Demo

Blog

  • SU VERİMLİLİĞİ YÖNETMELİĞİ: Geleceğin Sürdürülebilir Su Yönetimi

    Su Verimliliği Yönetmeliği, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanmış ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

    Dünya genelinde artan su talebi, iklim değişikliği ve azalan temiz su kaynakları, suyun verimli bir şekilde kullanılmasını her zamankinden daha önemli hale getirdi. Türkiye’de yayımlanan Su Verimliliği Yönetmeliği, bu kritik sorunun çözümüne yönelik bir adım olarak öne çıkıyor.

    Su Verimliliği Yönetmeliği Nedir?

    Bu yönetmelik, su verimliliği sisteminin kurulması, izlenmesi ve belgelendirilmesi, il planlarının hazırlanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacını taşır.

    Su verimliliği, bir ürünün veya hizmetin üretiminde en az miktarda su kullanımını ya da aynı miktarda su ile daha fazla ürünün veya hizmetin üretilmesi prensibi ile her türlü su kaynağının azami fayda elde edilecek şekilde kullanımıdır.

    Su verimliliği belgesi su verimliliği sistemini kuran ve Bakanlıkça belirlenen kriterleri sağlayan faaliyetler için Bakanlıkça düzenlenen bir belgedir. Su verimliliğine ilişkin faaliyetin özelliği ve büyüklüğüne uygun yeterli sayıda personelin görevlendirilmesi, planların hazırlanması, uygulanması, izlenmesi ve raporlanması süreçlerinin tamamını içeren bir sistem var ve bu sistem su verimliliği sistemi olarak geçer.

    Su verimliliği sisteminin kurulması ve uygulanması için izlenecek aşamalar şunlardır:

    1. a) Faaliyetin özelliği ve büyüklüğüne uygun yeterli sayıda personelin görevlendirilmesinin sağlanması.
    2. b) Su verimliliğinin sağlanmasına ilişkin plan hazırlanması.
    3. c) Su verimliliği konusunda eğitim/bilinçlendirme çalışmalarının yapılması.

    ç) Su verimliliği planlarının uygulanması, izlenmesi ve raporlanması.

    Ne Yapılmalı?

    Yönetmeliğin uygulanması için yapılması gerekenler şöyle özetlenebilir:

    1. Su Verimliliği Sistemi Kurulumu

    Yönetmelik kapsamında belirlenen kişi ve kurumlar, faaliyetlerinin niteliğine uygun bir su verimliliği sistemi kurmalıdır. Bu sistem, su tüketiminin ölçülmesi, izlenmesi ve raporlanmasını içerir.

    2. Planlama ve Hedef Belirleme

    Su kullanımıyla ilgili mevcut durum analiz edilerek, verimlilik hedefleri belirlenmelidir. Bu hedeflere ulaşmak için gerekli tedbirler ve kaynaklar planlanmalıdır.

    3. Eğitim ve Farkındalık Çalışmaları

    Su verimliliği konusunda toplumun bilinçlendirilmesi, eğitim ve bilgilendirme materyallerinin yaygınlaştırılması gereklidir.

    4. Belgelendirme ve İzleme

    Yönetmelik, su verimliliği belgelerinin alınmasını ve bu belgelerin geçerlilik süreleri boyunca izlenmesini öngörür. Belge almak isteyen kurum ve kuruluşlar, belirli kriterleri sağlamak zorundadır.

    Su Verimliliği Belgeleri

    Yönetmelik kapsamında üç tür su verimliliği belgesi düzenlenmektedir:

    1. Mavi Belge: Ek-1 kapsamında yer alanlardan su verimliliği sistemini kuranlara mavi su verimliliği belgesi verilir.
    2. Yeşil Belge: Ek-1 kapsamında su verimliliği sistemini kuranlardan; büyükşehir ve il belediyeleri ile nüfusu elli bininüzerindeki ilçe belediyeleri en fazla üç yıl, 500 ha üzeri alana sahip sulama tesisleri, 250 oda ve üstü kapasiteli konaklamalı turizm işletmeleri, havalimanları ile üniversite kampüsleri, organize sanayi bölgeleri, serbest bölge,endüstri bölgeleri ve Ek-2’de yer alan NACE kodu bazında faaliyetler en fazla beş yıl içinde yeşil su verimliliği belgesi için başvuru yapmakla yükümlüdür.

    Ek-2’de yer alan NACE kodu bazında faaliyet gösteren endüstriyel tesisler, organize sanayi bölgeleri,serbest bölge ve endüstri bölgeleri su verimliliği sistem kurulumu aşamasında yeşil su verimliliği belgesi kriterlerini sağlamaları için gerekli planlamaları içeren iş termin planlarını Bakanlığa sunarlar. Bakanlığın uygun görüşü ile yeşilsu verimliliği belgesi başvuru süresi en fazla yedi yıla uzatılabilir.

    1. Turkuaz Belge: Gönüllülük esasına dayalı olarak alınan belge. Herhangi bir su kullanıcısı, su verimliliğini artırıcı ekstra önlemler alarak bu belgeye başvurabilir.

    Bu belgeler, beş yıllık sürelerle geçerli olup, süre sonunda yenilenebilir. Belge yenileme sürecinde, ilgili kriterlerin devamlılığı sağlanmalıdır.

    Su verimliliği sistemini kuranlar mavi su verimliliği belgesi için Ek-3, yeşil su verimliliği belgesi için Ek-4 ve turkuaz su verimliliği belgesi için Ek-5’te yer alan kriterleri sağlamakla yükümlüdür.

    Su verimliliği belge başvuruları su verimliliği bilgi sistemi üzerinden yapılır ve kriterleri sağlayan başvurulara Bakanlıkça su verimliliği belgesi düzenlenir.

    Su verimliliği bilgi sistemi faaliyete geçene kadar su verimliliği sistemleri,raporlamaları ve ilerlemelerine ilişkin veriler ve belgelendirme başvuruları Bakanlıkça belirlenen formata uygun olarak Bakanlığa sunulur.

    Neden Önemlidir?

    Su Verimliliği Yönetmeliği, su kaynaklarının korunmasını sağlamanın yanı sıra, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir araçtır. Yönetmelik sayesinde:

    • Su tüketimi azaltılarak doğal kaynaklar korunur.
    • Su tasarrufuyla ekonomik kazanç sağlanır.
    • Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlanır.

    Su Verimliliği Yönetmeliği, su kaynaklarının etkin kullanımı ve korunması için önemli bir adım teşkil etmektedir. Sanayiden bireylere kadar herkesin bu sürece dahil olması, geleceğin su krizlerini önlemek için kritik öneme sahiptir.

     

    Feyza SAK

    Sosyolog/Kimyager

     

    KAYNAKLAR

    1. Resmi Gazete’de yayımlanan Su Verimliliği Yönetmeliği

     

  • MADEN ATIKLARI YÖNETMELİĞİ: Süreklilik ve Çevreyi Koruma Adına Kritik Adımlar

    Maden Atıkları; madenlerin aranması, çıkarılması, hazırlanması ve zenginleştirilmesi veya depolanması sonucunda oluşan katı veya şlam/sulu çamur şeklinde madde veya malzemeye denir.

    Maden; yer kabuğunda ve su kaynaklarında doğal olarak bulunan ekonomik ve ticari değeri olan petrol, doğal gaz, jeotermal ve su kaynakları dışında kalan her türlü maddedir. Cevher ise; Jeolojik ortamlardan içeriğindeki ekonomik değerlerden yararlanmak üzere çeşitli madencilik uygulamaları ile çıkarılarak, doğrudan ve/veya belirli zenginleştirme işlemlerine tabi tutularak ekonomiye kazandırılan doğal kaynak varlıklarına denir. Cevherleşme ihtiva etmeyen veya mevcut ekonomik ve teknik şartlara göre zenginleştirilmesi mümkün olmayan, ancak işletme gereği üretilmesi zorunlu olan ve kazı işlemi dışında herhangi bir işleme tabi tutulmamış madde veya malzemeye ise pasa denir.

    Madencilik sektörü, ekonomik kalkınma için kritik öneme sahip olsa da faaliyetlerinden kaynaklanan atıklar, çevre ve insan sağlığı üzerinde önemli riskler oluşturabilir. Bu nedenle, Maden Atıkları Yönetmeliği, sürdürülebilir bir madencilik sektörü yaratılması ve çevrenin korunması için önemli bir çerçeve sunar.

    Madenler üzerinde gerçekleştirilen termal imalat işlemleri, ergitme ya da izabe dahil metalürjik işlemler ve benzeri endüstriyel prosesler dışında kalan, boyut değişikliği, sınıflandırma, ayırma ve özütleme amacıyla yapılan fiziksel, kimyasal, biyolojik işlemlerin tek tek veya birlikte uygulamaları sonucunda ekonomik değeri olan madde ve malzemelerin kazanılmasına yönelik işlemler cevher zenginleştirme işlemleri olarak nitelenebilir.

    Madencilik sektörü, ekonomik kalkınma için kritik öneme sahip olsa da faaliyetlerinden kaynaklanan atıklar, çevre ve insan sağlığı üzerinde önemli riskler oluşturabilir. Bu nedenle, Maden Atıkları Yönetmeliği, sürdürülebilir bir madencilik sektörü yaratılması ve çevrenin korunması için önemli bir çerçeve sunar.

    Kimleri Kapsıyor?

     

    Maden Atıkları Yönetmeliği, madencilik faaliyetleri sonucu ortaya çıkan atıkların yönetiminden sorumlu olan tüm paydaşları kapsar:

    • Madencilik Şirketleri: Çevresel etkileri minimize etmek ve atıkların doğru şekilde bertarafından sorumludur.
    • Çevre Danışmanlık Firmaları: Atık yönetimi planlarını hazırlayarak uyumu denetler.
    • Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı: Yönetmeliğin uygulanmasını denetler ve gerekli düzenlemeleri yapar.
    • Yerel Yönetimler: Atık depolama alanlarının kurulumu ve denetimi konusunda yetkilidir.

    Neyi Kapsıyor?

    Yönetmelik, madencilik faaliyetlerinden kaynaklanan atıkların doğru yönetilmesi için gereklilikleri belirler. Bu kapsamda:

    1. Atık Sınıflandırması:
      • Tehlikeli atıklar (asidik drenaj oluşturan veya zehirli metaller içeren).
      • Tehlikesiz atıklar (doğal olarak zararsız malzemeler).
    2. Atık Depolama Alanları:
      • Depolama alanlarının yer seçimi, tasarımı ve işletimi.
      • Taşma, sızıntı veya küzeyleme risklerinin minimize edilmesi.

    1. Atık Yönetim Planları:
      • Atıkların miktarı ve niteliğine uygun bertaraf yöntemlerinin belirlenmesi.
    2. Denetim ve Raporlama:
      • Faaliyetlerin düzenli olarak denetlenmesi ve raporlanması.

    Neden Önemli?

    Madencilik faaliyetlerinden kaynaklanan atıklar, ciddi çevresel etkiler yaratabilir:

    • Asit Kaya Drenajı (AKD): Atıklardaki sülfür minerallerinin oksidasyonu sonucu ortaya çıkan asidik sızıntı, su kaynaklarını kirletebilir.
    • Ağır Metal Kirliliği: Yeraltı ve yüzey sularına karışan ağır metaller, ekosistemlere zarar verebilir.
    • Toprak Kirliliği: Yanlış depolama uygulamaları toprak verimliliğini düşürebilir.

    Bu etkilerin önlenmesi hem çevre hem de insan sağlığını korumak adına kritik önem taşır.

    Ne Yapılacak?

    Yönetmelik, maden atıklarının yönetimi için aşağıdaki adımları zorunlu kılar:

    1. Atık Sınıflandırması: Şirketler, faaliyetlerinden kaynaklanan atıkları sınıflandıracak.
    2. Atık Yönetim Planı Hazırlama: Her madencilik işletmesi, bir atık yönetim planı oluşturacak ve onaya sunacak.
    3. Denetimler: Periyodik olarak denetim yapılacak ve uyum sağlanıp sağlanmadığı kontrol edilecek.
    4. Kapatma Planları: Faaliyet sonunda, sahaların çevreye zarar vermemesi için kapatma planları uygulanacak.

    Nasıl Yapılacak?

    Yönetmelik kapsamında uygulanacak yöntemler:

    • Bilimsel Tabanlı Yaklaşımlar: Atıkların özelliklerini belirlemek için laboratuvar testleri yapılacak (statik ve kinetik testler gibi).
    • Teknolojik Çözümler: Atık depolama tesislerinde sızıntı kontrol sistemleri kurulacak.
    • Eğitim ve Farkındalık: İşletme çalışanlarına ve paydaşlara yönetmelik kapsamında eğitimler verilecek.

    Maden Atıkları Yönetmeliği, çevresel etkileri minimize ederek hem doğayı koruma hem de sektörün sürekliliğini sağlama amacı gütmektedir.

     

    Feyza SAK

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR

    https://www.resmigazete.gov.tr/

  • ISI ENFLASYONU: İklim Değişikliğinin Enflasyon Üzerindeki Küresel Etkileri

    İklim Değişikliği ve Ekonomik Etkiler

    İklim değişikliği, dünya genelinde ekonomik istikrarı tehdit eden önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Artan sıcaklıklar, değişen yağış düzenleri ve doğal afetlerin sıklığındaki artış, tarımsal üretimi olumsuz etkileyerek gıda fiyatlarında ciddi dalgalanmalara yol açmaktadır. Bu durum ekonomik literatürde “Isı Enflasyonu” olarak adlandırılmaktadır.

    Isı Enflasyonu Nasıl Oluşur?

    Tarımda Azalan Verimlilik

    İklim değişikliği, ürün verimliliğini düşürmekte ve hasat sürelerini kısaltmaktadır. Örneğin, kuraklık ve sıcak hava dalgaları nedeniyle birçok ülkede tahıl üretimi azalmış, bu da fiyatlarda artışa yol açmıştır.

    Enerji ve Altyapı Krizi

    Aşırı sıcaklıklar enerji talebini artırmakta, bu da enerji fiyatlarını yukarı çekmektedir. Ayrıca, doğal afetler altyapıyı tahrip ederek ulaşım ve dağıtım maliyetlerini yüksek seviyelere taşımaktadır.


    Küresel Çerçevede Isı Enflasyonu

    ABD: Buğday ve Mısır Fiyatları

    2021 yılında yaşanan rekor sıcaklıklar, buğday ve mısır gibi temel gıda maddelerinin fiyatlarını %20’nin üzerinde artırmıştır. (Kaynak: NOAA)

    Avrupa: Kuraklık ve Seller

    Almanya ve Fransa gibi ülkelerde kuraklık ve seller, tarımsal üretimi olumsuz etkileyerek enflasyonu yükselmiştir. Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü’ne göre, Avrupa’da 2035’e kadar gıda fiyatlarında %3’e varan yıllık artış beklenmektedir. (Kaynak: Potsdam Institute)

    Asya: Pirinç Krizi

    Hindistan’da 2023’teki aşırı sıcaklar pirinç üretimini düşürmüş, bu da küresel pirinç fiyatlarını %15 oranında artırmıştır. (Kaynak: FAO)

    Afrika: Gıda Güvensizliği

    Sub-Sahra bölgesinde kuraklık, tarımsal ürünlerin fiyatlarını ciddi şekilde artırmış ve gıda güvensizliğini derinleştirmiştir. (Kaynak: UNEP)

    Çözüm Önerileri

    Tarımsal Uyum Politikaları

    Tarımsal üretim yöntemlerinin iklim dostu hale getirilmesi ve kuraklığa dayanıklı ürünlerin geliştirilmesi kritik önemdedir.

    Yenilenebilir Enerji Geçişi

    Enerji maliyetlerini düşürmek ve karbon emisyonlarını azaltmak için yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş hızlandırılmalıdır.

    Uluslararası İş birliği

    İklim değişikliği ile mücadelede ülkeler arası bilgi ve kaynak paylaşımı sağlanmalıdır.

     

    Isı enflasyonu, iklim değişikliğinin doğrudan bir ekonomik yansımasıdır ve yalnızca bir çevre sorunu değil, aynı zamanda küresel ekonomik istikrarı tehdit eden bir krizdir. Bu nedenle, küresel ısınmanın ekonomik etkilerini azaltmak için koordineli bir çaba gereklidir. Hızlı ve etkili adımlar atılmadığı takdirde, ekonomik istikrarın yeniden sağlanması mümkün olmayabilir.

     

    Feyza SAK

    Sosyolog

     

    KAYNAKLAR

    1. NOAA
    2. Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü
    3. FAO – Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü
    4. UNEP – Birleşmiş Milletler Çevre Programı
    5. TCMB – Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası

  • NİKEL ve NİKEL MARUZİYETİ  

    Nikel, kimyasal sembolü Ni olan, sert, gümüşi beyaz renkte ve parlak bir geçiş metalidir. Periyodik tabloda 10. grupta yer alır ve genellikle doğada sülfür ve silikat mineralleri içinde bulunur. Nikel, korozyona karşı oldukça dirençlidir ve manyetik özellikleri ile bilinir.

    Nikelin Kullanım Alanları

    1. Paslanmaz Çelik Üretimi:

    Nikel, paslanmaz çelik üretiminde temel bir bileşendir. Nikel katkısı, çeliğe yüksek korozyon direnci ve dayanıklılık kazandırır. Bu nedenle, inşaat, otomotiv ve mutfak eşyaları gibi birçok alanda yaygın olarak kullanılır.

    1. Alaşım Üretimi:

    Nikel, bakır, krom ve demir gibi diğer metallerle alaşımlar oluşturmak için kullanılır. Bu alaşımlar, yüksek sıcaklık dayanımı, aşınma direnci ve elektriksel iletkenlik gibi özelliklere sahiptir ve uçak motorları, türbinler, ve elektronik cihazlar gibi kritik bileşenlerde kullanılır.

    1. Pil Üretimi:

    Nikel, şarj edilebilir pillerin, özellikle nikel-kadmiyum (NiCd) ve nikel-metal hidrit (NiMH) pillerin üretiminde yaygın olarak kullanılır. Bu piller, taşınabilir elektronik cihazlar, elektrikli araçlar ve acil durum aydınlatma sistemlerinde tercih edilir.

    1. Kaplama ve Kaplama Ürünleri:

    Nikel kaplama, metal yüzeylere parlaklık ve korozyon direnci sağlamak için kullanılır. Nikel kaplamalı ürünler arasında madeni paralar, mücevherler ve mutfak eşyaları bulunur.

    1. Katalizör Olarak Kullanım:

    Nikel, kimyasal reaksiyonlarda katalizör olarak kullanılır. Özellikle hidrojenasyon reaksiyonlarında, organik bileşiklerin doymuş hidrokarbonlara dönüştürülmesinde etkili bir katalizördür.

     

    Nikelin Sağlığa Etkileri

    Nikel, bazı insanlar için alerjik reaksiyonlara neden olabilecek bir metaldir. Ayrıca, yüksek miktarlarda maruz kalma durumunda sağlık üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.

    – Alerjik Reaksiyonlar: Nikel, dünya genelinde yaygın bir alerjen olarak bilinir. Nikel içeren takıların, düğmelerin ve metal eşyaların ciltle temas etmesi sonucunda, özellikle hassas bireylerde kontakt dermatit adı verilen bir cilt reaksiyonu gelişebilir.

    – Soluma: Nikel tozları ve buharlarının solunması, akciğerlerde tahrişe ve uzun vadede ciddi solunum yolu hastalıklarına yol açabilir. Endüstriyel ortamda çalışanlar için özel koruyucu önlemler alınması gereklidir.

    – Kanser Riski: Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), bazı nikel bileşiklerini insanlar için kanserojen olarak sınıflandırmıştır. Özellikle uzun süreli ve yoğun maruz kalma durumları, akciğer ve burun kanserleri ile ilişkilendirilmiştir.

     

    Nikelin Avantajları ve Dezavantajları

    Avantajları:

    – Yüksek Dayanıklılık: Nikel, yüksek sıcaklıklara ve korozyona karşı dirençli olduğu için, zorlu koşullarda bile uzun ömürlü ürünler üretmek için idealdir.

    – Geniş Kullanım Alanı: Nikelin çok çeşitli endüstriyel ve ticari uygulamaları vardır, bu da onu çok yönlü bir metal yapar.

    – Manyetik Özellikler: Nikel, manyetik özelliklere sahip olduğu için manyetik ve elektronik uygulamalarda kullanılır.

    Dezavantajları:

    – Alerjik Potansiyel: Nikel, cilt teması sonucu alerjik reaksiyonlara neden olabilecek yaygın bir alerjendir.

    – Çevresel Etkiler: Nikel madenciliği ve işlenmesi, çevre üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Nikel atıkları, su ve toprak kirliliğine yol açabilir.

    – Sağlık Riskleri: Yüksek miktarlarda nikel maruziyeti, özellikle endüstriyel çalışanlar için ciddi sağlık riskleri taşır.

     

    Nikel, endüstriyel ve ticari uygulamalarda vazgeçilmez bir metaldir. Ancak, sağlık üzerindeki potansiyel olumsuz etkileri ve çevresel riskleri nedeniyle dikkatli kullanılmalıdır. Güvenli kullanım için, maruz kalma sınırlarına dikkat edilmesi ve uygun koruyucu önlemlerin alınması önemlidir.

     

    Feyza SAK

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR

    1. https://pubchem.ncbi.nlm.nih.gov/
    2. https://www.cdc.gov/
    3. https://www.osha.gov/
    4. https://monographs.iarc.who.int/

  • ACİL GEÇİŞ: Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Adil Bir Yol

    Acil geçiş, iklim değişikliği ile mücadele ederken, ekonomik yapıları değiştiren ve toplumsal adaleti göz ardı etmeyen bir dönüşüm sürecidir. Küresel ısınma ve çevresel bozulma, dünyamızın karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri haline geldi. Bu sorunlarla mücadele etmek için hızla karbon salınımını azaltmamız gerektiği açık. Ancak, bu dönüşümün sadece çevresel etkileri değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik sonuçları da olacak. İşte tam da burada sadece çevreyi değil, toplumu da göz önünde bulundurarak, adil ve eşitlikçi bir dönüşüm süreci olarak “Acil Geçiş” (Just Transition) kavramı devreye giriyor.

    Bu kavram, yalnızca karbon emisyonlarını azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda iş gücü, toplumsal eşitlik ve ekonomik refahı da koruyan bir yaklaşım sunar. Enerji üretiminde fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş, tarımda sürdürülebilir uygulamalara yönelme gibi adımlar atılırken, geçişin toplumsal ve ekonomik etkileri göz ardı edilmemelidir.

    Toplumsal Adalet: Geçişin Ayrılmaz Parçası
    Acil geçişin en önemli bileşenlerinden biri toplumsal adalettir. Çevresel yıkımların genellikle en fazla etkilenen kesimi düşük gelirli ve marjinalleşmiş topluluklardan oluşur. Ayrıca, fosil yakıt sektöründe çalışanlar da bu dönüşümden doğrudan etkilenebilir. Bu nedenle, adil bir geçiş, işçi haklarını ve yerel toplulukların olumsuz etkilenmelerini göz aradı edemez, onların haklarını da savunur. Örneğin kömür kullanımı gibi kirletici sektörlerde çalışanların, yeni iş olanaklarıyla desteklenmesi ve beceri geliştirme programları ile geleceğe hazırlanması önemlidir.

    Acil geçiş, bu dönüşüm sürecini yalnızca büyük şirketlerin ya da devletlerin kararlarıyla değil, tüm toplumun katılımıyla şekillendiren bir yaklaşımdır. Bu, sosyal eşitsizlikleri azaltarak herkesin adil bir şekilde yeşil dönüşümden faydalanmasını sağlar.

    Ekonomik Yapının Yeniden Şekillendirilmesi

    İklim değişikliği ile mücadele, sadece çevreyi değil, aynı zamanda ekonomik yapıyı da dönüştürmeyi gerektiriyor. Yeni yeşil iş alanları yaratmak, iş gücünün bu değişime uyum sağlamasını sağlamak ve ekonomiyi sürdürülebilir bir biçimde yeniden inşa etmek bu sürecin merkezinde yer alır. Bu geçiş, fosil yakıtlara dayalı ekonomiden, temiz enerji, yenilenebilir kaynaklar ve sürdürülebilir üretim yöntemlerine dayalı bir ekonomi modeline evrilmeyi içerir.
    Bu geçişin sorunsuz olabilmesi için, hükümetlerin ve özel sektörün iş birliği içinde olması, çevre dostu işlerin daha cazip hale getirilmesi, yeşil yatırımların artırılması gerekir. Ayrıca, bu süreçte toplumsal eşitsizlikleri giderecek politikalar geliştirilmesi kritik önemdedir.

     

    Geleceğe Yatırım: Yeşil Enerji ve Eğitim

    Acil geçiş süreci, aynı zamanda yenilikçi teknolojiler ve yeşil enerji yatırımlarının artmasını gerektirir. Yenilenebilir enerji altyapısının geliştirilmesi, enerji verimliliği projeleri ve sürdürülebilir tarım uygulamaları, bu geçişin temel yapı taşlarıdır. Ancak bu altyapıyı hayata geçirmek, sadece teknolojik yatırımlar yapmayı değil, aynı zamanda iş gücünün eğitimini de gerektirir. İnsanlar, yeni iş alanlarında etkin bir şekilde çalışabilmek için çeşitli becerilere sahip olmalıdır

    Hükümetlerin, yeşil ekonomiye geçişi hızlandıracak eğitim programları, staj imkanları ve kariyer destekleri sunarak, iş gücünü geleceğe hazırlamaları önemlidir.

    Özetleyecek olursak; acil geçişin başarısı, yalnızca çevre dostu teknolojilere geçişle değil, aynı zamanda bu süreçte iş gücünün, toplulukların ve ekonomik sistemin nasıl dönüştürüleceğiyle de ilgilidir. Adil bir geçiş, yeşil ekonomiye giden yolda yalnızca karbon emisyonlarının azaltılmasını değil, sosyal eşitsizliklerin giderilmesini ve yeni iş olanaklarının yaratılmasını hedefler. Bu dönüşüm hem doğayı hem de toplumu yeniden şekillendirerek, sürdürülebilir ve adil bir geleceğin kapılarını aralayacaktır.

     

    Feyza YALÇIN

    Sosyolog

     

    KAYNAKLAR:

    https://www.ilo.org

    https://unfccc.int

    https://www.wri.org

  • CDP (KARBON SAYDAMLIK PROJESİ): İŞLETMELER İÇİN ŞEFFAF İKLİM AKSİYONU

    CDP (Carbon Disclosure Project), karbon ayak izi ve çevresel risklerin şeffaf bir şekilde raporlanmasını sağlayarak işletmelerin sürdürülebilir bir geleceğe adım atmalarını teşvik eden bir organizasyondur. Şirketlerin, şehirlerin, bölgelerin ve hatta tedarik zincirlerinin iklim değişikliği, su güvenliği ve orman yönetimi üzerindeki etkilerini raporlamalarına destek veren CDP, 2000 yılından bu yana çevresel verilerin saydamlığını sağlamaktadır.

    CDP Nedir?

    Karbon Saydamlık Projesi (CDP), işletmelerin ve şehirlerin karbon emisyonlarını, iklim değişikliği politikalarını ve doğal kaynak kullanımını raporlamaları için bir platform sunan, kâr amacı gütmeyen bir kuruluştur. CDP, küresel ölçekte dünyanın en büyük çevresel veri raporlama sistemidir ve 18.000’den fazla şirketin çevresel performansını şeffaf bir şekilde paylaşıyor.

    Bu projeye katılan işletmeler yatırımcılara, hissedarlara ve tüketicilere çevresel taahhütlerini kanıtlayarak, çevresel risk yönetimi konusunda aktif olduklarını gösterir. CDP’ye raporlama yapan şirketler, çevre dostu imajlarıyla pazarda rekabet avantajı yakalayabilir ve uzun vadede sürdürülebilir stratejiler oluşturarak çevresel riskleri azaltabilir.

     CDP’nin Amaçları ve Çalışma Alanları

    CDP’nin üç ana çalışma alanı vardır:

    1. İklim Değişikliği: İşletmelerin karbon emisyonlarını raporlamasını teşvik eder ve karbon azaltma stratejileri geliştirmelerine yardımcı olur.
    2. Su Güvenliği: Şirketlerin su kaynakları üzerindeki etkilerini değerlendirir, su yönetiminde sürdürülebilirliği ön planda tutar.
    3. Orman Yönetimi: Orman tahribatını azaltmak için işletmelerin ham madde kullanımlarını, orman ve ekosistem üzerindeki etkilerini analiz eder.

    Bu alanlarda işletmelerin performansını değerlendirerek her yıl bir rapor yayımlayan CDP, şirketlerin çevresel etkilerini en aza indirme hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olur.

    CDP’ye Katılmanın Faydaları

    CDP’ye katılmanın işletmelere sunduğu birçok fayda vardır. İşte bu avantajların bazıları:

    – Rekabet Avantajı: Şeffaf çevre raporlaması, tüketici ve yatırımcıların güvenini kazanarak işletmeleri tercih edilir hale getirir.

    – İtibar Kazancı: CDP’ye katılım, çevre dostu bir imaj oluşturarak işletmelere kurumsal sosyal sorumluluk konusunda destek sağlar.

    – Sürdürülebilirlik Performansı: İşletmelerin çevresel risklerini yönetmelerine ve sürdürülebilir stratejiler geliştirmelerine yardımcı olur.

    – Yatırımcı ve Müşteri Taleplerini Karşılamak: Çevreye duyarlı tüketiciler ve yatırımcılar CDP raporlaması yapan şirketleri tercih eder. Bu da işletmelere uzun vadede istikrarlı bir müşteri kitlesi sağlar.

     

    CDP’ye Katılma Süreci Nasıl İşler?

    CDP’ye rapor sunma süreci, işletmelerin sürdürülebilirlik performansını detaylı bir şekilde analiz etmelerini gerektirir. Süreç şu adımlardan oluşur:

    1. Katılım ve Başvuru: İşletmeler, CDP’ye başvurarak raporlama sürecine dâhil olurlar.
    2. Veri Toplama: İşletmeler, karbon emisyonları, su tüketimi, orman kullanımı gibi çevresel verilerini toplar.
    3. Raporlama: CDP’nin belirlediği standartlara göre raporlama yapılır. Bu raporlar, CDP’nin özel bir puanlama sistemi ile değerlendirilir.
    4. Sonuçların Yayınlanması: CDP, tüm raporları analiz eder ve şirketlerin çevresel performanslarını şeffaf bir şekilde paylaşır. İşletmelere puanlar verilerek çevresel performansları ölçülür.

    CDP raporlaması, A’dan F’ye kadar bir skala ile puanlanır. Bu puanlama, yatırımcılara ve tüketicilere işletmenin çevresel sürdürülebilirlik konusundaki taahhütleri hakkında bilgi verir.

     

    CDP’nin Türkiye’ye Etkisi

    Türkiye’deki şirketler için CDP’ye katılım, özellikle Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) kapsamında daha önemli hale gelmiştir. Türk şirketlerinin CDP aracılığıyla karbon ayak izini şeffaf bir şekilde raporlaması, AB pazarında rekabet avantajı elde etmelerine ve karbon düzenlemelerine uyum sağlamalarına katkıda bulunur. CDP’ye katılım, Türkiye’deki şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerini güçlendirmesine ve çevresel riskleri daha etkin bir şekilde yönetmesine yardımcı olabilir.

     

    CDP ve Gelecekte Çevresel Şeffaflık

    CDP, işletmelerin iklim değişikliğiyle mücadelede daha şeffaf olmalarını teşvik eden en önemli organizasyonlardan biridir. İklim değişikliği, su ve orman gibi alanlarda yapılan raporlamalar, dünya çapında çevresel şeffaflığın artmasına ve sürdürülebilirlik bilincinin yayılmasına katkı sağlar. Gelecekte CDP gibi şeffaflık projelerinin daha da önem kazanması bekleniyor.

     

    CDP ile Şeffaf ve Sürdürülebilir Bir Geleceğe Doğru

    CDP – Karbon Saydamlık Projesi, işletmelere iklim değişikliği, karbon yönetimi ve sürdürülebilirlik konularında önemli bir yön sunmaktadır. Çevresel şeffaflığın önemini artıran bu proje, şirketlerin çevresel etkilerini yönetmelerine ve daha sürdürülebilir iş modelleri geliştirmelerine yardımcı olur. Siz de işletmenizin çevresel performansını iyileştirmek ve küresel çapta rekabet avantajı sağlamak için CDP’ye katılmayı değerlendirebilirsiniz

     

    Feyza SAK

    YESU

     

    KAYNAKLAR

    https://www.cdp.net/en/

    https://european-union.europa.eu/index_en

  • TÜRKİYE’DE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK: İlerlemeler ve Zorluklar

    Son yıllarda, küresel ölçekte sürdürülebilirlik çalışmaları hız kazanırken, Türkiye de bu sürece dahil olma konusunda önemli adımlar atıyor. Ancak bu çabalar hem umut veren gelişmeleri hem de çözüm bekleyen zorlukları beraberinde getiriyor. Peki, Türkiye’nin sürdürülebilirlik karnesi ne durumda?

    Olumlu Gelişmeler

    1. Uluslararası Taahhütler

    2021 yılında Paris İklim Anlaşması’nı onaylayan Türkiye, 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefini açıkladı. Bu hedef, iklim kriziyle mücadelede kararlı bir duruş sergilendiğini gösteriyor. Ancak bu hedeflere ulaşmak için daha somut ve şeffaf eylem planlarına ihtiyaç var.

    1. Yenilenebilir Enerji Yatırımları

    Türkiye, güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklara yaptığı yatırımlarla dikkat çekiyor. 2023 itibarıyla elektrik üretiminin %40’tan fazlası yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanıyor. Özellikle güneş enerjisi potansiyeli yüksek olan ülkemiz, bu alanda daha fazla yatırım çekebilir.

     

    1. Sıfır Atık Projesi

    Cumhurbaşkanlığı tarafından başlatılan Sıfır Atık Projesi, ulusal çapta bir farkındalık yarattı. 2017 yılında %13 olan geri dönüşüm oranı, 2023’te %22’ye ulaştı. Hedef, 2035’e kadar bu oranı %60’a çıkarmak.

    1. Özel Sektör ve Sürdürülebilirlik

    Türkiye’deki birçok şirket, sürdürülebilir iş modellerine yöneliyor. Örneğin, Borsa İstanbul’un Sürdürülebilirlik Endeksine dahil olan şirketlerin sayısı giderek artıyor. Bu durum, çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) kriterlerine verilen önemin arttığını gösteriyor.

    Zorluklar ve Eksikler

    1. Fosil Yakıt Bağımlılığı

    Türkiye, hala enerji ihtiyacının büyük bir kısmını fosil yakıtlardan karşılıyor. Özellikle kömür ve doğal gaz kullanımı, karbon emisyonlarının önemli bir kaynağı. Yenilenebilir enerji yatırımları artsa da fosil yakıtlardan çıkış süreci yeterince hızlı ilerlemiyor.

    1. Çevresel Tahribat

    Hızlı kentleşme ve büyük altyapı projeleri, doğal alanların kaybına ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açıyor. Örneğin, İstanbul’un kuzeyindeki projeler, çevresel sürdürülebilirlik açısından tartışmalara neden oluyor.

    1. Yasal ve Kurumsal Eksiklikler

    Türkiye’de çevre koruma mevzuatları var, ancak uygulamada yetersizlikler ve denetim eksiklikleri dikkat çekiyor. Çevre suçlarına yönelik yaptırımların daha caydırıcı hale getirilmesi gerekiyor.

    1. Toplumsal Farkındalık Eksikliği

    Sürdürülebilirlik bilincinin artmasına rağmen, bireysel davranış değişiklikleri sınırlı düzeyde. Eğitim ve farkındalık kampanyaları, bu konuda daha etkin rol oynayabilir.

    Türkiye’nin Gelecek Potansiyeli

    Türkiye’nin genç nüfusu, yenilikçi fikirler ve enerji geçişi için fırsatlar sunuyor. Ancak sürdürülebilir bir geleceğe ulaşmak için şu adımlar kritik önem taşıyor:

    • Fosil yakıt bağımlılığını azaltmak için yenilenebilir enerji yatırımlarının artırılması,
    • Çevresel mevzuatların etkin uygulanması ve yaptırımların artırılması,
    • Eğitim ve kampanyalar yoluyla bireysel farkındalığın artırılması.

    Türkiye, sürdürülebilirlik konusunda doğru adımları atarsa, bölgesel bir lider haline gelebilir. Ancak bu hedefe ulaşmak, kamu ve özel sektörün yanı sıra bireylerin de çabalarını gerektiriyor.

     

    Feyza SAK

    Sosyolog

     

    KAYNAKLAR

    1. Paris İklim Anlaşması ve Türkiye’nin Net Sıfır Emisyon Taahhüdü – Resmi Gazete
    2. Türkiye Elektrik Üretiminde Yenilenebilir Enerjinin Payı – TÜİK
    3. Sıfır Atık Projesi ve Türkiye’nin Atık Yönetimi – Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
    4. Türkiye’de Sürdürülebilirlik ve ESG Kriterleri – Borsa İstanbul

  • LEL ÖLÇÜMLERİ NEDEN VE NERELERDE GEREKLİDİR?

    LEL ölçümleri; (Lower Explosive Limit – Alt Patlama Limiti) patlama riski, endüstriyel tesislerden madenlere, laboratuvarlardan depolama alanlarına kadar birçok sektörde ciddi bir tehdit oluştururken bu riskin kontrol altına alınmasında en etkili yöntemlerden biridir.

    LEL Nedir ve Neden Önemlidir?

    LEL, yanıcı bir gaz veya buharın havada patlama yaratabilecek en düşük konsantrasyon seviyesini ifade eder. Bu limitin üzerinde, gaz-hava karışımı patlamaya yol açabilecek kadar yoğundur. LEL ölçümleri, bu kritik seviyeye yaklaşmadan önce ortamda alınması gereken önlemleri belirlemeye yardımcı olur.

    Bir gazın LEL seviyesi, türüne göre değişiklik gösterir. Örneğin, metanın LEL değeri %5 iken, hidrojenin %4’tür. Bu değerlerin aşılması, özellikle kapalı alanlarda, yüksek düzeyde patlama riskine yol açar.


    LEL Ölçümlerinin Gerekli Olduğu Alanlar

    1. Petrokimya ve Rafineri Tesisleri

    Petrol ürünlerinin işlenmesi sırasında, metan, propan ve benzeri yanıcı gazların açığa çıkma riski yüksektir. LEL ölçümleri, bu tür tesislerde hayati öneme sahiptir.

    1. Madencilik Sektörü

    Kömür madenleri gibi yeraltı işletmelerinde metan gazı birikimi sık rastlanan bir durumdur. Bu nedenle, LEL ölçümleri hem patlama riskini azaltmak hem de çalışan güvenliğini sağlamak için gereklidir.

    1. Kimya Endüstrisi

    Uçucu organik bileşiklerle çalışan kimyasal tesislerde LEL ölçümleri, buhar yoğunluklarının kontrol altına alınmasını sağlar.

    1. Depolama ve Nakliye Alanları

    Yanıcı sıvıların ve gazların depolandığı veya taşındığı alanlarda, gaz birikimlerini tespit etmek için LEL ölçümleri kritik rol oynar.

    1. Arıtma Tesisleri ve Atık Yönetimi

    Kanalizasyon gazları veya biyogaz sistemlerinden açığa çıkan metan gibi patlayıcı gazların izlenmesi için bu ölçümler yapılmalıdır.

    1. Enerji Tesisleri

    Doğal gaz ile çalışan enerji santrallerinde, sistemlerin güvenli bir şekilde işlemesi için sürekli LEL izleme gereklidir.

    LEL Ölçümleri Nasıl Yapılır?

    LEL ölçümleri, taşınabilir veya sabit gaz algılama cihazları ile gerçekleştirilir. Bu cihazlar, patlayıcı gazların konsantrasyonunu sürekli olarak ölçer ve kritik seviyelere ulaşıldığında alarm verir.

    • Sabit Dedektörler: Sürekli izleme gerektiren yerlerde kullanılır.
    • Taşınabilir Dedektörler: Saha çalışmaları ve geçici işlerde kullanıma uygundur.

    Doğru ölçüm yapmak için kullanılan cihazların düzenli olarak kalibre edilmesi gerekir.

    LEL Ölçümlerinde Güvenlik Standartları

    LEL ölçümleri, uluslararası standartlara uygun şekilde gerçekleştirilmelidir. İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) yönetmelikleri, özellikle yanıcı gazlarla çalışan sektörlerde bu ölçümlerin zorunlu hale getirilmesini sağlar.

    Kısacası; LEL ölçümleri, hem çalışanların güvenliğini sağlamak hem de tesislerde meydana gelebilecek maddi kayıpları önlemek adına vazgeçilmezdir. Hangi sektörde olursanız olun, bu ölçümlerin düzenli olarak yapılması hayati bir gerekliliktir.

    Unutmayın, önleyici bir yaklaşım her zaman daha düşük maliyetlidir ve insan hayatını korumanın en etkili yoludur.

     

    Feyza SAK

    Kimyager

     

    KAYNAKLAR:

    https://www.nfpa.org/

    https://www.osha.gov/

    https://demo.haliccevre.com/images/PDF/yp4.pdf

  • TOPLUMSAL FARKINDALIK: Türkiye’nin Sürdürülebilirlik Yolculuğu

    Sürdürülebilirlik, sadece devletlerin ve şirketlerin değil, bireylerin de sorumluluğunu gerektiriyor. Ancak toplumsal farkındalık olmadan bu çabanın kalıcı etkiler yaratması mümkün değil. Türkiye’nin bu alandaki mevcut durumu ile Avrupa’nın farkındalık artırma yöntemlerini karşılaştırarak, neler yapılabileceğine dair bir yol haritası çıkarabiliriz.

    Türkiye’de Mevcut Durum

    Türkiye’de sürdürülebilirlik farkındalığı, genelde devlet projeleri ve sivil toplum kuruluşlarının kampanyalarıyla sınırlı kalıyor. Örneğin:

    • Sıfır Atık Projesi, geri dönüşüm bilincini artırma yönünde önemli bir adım oldu.
    • Bazı belediyeler, plastik kullanımını azaltmaya yönelik kampanyalar düzenliyor.
    • Üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları, çevre temalı etkinlikler ve projelerle bu konuda farkındalık yaratmaya çalışıyor.

    Ancak bireysel farkındalık henüz yaygın değil. Geri dönüşüm alışkanlıkları sınırlı, enerji tasarrufu veya yeşil tüketim bilinci ise genel olarak düşük.

    Avrupa’da Farkındalık Yöntemleri

    Avrupa’da toplumsal farkındalık, bütüncül ve sürekli uygulamalarla destekleniyor:

    1. Eğitimle Başlayan Farkındalık

    Avrupa’da birçok ülkede çevre eğitimi, anaokulundan itibaren müfredata dahil ediliyor.

    • Finlandiya: Çocuklar, geri dönüşüm ve enerji tasarrufu gibi konuları günlük hayatın bir parçası olarak öğreniyor.
    • Almanya: Geri dönüşüm sistemi (Pfand) ile hem bireyler hem de çocuklar için somut bir bilinç oluşturuluyor.
    1. Teşvik Mekanizmaları
    • İsveç: Enerji verimliliği sağlayan ürünler satın alan bireyler vergi avantajlarından yararlanıyor.
    • Hollanda: Toplu taşıma kullanımı özendirilirken, bisiklet gibi çevre dostu ulaşım araçlarına yatırımlar artırılıyor.
    1. Görünür Kampanyalar
    • İngiltere: Ulusal televizyonlarda iklim değişikliği ve karbon ayak izi hakkında geniş çaplı kamu spotları yayınlanıyor.
    • Fransa: Büyük şehirlerde ücretsiz geri dönüşüm merkezleri, bireyleri daha fazla katkıda bulunmaya teşvik ediyor.
    1. Yerel Topluluk Projeleri
    • Avrupa’da bireyler, yerel düzeyde çevre etkinliklerine katılarak toplulukların bir parçası haline geliyor. Almanya’daki “Temiz Kent Günü” etkinlikleri buna iyi bir örnek.

    Türkiye İçin Öneriler

    Avrupa’daki bu uygulamalar ışığında, Türkiye’nin farkındalık artırma çalışmalarını geliştirmek için atabileceği bazı adımlar şunlar olabilir:

    1. Çevre Eğitiminin Müfredata Dahil Edilmesi:

    Çocuklara erken yaşta çevre bilinci kazandırmak, gelecekte daha sürdürülebilir bireyler yetiştirebilir.

    1. Teşvik Programlarının Geliştirilmesi:

    Geri dönüşüm yapan bireylere indirimler veya enerji tasarrufu sağlayan ürünlere vergi teşvikleri uygulanabilir.

    1. Yerel Etkinliklerin Yaygınlaştırılması:

    Belediyeler, Avrupa’daki “Temiz Kent Günü” gibi etkinlikler düzenleyebilir.

    1. Dijital ve Geleneksel Medyanın Kullanımı:

    Ulusal televizyon ve sosyal medyada çevre dostu davranışları teşvik eden kampanyalar düzenlenebilir.

    1. Görsel ve Erişilebilir Geri Dönüşüm İmkânları:

    Şehirlerde geri dönüşüm kutuları daha görünür ve erişilebilir hale getirilmeli.

     

    Toplumsal farkındalık, sürdürülebilir bir gelecek için kritik bir role sahip. Türkiye’nin Avrupa’dan öğreneceği çok şey var, ancak özgün çözümlerle bireylerin bu sürece dahil edilmesi gerekiyor. Eğitimden teşviklere, birey odaklı projelerle çevre bilincini yaygınlaştırmak mümkün.

    Feyza SAK

    Sosyolog

    Kaynaklar

    1. Avrupa’da Çevre Eğitimi Uygulamaları – Eurydice
    2. İsveç’in Çevresel Teşvik Mekanizmaları – Swedish Environmental Protection Agency
    3. Türkiye’de Sıfır Atık Projesi – Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
    4. Almanya’da Pfand Sistemi – German Environment Agency

  • ECOVADİS

    EcoVadis, şirketlerin çevresel, sosyal ve etik performansını değerlendiren küresel bir derecelendirme platformudur. 2007 yılında kurulmuş olan EcoVadis, firmaların sürdürülebilirlik açısından ne kadar sorumlu ve şeffaf olduklarını değerlendirmek için kullanılır. EcoVadis, özellikle tedarik zinciri sürdürülebilirliği ve kurumsal sosyal sorumluluk (CSR) konularında dünya çapında yaygın olarak kabul edilen bir sistemdir.

    EcoVadis Değerlendirme Sistemi Nasıl Çalışır?
    EcoVadis, dört ana sürdürülebilirlik teması üzerinden değerlendirme yapar:
    1. Çevresel Etki: Şirketlerin çevre koruma politikaları, enerji kullanımı, atık yönetimi gibi konulardaki performansları değerlendirilir.
    2.  Çalışma ve İnsan Hakları: Çalışan hakları, işçi sağlığı ve güvenliği gibi alanlar bu kategoride incelenir.
    3. Etik: Rüşvet, yolsuzluk gibi etik risklere karşı şirketlerin önlemleri ve politikaları değerlendirilir.
    4. Sürdürülebilir Tedarik: Tedarik zincirinin sürdürülebilirliği için uygulanan strateji ve süreçler incelenir.

    EcoVadis Skoru Ne İşe Yarar?

    EcoVadis skoru, şirketlerin sürdürülebilirlik performansını çeşitli puan aralıklarıyla gösterir. Bu skor, iş ortaklarına ve müşterilere, değerlendirmeye tabi tutulan şirketin sosyal sorumluluk ve çevreye duyarlılık konularında ne kadar başarılı olduğunu gösterir. EcoVadis platformu, bu sayede firmalar arası iş birliklerinde daha sürdürülebilir seçimlerin yapılmasına katkıda bulunur.

    EcoVadis, başta büyük şirketler olmak üzere pek çok işletme için önemli bir referans kaynağı haline gelmiştir ve dünya çapında 100.000’den fazla şirket tarafından kullanılmaktadır.

    Feyza SAK

    Sosyolog

    KAYNAKLAR

    https://ecovadis.com/