Demo

Blog

  • PATOLOJİ LABORATUVARLARINDA SIK KULLANILAN KİMYASALLAR

    Patoloji laboratuvarları, doku örneklerinin doğru şekilde hazırlanması ve analiz edilmesi için çeşitli kimyasallar kullanır. Bu kimyasallar, dokuların korunması, boyanması ve teşhis edilmesi için kritik öneme sahiptir. Bu yazıda, patoloji laboratuvarlarında en yaygın kullanılan kimyasalların işlevlerini, avantajlarını ve olası risklerini ele alacağız.

    Formalin (Formaldehit)
    Formalin, patoloji laboratuvarlarının temel taşı olarak kabul edilir. Dokuların sabitlenmesinde kullanılarak onların mikroskop altında bozulmadan incelenmesini sağlar. Formalin, doku örneklerinin yapısını koruyarak histolojik analizlerin doğru yapılmasını mümkün kılar.
    Avantajları:
    – Doku örneklerinin uzun süre korunmasını sağlar.
    – Mikroskopik analiz için uygun doku yapısı sunar.

    Dezavantajları:
    Formaldehit kanserojen bir kimyasal olduğu için, uzun süreli maruziyet solunum ve cilt problemlerine yol açabilir. Bu nedenle laboratuvarlarda uygun havalandırma ve koruyucu ekipman kullanımı zorunludur.

    Ksilen

    Ksilen, deparafinizasyon işlemlerinde, yani dokulardaki parafinin çıkarılmasında kullanılır. Ayrıca, boyama işlemlerinde dokunun hazırlanması için gereklidir.

    Avantajları:

    – Yağları ve balmumunu çözme yeteneği sayesinde doku hazırlığında kritik bir rol oynar.

    Dezavantajları:

    – Ksilen solunum yoluyla alındığında toksik olabilir ve uzun süreli maruziyet merkezi sinir sistemi üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.

    Etil Alkol

    Etil alkol, dokulardan suyu uzaklaştırarak dehidrasyon işlemini gerçekleştirir. Bu, dokuların boyanma öncesinde kurutulmasını sağlar.

    Avantajları:

    – Erişimi kolay ve etkilidir.

    Dezavantajları:

    – Yanıcı bir madde olup, ciltte tahrişe neden olabilir.

    Hematoksilen ve Eozin (H&E)

    Bu boyalar, histopatolojik incelemenin temel taşlarından biridir. Hematoksilen hücre çekirdeklerini mavi renge boyarken, eozin sitoplazmayı pembe renge boyar. Bu, hücresel yapıları mikroskop altında daha net görmeyi sağlar.

    Avantajları:

    – Hücresel yapıların belirginleştirilmesini sağlar.

    Dezavantajları:

    – Kimyasal maruziyetin azaltılması için dikkatli kullanılmalıdır.

    Güvenlik ve Riskler

    Patoloji laboratuvarlarında çalışanların bu kimyasallarla çalışırken, uygun koruyucu ekipman giymeleri ve iyi havalandırma koşullarında çalışmalarını sağlamak çok önemlidir. Bu kimyasallar, uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açabilir, bu nedenle uygun güvenlik protokollerine uyulması şarttır.

    Patoloji laboratuvarlarında kullanılan formalin, ksilen ve diğer kimyasallar, doku analizlerinin doğru yapılabilmesi için vazgeçilmezdir. Ancak, bu kimyasalların doğru kullanımı ve güvenlik önlemlerinin alınması hayati önemdedir.

     

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR

    https://onlinebooks.library.upenn.edu

    https://openlibrary.org

  • Emisyon İmisyon Ölçüm Taleplerine İlişkin MELBES Başvurularının Zamanında Yapılmasına İlişkin Duyuru

    Çevre Mevzuatına göre ölçüm yaptırmakla yükümlü tesisler için MELBES’e yapılan Emisyon-İmisyon ölçüm talepleri incelendiğinde; Başvuru Tarihleri ile Planlanan Başlangıç Tarihlerinin birbirine çok yakın olması nedeni ile laboratuvarlarca talebin “Ölçüm programına uymadığı”, “Ölçümler Tesisin İstediği Tarihte Yapılamayacağı İçin Ret Edildiği” veya “İş yoğunluğu” gerekçe gösterilerek başvurunun Red edildiği/kabul edilmediği görülmektedir.  Bu durumda, tesislere zamanında atama yapılamadığı için gecikmelerin yaşandığı ve çok sık başvurunun iptali talepleri olmaktadır.

    Ölçüm için başvuru yapan ilgililerin yaptıkları başvurulara zamanında atama yapılabilmesi için, Bakanlığımızın 17.03.2021 tarihli ve “Emisyon imisyon başvurularında İç İzleme ve Emisyon Ölçümleri Hakkında Düzenlemeler” konulu Duyurusunda belirtilen hususlara uymaları gerekli görülmektedir. Söz konusu duyuru linki;

    https://lab.csb.gov.tr/ic-izleme-ve-emisyon-olcumleri-hakkinda-duzenlemeler-duyuru-414673

    Bu duyuruda;  “Emisyon Hakkındaki Uygulamalar” başlığı altında;

    “İzne tabi tesislerin Emisyon Teyit ölçümlerinin zamanında yapılabilmesi için ölçüm taleplerinin; ilk ölçümün istendiği tarihten (tesisin büyüklüğü ve ölçülecek parametrelerin sayısı gibi hususlar ilgililerce dikkate alınarak) en az 30 gün önce MELBES sisteminden oluşturulması gerekmektedir. Tesislerde emisyon ölçüm yerlerinin ölçüme uygun hale getirilmesi ve tehlike yaratmayacak biçimde ölçüm yapmaya uygun, kolayca ulaşılabilir ve ölçüm için gerekli bağlantıları yapmaya imkan verecek şekilde işletme/tesis yetkililerince hazırlanması gereklidir.

    MELBES sisteminden atanan laboratuvarların, atama tarihinden itibaren, hem “Teyit” ölçümleri hem de “Çevre İzni” başvurusunda kullanılacak emisyon/imisyon ölçüm raporu için, ilgili tesisten daha geç bir tarihte ölçümlere başlanması yönünde bir talep olmaması durumunda, en geç 20 gün içerisinde tesis yetkilileri ile görüşerek ilk ölçümlere başlaması gereklidir.

    Laboratuvarın, iş yoğunluğu, ölçüm/analiz personeli eksikliği veya ölçüm yapılan tesisin uzaklığı gibi nedenlerle ölçümlerde gecikme söz konusu olmaması ve tesisin mağdur edilmemesi için, atanan iş için ölçümleri zamanında gerçekleştiremeyecek ise “Laboratuvar onayı bekleniyor” aşamasında talebi “Reddetmesi” gereklidir.” hükmü bulunmaktadır.

    MELBES’ten başvuru yapacak ilgililere ve yetkili çevre laboratuvarlarına önemle duyurulur.

     

    Kaynak : https://lab.csb.gov.tr/emisyon-imisyon-olcum-taleplerine-iliskin-melbes-basvurularinin-zamaninda-yapilmasina-iliskin-duyuru-duyuru-453561

  • İş Hijyeni Ön İnceleme Rapor Formatı

    02.10.2024

    İş Hijyeni Ölçüm, Test ve Analiz Hizmetlerinde Kullanılması Gerekli 02.10.2024 Tarihli Ön İnceleme Rapor Formatına Erişmek İçin Tıklayınız

     

    Kaynak : https://www.csgb.gov.tr/isgum/contents/hizlierisim/laboratuvaryetkilendirme/duyurular/

  • ATIKSULARDA BİKARBONAT

    Atıksularda bikarbonat seviyesinin yükselmesi hem çevreyi etkileyebilir hem de su arıtma süreçlerini zorlaştırabilir. Bu nedenle bikarbonatın neden yükseldiğini ve nasıl düşürülebileceğini anlamak, su yönetimi açısından kritik öneme sahiptir.

    Atıksuda Bikarbonat Neden Yüksek Olur?

    Doğal Su Kaynaklarının Özellikleri:

    Atıksular, yer altı veya yüzey sularından kaynaklanabilir ve bu sular doğal olarak yüksek bikarbonat içeriğine sahip olabilir. Özellikle kireçtaşı gibi karbonat minerallerine temas eden sular, çözünme sonucunda bikarbonat bakımından zenginleşir (EPA, 2023).

    Endüstriyel ve Evsel Atıklar:

    Bazı endüstriyel prosesler, deterjanlar, temizlik maddeleri veya gıda işleme atıkları, atıksuda bikarbonat konsantrasyonunu artırabilir. Özellikle evsel atık suyun fazla olduğu bölgelerde bikarbonat seviyeleri yüksek olabilir.

    Organik Maddelerin Parçalanması:

    Organik maddelerin biyolojik ayrışması sırasında açığa çıkan karbondioksit, suyla reaksiyona girerek bikarbonat oluşumuna neden olur. Bu nedenle organik yükü yüksek olan atıksularda bikarbonat konsantrasyonu artabilir (TÜBİTAK, 2021).

    pH Dengesizlikleri:

     Atıksu arıtma tesislerinde pH seviyesindeki artışlar, özellikle bazik koşullarda, bikarbonat üretimini tetikleyebilir. Arıtma işlemlerinde kullanılan kimyasal maddeler de bu dengeyi etkileyebilir (SU Vakfı, 2020).

    Atıksuda Bikarbonat Seviyesi Nasıl Düşürülür?

    Atıksuda yüksek bikarbonat seviyeleri, çeşitli yöntemlerle düşürülebilir. Bu yöntemler, atıksuyun özelliklerine ve kullanılan arıtma proseslerine bağlı olarak değişiklik gösterebilir:

    Kimyasal Koagülasyon ve Çöktürme:

    Atıksuya kimyasal madde eklenerek bikarbonatın çözeltiden çöktürülmesi sağlanabilir. Kalsiyum hidroksit (Ca(OH)₂) gibi maddeler, bikarbonatın kalsiyum karbonat (CaCO₃) formunda çökelmesine neden olabilir. Bu yöntem, suyun sertliğini ve bikarbonat içeriğini azaltır (Kurniawan & Lo, 2021).

    Asit Ekleyerek pH Kontrolü:

    Bikarbonat, asidik koşullarda karbondioksite dönüşür. Bu nedenle asit ekleyerek (örneğin sülfürik asit) pH’ı düşürmek, bikarbonatın gaz formunda açığa çıkmasına yardımcı olabilir (Bastin et al., 2019).

    Membran Filtrasyon Sistemleri:

    Ters ozmoz ve nanofiltrasyon gibi membran teknolojileri, bikarbonat iyonlarını sudan etkili bir şekilde uzaklaştırabilir. Bu yöntemler, özellikle bikarbonatın yanı sıra diğer tuzları da uzaklaştırma yeteneği ile öne çıkar (Smith & Jones, 2018).

    Aerobik ve Anaerobik Biyolojik Arıtma:

    Mikroorganizmaların yardımıyla organik maddelerin parçalanması, sudaki karbondioksit ve bikarbonat dengesini değiştirerek bikarbonat seviyesini düşürebilir. Bu yöntem, özellikle organik yükü yüksek atıksularda etkilidir (World Water Forum, 2020).

    Özetle; atıksudaki bikarbonat seviyesinin yüksek olmasının çeşitli doğal ve insan kaynaklı nedenleri vardır. Bu durumu kontrol altına almak, çevre ve su arıtma süreçleri açısından büyük öneme sahiptir. Kimyasal çöktürme, pH kontrolü, membran filtrasyonu ve biyolojik arıtma gibi yöntemlerle bikarbonat seviyeleri etkin bir şekilde azaltılabilir.

    Atıksularda bikarbonat oranının yüksek olması hem avantaj hem de dezavantaj olarak değerlendirilebilir, duruma göre değişir:

    Avantajları:

    1. pH tamponlayıcı etkisi: Bikarbonat, pH’ı tamponlayarak asit-baz dengesini korur. Özellikle biyolojik arıtma süreçlerinde pH dengesi hayati önem taşır. Bikarbonat sayesinde pH dalgalanmaları azalır.

    2.Biyolojik süreçlere destek: Biyolojik arıtma süreçlerinde mikroorganizmaların stabil bir ortamda çalışmasını sağlar, böylece arıtma verimliliği artar.

    Dezavantajları:

    1. Yüksek alkalinite: Bikarbonat, suyun alkalinitesini artırır. Bu da bazı kimyasal arıtma süreçlerinde kimyasal kullanımını artırabilir, örneğin koagülasyon veya flokülasyon işlemlerinde sorun yaratabilir.
    2. Arıtma maliyetini artırabilir: Yüksek bikarbonat konsantrasyonu, özellikle ileri arıtma tekniklerinde (ters ozmoz gibi) daha fazla enerji ve kimyasal kullanımına neden olabilir.

    Sonuç olarak, atıksuda bikarbonat oranının yüksek olması arıtma hedeflerine ve kullanılan tekniklere bağlı olarak farklı etkiler doğurabilir.

     

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR:

    https://www.biologicalwasteexpert.com/

    https://www.epa.gov/

    https://tubitak.gov.tr/tr

    https://www.suvakfi.org.tr

    https://www.researchgate.net/publication/

    https://www.worldwatercouncil.org/

  • ASETON MARUZİYETİ

    Aseton, kimyasal formülü C₃H₆O olan renksiz, uçucu ve yanıcı bir organik bileşiktir. Çözücü olarak yaygın bir şekilde kullanılan aseton, hem doğal olarak vücutta hem de sentetik olarak üretilir. Keskin, karakteristik bir kokuya sahiptir ve su dahil birçok çözücüyle karışabilir

    Asetonun Kullanım Alanları:

     1. Çözücü Olarak Kullanım:

    Aseton, birçok organik bileşiği çözme kabiliyetine sahip olduğu için sanayide yaygın bir çözücü olarak kullanılır. Plastik, ilaç, boya ve vernik üretiminde yaygın olarak kullanılır.

    2. Kozmetik Ürünlerde Kullanım:

    Aseton, oje çıkarıcıların ana bileşenidir. Tırnak yüzeyindeki boyayı hızlı ve etkili bir şekilde çözer, bu da onu yaygın olarak tercih edilen bir kozmetik ürün yapar.

    1. Laboratuvar Uygulamaları:

    Aseton, laboratuvar ortamında numune temizliği ve kurutma işlemleri gibi çeşitli uygulamalarda kullanılır. Yüksek uçuculuğu, kalıntı bırakmadan hızla buharlaşmasını sağlar.

    1. Sanayi ve Üretimde Kullanım:

    Plastiklerin, sentetik elyafların ve ilaçların üretiminde başlangıç malzemesi olarak kullanılır. Aseton, ayrıca bazı ilaçların üretiminde ara madde olarak da görev alır.

    Asetonun Sağlığa Etkileri:

    Asetonun kullanımı sırasında bazı sağlık riskleri göz önünde bulundurulmalıdır:

    Cilt Teması: Asetonun ciltle teması cilt kuruluğuna ve tahrişe yol açabilir. Uzun süreli veya sık temas, ciltte çatlaklara ve soyulmalara neden olabilir.

     Soluma: Aseton buharlarının yoğun olarak solunması baş ağrısı, baş dönmesi, boğaz tahrişi ve merkezi sinir sistemi depresyonuna neden olabilir.

    Göz Teması: Gözle temas halinde aseton, ciddi tahrişe ve yanma hissine yol açabilir. Bu durumda, hemen bol su ile yıkama ve tıbbi yardım alınması önemlidir.

    Yutma: Asetonun yanlışlıkla yutulması ciddi mide ve bağırsak tahrişine neden olabilir. Aşırı yutulması durumunda daha ciddi sağlık sorunları oluşabilir.

    Asetonun Avantajları ve Dezavantajları:

    Avantajları:

    Etkili Çözücü: Aseton, birçok organik bileşiği çözme yeteneği sayesinde geniş bir uygulama alanına sahiptir.

    Hızlı Buharlaşma: Aseton hızla buharlaşır, bu da yüzeylerde kalıntı bırakmadan temizleme sağlar.

    Kolay Erişilebilirlik: Aseton, hem endüstriyel hem de evsel kullanımlar için yaygın olarak bulunabilen bir üründür.

    Dezavantajları:

    Yanıcılık: Aseton son derece yanıcıdır, bu nedenle dikkatli kullanılmalıdır.

    Sağlık Riskleri: Yoğun veya yanlış kullanımı ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

    Çevresel Etkiler: Asetonun çevreye yanlış şekilde atılması, su yollarında ve toprakta kirlenmeye neden olabilir.

    Aseton, geniş bir kullanım alanına sahip, etkili bir çözücü ve temizlik maddesidir. Ancak, yanıcılığı ve sağlık üzerindeki potansiyel etkileri nedeniyle dikkatli kullanılmalıdır. Güvenli kullanım için, etiket ve güvenlik talimatlarına uyulması ve uygun saklama koşullarına dikkat edilmesi son derece önemlidir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR

    https://pubchem.ncbi.nlm.nih.gov

    https://www.cdc.gov

    https://www.osha.gov

    https://www.epa.gov

  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORU

    Sürdürülebilirlik raporu, bir şirketin veya kuruluşun çevresel, sosyal ve ekonomik performansını değerlendiren ve şeffaf bir şekilde paylaşan bir belgedir. Bu rapor, sürdürülebilirlik uygulamalarının nasıl yönetildiğini ve çevre üzerindeki etkilerin nasıl en aza indirildiğini gösterir. Aynı zamanda sosyal sorumluluk, çalışan hakları, toplumsal katkılar ve ekonomik sürdürülebilirlik gibi unsurları da içerir. Raporlar genellikle çevre dostu politikalar, kaynak yönetimi, karbon ayak izi, enerji kullanımı, atık yönetimi ve topluma katkı konularında bilgi verir.

    Sürdürülebilirlik raporları uluslararası ve yerel düzenlemeler ile rehberler çerçevesinde hazırlanabilir. Türkiye’de bu konuda doğrudan bir yasa bulunmasa da bazı düzenlemeler ve rehberler vardır:

    1. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Düzenlemeleri: SPK’nın “Kurumsal Yönetim İlkeleri” doğrultusunda, Borsa İstanbul’da işlem gören bazı şirketler için çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) konularında raporlama zorunluluğu getirilmiştir.
    1. Global Reporting Initiative (GRI): Dünya genelinde yaygın olarak kullanılan bir sürdürülebilirlik raporlama standardıdır. Bu standart, sürdürülebilirlik raporlarının hazırlanmasında gönüllü rehberlik sunar.
    1. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve CSRD (Corporate Sustainability Reporting Directive): Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki şirketler için, sürdürülebilirlik raporlaması zorunluluğu getiren düzenlemeler vardır. Türkiye’deki şirketler de AB ile ticaret yaparken bu tür raporlama süreçlerine uyum sağlamak durumunda kalabilir.
    1. ISO 26000: Sosyal sorumluluk yönetim standartları için referans sağlayan bir uluslararası standarttır. Şirketlerin gönüllü olarak sürdürülebilirlik raporlarını hazırlarken bu standardı kullanmaları mümkündür.

     

    Sonuç olarak, sürdürülebilirlik raporları yasal zorunluluklar dışında gönüllü olarak da hazırlanabilir ve çoğu şirket global standartları referans alarak bu süreci yönetir.

    Türkiye’de sürdürülebilirlik raporlaması son yıllarda önem kazanmaya başlamıştır, ancak bu alanda yasal zorunluluklar henüz tam anlamıyla gelişmiş durumda değildir.

    Şu anda, sürdürülebilirlik raporları daha çok gönüllü olarak hazırlanmaktadır. Ancak, Türkiye’nin küresel ticaret ve yatırım ilişkilerindeki rolü nedeniyle uluslararası standartlara uyum ihtiyacı artmaktadır. Türkiye’deki sürdürülebilirlik raporlaması ve yasal düzenlemelerle ilgili mevcut durum şu şekildedir:

     

    1. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Düzenlemeleri

    Türkiye’de sürdürülebilirlik raporlamasına ilişkin doğrudan bir yasal zorunluluk olmamakla birlikte, SPK’nın Kurumsal Yönetim İlkeleri kapsamında bazı düzenlemeler getirilmiştir.

    Bu düzenlemeler çerçevesinde, Borsa İstanbul’da işlem gören şirketler için çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim (ESG) bilgilerini açıklamak önemli hale gelmiştir.

    Bu çerçevede:

    – Borsa İstanbul’a kayıtlı şirketlerin, sürdürülebilirlik politikalarını oluşturmaları, faaliyetlerini bu politikalar doğrultusunda raporlamaları teşvik edilmektedir.

    – BİST Sürdürülebilirlik Endeksi de, şirketlerin sürdürülebilirlik performanslarını artırmalarına yönelik bir platform sunmaktadır. Endekste yer almak için şirketler çevre, sosyal ve yönetişim (ESG) konularında performanslarını raporlarlar.

    1. Türk Ticaret Kanunu (TTK)

    TTK, şirketlerin finansal şeffaflık ve yönetim ilkelerine uymasını gerektirir. Bu bağlamda, büyük ölçekli şirketlerin ve halka açık şirketlerin daha fazla şeffaflık sağlaması beklenir. Ancak doğrudan sürdürülebilirlik raporlaması gerekliliği getirmemektedir.

    1. Çevre Mevzuatı

    Çevre Kanunu ve buna bağlı yönetmelikler, şirketlerin çevreye olan etkilerini raporlamalarını ve belirli standartlara uymalarını zorunlu kılmaktadır. Örneğin, ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporları, büyük projelerde çevresel etkilerin analizini içerir. Ancak bu raporlar genellikle sürdürülebilirlik raporlarının bir parçası olarak değil, proje izin süreçlerinin bir gereği olarak hazırlanır.

    1. Yeşil Mutabakat ve AB Uyum Süreci

    Türkiye, Avrupa Birliği ile yakın ticari ilişkileri nedeniyle  Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum sağlamak için adımlar atmaktadır. Bu bağlamda, AB ile ticaret yapan şirketler, özellikle karbon emisyonları ve sürdürülebilir üretim süreçlerine ilişkin raporlama yapma zorunluluğu ile karşı karşıya kalmaktadır. AB’nin Corporate Sustainability Reporting Directive (CSRD) gibi sürdürülebilirlik raporlama direktiflerine uyum için Türkiye’deki şirketlerin hazırlıklı olması gerekmektedir.

    1. Sektörel Uygulamalar

    Bazı sektörlerde, özellikle enerji, madencilik, inşaat gibi çevreye daha fazla etki eden sektörlerde, sürdürülebilirlik raporlaması daha yaygın hale gelmektedir. Uluslararası standartlara uyum sağlayan şirketler, GRI (Global Reporting Initiative) ve ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi gibi standartları kullanarak raporlar hazırlamaktadır.

    1. Bankacılık ve Finans Sektörü

    Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), finansal kuruluşların sürdürülebilirlik politikalarını teşvik etmektedir. Ayrıca, Yeşil Finansman ve sürdürülebilir yatırımlar artan ilgi görmektedir. Bankalar, kredi verdikleri projelerde çevresel ve sosyal riskleri değerlendirmeye başlamışlardır.

    1. Türkiye Yeşil Mutabakat Eylem Planı

    Türkiye, Temmuz 2021’de Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nı yayımlayarak sürdürülebilirlik konusunda önemli bir adım atmıştır. Bu plan, sanayi, ticaret, tarım, enerji ve lojistik gibi sektörlerde sürdürülebilirlik ilkesine dayalı dönüşümü teşvik etmektedir. Eylem planı, sürdürülebilirlik raporlaması için bir çerçeve sunmasa da, şirketlerin yeşil dönüşüme ayak uydurmasını teşvik etmektedir.

    Özetle; Türkiye’de sürdürülebilirlik raporlaması için henüz geniş kapsamlı bir yasal zorunluluk bulunmamakla birlikte, uluslararası standartlara uyum sağlama ihtiyacı ve SPK düzenlemeleri bu alanda bir çerçeve oluşturmuştur. Şirketler gönüllü olarak raporlama yaparken, özellikle AB ile ticaret yapan veya halka açık şirketler için bu süreç giderek daha fazla önem kazanmaktadır.

    Feyza YALÇIN

    Sosyolog / Yeşil Sertifika Uzmanı

    KAYNAKLAR

    https://sustainablefuture.com.tr/

    https://spk.gov.tr/surdurulebilirlik

    https://www.kecolegal.com/

    https://kgk.gov.tr/

    https://yesilekonomi.com/

    https://paksoy.av.tr/

  • İZOPROPİLALKOL

    İzopropil alkol, yaygın olarak kullanılan ve çeşitli alanlarda karşımıza çıkan bir kimyasal maddedir. Kimyasal formülü C₃H₇OH olan renksiz ve uçucu bir alkoldür. Genellikle dezenfektan, çözücü ve temizleyici olarak kullanılır. Ayrıca, 2-propanol ve izopropanol isimleriyle de bilinir. Hafif bir kokusu vardır ve kolayca buharlaşabilen, yanıcı bir sıvıdır.

    İzopropil alkol, bakterilere ve virüslere karşı etkili olduğu için dezenfektan olarak yaygın bir şekilde kullanılır. Hastanelerde, laboratuvarlarda ve evde yüzey temizliği, cilt dezenfeksiyonu gibi işlemlerde sıkça tercih edilir. Aynı zamanda elektronik cihazlar ve hassas yüzeylerin temizlenmesi gibi işlemlerde güvenle kullanılabilir. Yağları, mürekkepleri ve diğer organik kirleticileri çözme kapasitesine sahiptir, bu da onu etkili bir temizleyici yapar.

     

    Boyaların sökülmesinde, cilalarda ve antifrizlerde çözücü olarak kullanılır. Ayrıca, çeşitli endüstriyel işlemlerde çözücü olarak geniş bir kullanım alanına sahiptir. Parfümlerden tıraş losyonlarına kadar birçok kozmetik ve kişisel bakım ürününde izopropil alkol çözücü olarak yer alır. Yine laboratuvar ortamında numune hazırlamada ve çeşitli kimyasal reaksiyonlarda izopropil alkol kullanılır.

    İzopropil alkol kullanımı sırasında dikkatli olunması gerekmektedir. Aşağıda, sağlığa olası etkileri yer almaktadır:

    Cilt Teması: Uzun süreli veya yoğun cilt teması cildin kurumasına ve tahrişe yol açabilir. Özellikle hassas cilde sahip olanlar dikkatli olmalıdır.

    Soluma: Yüksek konsantrasyonlarda izopropil alkol solunması baş ağrısı, baş dönmesi, mide bulantısı gibi belirtilere neden olabilir. Solunum yollarında tahrişe sebep olabileceği için, kapalı alanlarda dikkatli kullanılmalıdır.

    Yutma: İzopropil alkolün yutulması ciddi zehirlenmelere neden olabilir. Merkezi sinir sistemi depresyonu, mide bulantısı, kusma gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Şiddetli durumlarda koma riski mevcuttur.

    Göz Teması: İzopropil alkolün göze temas etmesi halinde ciddi tahrişe neden olabilir. Bu durumlarda bol suyla yıkamak ve tıbbi yardım almak önemlidir.

    İzopropil Alkolün Avantajları ve Dezavantajları

    Avantajları:

    Etkili Dezenfektan: Mikroorganizmalar üzerinde geniş bir etki spektrumuna sahiptir, bu da onu çok etkili bir dezenfektan yapar.

    Hızlı Buharlaşma: İzopropil alkol, hızlı buharlaşarak yüzeyde kalıntı bırakmaz.

    Çok Amaçlı Kullanım: Hem ev hem de endüstriyel temizlikte kullanılabilmesi, geniş bir kullanım alanı sunar.

    Kolay Erişilebilirlik: İzopropil alkol, yaygın olarak bulunabilen ve kolayca temin edilebilen bir üründür.

    Dezavantajları:

    Yanıcılık: İzopropil alkol oldukça yanıcıdır, bu nedenle dikkatli kullanılmalıdır.

    Sağlık Riskleri: Uygunsuz kullanım ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

    Cilt Kuruluğu: Uzun süreli kullanımı cilt kuruluğuna ve tahrişe neden olabilir.

    Solvent Tehlikeleri: Yeterli havalandırma olmadan kullanıldığında, buharlarının solunması zararlı olabilir.

    İzopropil alkol, hem evde hem de endüstriyel alanlarda geniş bir kullanım yelpazesine sahip, etkili bir çözücü ve dezenfektandır. Ancak, sağlığa olası etkileri ve yanıcılığı nedeniyle dikkatli kullanılmalıdır. Güvenli kullanım için, etiket ve güvenlik talimatlarına uyulması son derece önemlidir.

    Feyza YALÇIN

    Kimyager

    KAYNAKLAR

    https://www.cdc.gov/

    https://pubchem.ncbi.nlm.nih.gov/

    https://www.who.int/

  • Karar Kuralı Politikası ile İlgili Düzenleme Duyurusu

    28.08.2024

    Raporlanan ölçüm belirsizliklerinin değerlendirilmesine ilişkin 19.08.2021 tarihli Karar Kuralı Politikası  İle İlgili Düzenleme duyurusu aşağıdaki gibidir:

    Karar Kuralı ile ilgili Enstitü Başkanlığımız duyurusu gereği İş hijyeni ölçüm, test ve analiz sonuçlarının değerlendirilerek uygunluk veya uygunsuzluk kararının verilmesi iş hijyeni ölçüm test ve analizi laboratuvarlarının sorumluluğunda değildir. Dolayısıyla;iş hijyeni laboratuvarları, karar kuralını uygulamayacak, uygunluk veya uygunsuzluk beyanı vermeyeceklerdir. Karar kuralı uygulamamakla birlikte kişisel maruziyet veya ortam ölçümlerinde ölçüm belirsizliği beyanı zorunludur. Ölçüm sonucu ölçüm belirsizliği değeri ile birlikte verilmelidir. Ölçüm sonuçları değerlendirilmesinde alınacak önlemler ve yapılacak iyileştirmeler için ölçüm  belirsizliğin dikkate alınarak  karar verilmesi esas olmakla birlikte mevzuatta zorunlu tutulan yasal sınır değerler ile karşılaştırma ölçüm sonuçları üzerinden belirsizlik eklenmeden/çıkarılmadan yapılmalıdır. Enstitü başkanlığımız tarafından hazırlanan ölçüm raporlarındaki değerlendirmelerde bu şekilde yapılmaktadır.

    Örnek İSGÜM raporlaması aşağıdaki gibidir:

    Kaynak : https://www.csgb.gov.tr/isgum/contents/hizlierisim/laboratuvaryetkilendirme/duyurular/

  • 2024 Yılında Düzenlenmesi Planlanan Eğitimler Hakkında Duyuru

    2024 yılı Eylül-Aralık ayları Eğitim Planımız için tıklayınız

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    Kaynak: https://www.csgb.gov.tr/isgum/duyurular/2024-yilinda-duzenlenmesi-planlanan-egitimler-hakkinda-duyuru/

  • MAKROBENTOZ ANALİZİ

    Makrobentozlar; boyutu 0,5 mm ve daha büyük olan bentik organizmalardır. Makrobentozlar, su ekosisteminde besin ağının bir parçasıdırlar. Bu sayede hem tortunun yapısını iyileştirmeye yararlar hem de suyun kalitesini belirleyebilmek konusunda bize yol gösterirler.

    Makrobentoz toplulukları, organik kirleticilere karşı yüksek hassasiyete sahiptir. Bu özellikleri sebebiyle de kıyı su alanı boyunca biyoizlemeye tabii tutularak kirletici yüklerini analiz etmekte kullanılabilirler.

    Tersane, Tekne İmal Ve Çekek Yerlerinin Çevresel Yönetimi Hakkında Yönetmelik der ki; deniz sedimanı ve biyotadan numune alma, makrobentoz örneklemeleri ile ilgili olarak Bakanlıkça yayımlanan Deniz İzleme Kılavuzu esaslarına ve ilgili standart hükümlerine uymak esastır. Numuneler tesisin etki alanı içerisinde en az 5 nokta ve dışında 2 noktada izleme yapılacak şekilde olmalıdır. Deniz suyunda izlenecek parametreler mevsimsel olarak izlenirken, makro-bentoz örneklemeleri üç yılda bir, deniz sedimanı ve biyota örneklemeleri yılda bir kez yapılmalıdır.

    Tersane Tekne İmal ve Çekek Yerlerinin Çevresel Yönetmeliği
    Deniz İzleme Klavuzları