Demo

Blog

  • SÜRDÜRÜLEBİLİR MİMARİ TASARIM: Geleceğe Dönük Bir Yaklaşım

    Sürdürülebilir mimari tasarım, binaların yaşam döngüsü boyunca çevresel etkilerini en aza indirmeyi hedefleyen bir disiplindir. Bu yaklaşım, doğal kaynakların korunması, enerji verimliliğinin artırılması ve insan sağlığının iyileştirilmesi gibi önemli hedeflere hizmet eder.

    Sürdürülebilir Tasarım İlkeleri

    Sürdürülebilir mimari tasarımlar, aşağıdaki temel ilkeleri benimser:

    • Enerji Verimliliği
      • Pasif tasarım: Yalıtım, doğal aydınlatma, havalandırma gibi yöntemlerle enerji tüketimini azaltır.
      • Yenilenebilir enerji: Güneş, rüzgâr gibi kaynaklardan enerji üretimiyle fosil yakıt kullanımını azaltır.
      • Enerji verimli sistemler: Isı pompaları gibi yüksek verimli sistemlerle enerji tüketimini optimize eder.
    • Su Verimliliği
      • Yağmur suyu toplama: Yağmur sularını depolayarak su tüketimini azaltır.
      • Gri su geri dönüşümü: Kullanılmış suları arıtarak tekrar kullanıma kazandırır.
      • Su tasarruflu armatürler: Düşük akışlı duş başlıkları, klozetler gibi su tasarruflu ürünler kullanır.
    • Malzeme Seçimi
      • Doğal malzemeler: Ahşap, bambu, taş gibi doğal kaynaklardan elde edilen malzemeler tercih edilir.
      • Geri dönüştürülmüş malzemeler: Cam, beton, metal gibi atıklardan elde edilen malzemeler kullanılır.
      • Yerel malzemeler: Taşıma mesafesini azaltarak enerji tüketimini düşürür ve yerel ekonomiye katkı sağlar.
    • Atık Yönetimi
      • Atık ayrıştırma: Atıkların geri dönüştürülmesi ve kompostlanması için ayrıştırma sistemleri kullanılır.
      • Sıfır atık hedefleri: Atık üretimini en aza indirmek için tasarımda atık yönetimi ön planda tutulur.
    • İç Ortam Kalitesi
      • Doğal havalandırma: Taze hava sirkülasyonunu sağlayarak iç ortam hava kalitesini artırır.
      • Doğal aydınlatma: Güneş ışığından faydalanarak iç mekanları aydınlatır ve insan sağlığına katkıda bulunur.
      • Düşük emisyonlu malzemeler: İç mekânda hava kirliliğine neden olabilecek zararlı madde içermeyen malzemeler kullanılır.
    • Bölgesel Özellikler
      • İklimsel koşullar: Binaların bulunduğu iklim koşullarına uygun malzemeler ve tasarım teknikleri kullanılır.
      • Kültürel ve tarihi değerler: Yerel kültür ve tarihi dokuya saygılı tasarımlar yapılır.
    • Sosyal Etki
      • Toplumsal etkileşimler: İnsanların bir araya gelmesini teşvik eden ortak alanlar oluşturulur.
      • Erişilebilirlik: Engelli bireylerin de rahatlıkla kullanabileceği tasarımlar yapılır.
      • Adaletli yaşam: Herkesin eşit şartlarda yaşayabileceği bir ortam yaratılır.

    Sürdürülebilir Tasarımın Yararları

    Sürdürülebilir mimari tasarımlar, sadece çevre için değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal açıdan da birçok fayda sağlar:

    • Çevresel Sürdürülebilirlik
      • İklim değişikliğiyle mücadele: Karbon emisyonlarını azaltarak küresel ısınmayı yavaşlatır.
      • Biyolojik çeşitliliği koruma: Doğal habitatların korunmasına katkı sağlar.
      • Su kaynaklarını koruma: Su tüketimini azaltarak su kıtlığının etkilerini hafifletir.
    • Ekonomik Sürdürülebilirlik
      • Enerji maliyetlerinin düşürülmesi: Enerji verimliliği sayesinde uzun vadede önemli tasarruf sağlar.
      • Malzeme maliyetlerinin düşürülmesi: Yerel ve geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımıyla maliyetleri azaltır.
      • Gayrimenkul değerinin artması: Sürdürülebilir binaların piyasa değeri daha yüksektir.
    • Sosyal Sürdürülebilirlik
      • Sağlıklı yaşam: İç hava kalitesinin yüksek olması, insan sağlığını olumlu etkiler.
      • Yaşam kalitesinin artması: Konforlu ve estetik yaşam alanları sunar.
      • Toplumsal bilincin artması: Sürdürülebilir yaşam tarzının yaygınlaşmasına katkı sağlar.

    Örnek Sürdürülebilir Mimari Projeler

    • Yeşil çatılar: Binaların çatılarında bitki örtüsü oluşturarak ısı yalıtımını artırır, yağmur suyunu emer ve biyolojik çeşitliliği destekler.
    • Passivhaus: Almanya’da geliştirilen, neredeyse hiç ısıtma veya soğutma ihtiyacı olmayan, yüksek enerji verimliliğine sahip bir bina standardıdır.
    • Toprak evler: Doğal malzemelerden (toprak, saman, ahşap) yapılmış, enerji verimli ve ekolojik binalardır.

    Sürdürülebilir mimari tasarım, geleceğin yapılarına yön veren önemli bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım hem çevresel sorunlara çözüm bulmak hem de insanın yaşam kalitesini artırmak için büyük bir potansiyel taşımaktadır.

     

    Erkan KARAHASANOĞLU

    Kentsel Tasarımcı- Peyzaj Mimarı

     

    Kaynak: https://passivehouse.com/ (Erişim tarihi: 27.11.2024)

  • DENİZ ÇAYIRLARI: Okyanusların Gizli Kahramanları

    Deniz çayırları, denizlerin sığ, kumlu bölgelerinde yayılış gösteren, çiçekli bitkilere ait su altı otlarıdır. Genellikle “deniz otu” olarak da bilinirler. Karasal çayırlara benzer görünüşlerine rağmen, deniz ekosistemleri için hayati bir öneme sahiptirler.

    Deniz Çayırlarının Önemi ve İşlevleri

    Deniz çayırları, deniz ekosistemlerinin temel taşlarından biridir. Birçok deniz canlısı için besin, barınak ve üreme alanı sağlayarak biyolojik çeşitliliği desteklerler. Ayrıca, su kalitesini iyileştirerek, kıyı erozyonunu önleyerek ve iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynayarak ekosistem mühendisleri olarak adlandırılırlar.

    •  Biyolojik Çeşitlilik: Denizatı, deniz kaplumbağası, yengeçler ve birçok balık türü gibi binlerce canlıya ev sahipliği yaparlar.
      Su Kalitesi: Suda bulunan fazla besin maddelerini ve zararlı maddeleri emerek suyun berraklığını artırırlar.
      Kıyı Koruma: Dalgaların enerjisini kırarak kıyı erozyonunu önler ve kıyı şeritlerini korurlar.
      Karbon Depolama: Atmosferdeki karbondioksiti emerek deniz tabanında depolarlar.
    •  Ekonomik Faydalar: Balıkçılık, turizm ve kıyı emlak gibi sektörlere önemli katkılar sağlarlar.

    Deniz Çayırlarının Türleri ve Özellikleri

    Deniz çayırları, dünyanın farklı bölgelerinde farklı türlerde bulunurlar. En yaygın türler arasında Posidonia oceanica (Akdeniz’de), Zostera marina (Kuzey Amerika ve Avrupa’nın soğuk sularında) ve Halophila stipulacea (Tropikal bölgelerde) sayılabilir.

    • Çiçekli Bitkiler: Tohumla üreyen çiçekli bitkilerdir.
    • Sığ Sularda Yaşam: Genellikle 5-40 metre derinlikteki sığ sularda yaşarlar.
    • Yavaş Büyüme: Oldukça yavaş büyürler.
    • Geniş Yayılış: Kıyı şeritleri boyunca geniş alanlara yayılabilirler.

    Deniz Çayırlarının Karşılaştığı Tehditler

    Ne yazık ki, deniz çayırları birçok tehdit altında, insan faaliyetleri, deniz çayırlarının azalmasının başlıca nedenleri arasında yer alır.

    • Kıyı Şehirleşmesi: Kıyı bölgelerindeki yapılaşma, deniz çayırlarının yaşam alanlarını daraltır.
    • Kirlilik: Endüstriyel atıklar, tarım ilaçları ve evsel atıklar, deniz çayırlarını zedeler ve öldürür.
    • Aşırı Avlanma: Deniz çayırlarıyla beslenen bazı canlıların aşırı avlanması, deniz çayırlarının dengesini bozar.
    • İklim Değişikliği: Deniz sıcaklığındaki artış ve deniz seviyesindeki yükselme, deniz çayırlarının yaşamını olumsuz etkiler.
    • Çapa Hasarları: Teknelerin çapa atmaları, deniz çayırlarına büyük zarar verir.

    Deniz Çayırlarının Korunması İçin Ne Yapılabilir?

    Deniz çayırlarını korumak için bireysel ve toplumsal olarak birçok şey yapabiliriz.

    • Bilinçlendirme: Deniz çayırlarının önemi hakkında toplumun her kesimini bilgilendirmek.
    • Koruma Alanları: Deniz çayırlarının bulunduğu bölgelerde koruma alanları oluşturmak.
    • Sürdürülebilir Balıkçılık: Deniz çayırlarına zarar vermeyen balıkçılık yöntemlerini desteklemek.
    • Temiz Denizler: Denizleri kirletmemek ve deniz kirliliğine karşı mücadele etmek.
    • Tekne Kullanımında Dikkat: Tekne kullanırken deniz çayırlarına zarar vermemek için dikkatli olmak.

    Örnek: Akdeniz’de yaygın olarak bulunan Posidonia oceanica türü deniz çayırı, her hektarı günde 20 kişiye yetecek kadar oksijen üretir. Bu da deniz çayırlarının ne kadar önemli bir oksijen kaynağı olduğunu gösterir.

    Sonuç olarak, deniz çayırları, deniz ekosistemlerinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu nedenle, deniz çayırlarını korumak, gelecek nesillere daha sağlıklı bir dünya bırakmak için büyük önem taşır.


    Erkan KARAHASANOĞLU

    Kentsel Tasarımcı- Peyzaj Mimarı


    Daha Fazla Bilgi İçin:

  • BİLİMSEL TABANLI HEDEFLER GİRİŞİMİ (SBTİ) NEDİR?

    İklim krizi, gezegenimizin karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biridir. Bu konuda, işletmelerin üzerlerine düşen sorumluluğu alması ve karbon salınımlarını azaltarak çevreye olan etkilerini minimize etmeleri büyük önem taşıyor. Bilimsel Tabanlı Hedefler Girişimi (SBTi), işte tam da bu amaca hizmet eden, küresel çapta bir programdır.

    Bilimsel Tabanlı Hedefler Girişimi (SBTi) Nedir?

    SBTi (Science Based Targets İnitiative), iş dünyasının sera gazı emisyonlarını azaltmasına yönelik bilimsel tabanlı hedefler belirlemesini teşvik eden bir girişimdir. Bu girişim, işletmelerin küresel iklim krizine yönelik olarak Paris Anlaşması hedefleriyle uyumlu olacak şekilde emisyon azaltımı yapmalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır. SBTi’nin temel amacı, küresel sıcaklık artışını 1,5°C’nin altında tutmak için özel sektörün katkısını artırmaktır.

    SBTi, işletmelere belirli kriterlere göre yol haritaları sunar ve hedeflerinin bilimselliğini onaylar. Ayrıca, sürdürülebilirlik yolculuğunda firmaların karşılaşabileceği engelleri aşmaları için rehberlik sağlar.

    SBTi’nin Sağladığı Avantajlar

    – Marka Güvenilirliği: Bilimsel tabanlı hedeflerle uyumlu hareket eden şirketler, müşteriler ve yatırımcılar tarafından daha güvenilir ve sorumlu olarak algılanır.

    – Yatırım Çekme İmkanı: Çevresel hedeflere uyumlu hareket eden şirketler, özellikle sürdürülebilirlik odaklı yatırımcıların dikkatini çeker.

    – Uzun Vadeli Karlılık: Karbon ayak izini azaltan işletmeler, enerji verimliliği gibi alanlarda maliyetlerini düşürerek uzun vadede kârlılıklarını artırabilir.

    – Rekabet Avantajı: SBTi kriterlerine uyum sağlamak, bir işletmeye rekabet avantajı kazandırabilir ve pazarda öncü konuma gelmesini sağlayabilir.

    SBTi Kapsamında Belirlenen Hedefler Nelerdir?

    SBTi, işletmelere 1,5°C hedefi doğrultusunda üç farklı emisyon kategorisinde hedef belirleme imkanı sunar:

    1. Kapsam 1: Şirketin doğrudan operasyonlarından kaynaklanan emisyonlar (örneğin, fabrika ve ofislerde kullanılan enerji).
    2. Kapsam 2: Satın alınan elektrik, buhar, soğutma ve ısıtma gibi dolaylı emisyonlar.
    3. Kapsam 3: Ürün ve hizmetlerin tüm tedarik zincirinde ortaya çıkan emisyonlar

    Bu üç kapsamda belirlenen hedeflerle, şirketlerin operasyonlarından kaynaklanan karbon salınımlarını azaltmaları sağlanır.

    SBTi Sürecine Katılım Nasıl Olur?

    Bir işletme SBTi sürecine katılmak istediğinde şu adımları izlemelidir
    1. Taahhüt Verme: Şirketler, bilimsel tabanlı hedeflere bağlılıklarını resmî olarak beyan eder.

    2.  Hedef Belirleme: Bilimsel kriterlere uygun olacak şekilde sera gazı emisyon azaltım hedefleri belirlenir.

    3. Onay Alma: SBTi, belirlenen hedefleri değerlendirir ve onaylar.

    4.  İlerlemeyi Raporlama: İşletmeler, belirlenen hedeflere ulaşma sürecindeki ilerlemelerini düzenli olarak raporlar ve kamuoyuna duyurur.

    SBTi’nin Küresel Etkisi

    SBTi, dünya çapında 2.000’den fazla şirket tarafından benimsenmiştir ve bu sayede iklim kriziyle mücadelede önemli bir etki yaratmaktadır. Örneğin, dünya genelinde enerji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren birçok büyük şirket, SBTi doğrultusunda belirlediği hedeflerle operasyonlarını daha sürdürülebilir hale getirmiştir.

    Örnek Başarı Hikayesi: Büyük ölçekli bir teknoloji firması, SBTi’nin yönlendirmeleri doğrultusunda karbon emisyonlarını %40 oranında azaltmayı başarmış ve bu sayede müşteri ve yatırımcılarından takdir toplamıştır. Bu tür başarı hikayeleri, diğer işletmelere de cesaret verici bir örnek teşkil etmektedir.

    Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak, her işletmenin sorumluluğundadır. Bilimsel tabanlı hedeflere yönelerek işletmenizin sürdürülebilirlik yolculuğunu başlatabilirsiniz. SBTi, bu süreçte size hem rehberlik eder hem de çevresel etkilerinizi yönetme konusunda küresel bir standart sunar.

    Çevre dostu çözümler üretmek ve sürdürülebilirliği kurumsal bir ilke haline getirmek isteyen tüm işletmeler için SBTi, güçlü bir kılavuzdur.

    Feyza SAK

    YESU

    KAYNAKLAR

    https://sciencebasedtargets.org/

    https://www.un.org/climatechange

  • LCA ANALİZİ

    LCA (Life Cycle Assessment), Türkçesiyle Yaşam Döngüsü Analizi, bir ürün, hizmet veya sürecin çevresel etkilerini yaşam döngüsünün tüm aşamalarında değerlendiren bir analiz yöntemidir. Hammadde temininden üretime, dağıtıma, kullanım sürecine ve atık yönetimine kadar tüm aşamaları kapsayan bu yöntem, çevresel sürdürülebilirlik açısından oldukça önemlidir.

    LCA analiz süreci genellikle 4 ana aşamadan oluşur:
       1. Hedef ve Kapsam Tanımlama: Bu aşamada, analiz edilmek istenen ürün veya hizmetin sınırları ve kapsamı belirlenir. Değerlendirilecek çevresel etkiler ve analizin amacı tanımlanır. Örneğin, enerji kullanımı, su tüketimi, karbon emisyonları gibi çevresel etkiler hangi yaşam döngüsü aşamalarında incelenecekse bu aşamada belirlenir.
       2.Envanter Analizi (LCI – Life Cycle Inventory): Bu aşamada, tüm kaynak girdileri ve atık çıktıları, ürünün tüm yaşam döngüsü aşamalarında detaylı şekilde hesaplanır. Ham maddeden bitmiş ürüne kadar her aşamada tüketilen enerji, su, kullanılan malzemeler ve atmosfere salınan emisyonlar, oluşan atıklar gibi detaylar toplanır.
       3.Etki Değerlendirme (LCIA – Life Cycle Impact Assessment): Elde edilen envanter verileri kullanılarak çevresel etkiler analiz edilir. Örneğin, karbon ayak izi, su ayak izi, asidifikasyon, ozon tabakasının incelmesi, insan sağlığına etkiler gibi farklı çevresel kategoriler üzerinde değerlendirmeler yapılır.
       4.Yorumlama ve Raporlama: Son aşamada, analiz sonuçları yorumlanır ve raporlanır. Ürün veya hizmetin çevresel performansı, karar vericilere sunulur. Bu aşamada, çevresel iyileştirme fırsatları, sürdürülebilirlik stratejileri önerilebilir.

    LCA Analizinin Önemi

    LCA, ürünlerin veya süreçlerin çevresel etkilerini objektif bir bakış açısıyla ortaya koyarak firmaların sürdürülebilir stratejiler geliştirmesine yardımcı olur. Karbon ayak izinin azaltılması, enerji verimliliğinin artırılması ve çevresel etkilerin en aza indirilmesi için bilimsel bir rehber sunar. Ayrıca, çevre bilincine sahip tüketiciler için şeffaflık sağlar.

    LCA (Yaşam Döngüsü Analizi), firmalar için birçok önemli katkı sağlar. İşte LCA analizinin firmalara sunduğu başlıca faydalar:

    1. Çevresel Etkiyi Azaltma

    LCA analizi, bir ürünün veya sürecin çevresel etkilerini yaşam döngüsünün tüm aşamalarında belirlemeye yardımcı olur. Böylece, firmalar hammadde seçiminden üretim süreçlerine kadar çevresel etkiyi azaltacak adımlar atabilir. Örneğin, karbon emisyonlarını ve su tüketimini düşürmek gibi adımlar, firmanın çevreye duyarlılığını artırır.

    1. Maliyet Azaltma

    LCA analizleri, kaynak kullanımı, enerji tüketimi ve atık yönetiminde verimlilik artırıcı noktaları tespit eder. Bu sayede firmalar, daha az kaynak tüketen veya daha verimli süreçler geliştirerek maliyetleri düşürebilir. Özellikle enerji ve malzeme tasarrufu sağlayarak üretim maliyetlerini optimize edebilirler.

    1. Ürün veya Süreç İyileştirme

    Ürün geliştirme süreçlerinde LCA kullanmak, ürünün veya hizmetin çevresel performansını iyileştirme fırsatları sunar. Firmalar, ürün yaşam döngüsünü analiz ederek, ürünlerinin çevresel etkilerini en aza indirmek ve daha sürdürülebilir ürünler sunmak için tasarım aşamalarında yenilikler yapabilir.

    1. Pazar Rekabetçiliğini Artırma

    Çevreye duyarlı tüketiciler ve iş ortakları, sürdürülebilirlik performansına önem veren firmaları tercih eder. LCA analizleri, firmanın sürdürülebilirlik taahhütlerini doğrulayarak pazarda rekabet avantajı sağlar. Ayrıca çevresel sertifikalar veya EcoVadis gibi sürdürülebilirlik derecelendirme sistemlerinde yüksek skorlar elde etme şansı artar.

    1. Yasal Uyum ve Risk Yönetimi

    Çevresel düzenlemeler giderek sıkılaşmakta ve firmalardan daha sorumlu davranmaları beklenmektedir. LCA, firmaların yasal gerekliliklere uyum sağlamasını kolaylaştırır ve gelecekte olası çevresel riskleri yönetme konusunda rehberlik eder.

    1. Şeffaflık ve Güven Artırma

    LCA, çevresel performansla ilgili verilerin şeffaf bir şekilde paylaşılmasını sağlar. Bu, müşteriler, yatırımcılar ve diğer paydaşlar için güven oluşturur. Sürdürülebilirlik raporlaması ve kurumsal sosyal sorumluluk stratejilerinde LCA kullanarak çevresel sorumluluğu desteklemek, firmanın itibarını artırır.

    Bu faydalar, firmaların çevresel performansını iyileştirmeleri, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmaları ve aynı zamanda iş süreçlerini optimize etmeleri için güçlü bir temel sunar.

     

    Feyza SAK

    Sosyolog

     

    KAYNAKLAR

    https://commission.europa.eu/

    https://www.epa.gov/

    ISO 14040 LCA Standartları

  • SINIRDA KARBON DÜZENLEME MEKANİZMASI (SKDM): AVRUPA BİRLİĞİ’NİN KARBON AYAK İZİ İLE MÜCADELESİ

    Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), dünyanın en büyük iklim hareketlerinden biri olan Avrupa Birliği’nin (AB) karbon ayak izini azaltmaya yönelik girişimlerinin başında geliyor. İklim kriziyle mücadelede uluslararası bir standart oluşturmayı amaçlayan bu mekanizma, karbon emisyonlarını kontrol altına almak ve karbon kaçağını engellemek için devrim niteliğinde bir adımdır.

    SKDM Nedir ve Neden Önemlidir?

    Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, 2026 yılında yürürlüğe girmesi planlanan, AB sınırları içine giren ürünlerin karbon ayak izini denetlemek ve yüksek emisyonlardan kaynaklanan rekabet avantajını önlemek için tasarlanmış bir vergilendirme mekanizmasıdır. Bu mekanizma, yüksek karbon emisyonu üreten endüstrilerin AB pazarında haksız rekabet sağlamasını engelleyerek, sürdürülebilir ve düşük karbon salınımlı üretimi teşvik eder.

    Özellikle çelik, çimento, gübre, alüminyum ve elektrik gibi karbon yoğun sektörleri hedef alan SKDM, AB dışındaki üreticilerin karbon salınımlarını şeffaf bir şekilde raporlamalarını ve belirli bir karbon fiyatı ödemelerini şart koşar. Bu sayede, AB ülkeleri ithalatçıların karbon ayak izini de dikkate alarak düşük emisyonlu ürünlere yönelir.

    SKDM’nin Amaçları

    SKDM’nin temel amaçlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

    1. Karbon Kaçağını Önlemek: Yüksek karbon fiyatları sebebiyle firmaların üretimlerini daha düşük maliyetli, karbon emisyonu yüksek bölgelere kaydırmasını engellemek.
    2. AB’nin İklim Hedeflerine Katkı Sağlamak: 2050 yılında karbon nötr olmayı hedefleyen AB’nin bu hedefe ulaşmasına katkıda bulunmak.
    3. Yeşil Dönüşümü Teşvik Etmek: AB dışındaki üreticileri düşük karbon salınımlı teknolojilere yatırım yapmaya yönlendirmek.

    SKDM’nin İşleyişi

    SKDM’nin uygulanışı, ithal ürünlerin karbon emisyon değerine göre bir karbon vergisi uygulamaktır. Bu süreçte:

    – AB’ye ihraç edilecek ürünler için karbon içerik raporları hazırlanır.

    – AB Komisyonu, ürünlerin karbon ayak izini değerlendirerek bir karbon fiyatı belirler.

    – Karbon salınımı yüksek ürünler için daha yüksek bir vergi uygulaması yapılır.

    Bu mekanizma, AB pazarına giren her ürünün karbon salınımını dikkate alarak uluslararası iklim politikasına uyum sağlar.

    SKDM’nin Türkiye’ye Etkileri

    Türkiye, AB’ye yoğun şekilde ihracat yapan ülkelerden biridir ve SKDM, Türkiye’deki üreticiler üzerinde önemli bir etkiye sahip olacaktır. Türk üreticilerin karbon ayak izini azaltmaları, sürdürülebilir üretim tekniklerine yatırım yapmaları ve karbon raporlama sistemlerini güçlendirmeleri gerekmektedir. Bu gereklilikler:

    – Üretim maliyetlerini artırabilir ancak AB pazarında rekabetçi kalmayı sağlayacaktır.

    – Yeşil dönüşüm sürecini hızlandırabilir, özellikle çimento, çelik ve elektrik gibi sektörlerde düşük karbon teknolojilerine geçişi teşvik edebilir.

    Türkiye’nin SKDM’ye uyum sağlaması, aynı zamanda 2030 İklim Hedefleri doğrultusunda yeşil enerjiye geçişini de hızlandırabilir.

    SKDM’nin Geleceği ve Dünya Ekonomisi

    SKDM, uluslararası düzeyde karbon fiyatlandırması konusunda öncü bir uygulama olarak görülüyor. İlerleyen yıllarda, diğer ülkelerin de benzer düzenlemelere geçmesi ve karbon düzenleme mekanizmalarının yaygınlaşması bekleniyor. Bu durum, küresel ekonomi üzerinde aşağıdaki etkileri yaratabilir:

    – Daha Yeşil Tedarik Zincirleri: Şirketler daha düşük karbon emisyonlu tedarikçileri tercih ederek karbon ayak izini azaltacaktır.

    – Karbon Kaçağı Riskinin Azalması: Küresel bir karbon fiyatlandırması ile karbon kaçağı daha düşük seviyelere çekilecektir.

    – Yeşil Teknolojilere Yatırım: SKDM gibi mekanizmalar, yeşil teknolojiye yatırımları artıracak, yenilenebilir enerji ve düşük emisyon teknolojileri daha yaygın hale gelecektir.

    SKDM ile Yeşil Bir Geleceğe Adım Atıyoruz

    Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, yalnızca Avrupa Birliği için değil, dünya genelinde karbon ayak izini azaltmak ve iklim değişikliğiyle mücadelede somut adımlar atmak isteyen her ülke için büyük bir adımdır. Türkiye’nin AB pazarında sürdürülebilir bir şekilde varlık gösterebilmesi için SKDM’ye uyum sağlaması ve düşük karbonlu üretim yöntemlerine geçiş yapması kritik önem taşır.

    Feyza SAK

    YESU

    KAYNAKLAR

    https://commission.europa.eu/index_en

    https://csb.gov.tr/

    https://sustainablefuture.com.tr/

  • KSİLEN

    Ksilen, endüstriyel işlemlerden günlük kullanımlara kadar geniş bir yelpazede yer alan bir kimyasaldır. Ksilen, kimyasal formülü C₈H₁₀ olan ve üç izomerden oluşan bir aromatik hidrokarbondur: o-ksilen (ortoksilen), m-ksilen (metaksilen) ve p-ksilen (paraksilen). Ksilen renksiz, tatlı bir kokuya sahip ve oldukça yanıcı bir sıvıdır. Genellikle petrol ve kömür katranından elde edilir.

    Ksilenin Kullanım Alanları
    Çözücü Olarak Kullanım: Ksilen, boya, vernik, mürekkep, yapıştırıcı ve kaplama malzemelerinde yaygın olarak çözücü olarak kullanılır. Organik bileşikleri etkili bir şekilde çözebilme yeteneği sayesinde bu alanda tercih edilir.

    Kimya Sanayi: Ksilen, kimya endüstrisinde önemli bir hammaddedir. Özellikle plastik ve sentetik elyaf üretiminde kullanılır. Ksilenin türevleri, tereftalik asit ve dimetil tereftalat gibi kimyasal maddelerin üretiminde başlangıç malzemesi olarak kullanılır.

    Yakıt ve Petrol Ürünlerinde Kullanım: Ksilen, yakıt katkı maddesi olarak ve oktan seviyesini artırmak için benzin üretiminde kullanılır. Ayrıca, jet yakıtlarında katkı maddesi olarak da kullanılmaktadır.

    Laboratuvar ve Medikal Kullanımlar: Ksilen, doku preparatlarının hazırlanmasında ve mikroskop lamlarının temizlenmesinde yaygın olarak kullanılır. Patoloji laboratuvarlarında doku örneklerinin temizlenmesi ve korunması için önemli bir kimyasaldır.

    Ksilenin Sağlığa Etkileri

    Ksilenin kullanımı sırasında bazı sağlık riskleri göz önünde bulundurulmalıdır:

    Soluma: Ksilen buharlarının solunması baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı ve solunum yollarında tahrişe neden olabilir. Uzun süreli maruz kalma, sinir sistemi üzerinde zararlı etkiler yaratabilir.

    Cilt Teması: Ksilenin ciltle teması kuruluğa, tahrişe ve dermatite yol açabilir. Uzun süreli veya yoğun temas, ciltte çatlaklara neden olabilir.

    Göz Teması: Ksilenin gözle teması ciddi tahrişe ve yanma hissine neden olabilir. Bu durumda, bol su ile yıkama ve tıbbi yardım alınması gereklidir.

    Yutma:  Ksilenin yutulması ciddi mide ve bağırsak tahrişine yol açabilir ve merkezi sinir sistemi üzerinde toksik etkilere neden olabilir. Aşırı yutulması durumunda bilinç kaybı ve koma gibi ciddi sağlık sorunları ortaya çıkabilir.

    Avantajları

    Etkili Çözücü: Ksilen, birçok organik bileşiği çözebilme yeteneği sayesinde endüstride ve laboratuvarlarda yaygın olarak kullanılır.

    Çeşitli Endüstriyel Uygulamalar: Plastik, sentetik elyaf ve yakıt katkı maddesi olarak geniş bir kullanım yelpazesi sunar.

    Maliyet Etkinliği: Ksilen, yüksek etkililiği ve nispeten düşük maliyeti nedeniyle tercih edilen bir kimyasaldır.

    Dezavantajları

    Sağlık Riskleri: Ksilenin uzun süreli ve yoğun maruz kalınması, sinir sistemi üzerinde ciddi olumsuz etkilere neden olabilir.

    Çevresel Etkiler: Ksilen, çevreye yayıldığında su yollarında ve toprakta kirlenmeye neden olabilir.

    Yanıcılık: Ksilen oldukça yanıcıdır, bu nedenle depolama ve kullanım sırasında dikkatli olunmalıdır.

    Ksilen, çeşitli endüstriyel ve laboratuvar uygulamalarında yaygın olarak kullanılan, güçlü bir çözücüdür. Ancak, yanıcılığı ve sağlık üzerindeki potansiyel olumsuz etkileri nedeniyle dikkatli kullanılmalıdır. Güvenli kullanım için, uygun havalandırma, koruyucu ekipman kullanımı ve maruz kalma sınırlarının bilinmesi son derece önemlidir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR

    https://pubchem.ncbi.nlm.nih.gov

    https://www.cdc.gov

    https://www.osha.gov/chemicaldata

    https://www.atsdr.cdc.gov

  • 2024 Yılı Ölçüm, Numune Alma Ve Emisyon-İmisyon Raporlama Eğitimleri Sonucu Verilen Sertifikaların Laboratuvar Yetkilendirme Yazılımına Girişleri Hakkında

     

    2024 Yılı, Eylül ayı içerisinde gerçekleştirilen aşağıdaki eğitimler sonucu yapılan sınavda başarılı olan personeller sertifikalandırılmıştır.

    1. Su ve Atık Sudan Numune Alma Eğitimi
    2. Arıtma Çamuru, Toprak, Katı Atık, Atık Yağlar ve İzolasyon Sıvılarından Numune Alma Eğitimi
    3. Emisyon İmisyon Ölçümleri, Ölçüm ve Numune Alma Eğitimi
    4. Emisyon İmisyon Ölçümleri, Raporlama Personeli Eğitimi

    Söz konusu eğitimler sonucu verilen sertifikaların Laboratuvar Yetkilendirme Yazılımına girişleri ile ilgili sorunlar yaşandığı görülmüştür.

    Verilen sertifikaların numarası olarak sertifikaların altında bulunan “DOĞRULAMA KODU” kullanılmalıdır.

    Söz konusu sertifika numarası 21 adet rakam ve 3 adet alt karakterden oluşmakta olup bu numaraların tamamının Laboratuvar Yetkilendirme Yazılımı, Personel sayfasında yer alan “Sertifika No” alanına kaydedilmesine yazılım sistemi müsaade etmemektedir.

    Bu nedenle XXXXXXXX_XXXX_XXXXX_XXXX olarak verilen numaranın ekte örnekte gösterildiği gibi son 13 rakamının arada alt tire “_” işareti olmadan “Sertifika No” olarak girilmesi gerekmektedir.

    Örnek: XXXXXXXXXXXXX

     

    Yetkili Laboratuvarlara önemle duyurulur.

     

    Kaynak : https://lab.csb.gov.tr/2024-yili-olcum-numune-alma-ve-emisyon-imisyon-raporlama-egitimleri-sonucu-verilen-sertifikalarin-laboratuvar-yetkilendirme-yazilimina-girisleri-hakkinda-duyuru-453972

  • FORMALDEHİT MARUZİYETİ

    Formaldehit, geniş bir kullanım alanına sahip ve aynı zamanda sağlık üzerine etkileri nedeniyle dikkatle ele alınması gereken bir kimyasal bileşiktir.

    Formaldehit, kimyasal formülü CH₂O olan renksiz, yanıcı ve keskin kokulu bir gazdır. Genellikle su ile çözeltisi olan formalin şeklinde kullanılır. Formaldehit, birçok sanayi dalında yaygın olarak kullanılan bir bileşiktir, ancak aynı zamanda bir çevre kirleticisi ve insan sağlığına zararlı bir madde olarak bilinir.

    Formaldehitin Kullanım Alanları

    1.   Yapı Malzemeleri ve Mobilya Üretimi:

    Formaldehit, çeşitli yapı malzemelerinde, özellikle kontrplak, MDF (orta yoğunluklu lif levha) ve sunta gibi kompozit ahşap ürünlerinde bağlayıcı olarak kullanılır. Bu tür ürünler ev içi hava kalitesini etkileyebilir, çünkü formaldehit zamanla bu materyallerden salınabilir.

    2.   Kimya Sanayi:

    Formaldehit, plastik, reçine, yapıştırıcı ve kaplama üretiminde önemli bir ham madde olarak kullanılır. Özellikle üre-formaldehit reçineleri, mobilya ve yapı malzemelerinde yaygın olarak kullanılır.

    1. Tekstil ve Kağıt Sanayi:

    Formaldehit, tekstil ürünlerine dayanıklılık katmak ve kırışıklık önleyici işlem yapmak için kullanılır. Ayrıca, kağıt ürünlerinde de su geçirmezlik sağlamak amacıyla formaldehit bazlı reçineler kullanılabilir.

    1. Tıbbi ve Laboratuvar Kullanımları:

    Formaldehit, mikrobiyolojik örneklerin korunmasında, doku tespiti ve patoloji laboratuvarlarında yaygın olarak kullanılır. Ayrıca, biyolojik numunelerin uzun süre saklanması için formaldehit çözeltileri kullanılır.

     

    Formaldehitin Sağlığa Etkileri

    Formaldehit, insan sağlığı üzerinde önemli olumsuz etkilere sahip olabilen bir kimyasaldır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve diğer sağlık kuruluşları tarafından potansiyel kanserojen olarak sınıflandırılmıştır.

    Formaldehit buharlarının solunması göz, burun ve boğazda tahrişe neden olabilir. Uzun süreli maruz kalma, astım ve solunum yolu hastalıkları riskini artırabilir.

    Formaldehit ciltle temas ettiğinde, özellikle hassas ciltlerde, alerjik reaksiyonlara ve dermatite yol açabilir.

    Formaldehitin gözle temas etmesi ciddi tahrişe, yanma hissine ve uzun vadede göz hasarına neden olabilir.

    Formaldehit, Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) tarafından “insanlar için kanserojen” (Grup 1) olarak sınıflandırılmıştır. Özellikle solunum yolu kanserleri ile ilişkili olduğu belirlenmiştir.

     

    Formaldehitin Avantajları ve Dezavantajları

    Formaldehit, plastik ve reçine üretimi gibi endüstrilerde vazgeçilmez bir bileşendir. Antimikrobiyal özellikleri, biyolojik numunelerin uzun süre korunmasını sağlar. Formaldehitin üretimi ve kullanımı nispeten ucuzdur, bu da onu birçok endüstriyel süreçte tercih edilen bir bileşen yapar.

    Bunların yansıra;

    Formaldehit, insan sağlığı için ciddi bir tehlike oluşturabilir, özellikle uzun süreli maruz kalma durumlarında. Formaldehitin çevreye salınması, hava ve su kirliliğine neden olabilir. Formaldehitin keskin ve rahatsız edici kokusu, maruz kalmayı fark etmeden önce rahatsızlık yaratabilir.

    Formaldehit, endüstriyel ve ticari alanlarda önemli bir kimyasal olmasına rağmen, sağlık üzerindeki potansiyel olumsuz etkileri nedeniyle dikkatli kullanılmalıdır. Güvenli kullanım için, uygun havalandırma, koruyucu ekipman kullanımı ve maruz kalma sınırlarının bilinmesi son derece önemlidir.

     

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR

    https://pubchem.ncbi.nlm.nih.gov/compound/Formaldehyde

    https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/formaldehyde

    https://www.cdc.gov/niosh/topics/formaldehyde/default.html

    https://monographs.iarc.who.int/wp-content/uploads/2018/06/mono88.pdf

  • SINIRDA KARBON DÜZENLEME MEKANİZMASI (SKDM)

    Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), Avrupa Birliği (AB) tarafından iklim değişikliğiyle mücadele ve karbon emisyonlarını azaltma amacıyla geliştirilen bir ticaret politikası aracıdır.

    İklim değişikliği ve çevresel sürdürülebilirlik, ülkeler arası ticaret politikalarına yeni bir boyut kazandırdı. Bu çerçevede, Avrupa Birliği (AB), 2021 yılında “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması” (SKDM) adı verilen bir sistem geliştirdi. SKDM, karbon yoğun üretim süreçlerine sahip ülkelerden AB’ye yapılan ithalatları karbon maliyetleri üzerinden vergilendirmeyi amaçlıyor.

    SKDM, AB sınırlarına ithal edilen belirli sektörlerdeki ürünlere bir karbon fiyatı getirilmesini öngörüyor. Demir-çelik, çimento, elektrik, gübre ve alüminyum gibi sektörlerden gelen ithal ürünlerde karbon emisyonları hesaplanarak bir tür sınırda karbon maliyeti uygulanıyor. Bu mekanizma, AB’nin iklim hedefleri doğrultusunda karbon yoğun üretim süreçlerine sahip ülkelerden yapılan ithalatları sınırlamayı hedefliyor.

    Bu yaklaşım, üç temel amaca hizmet ediyor:

    1. Karbon Kaçağını Engellemek: AB içindeki üreticiler, karbon salınımlarını azaltmak için maliyetli tedbirler alırken, diğer ülkelerde düşük maliyetli üretim süreçleri sürdürülebiliyor. Bu nedenle, AB sınırındaki ürünlere karbon vergisi koymak, üreticilerin daha düşük karbon maliyetli bölgelere kaymasını engelliyor.
    2. Yeşil Dönüşümü Küresel Ölçekte Teşvik Etmek: SKDM, yalnızca AB içerisinde değil, AB dışındaki ülkelerde de karbon azaltma çabalarını hızlandırmayı hedefliyor. Diğer ülkelerin, AB pazarına erişim sağlayabilmek adına karbon ayak izlerini düşürmeleri gerekecek.
    3. Avrupa Yeşil Mutabakatına Uyum Sağlamak: 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefi bulunan AB, SKDM ile bu hedefin desteklenmesi için ticaret politikasını da dönüştürüyor.

    SKDM kapsamında, karbon yoğun sektörlerden AB’ye ithalat yapan işletmeler, ithal ettikleri ürünlerin karbon içeriklerini beyan etmekle yükümlü olacak. Ürünlerin karbon ayak izi AB’nin Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ile uyumlu olarak değerlendirilecek. İthalatçılar, bu değerlere göre belirlenen karbon maliyetini ödemek zorunda kalacaklar. AB, bu sayede küresel üretim standartlarını daha sürdürülebilir bir yönde etkilemeyi amaçlıyor.

    Küresel Ekonomi Üzerindeki Olası Etkileri

    SKDM’nin uygulanmasıyla, dünya genelinde düşük karbon emisyonlu üretim süreçlerine geçiş hızlanacak. Bu, sadece AB pazarına ürün ihraç eden şirketleri değil, aynı zamanda karbon yoğun sektörlerde faaliyet gösteren tüm ülkeleri de etkileyecek. SKDM’nin getirdiği düzenleme, daha fazla ülkenin iklim hedeflerine uyum sağlamak için karbon fiyatlandırma sistemlerini hayata geçirmelerine yönelik bir baskı oluşturacak.

    Özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından SKDM, yeni yatırımlar ve teknolojik dönüşüm ihtiyacını doğuruyor. Örneğin, çimento ya da demir-çelik gibi sektörlerde karbon emisyonlarını azaltmak için teknolojik yenilikler veya karbon dengeleme yöntemleri geliştirilmesi gerekecek.

    SKDM’nin Geleceği ve Beklenen Gelişmeler

    SKDM, küresel iklim politikalarının şekillenmesinde etkili bir adım olarak kabul ediliyor. Avrupa dışında da Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Asya ülkeleri benzer karbon fiyatlandırma mekanizmalarını değerlendirmeye başladı. Bu durum, karbon yoğun sektörlerin iklim değişikliğiyle mücadeleye daha fazla katkı sunmalarını sağlayabilir.

    SKDM’nin uygulamaya geçmesiyle birlikte, daha fazla ülkenin kendi karbon düzenleme politikalarını hayata geçirmesi bekleniyor. Dolayısıyla, SKDM hem AB içerisinde hem de küresel ölçekte yeşil ekonomiye geçişi hızlandıracak kritik bir mekanizma olarak dikkat çekiyor.

    SKDM, Avrupa Birliği’nin karbon emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek amacıyla geliştirdiği güçlü bir politika aracı. Sadece AB içinde değil, dünya genelinde yeşil dönüşümü teşvik eden SKDM, üretim süreçlerinde sürdürülebilirliği ön planda tutmak için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. AB’nin bu yeni ticaret politikası, karbon yoğun üretim süreçlerini dönüştürme sürecinde küresel bir etki yaratabilir.

    Feyza YALÇIN

    YESU

    KAYNAKLAR

    https://ec.europa.eu

    https://www.carbontrust.com

    https://www.wri.org

  • TETRAHİDROFURAN (THF)

    Tetrahidrofuran (THF), şeffaf, renksiz bir sıvıdır ve eter benzeri bir kokuya sahip olan bir heterosiklik organik bileşiktir.

    THF geniş bir kullanım yelpazesine sahiptir ve çeşitli endüstrilerde yaygın olarak kullanılmaktadır:

    1. Çözücü Olarak Kullanımı:
      • Kimyasal Sentez: Organik sentezlerde yaygın olarak kullanılır, çünkü polar aprotik bir çözücüdür ve birçok organik bileşiği çözebilir.
      • Polimer Endüstrisi: Polivinil klorür (PVC) ve poliüretan üretiminde çözücü olarak kullanılır.
      • Kaplama ve Reçine Üretimi: Vernik ve kaplama maddelerinin üretiminde çözücü olarak kullanılır.
    2. Reaktif Olarak Kullanımı:
      • Grignard Reaksiyonları: Organometalik bileşiklerin sentezinde Grignard reaktifi olarak kullanılır.
      • Lityum Alüminyum Hidrit Reaksiyonları: Redüksiyon işlemlerinde lityum alüminyum hidrit ile birlikte kullanılır.
    3. Laboratuvar Kullanımı:
      • Ekstraksiyon ve Saflaştırma: Laboratuvar ölçekli deneylerde ekstraksiyon ve saflaştırma işlemlerinde kullanılır.

    Tetrahidrofuran’ın insana ve doğaya çeşitli zararları olabilir. Bu zararlar uygun koruyucu önlemler alınmadan kullanıldığında daha belirgin hale gelir.

    1. İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri:
      • Solunum: Buharları solunduğunda baş dönmesi, baş ağrısı, mide bulantısı ve solunum yolu tahrişine neden olabilir. Yüksek konsantrasyonlarda merkezi sinir sistemi üzerinde depresif etkiler gösterebilir.
      • Deri Teması: Cilt ile temas ettiğinde tahrişe neden olabilir. Uzun süreli veya tekrarlayan temas, ciltte kuruma ve çatlamaya yol açabilir.
      • Göz Teması: Göz ile temas ettiğinde ciddi tahrişe neden olabilir.
      • Yutma: Yutulduğunda mide bulantısı, kusma ve merkezi sinir sistemi depresyonu gibi belirtiler görülebilir.
    2. Çevre Üzerindeki Etkileri:
      • Su Kirliliği: Suda yüksek oranda çözünebildiği için su kaynaklarına karıştığında su ekosistemine zarar verebilir.
      • Toprak Kirliliği: Toprakta kalıcı olabilir ve bitki kökleri tarafından absorbe edilebilir.
      • Hava Kirliliği: Buharları atmosfere karışarak hava kalitesini olumsuz etkileyebilir ve fotokimyasal duman oluşumuna katkıda bulunabilir.

    Tetrahidrofuran (THF) kimya endüstrisinde ve laboratuvar çalışmalarında önemli bir çözücü ve reaktif olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ancak, bu kimyasalın kullanımında dikkatli olunmalı ve uygun koruyucu önlemler alınmalıdır. İnsan sağlığı ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini minimize etmek için güvenlik protokollerine uyulması gerekmektedir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR

    https://www.sigmaaldrich.com

    https://pubchem.ncbi.nlm.nih.gov/

    https://onlinelibrary.wiley.com/

    https://www.osha.gov/