karton gıda ambalajlarında (örn. paket servis kapları, patlamış mısır poşetleri, pizza kutuları, hazır kekler vb.)
    • Yapışmaz pişirme kaplarında
    • Tekstillerde (örn. su geçirmez dış mekan kıyafetleri ve ekipmanları, halılar, şilteler vb.)
    • Kozmetiklerde (örneğin saç kremi, fondöten kremi, güneş kremi vb.)
    • Elektronikte (örneğin akıllı telefonlar)

    Ayrıca yangınla mücadele köpükleri gibi tüketici dışı uygulamalarda, petrol yangını gibi sıvı yangınlarını söndürmek için özel bir köpük kullanımında da kullanılırlar. Her gün kullandığımız bazı ürünlerin yanı sıra içme suyu ve bazı yiyecekler gibi çevresel yollarla aynı anda yüzlerce PFAS’a maruz kalıyoruz. Su arıtma tesislerinin PFAS’ı sudan uzaklaştırması son derece zor olduğundan, içme suyunun PFAS ile kirlenmesi giderek artan bir sorundur.

    PFAS ne kadar zararlıdır?

    PFAS hem insanlar hem de yaban hayatı için toksik olabilir. Bu ailedeki kimyasallardan en çok incelenenlerden ikisi olan PFOA ve PFOS’un şunları sağladığı gösterilmiştir:

    • Hormonal sisteme müdahale ederler (bu nedenle endokrin bozucular olarak adlandırılırlar)
    • Üreme sistemine ve fetüsün gelişimine müdahale
    • Bağışıklık sistemini etkiler ve çocuklarda aşılara verilen tepkilerin azalmasıyla bağlantılıdır
    • Bazı kanserlerin (örneğin böbrek ve testis kanseri) gelişimini teşvik etmek

    Şu anda kullanımda olan binlerce PFAS’ın çoğunun uygun toksikolojik verilerden yoksun olduğu unutulmamalıdır.

    Kirlenmenin boyutu nedir?

    PFAS çevrede kolaylıkla bozunmaz ve suda oldukça hareketlidir. Bu, PFAS’ın, örneğin üretim veya bir tüketici ürününden sızma sırasında çevreye salındığında suya geçme eğiliminde olduğu ve çok uzun süre bozulmadan kaldığı anlamına gelir. Bu onların uzun mesafelerde taşınmasına olanak sağlar. PFAS, Kuzey Kutbu gibi en uzak bölgelerde bile dünyanın her yerinde çevrede bulunmuştur. Ayrıca dünya çapında insanların ve yaban hayatının kanında ve anne sütünde de tespit edilmiştir.

    Gelecek nesil insanlar ve yaban hayatı için bir tehdit

    PFAS’ı çevreden uzaklaştırmak son derece zorludur ve konu uçsuz bucaksız okyanus olduğunda imkansızdır. Bu, PFAS’ın aşırı kalıcılığının yanı sıra, PFAS emisyonlarını bugün durdursak bile, insanların ve yaban hayatının çevresel yollarla bu kimyasallara onlarca yıl boyunca maruz kalmaya devam edeceği anlamına geliyor.

    PFAS’tan nasıl kaçınabilirsiniz?

    Günlük ürünler aracılığıyla kendinizin ve çocuklarınızın PFAS’a maruz kalmasını azaltmak için atabileceğiniz bazı adımlar vardır:

    • Yiyecek: Yapışmaztencere kullanmaktan kaçının ve fast food ve paket servis yerine ev yapımı yemekleri tercih edin.
    • Tekstil:PFAS veya PFC içermeyen etiketleri tercih edin.
    • Kozmetikler:Adında “floro” veya PTFE bulunan kimyasallar içeren ürünlerden kaçının (içerik listesini kontrol edin). Ayrıca PTFE kaplamalı diş iplerinden de kaçının.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR

    https://chemtrust.org/

    https://www.eea.europa.eu/en

  • GÜBRELERİN FAYDALARI

    Gübreler, bitkilerin sağlıklı büyümeleri için ihtiyaç duydukları besinleri sağlayarak toprağı canlandırmanın anahtarıdır.

    Doğada 17 kritik bitki besin maddesi vardır: Makro besinler; azot, fosfor, potasyum, kalsiyum, kükürt, magnezyum, oksijen, hidrojen, karbon ve mikro besinler; demir, bor, klor, manganez, çinko, bakır, molibden ve nikel.

    Mahsuller hasat edildiğinde, besinler mahsulle birlikte gider. Bu nedenle önemli besinler topraktan uzaklaşmış olur. Genellikle toprak tüm besin maddelerini kendi başına yenileyemez, yani gübreler eksik olan besinleri sağlamak için kullanılır.

    Dünyanın artan nüfusuna ayak uydurmak için daha yüksek mahsul verimi şarttır. Yalnızca ABD’de, ortalama mısır verimi, daha etkili çiftçilik yoluyla 1968’den bu yana iki kattan fazla arttı.

    Toprağı yenilemek için hem organik hem de mineral gübreler kullanılabilir. Organik gübrelerin besin içeriği, konsantre ve sıkı bir şekilde kontrol edilen besin içeriğine sahip olan mineral gübrelere kıyasla düşüktür.

    Farklı gübrelerin içerdiği tüm besinler doğada bulunur. Mineral gübrelerdeki en yaygın besin kaynakları azot, potasyum ve fosfattır.

    Azot havadan kaynaklanır. Azotlu gübre üretiminde en yaygın proses, havadan gelen nitrojen ve doğal gazdan gelen hidrojen karışımından amonyak yaratmaktır. Hava yüzde 78 azottan oluşur, ancak bitkiler ihtiyaç duydukları azotu doğrudan havadan alamazlar – topraktan kökleri aracılığıyla almaları gerekir.

    Potasyum , milyonlarca yıl önce oluşan eski deniz ve göl yataklarından elde edilir. Potasyum gübreleri, doğal olarak oluşan potasyum klorüre dayanır. Bu biraz sofra tuzuna, yani sodyum klorüre benzer.

    Yanan odun veya samandan çıkan kül potasyum açısından yüksektir, “potas” adının geldiği yer burasıdır. Potasyum kaynakları genellikle toprak yüzeyinin çok altında (1-2 km derinlik) bulunduğundan, bitki kökleri bunlara doğal olarak ulaşamaz.

    Dünyanın en büyük potasyum üreticileri Kanada, Rusya, Beyaz Rusya ve Çin’dir.

    Fosfat, genellikle “kaya fosfat” olarak adlandırılan, çözünmeyen kalsiyum fosfat kayalarından elde edilir. Bu formda bitkiler için mevcut değildir. Kaya fosfat, genellikle bitki dostu gübreler oluşturmak için kimyasal bir işlemle bitki için kullanılabilir hale getirilir.

    Çin, Rusya ve Fas, dünyanın en büyük fosfat kaya yataklarından bazılarına sahiptir.

    Azot (N), fosfat (P) ve potasyum (K) aynı zamanda mahsule 3 ana besin maddesini aynı anda sağlayan NPK bileşik gübrelerini oluşturmak için birleştirilebilir.

    Mineral gübrelere alternatif, biyolojik kökenli materyallere dayanan organik gübrelerdir. Bunlar arasında hayvan atıkları, mahsul artıkları, kompost, biyosolidler ve daha fazlası bulunur.

    Pestisitler, zararlıları kontrol etmek için kullanılan sentetik veya doğal kimyasallardır. Pestisit, mantar hastalıklarını kontrol eden fungisitleri, yabani otları kontrol eden herbisiti de içeren tüm bitki koruma kimyasalları için yaygın olarak kullanılan bir terimdir.

    Öte yandan gübreler, mahsullerin büyümesi için doğal besinleri sağlar. Gübrelerin rolü, verimi artırmak ve toprağa doğru besin dengesini sağlayarak sağlıklı ürün elde etmektir.

    Gübreler, mahsulün DNA’sını değiştirmez . Bunun yerine, önemli besin maddeleri ekleyerek mahsulün büyümesini ve kalitesini arttırırlar. Eklenen besin miktarı, çiftçi tarafından toprağı analiz ettikten ve her bir mahsulün gereksinimleri belirlendikten sonra seçilir. Doğru şekilde gübreleme, mahsulün verimi, görünümü ve besin değeri üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir.

    Gübrelenmiş bir tarlanın mahsullerini veya gübrelenmiş bir merada otlamış hayvanların etini yemek, hayvanlar veya insanlar için herhangi bir sağlık riski oluşturmaz. Aksine, mahsulün büyümesi için gerekli olan gübredeki besinler, insanın büyümesi ve gelişmesi için gerekli olan besinlerle aynıdır. Bugün dünya nüfusunun yaklaşık yarısının gübreler sayesinde sofralarında yiyecek olduğu bir gerçektir.

    Dikkatli gübreleme, mevcut tarım arazilerinde mahsul verimini artırmanın anahtarıdır ve bu da yetersiz beslenmenin neden olduğu bozukluklarla mücadeleye yardımcı olur. Spesifik besin eksikliklerinin sorun olduğu ülkelerde, gübrelerin ilgili mikro besinlerle güçlendirilmesi de büyük popülasyonların sağlığının iyileşmesine yardımcı olmuştur.

    Çinko ve selenyum, büyük popülasyonlardaki eksikliklerle mücadele etmek için gübrelere başarıyla uygulanan iki mineral örneğidir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR

    https://www.yara.com/

  • EĞİTİM TALEPLERİ (ÖN BAŞVURU) DUYURUSU

    Bakanlığımızca, 25 Aralık 2013 tarih ve 28862 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Çevre Ölçüm ve Analiz Laboratuvarları Yeterlik Yönetmeliği” kapsamında, Çevre Ölçüm ve Analizleri Yeterlik Belgesi verilen Çevre Laboratuvarlarına “Su ve Atık Sudan Numune Alma”, “Arıtma Çamuru, Toprak,  Katı Atık, Atık Yağ, Yakıt ve İzolasyon Sıvılarından Numune Alma”, “Emisyon – İmisyon Ölçümleri, Ölçüm ve Numune Alma”, “Emisyon-İmisyon Ölçümleri Raporlama Personeli” eğitimlerinin, talepler doğrultusunda Mayıs ayının 2. haftasında Antalya ilinde yüz yüze gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.

    Söz konusu eğitimler talep doğrultusunda açılacak olup, eğitimlere katılacak personelin katılım sağlayacağı eğitime göre EK-1’de yer alan meslek gruplarından mezun olması gerekmektedir. EK-1’de yer alan meslek grupları dışında mezuniyeti olan personelin eğitime başvuru yaptığının tespit edilmesi halinde, yapılan başvuru geçersiz sayılacak ve Bakanlık Döner Sermaye Birimine yatırılan eğitim ücretlerinde iade yapılmayacaktır.

    Eğitim ön başvurusu yapılmadan önce duyuru metninde belirtilen hususların dikkate alınması ve “EK-2 Eğitim Ön Talep Formu”nun  doldurularak 23 Şubat 2024 tarihine kadar elektronik posta yolu ile derya.bircan@csb.gov.tr ve mustafa.altundag@csb.gov.tr  e-posta adreslerine gönderilmesi gerekmektedir. EK-2 Eğitim Ön Talep Formu excel formatında hazırlanmış olup e-posta adreslerine yine excel formatında gönderilmesi gerekmektedir.

    Yapılan başvuruların yeterli sayıda olması halinde açılacak olan eğitimlerin programı, tarihi, yeri, başvuru yöntemi vb. hususlardaki açıklamalar, Genel Müdürlüğümüz Çevre Referans Laboratuvarına ait http://lab.csb.gov.tr/ web sitesinden ve Türkiye Çevre Vakfı’na ait https://tucev.csb.gov.tr/ web sitesinden duyurulacaktır.

    Not:  Eğitim planının, ön başvuruda ki sayılara göre yapılacak olması nedeni ile laboratuvarların kendi planlamasını iyi yapması ve ön başvuruda belirttikleri personel sayısı ile asıl başvurudaki personel sayısının uyumlu olması önem arz etmektedir.

    EK-1: Meslek Grupları

    EK-2: Eğitim Ön Talep Formu

     

    Kaynak : EĞİTİM TALEPLERİ (ÖN BAŞVURU) DUYURUSU (csb.gov.tr)

  • EKOLOJİK DURUM

    Ekolojik durum, Su Çerçeve Direktifi kapsamında yüzey suları için yapılan iki durum değerlendirmesinden biridir. Diğeri ise yüzey sularının kimyasal durumudur.

    Ekolojik durum, kaliteli yüzey suyu ekosistemlerinin bileşik bir değerlendirmesidir. Kirlilik, habitat bozulması ve iklim değişikliği gibi baskıların birleşik etkisini gösterir.

    Nehirler, göller, geçiş suları ve kıyı sularında belirlenen tüm su kütleleri için ekolojik durum değerlendirilir. Biyolojik kalite unsurlarının durumunun değerlendirilmesine dayanır ve fiziko-kimyasal ve hidromorfolojik kaliteyle desteklenir.

    Ekolojik durum değerlendirmesinin sonucu beş durum sınıfından birine girer (ŞEKİL 1).
    Genel amaç iyi veya yüksek statüye ulaşmaktır.

    ŞEKİL 1

    Yüzey suyu kütlelerinin ekolojik durumunun değerlendirilmesi

    Kaynak: Avrupa suları. Durum ve baskıların değerlendirilmesi 2018. AÇA Raporu No 7/2018

    Ekolojik Durum değerlendirmeleri tüm AB Üye Devletleri tarafından 2009, 2015 ve 2021 yıllarında her 6 yılda bir gerçekleştirilir. Avrupa ölçeğinde yüzey suyu kütlelerinin yaklaşık %40’ı iyi veya yüksek ekolojik durumdadır; göller ve kıyı suları nehirlerden ve geçiş sularından daha iyi durumdadır. Genel ekolojik durum 2009’dan bu yana iyileşmedi ancak 2009 ile 2015 yılları arasında bazı biyolojik kalite unsurları açısından iyileşme gösterdi.

    Bir su kütlesinin ekolojik durumu ‘biri dışarı, hepsi dışarı’ ilkesine göre belirlenir. Bu ilke, bir su kütlesinin ancak tüm biyolojik ve destekleyici kalite unsurlarının en azından iyi olarak değerlendirilmesi durumunda iyi duruma ulaşabileceğini ima etmektedir. Başka bir deyişle, en kötü duruma sahip olan kalite unsuru genel durumu belirlemektedir.

    Orta, zayıf veya kötü ekolojik durumdaki su kütleleri, iyi durum hedefine ulaşmak için azaltım ve restorasyon gerektirir. Bu tür önlemleri planlamak için su kütlelerinin iyi bir ekolojik duruma ulaşmasını engelleyen baskıların tanımlanması gerekir. Bu baskılar arasında noktasal kirlilik kaynakları, dağınık kirlilik kaynakları, su çekimi ve hidrolojik ve morfolojik değişiklikler yer almaktadır. Etki türleri arasında besin maddeleri, organik ve kimyasal kirlilik, değişen yaşam alanları ve asitlenme yer almaktadır.

    İyi Ekolojik Durum (GES), tüm su kütleleri için SÇD’nin varsayılan hedefidir ve bozulmamış koşullardan hafif bir değişiklik olarak tanımlanır. Ekolojik Durumu oluşturan unsurlar şunları içerir:

    • biyolojik elementler (balıklar, makro omurgasızlar, makrofitler ve diatomlar dahil); Ve
    • destekleyici elementler (hidromorfoloji, amonyak, pH, fosfatlar, çözünmüş oksijen ve bazı ağır metaller ve pestisitler dahil 18 kirleticiden oluşur).

    Bu unsurların her biri genel ekolojik duruma katkıda bulunur. Elementlere en düşük ortak payda kuralı uygulanır, böylece en düşük puanlama elementi su kütlesinin genel durumunu belirtir. Örneğin, eğer bir biyolojik kalite unsuru orta düzeydeyse ve diğer kalite unsurları iyi durumdaysa, su kütlesinin bir bütün olarak orta durumda olduğu varsayılacaktır.

    Su kütlelerinin çoğu, taşkın koruması için Yapay veya Ağır Şekilde Değiştirilmiş Su Kütlesi (A/HMWB) olarak belirlenmiştir. 2027 yılına kadar İyi Ekolojik Potansiyele (GEP) ulaşmaları gerekiyor.  Su kütleleri, navigasyon, rekreasyon veya su depolama gibi FCERM dışındaki kullanımlar için belirlenebilir.

    FCERM’de çalışmanız çoğunlukla A/HMWB’lere denk gelir. Bunlar insan faaliyetleri (örn. FCERM, kentleşme ve arazi drenajı) nedeniyle değiştirilmiş su kütleleridir. GEP, bir su kütlesinde elde edilebilecek en iyi ekolojidir ve aynı zamanda insanları ve mülkleri su baskınından korumak için FCERM çalışmalarının yapılmasına olanak sağlar.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR

    https://water.europa.eu/

    https://www.ecrr.org/

  • İKLİM DİRENÇLİ KENTLER

    İklim dirençli kentler; gelecekteki şokları (ekonomik, çevresel, sosyal ve kurumsal) absorbe etme, toparlama ve bunlara hazırlanma yeteneğine sahip şehirlerdir. Dirençli şehirler sürdürülebilir kalkınmayı, refahı ve kapsayıcı büyümeyi teşvik eder. OECD şehirlerin dayanıklılıklarını nasıl artırabileceklerini araştırıyor.

    DİRENCİ GÜÇLENDİREN 4 ALAN

    Ekonomi

    • Çok çeşitli endüstriler
    • Büyümeyi sağlayacak dinamik bir ekonomi
    • Koşullar yeniliğin gerçekleşmesine izin verir
    • İnsanların istihdama, eğitime, hizmetlere ve beceri eğitimine erişimi vardır.

     Yönetim

    • Açık liderlik ve yönetim
    • Liderler tarafından stratejik ve entegre yaklaşımlar benimseniyor
    • Kamu sektörü doğru becerilere sahiptir
    • Hükümet açık ve şeffaftır

    Toplum

    • Toplum kapsayıcı ve birleştiricidir
    • Topluluklardaki yurttaş ağları aktif
    • Mahalle güvenli-
    • Vatandaşlar sağlıklı yaşamın tadını çıkarıyor

     Çevre

    • Ekosistem sağlam ve çeşitlidir
    • Altyapı temel ihtiyaçları karşılayabilir
    • Yeterli doğal kaynaklar mevcut
    • Arazi kullanımına yönelik tutarlı politika

    Örnek Şehir İncelemesi

    Antalya;

    Şehrin ana gelir ve istihdam kaynağı olarak turizm ve tarım gibi sınırlı sayıda sanayisi vardır ve pazarı nispeten az sayıda yabancı ülkeye odaklanmıştır. İhracat beş ülkeye yapılıyor: Rusya Federasyonu (%25), Çin Halk Cumhuriyeti (%7,2), Almanya (%6,8), Ukrayna (%6,4) ve Kazakistan (%4,3) ile Rusya Federasyonu ve Turistlerin çoğunluğunu Almanya oluşturuyor. Gıda, mobilya ve ev işleri gibi 50’den fazla alt sektör turizm sektörüne bağlı olduğundan, bu durum diğer sektörlerdeki istihdamı da doğrudan etkileyebilir.

    İç göçün tetiklediği nüfus artışına yanıt vermek

    Kentin nüfusu çoğunlukla artan iç göç nedeniyle hızla artıyor. Antalya’nın nüfusu 2007-2015 yılları arasında %27,9 oranında artmış olup, net nüfus artışının %40’tan fazlası net göçten kaynaklanmıştır.

    Genellikle düşük sosyo-ekonomik gruplardan gelen göçmenler, düşük gelirli mahallelere yerleşme eğiliminde oluyor. Genellikle düşük sosyo-ekonomik gruplardan gelen göçmenler, düşük gelirli mahallelere yerleşme eğiliminde oluyor. İç göçün ortak sonuçlarından biri de göçmenlerin kent kültürüne uyum sağlamada zorluk yaşamalarıdır. Bu gruplar genellikle dezavantajlı kabul edilirler çünkü düşük ücretli işlerde çalışıyorlar ve elverişsiz koşullarda yaşıyorlar. Yaşadıkları mahalleler genellikle şehrin olanaklarından yoksun, dezavantajlı alanlardır ve bu durum sosyal uyumu zorlaştırmaktadır.

    Bir diğer zorluk ise bölge sakinlerinin refahını sağlarken, artan nüfusa uyum sağlayacak kapasiteyi geliştirmektir. Gerçekten de kentin ulaşım, su ve kanalizasyon sistemi, elektrik, diğer altyapıları ve sosyal hizmetlerinin kullanılabilirliği nüfus artışına ayak uyduramadı.

     

    Antalya’da dayanıklılığı inşa edecek unsurlar

    Ekonomi

    Antalya, hastane altyapısı ve golf sahalarındaki varlıkları sayesinde sağlık ve spor turizmi gibi alternatif turizm potansiyeline sahiptir.

    Toplantı, teşvik, konferans ve sergi (MICE) turizmi de geliştiriliyor. MICE, yani teşvik turizmi genellikle bir şirket veya kurum tarafından ulaşılan veya aşılan hedefler veya iyi yapılan bir iş için bir tür çalışan ödülü olarak gerçekleştirilir. Teşvik turizmi genellikle mesleki veya eğitim amaçlı olmaktan ziyade tamamen eğlence amaçlı yapılmaktadır. Kentin kongre potansiyelini ve olanaklarını geliştiren Antalya Kongre Bürosu aracılığıyla toplantı, konferans ve sergi turizmi de kent tarafından teşvik ediliyor.

    Birleşmiş Milletler Ortak Programı (2011) tarafından yapılan değerlendirmeye göre sanayi karışımını çeşitlendirmek için gelişmekte olan sektörler belirlendi.

    Toplum

    Tarım alanında mesleki eğitim gibi; gençler, kadınlar ve göçmenler için iş fırsatlarına erişim, çeşitli eğitim faaliyetlerini kapsayan Birleşmiş Milletler “Herkes için İnsana Yakışır İşle Büyüme: Ulusal Gençlik İstihdam Programı ve Antalya’da Pilot Uygulama” (2009-2012) Ortak Programı tarafından desteklenmektedir.

    Çevre

    “Antalya su ve atıksu projesi: ek finansman projesi”nin uygulanmasıyla, nüfus artışına ve turizme ayak uyduracak şekilde su temini ve kanalizasyon arıtmasının iyileştirilmesi çevre yönetimi raporu” (2010).

    Antalya, nüfus artışına uyum sağlamak için ana ısınma kaynağı olarak doğalgaza yöneldi.

    Nitekim doğalgazın payı son 10 yılda yüzde 10 oranında artarak toplam enerji üretiminin yüzde 48’ini oluşturuyor.

    Kurumlar

    Bölgesel Kalkınma Ajansı Antalya’nın kalkınmasında öncü rol oynuyor. Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı (BAKA), 2010 yılında kurulmuş bir devlet kuruluşudur. Sosyo-ekonomik kalkınmayı hızlandırmak ve yerel kapasiteleri artırmak için yerel bölgelere yönetim ve mali yardım sağlar.

    BİT, örneğin Türk Telekom iş birliğiyle 2015 yılında hayata geçirilen “Vizyon 81 Akıllı Şehirler” sayesinde kamu sektörünün uygun hizmet sunumuna yönelik kapasitesini artırıyor. EXPO Raylı Hat Sistemi Projesi gibi büyük altyapı ve kentsel yenileme projeleri hakkında referandum şeklinde büyük belediye projeleri için vatandaşların katılımı talep edilmektedir.

    Sonuçlar

    Medikal, MICE ve spor turizmi gibi alternatif turizm pazarının genişletilmesi, şehrin ana sanayideki mevcut gücünden yararlanmasını sağladı ve endüstriyel çeşitlendirmeyi desteklemek için akıllı bir alternatif sağladı.

    Turizm alternatiflerinin çeşitlendirilmesinin yanı sıra tarımsal ürün ithalatçısı ülkelerin de çeşitlendirilmesi gerekmektedir. Bu, şehrin gelecekteki şoklara karşı ekonomik sağlamlığını güçlendiriyor.

    Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı ile yakın iş birliği, şehrin kapasitesinin Türkiye 2023 Turizm Stratejisi gibi ulusal öncelikler doğrultusunda güçlendirilmesinde kritik bir faktördür. Bu, entegre çok düzeyli yönetişim yaklaşımının iyi bir örneğini oluşturmaktadır.

    İç göçün tetiklediği artan nüfus, başta kanalizasyon sistemi olmak üzere altyapısını güncelleme konusunda şehrin üzerinde baskı oluşturmaya devam ediyor.

    Şehir, nüfus artışını ve altyapı ihtiyaçlarını karşılamak için uzun vadeli arazi kullanımı ve altyapı stratejileri geliştirebilir. Yoğun ve yakın gelişim modellerini, toplu taşıma sistemleriyle birbirine bağlanan alanları ve yerel hizmetlere ve işlere yüksek erişilebilirliği içeren kompakt şehir politikaları da bu zorluğa iyi bir çözüm sağlayabilir.

    Gençlerin, kadınların ve göçmenlerin istihdamını teşvik etmek için, iş eğitimi sağlamak ve iş kurma faaliyetlerini geliştirmek gibi politikaların geliştirilmesi gerekmektedir, çünkü gençlerin iş piyasasına dahil olmaları sosyal uyum ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin sürdürülmesi açısından önemlidir.

    Turizm ve tarımdaki işlerin mevsimsel niteliğinin aşılmasına yönelik politikaların da uygulamaya konulması gerekmektedir.

    Feyza YALÇIN

    Sosyolog

    KAYNAKLAR

    https://www.oecd.org/